Stresi olmayan test

Küresel krizin bitmediğinin en iyi kanıtı, küresel kamuoyunda finansal sistemin sağlığına ilişkin mevcut kanaati olumluya çevirme gayretleridir.


Küresel krizin bitmediğinin en iyi kanıtı, küresel kamuoyunda finansal sistemin sağlığına ilişkin mevcut kanaati olumluya çevirme gayretleridir. Bunun bir yolu, ABD’de olduğu gibi; finansal konularda çıkarılan en kapsamlı (2319 sayfalık) bir yasayı çıkarıp, krize döşenen taşları azaltmak, ilgilisine sorumluluk yüklemekti. İyi bir
örnek, yeni yasa çıkınca dereceleme şirketlerinin hiza alarak gösterdikleri sorumlu davranışlarıdır.
Bir başka yol ise güven kaybının hâlâ mevcut olduğu bir noktada, geleneksel ölçüm araçlarını bir tarafa bırakıp, ‘aynı elden’ ve eş zamanlı bir değerleme yapmak olarak görüldü. Avrupa Birliği bunu denedi. Adına da ‘Stres testi’ dediler.
AB Bankacılık Denetim Komitesi (CEBS), cuma günü piyasalar kapandıktan sonra sonuçları açıkladı. 91 Bankanın finansal verileri bu teste alındı. 7 Banka sermaye yeterliği barajını ‘geçemedi’. Geçemedi, çünkü CEBS tarafından bu teste özgü olarak belirlenen sermaye yeterlilik oranı yüzde 6 idi. Oysa AB’deki bankacılık kurallarına göre sermaye yeterliğinde aranan en düşük oran yüzde 4 idi.
Stres testi sonuçları, ‘7 banka geçemedi’ biçiminde medyada yer alsa da, yüzde 4’lük limit dikkate alınırsa aslında belirlenen senaryo ve kriterler esas alınarak yürütülen testi ‘hepsi geçti’ demek yanlış olmaz. Tabii ki, belirlenen kural ve senaryoya göre! Madalyonun öteki yüzünde ise ‘bunun neresi stres?’ sorusunu sorarak başlanan analizler yer alıyor.
En esaslı ve yerinde olan eleştiri; bankaların portföylerinde vadesine kadar tutulmak üzere satın alınmış bulunan, ülke hazineleri tarafından yapılan borçlanmalara ait tahvillerin değil de, alım-satım amaçlı tahvillerin stres testine sokulması bir ‘yanılsama’ yaratma’ olarak
değerlendiriliyor, uzmanlarınca.
Örneğin bir Alman bankası elinde Yunanistan tahvili bulunduruyor ama niyeti vadesine kadar tutmak. Bu durumda bu bankanın ‘stresi’ görece az oluyor, bu tahvilleri alım-satım amaçlı olarak elinde bulunduran başka bir bankaya göre!
Avro Bölgesi bankacılık sisteminde, bilanço aktiflerinin yüzde 5’i ülke hazinelerine ait tahviller, yüzde 57’si krediler, yüzde 13’ü şirket tahvilleri, yüzde 25’i ise diğer varlıklardan oluşuyor. Stres testini geçemeyen yedi bankanın zararları toplamının 3.5 milyar avro olduğu görülüyor. Bu zarar toplamı, kimi uzman tarafından 30 milyar avro, kimi uzman tarafından ise 90 milyar avro daha fazla hesaplanıyor. Bu hesaplamalar, kriterlerin gevşekliğine ilişkin örnek olarak gösteriliyor.
Stres testi, hiçbir biçimde hiçbir Avrupa ülkesinin borç ödeyemez duruma (default) gelmeyeceği varsayımı ile yapılmış. Öte yandan, ülke hazinelerinin borçlarını yeniden yapılandırma durumunda ne kadar borcu ‘çizecekleri’ de stres testine katılmış. Tabii ki bankaların alım-satım portföylerinde bulunanları. Yatırım portföylerindekiler değil.
Buna göre, örneğin Yunanistan borçlarını yeniden yapılandırmak durumuna gelirse mevcut tahvil sahiplerinin 100 avroluk tahvilini 76.9 avro sayacağı, yüzde 23.1’lik indirim (haircut) olacağı varsayılmış.
Diğer ülkelere ilişkin ‘indirimler’ de listelenmiş. İşte bu ‘indirimlerin’ de gerçekçi olmadığı dile getiriliyor.
Açıklanan ‘stres testi’ sonuçlarına ilişkin olarak, farklı kesimlerde çok sık biçimde testin
‘gevşek test’ olduğu, varsayımların çok yumuşak olduğu biçiminde yorumlar yapılıyor.
Şimdi, bir ölçüde ‘bankalarımız iyi’ biçimindeki bir iletişim stratejisi olarak belirlenen bu testin ne denli itibarlı olduğu, ne denli ikna edici bulunduğu finansal piyasaların testinden geçecek.
Ancak, biz; tam da Avrupa’da iş kesiminin tatile çıktığı bir dönem arifesinde açıklanan bu testin, amaçlandığı gibi fazla zaman kazandıramayacağını düşünüyoruz.

Radikal