Veysel Eroğlu Açıklaması
Orman ve Su İşleri Bakan Veysel Eroğlu, baraj doluluk oranlarındaki düşüşle ilgili olarak, “İstanbul için A,B,C planlarımız hazır.
Bu kuraklığı da atlatırız, vatandaşımız endişe etmesin” dedi.
Katıldığı 2. Barajlar Kongresi'nde konuşan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, suyun bir medeniyet için kalkınmanın lokomotifi olduğunu belirterek, “Su yoksa hayat yoktur. Bu yüzden suya büyük önem vermemiz lazım. Maalesef Türkiye su zengini bir ülke değil. Türkiye yarı kurak iklim bölgesinde. Su ihtiyacı yaz aylarında azami derecede artıyor. Yazın sulama var. İnsanların su ihtiyacı daha fazla. Dolayısıyla kış aylarında yağan yağmuru mutlaka biriktirip yaz aylarında kullanma mecburiyeti var” diye konuştu.
Bazı kesimleri barajlara karşı çıktığını anlatan Eroğlu, “Anlamakta zorlanıyorum çünkü barajlar olmadığı takdirde sanayiye içme ve kullanma suyu veremeyiz. Türkiye’de barajların, göletlerin yapılması teknik bir zarurettir. Ayrıca kuraklıkla mücadele etmek için biriktirme tesislerinin inşası Türkiye için olmazsa olmaz bir mecburiyettir. Barajlar keyif için yapılmıyor. Barajlar iklimin, coğrafyanın bize yüklediği bir mecburiyetten yapılıyor. Bu bakımdan biz baraj yapmaya devam edeceğiz. Kuraklıkla mücadele için devam edeceğiz. Bütün şehirlerimize uygun kalitede, yeterli miktarda su vermek için. Türkiye’de ziraat çok önemli, zirai sulama suyunu vermek için bu maksatla baraj ve biriktirme yapıları yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Zaman zaman tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kurak yıllar yaşandığına dikkat çeken Eroğlu, “1972 yılında mesela büyük kuraklık olmuş. Sonra 89 yılında 94 yılında büyük kuraklık oldu. 2007 yılında kuraklık yaşandı. Şimdi 2014 yılında da Ekim ayından Ocak ayına kadar yağışlarda azalma meydana geldi. Bu gibi durumlarda şehirlerimizin asgari iki yıllık suyunun hazır olması gerekir. Aksi halde susuzluğun faturası su temin etmekten katbekat fazladır. Onun için barajları göletleri yapmaya mecburuz. Geçmişte yeteri kadar yatırım yapılmamıştı. Altyapı, arıtma tesisleri, şebeke, barajlar yetersizdi. Ben İSKİ Genel Müdürü olduğum zaman her binanın bir su deposu vardı. Bu deponun maliyeti yaklaşık 15 bin TL idi. Yaklaşık 600 bin bina bu şekilde depo yaptırmış. İSKİ’nin yapması gerekeni vatandaş depolamak suretiyle yapıyor. Bunun maliyeti 9 milyar TL. İstanbul sadece depolar için harcadı. Susuzluğun verdiği salgın hastalıklar, hanımların bidon taşımasıyla oluşan fıtık rahatsızlıkları cabası. Sadece depo inşaatı maliyeti 9 milyar TL idi. Biz aşağı yukarı bütün içme suyu şebekesini yeniledik. Istranca derelerinden su getirdik. Modern içme suyu arıtma tesislerini inşa ettik ve Haliç'i kurtardık. Bunun maliyeti 3 milyar TL idi. Deponun maliyetinin 3’te 1’ine İstanbul’a su getirmişiz. Demek ki büyük düşünmek gerekiyor. Barajları yapmaya mecburuz, barajlar olmadığı takdirde kuraklığı aşamayız, şehirlerimize yeterince su veremeyiz” şeklinde konuştu.
İstanbul’da yaz aylarında sıkıntı yaşanıp yaşanmayacağının merak edildiğini söyleyen Bakan Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz büyük bir şehrin mutlaka tek kaynaktan beslemiyoruz. Alternatifleri var. Bizim A, B, C planlarımız var. İstanbul için daha dün akşam değerlendirme yaptık. Alınacak tedbirleri alıyoruz. İstanbul’da şöyle bir endişe var; geçmişte büyük sıkıntı çekildiği için, küvetler doldurulduğu için vatandaşta endişe var. Onlar düşünmeyecek, bunu biz düşünmeye mecburuz. Vatandaş rahat olsun. İstanbul ile ilgili yağış azlığı var ama biz zaten İstanbul için büyük düşünmüştük. Istranca derelerinde barajları inşa ettik. Onu Terkos’a akıtıyoruz. Oradan Kağıthane’ye kadar dev bir boru hattı ile getirip suyu İstanbul’a dağıtıyoruz. İkitelli’de muazzam bir içme suyu üretim ve dağıtım merkezi kurduk. Sazlıdere’yi İkitelli’ye bağladık. Oradan da İstanbul’a su dağıtıyoruz. 2007 yılında kuraklık olunca büyük bir şafak harekatıyla Melen’in suyunu Ömerli’ye akıttık. İstanbul’a kuraklık yaşatmadık. Şimdi Melen’in suyu Boğaz'ın altından iki kıtayı birbirine bağlayan büyük bir içme suyu tüneliyle Kağıthane’ye kadar geliyor. Bizim hedefimiz 3 yıl kuraklık olsa da İstanbul’u susuz bırakmamak. Melen’de baraj da yapıyoruz. Marmara Bölgesi hassas bir bölge. Nüfus yoğunluğu fazla. Biz entegre su yönetimi anlayışıyla Düzce’den başlayarak Bulgaristan sınırına kadar bölgedeki şehirlerin su meselesi ile ilgili entegre su yönetim planlaması yaptık. Bir şehirde su sıkıntısı olursa başka bir şehirden beslemek için projelerimiz hazır. Bizim hedefimiz kısa vadeli değil, 30-40 yıl sonraki ihtiyaçları karşılayacak şekilde. Biz bu kuraklığı da atlatırız, vatandaşlarımız endişe etmesin. Geçmişte su sıkıntısını biz de yaşadık. İstanbulluya su sıkıntısı yaşatmayacağız.”
Kaynak: İHA
Katıldığı 2. Barajlar Kongresi'nde konuşan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, suyun bir medeniyet için kalkınmanın lokomotifi olduğunu belirterek, “Su yoksa hayat yoktur. Bu yüzden suya büyük önem vermemiz lazım. Maalesef Türkiye su zengini bir ülke değil. Türkiye yarı kurak iklim bölgesinde. Su ihtiyacı yaz aylarında azami derecede artıyor. Yazın sulama var. İnsanların su ihtiyacı daha fazla. Dolayısıyla kış aylarında yağan yağmuru mutlaka biriktirip yaz aylarında kullanma mecburiyeti var” diye konuştu.
