Üniversitede Çalışanların Özlük Haklarının İyileştirilmesi İstendi

Türk Eğitim Sen Kilis Şube Başkanı Osman Boybeyi, üniversitede çalışanların özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğini söyledi.

Üniversitede Çalışanların Özlük Haklarının İyileştirilmesi İstendi

Kilis Şube Başkanı Osman Boybeyi, düzenlediği basın toplantısında; daha aydınlık, çağdaş ve müreffeh bir ülke emeli ancak her alanda yetiştirilecek parlak beyinlerin bilime, kültüre ve sanata yapacağı katkıyla sağlanabileceğini söyledi.

Bozbeyi, açıklamasına şöyle devam etti:
“Üniversiteler, yetiştirdiği ve barındırdığı beyinlerle, sahip olduğu dinamizm ile yeni fikirlerin ortaya çıkmasına, yeni buluşlar aracılığıyla teknolojinin ve insanlığın ilerlemesine doğrudan katkı sunan eğitim kurumlarıdır. Bu nedenle üniversiteler, bilimsel ve teknik geliştirme merkezleri olmanın ötesinde birer felsefi tartışma ortamı olarak çevrelerini bilinçlendirme ve bu yönüyle bulunduğu bölgenin bilinç ve kültür düzeyini yükseltme işlevini de üstlenirler. Üniversiteler, bulunduğu çağın ötesine bakmak, milletimizin ufkunu genişletmek gibi misyonları nedeniyle, bilim ve kültür dünyamızın en önem verilmesi gereken kurumlarıdır. Bu yönüyle üniversiteler en üst düzeyde teknik imkânlarla donatılmış ve örgütlenmiş, geleceğe yönelik planı ve projesi olan, vizyonu açık, maddi ve manevi sorunu olmayan kurumlar olmak zorundadırlar. Bilim insanları, gelecek kaygısı taşımadan, herhangi bir dışlanmaya uğramayacağının bilinci içinde çalışma ve fikirlerini açıklama özgürlüğüne sahip olmak zorundadır. Çağın ötesine geçmiş, her konuda öncü, geleceğe yön veren devlet idealine ancak güçlü üniversiteler ve kendisini bilime adamış akademisyenler ile mümkün olur.”
Üniversitelerde nitelikli eğitim verilmesi, üniversitelerin bilgi ve teknoloji üreten kurumlar olması, yenilikleri takip etmesi, kısacası dinamik kurumlar olması ise son derece önemli olduğunu belirten Kilis Şube Başkanı Osman Boybeyi, “Üniversitelere değer ve kalite katan ise fiziki ortamdan daha çok barındırdığı akademisyenlerin nitelikleridir. Akademisyenlerimizin üniversitelerin en önemli aktörleri, eğitimin uygulayıcısı olduğunu düşündüğümüzde, onlara ne yazık ki gereken değerin verilmediğini üzülerek görmekteyiz. Akademisyenlerimizin sayısı yetersiz, ücretleri düşük, özlük hakları kısıtlıdır. YÖK gibi otoriter bir kurum, akademisyenlerimizin adeta elini kolunu bağlamaktadır. Üniversite içi demokrasi işlememekte, üniversite çalışanları fikirlerini açıklarken çekinmektedir. Akademik yükselmelerde kriter, bilim olmaktan çıkmış, akademik unvanlar siyaset tarafından belirlenmeye başlanmıştır. 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi nedeniyle yaşanan güvencesizlik sorunu, akademik hayata atılacak gençlerimizin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. Bütün bunların üzerine ekonomik sorunlar da eklendiğinde, akademik personel için bilimsel çalışma yapmak, toplumumuzun gelişimine katkı sağlamak, kalkınmanın itici gücü olmak imkânsız hale gelmektedir. Maalesef akademisyenlerimiz, geçim kaygısı içerisinde bir dersten diğerine koşturmaktan proje hazırlamaya, bilimsel araştırma yapmaya, patent geliştirmeye zaman bulamamaktadırlar. Eşit işe eşit ücret sağladığı iddia edilen 666 sayılı KHK düzenlemesinde unutulan eğitim öğretim camiası, ülkenin en düşük maaş alan kesimlerinden biri haline getirilmiştir. Artırılmayan ek ödeme oranları nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulan akademisyenlerimiz, ek gösterge, ek ders ve özel hizmet tazminatı yönüyle de pervasız bir ihmalin kurbanı olmuştur. Ağır ekonomik şartlar altında ezilen akademisyenlerimiz, toplu sözleşme masasında da yok sayılmış, ekonomik kayıplarının telafisine yönelik en küçük bir iyileştirme yapılmamıştır. Ücretlerin düşüklüğü nedeniyle genç beyinlerimiz ya daha yüksek getirili mesleklere yönelmekte ya da yurt dışı üniversitelere beyin göçü yaşanmaktadır. Türkiye’de akademisyenlerin maaşı; Hindistan, Güney Afrika, Suudi Arabistan, Nijerya, Arjantin, Brezilya, Kolombiya gibi ülkelerin dahi gerisinde kalmaktadır” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA