Özal'ın, Ermeni Sorununu Çözüm Planı Ortaya Çıktı

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, Ermeni meselesi konusunda çözüm için ciddi girişimlerde bulunduğu ortaya çıktı.

Özal, çözüm planını, güvendiği bürokratları üzerinden yürüttü. 1991'de Washington'da konakladığı otelin lobisinde görüştüğü diaspora önderlerinin ardından diplomat ve gazetecilerin yanında konuşan Rahmetli Özal, “Ermenilerle anlaşsak, sorunu bitirsek ne olur?” demişti. Kamuoyu ve askerlerin henüz hazır olmayışı ise tepkileri beraberinde getirdi. Ancak Özal meseleyi çözme konusunda azimliydi. Sözde soykırımın ABD eyalet meclislerinde tanınmaya başladığını, yakın gelecekte bu tavrın Avrupa kıtasına sıçrayacağını ve Türkiye'nin önüne büyük engeller çıkaracağını söylüyordu. Özal, arşivlerden yola çıkarak hazırlattığı raporların lehlerine olduğunu, Ermenilerle orta yolda buluşmalarına imkân sağlayacağını vurguluyordu. Ancak Özal'ın ömrü, planladığı büyük açılımı hayata geçirmeye yetmedi.

Rahmetli cumhurbaşkanının çalışma arkadaşları ve döneme tanıklık edenler, Özal'ın çözüm stratejisini Aksiyon'a anlattı. Anavatan hükümetlerinde millî eğitim ve devlet bakanlığı görevini üstlenen Vehbi Dinçerler, Özal'ın, Ermeni meselesinin çözülmesi noktasında ciddi bir tavrının bulunduğunu, sorunun çözümü için başta Başbakanlık Osmanlı Arşivleri olmak üzere yurt içi ve dışında bir dizi çalışma yürüttüğünü anlattı: “Evvela Başbakanlık Arşivleri'ne el attı. Arşivleri toparlayıp araştırmacılara açarken, özel olarak atadığı uzmanlarla Ermeni meselesine dair belgeleri çalıştırdı. Bu konuda o günlerde Almanya'da yaşayan Refet Sezgin'den, ABD'de bulunan Kemal Karpat ve Halil İnalcık'tan da yardım aldılar. Sonuçta belgeler 1915'te herhangi bir soykırımın yaşanmadığını ortaya koydu. Ardından Özal, Amerikalıların vasıtasıyla Ermenilerin Türkiye'den ne istediklerini sordurdu. Yakınlarına, bu meseledeki doğruları bulup neticeyi erken kabul etmenin (1984) Türkiye'ye komşularla ilişkiler bakımından maliyeti ile siyasi ve ekonomik maliyetini araştırttı. 20-30 sene sonra zaruri olarak kabul etmenin maliyetini de ölçtürdü. Bir rapor hazırlattı. Onun gayesi Ermenilerle orta yolda buluşup, anlaşıp meseleyi erkenden çözmekti. Ne yazık ki buna ömrü yetmedi.”

'DİASPORANIN ÖNDE GELENLERİNİ MİT'E BULDURTTU '
Özal'ın hazırlattığı raporu görmediğini, ancak askerlerle bazı partililerin bu yöndeki çözüme sıcak bakmadığını ifade eden Vehbi Dinçerler, o yıllarda yaşadığı bir olayı şöyle anlattı: “Bir uçak seyahatimde Brezilya'ya yerleşen bir Osmanlı Ermenisi ile tanıştım. Kendimi 'Turgut Özal'ın bakanı olarak tanıtınca bana 'Turgut Özal dâhiydi' dedi.

Meğer Özal, MİT'e, diasporanın önde gelen bu zatını Brezilya'da buldurup temasa geçmiş. Konuşmalar neticesinde, onu 1915 konusunda da ikna etmiş. Türkiye'ye geri dönmeye çağırmış. Gelin sorunu birlikte çözelim demiş. O zat da Özal'a inanmış, hatta sevdalısı olmuş. Her ortamda Özal'ı ve siyasetini savunuyordu. Bana 'Özal, en önemli dünya liderlerinden biri olacak' diyordu. Sonradan öğrendim ki Özal, böyle onlarca etkili Ermeni ile temasa geçmiş, hatta birçoğuyla Amerika'ya düzenlediği ziyaretlerinde görüşmüş.” Çalışma ekibi, Özal'ın Ermenileri Türkiye'ye davet etmekle yetinmeyip onları geri çekmeye matuf somut projelere de girdiğini belirtiyor. Bunların başında 'Van Projesi' geliyor. Dinçerler'in de doğruladığı projenin detayını, o dönemde Özal'la çalışan turizmci Süleyman Roman anlatıyor: “Özal, iktidarı döneminde Türk-Ermeni ilişkilerinin geliştirilmesi ve Ermeni sorununa çözüm bulunması için birçok girişimde bulundu. Bunlardan biri, Van'dan göç eden Ermenilere topraklarının iadesi konusuydu. Ancak bu konuda mesafe kaydedemedi ne yazık ki.”

O gün devlete hâkim olanların bu türlü bir iadeye sıcak bakmayacağının farkında olan Özal, Ermenileri Van'a çekmek için bir turizm projesi geliştirdi. 1988-89'da ABD merkezli bir Ermeni derneğiyle temasa geçerek, onlar için Van Edremit civarında arsa tahsis edip tatil-dinlenme kompleksi yapmalarına imkân tanımaya çalıştı. Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel'in de doğruladığı bu proje, mevzuata takıldı, ilerleyemedi. O dönemde bazı gazeteler bu girişimi, “Özal, Van'ı Ermenilere veriyor” diye haberleştirmiş. Olayın basına sızmasının ardından, Özal'a parti içi ve dışından baskı gelirken, niyeti sorgulanmış, hatta mesele MGK gündemine taşınmış, asker rahatsızlığını belirtmiş.

Vehbi Dinçerler de 'Van' girişimini çok iyi hatırlıyor. Özal'ın, Ermenileri Türkiye'ye kazandırıp üçüncü ülkelerin kullanmaya başladığı meseleyi çözmek için ortaya koyduğu Van projesinin yanlış noktalara çekildiğini anlatıyor: “Turgut Bey'in amacı, emekli Ermenileri Türkiye'ye çekmek, onları kazanmaktı. Bu vesileyle ülkeye ciddi bir yatırımcı da çekilmiş olacak, aradaki soğukluk giderilecekti. Ancak Özal'ın niyetini tam anlamayanlar tepki gösterdi; parti içinden ve dışından çok tepki aldı. Ustaca bir adımdı ama akim kaldı.” Diğer taraftan, Özal'ın arşivlerde giriştiği araştırma ve tasnif çalışmalarından da rahatsız olur 'birileri'. Özellikle Özal'ın 1915 arşivlerini açmasına engel olmaya çalışırlar. Ancak bu tavrından geri durmaz, tarihî konularda hassasiyetiyle bilinen Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel üzerinden arşivlerdeki çalışmaları yürütür. Güzel, '1915 dönemi yasak' demelerine rağmen direterek, 1915 öncesi ve sonrasını araştırmacılara açtığını anlatıyor: “1980'lerde Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nin hâli içler acısıydı. Milyonlarca belge açık havada tutuluyor, karla-yağmurla eriyip gidiyordu. Kemirgenler her gün 4-5 kilo kadar belgeyi yiyordu. Durumu Özal'a anlatınca çok müteessir oldu. 'Hemen düzeltelim' dedi.

Önce bina, ardından arşivci aldık. 15 kişilik kadroyu iki kat fazla para vererek 250'ye çıkardık. Bu arada, 1915 dönemine ait belgeleri araştırmacılara açtık. Öyle ki bir kısmını bakmadan açtık. Çünkü rahmetli Özal atalarımızın iddia edildiği gibi bir 'katliama' girişmediklerinden emindi. Sonra '50 milyon belge var' diye açtık, 200 milyon olduğu anlaşıldı. Sayısını biz bile bilmiyorduk!”

AKİL ADAMLARDAN OLUŞAN ARAŞTIRMA EKİBİ KURDU

Özal, Ermeni meselesini arşivlerde çalışmak üzere bir 'akil adam' grubu oluşturdu ve bunlardan, meseleyle dair bir rapor yazmalarını istedi. Osmanlıca bilen emekli diplomat ve generallerden oluşan 8-10 kişilik ekip, Özal'a sundukları raporlarında, Türklerin Ermenilere dönük herhangi bir kötü muamelede bulunmadığını ortaya koydu. Özal da kendine sunulan bu çalışmayı değerlendirip, çıkardığı yönetmelikle Başbakanlık Arşivleri'ni araştırmacılara açtı. Hasan Celal Güzel, Özal'ın Türkiye'deki arşivlerle yetinmeyip Türk Tarih Kurumu üzerinden ABD, İngiltere, Rusya ve Almanya arşivlerine akademisyen gönderdiğini, oradaki 1915 belgelerini de çalıştırdığını aktarıyor. Ayrıca, araştırmalar neticesinde Ermeni meselesinde daha özgüvenli adımlar atmaya başladığına değiniyor: “Özal, görüştüğü yabancı devlet adamlarına, arşivlerde yaptığı çalışmaları, elde ettiği 1915 belgelerini anlatırdı. Arşivleri yabancıların çalışmalarına açarak Türkiye'nin bu konuda çekinecek, saklayacak bir durumunun olmadığını ortaya koyup 'soykırım' ithamlarını ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunda başarılı da oldu. İstanbul'a gelip Ermeni meselesini araştırıp, Türk tezlerini savunan yabancı araştırmacılar oldu. Özal arşivleri açtığı için bugün Tayyip Bey, 'meseleyi tarihçiler konuşsun' diyebiliyor. Arşivlerin açılması Türkiye'ye ciddi bir özgüven kazandırdı. Bu, Özal'ın ileri görüşlülüğünün getirisiydi.” Özal'ın hiçbir meseleyi tek boyutlu ele almadığını hatırlatan Güzel, bir taraftan arşivleri açarken, diğer taraftan diaspora ile temasa geçip elde ettiği yeni belgeler üzerinden meselenin gerçek boyutunu izah ettiğini naklediyor: “Özal, Ermeni meselesinin, bugün olduğu gibi Türkiye'ye bela olacağını görüyor, meselede ön almaya çalışıyordu. O günkü şartlara rağmen ön aldığı da söylenebilir. Ama maalesef ondan sonra bu siyaset yürütülmedi.”

TABU KIRICI ADIMLARA KARŞI DURULDU

Vehbi Dinçerler, devletin yakın zamana kadar bu tür tabu kırıcı adımlara çok karşı durduğunu anlatıyor: “Turgut Bey, Ermeni meselesini en ince ayrıntısına kadar korkusuzca araştırdı. Sonra çözüm için projeler geliştirdi. Ama sonuç çıkmadı. Çünkü o gün devletin kuşatıcı rolü öne çıkıyordu. O 'Ön alalım, doğruları bulalım, gerekirse siyasi-ekonomik bedel ödeyelim' diyordu. Ama asker buna korkunç derecede karşı duruyordu. 'Sonuna kadar kaba güçle yürütelim' diyorlardı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren de bu kanıdaydı. Sonuçta geldiğimiz nokta ortada.” Hasan Celal Güzel de devletin, Özal'ın Ermenilere dönük 'orta yolda anlaşalım' çıkışını Kürt meselesinde olduğu gibi bir 'taviz' olarak algıladığını, bundan dolayı da ölümünden sonra sürdürmediğini belirtiyor: “Özal'ı, Kürt ve Ermeni meselelerinde 'müsamahakâr' olmakla eleştirdiler. Açılımlarını taviz olarak gördüler. Karşı durdular, engel oldular. Hâlbuki Özal, Osmanlı döneminde 'sadık millet' denilen 'Ermenilerin' yeniden Türkiye ile barışabileceği fikrini savunuyordu. Onların bu topraklara geri dönebilmelerine kapı aralamak istiyordu. Ondan sonra da bu yönde adım atan olmadı. Ömrü yetseydi bu sorunu çözebilirdi.”

ÖZAL ABD 'YE HER GELDİĞİNDE DİASPORA İLE GÖRÜŞÜRDÜ

Özal 'ın, Amerika ziyaretlerinde diasporanın önde gelen temsilcilerini, kongre üyelerini, etkin Musevi lobicileri ve soydaşlarını kabul ettiğini anlatan dönemin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir, “Ermeni meselesindeki barışçıl tutumunu anlatırdı. İyi ilişkiler içinde olduğu Washington yönetimiyle de konuşurdu meseleyi. Onlar da bu meseleden bir an evvel sıyrılmayı istedikleri için Özal'ın gayretlerine karşı durmuyordu. Özal, diasporadan gelen görüşme taleplerini reddetmez, vakti elverdiği ölçüde kabul eder, sabırla dinlerdi. Görüşlerini öğrenmeye çalışırdı. Ardından kendi tezini anlatırdı. Onları Türkiye'ye davet ederdi. 1991'de ABD'ye düzenlediği bir ziyaret sırasında yine otelinde Ermeni diaspora temsilcilerini kabul etti. Görüşmenin ardından, 'Bunlar iddiaları kabul etmemizi istiyor. Kabul etsek maliyeti ne olur?' diye sordu. Yanımızda gazeteciler olduğu için ben bu çıkışı, meseleyi kamuoyunda tartışmaya açma isteği olarak gördüm. Özal, zaman zaman ortaya yeni fikirler atar, tartışılmasını isterdi. Ermeni meselesinin de resmî ve gayri resmî kamuoyunda tartışılmasını istiyordu. Bu, çok akıllıca bir tavırdı. Bunu yaparken de içeride ciddi bir arşiv çalışması yürüttü. Türkiye'deki arşivlerin açılmasının ardından Dışişleri'ne komşu ülkelerdeki arşivlerin açılması için diplomatik girişimlerde bulunması talimatını verdi. Özal'ın, Ermeni meselesindeki tutumu katı değildi, Türk kamuoyunun kabul edebileceği bir orta noktada anlaşma taraftarıydı. Zira iddiaların daha da yayılacağını hesap ediyordu. Mesela 1990'larda ilk defa sözde 'soykırımı' tanıma tasarısı ABD Kongresi'nin Senato kısmına getirilmişti. Özal'ın ciddi gayretleri sonucu 4 fark oyla düşürüldü. Özal, dönemin ABD Başkanı Bush ve bazı senatörleri ikna etmişti. ' diye ifade etti.