Bazı kesimleri barajlara karşı çıktığını anlatan Eroğlu, “Anlamakta zorlanıyorum çünkü barajlar olmadığı takdirde sanayiye içme ve kullanma suyu veremeyiz. Türkiye’de barajların, göletlerin yapılması teknik bir zarurettir. Ayrıca kuraklıkla mücadele etmek için biriktirme tesislerinin inşası Türkiye için olmazsa olmaz bir mecburiyettir. Barajlar keyif için yapılmıyor. Barajlar iklimin, coğrafyanın bize yüklediği bir mecburiyetten yapılıyor. Bu bakımdan biz baraj yapmaya devam edeceğiz. Kuraklıkla mücadele için devam edeceğiz. Bütün şehirlerimize uygun kalitede, yeterli miktarda su vermek için. Türkiye’de ziraat çok önemli, zirai sulama suyunu vermek için bu maksatla baraj ve biriktirme yapıları yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Zaman zaman tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kurak yıllar yaşandığına dikkat çeken Eroğlu, “1972 yılında mesela büyük kuraklık olmuş. Sonra 89 yılında 94 yılında büyük kuraklık oldu. 2007 yılında kuraklık yaşandı. Şimdi 2014 yılında da Ekim ayından Ocak ayına kadar yağışlarda azalma meydana geldi. Bu gibi durumlarda şehirlerimizin asgari iki yıllık suyunun hazır olması gerekir. Aksi halde susuzluğun faturası su temin etmekten katbekat fazladır. Onun için barajları göletleri yapmaya mecburuz. Geçmişte yeteri kadar yatırım yapılmamıştı. Altyapı, arıtma tesisleri, şebeke, barajlar yetersizdi. Ben İSKİ Genel Müdürü olduğum zaman her binanın bir su deposu vardı. Bu deponun maliyeti yaklaşık 15 bin TL idi. Yaklaşık 600 bin bina bu şekilde depo yaptırmış. İSKİ’nin yapması gerekeni vatandaş depolamak suretiyle yapıyor. Bunun maliyeti 9 milyar TL. İstanbul sadece depolar için harcadı. Susuzluğun verdiği salgın hastalıklar, hanımların bidon taşımasıyla oluşan fıtık rahatsızlıkları cabası. Sadece depo inşaatı maliyeti 9 milyar TL idi. Biz aşağı yukarı bütün içme suyu şebekesini yeniledik. Istranca derelerinden su getirdik. Modern içme suyu arıtma tesislerini inşa ettik ve Haliç'i kurtardık. Bunun maliyeti 3 milyar TL idi. Deponun maliyetinin 3’te 1’ine İstanbul’a su getirmişiz. Demek ki büyük düşünmek gerekiyor. Barajları yapmaya mecburuz, barajlar olmadığı takdirde kuraklığı aşamayız, şehirlerimize yeterince su veremeyiz” şeklinde konuştu.
İstanbul’da yaz aylarında sıkıntı yaşanıp yaşanmayacağının merak edildiğini söyleyen Bakan Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz büyük bir şehrin mutlaka tek kaynaktan beslemiyoruz. Alternatifleri var. Bizim A, B, C planlarımız var. İstanbul için daha dün akşam değerlendirme yaptık. Alınacak tedbirleri alıyoruz. İstanbul’da şöyle bir endişe var; geçmişte büyük sıkıntı çekildiği için, küvetler doldurulduğu için vatandaşta endişe var. Onlar düşünmeyecek, bunu biz düşünmeye mecburuz. Vatandaş rahat olsun. İstanbul ile ilgili yağış azlığı var ama biz zaten İstanbul için büyük düşünmüştük. Istranca derelerinde barajları inşa ettik. Onu Terkos’a akıtıyoruz. Oradan Kağıthane’ye kadar dev bir boru hattı ile getirip suyu İstanbul’a dağıtıyoruz. İkitelli’de muazzam bir içme suyu üretim ve dağıtım merkezi kurduk. Sazlıdere’yi İkitelli’ye bağladık. Oradan da İstanbul’a su dağıtıyoruz. 2007 yılında kuraklık olunca büyük bir şafak harekatıyla Melen’in suyunu Ömerli’ye akıttık. İstanbul’a kuraklık yaşatmadık. Şimdi Melen’in suyu Boğaz'ın altından iki kıtayı birbirine bağlayan büyük bir içme suyu tüneliyle Kağıthane’ye kadar geliyor. Bizim hedefimiz 3 yıl kuraklık olsa da İstanbul’u susuz bırakmamak. Melen’de baraj da yapıyoruz. Marmara Bölgesi hassas bir bölge. Nüfus yoğunluğu fazla. Biz entegre su yönetimi anlayışıyla Düzce’den başlayarak Bulgaristan sınırına kadar bölgedeki şehirlerin su meselesi ile ilgili entegre su yönetim planlaması yaptık. Bir şehirde su sıkıntısı olursa başka bir şehirden beslemek için projelerimiz hazır. Bizim hedefimiz kısa vadeli değil, 30-40 yıl sonraki ihtiyaçları karşılayacak şekilde. Biz bu kuraklığı da atlatırız, vatandaşlarımız endişe etmesin. Geçmişte su sıkıntısını biz de yaşadık. İstanbulluya su sıkıntısı yaşatmayacağız.”