Küçüktepınar: Michael Haneke usulü faşizm tarifi

Sabah gazetesi köşe yazarı Esin Küçüktepınar köşesinde vizyona giren Beyaz Bant filmini ele aldı.

Çocuğa kim zulüm etti, ahırı kim yaktı, doktora kim tuzak kurdu, hiç mi merak etmiyorsun?" Beyaz Bant'taki genç öğretmen (Christian Berger) gibi siz de soracaksınız bu soruları. Ama dadı genç kız (Leonie Benesch) gibi, 'faili ve nedeni meçhul' bu kötülükler karşısında sarsılsanız da nafile! 1. Dünya Savaşı öncesi Almanya'sındaki köy sakinlerinin başına gelen bu tekinsiz olaylar bildik usulde bir çözüme bağlanmıyor. Avusturyalı üstad Michael Haneke'nin, Altın Palmiyeli bu siyah-beyaz başyapıtı 'kötülük' tohumlarının izini sürüyor. Geçen yıl Cannes Film Festivali'nde görüştüğümüz Haneke'nin önemle vurguladığı gibi, "Faşizm her an, her yerde". Birbirlerine korku ve aşkla tutunan iki insanı canlandıran filmin başrol oyuncuları Christian Berger ve Leonie Benesch de aynı fikirde.

Leonie Benesch
TEPKİ VEREN İNSANDIR: "Haneke, benim gibi genç ve deneyimsiz birisine bile sabırla yaklaşmayı bildi. Evet, canlandırdığım dadı rolünün karakterindeki anahtar 'hassas' olması. Filmdeki yegâne sevgi de öğretmenle olan duygusal yakınlıklarından geliyor. Etkilendiğiniz ve tepki verebildiğiniz sürece insansınız. Toprak ağasının iffet ve asalet adına yaptığı ikiyüzlülüklere sessizce tanık olmayı reddediyorlar."
MASUM DEĞİLİZ: "Beyaz Bant'ın Almanya'daki faşizmin kökenlerine dair bir film olduğunu düşünmek yanlış olur. Faşizm ve despotluk yüz yıl önce icat olmadı. Bence insanın ve hiyerarşinin olduğu yerde saf bir masumiyetten söz etmek mümkün değil. Haneke, geçmişten günümüze bir ayna tutuyor. Derdinin 'şimdi' ile ilgili olduğu ortada. Neden sürekli aynı yıkımları yaşıyoruz, buna bakıyor. Bu da insan doğasını irdelemeyi gerektiriyor. İffetin ve ahlâkın simgesi olan beyaz bandın neyi sembolize ettiği değil, ardındaki ikiyüzlülük önemli. Toplum, düzen ve bireyi birbirinden ayıramayız. Kendimize bakmak gerek."

Christian Berger
HANEKE AKTÖRÜ SEVİYOR: "Haneke gibi bir ustanın deneme çekimine dahi gitmek 'korkulu bir rüya' gibi görülebilir. Ama hiç öyle değilmiş. Yumuşak, son derece nazik, oyuncusunu seven, kollayan ve rahatlatan bir insan. Çok titiz. Beklentisini tam tamına söyleyen ama yapabileceklerinizin sınırını görmek için sizi rahat bırakmaya da gönüllü bir yönetmen. Setin atmosferi neredeyse gerçeküstüydü. Bizi yüz yıl öncesine döndüren bir ortamda çalıştık."
DETAYCI VE TİTİZ: "Kusursuz bir sineması var. Sette de görüyorsunuz ki her şeyi detaylı ve titizlikle düşünmüş, hazırlamış. Karakterlerini sevgiyle ve ilgiyle yarattığına inanıyorum. İnsanı nesneleştirmiyor, bilakis bastırılmış tarafımızı dürtüyor. Klasik iyi ve kötü olmadıkları için hepsi ayrı tehditkar ve kırılgan, zaten insanın kendisi böyle. Medeniyetin neyi ne kadar törpülemediğini gösterirken bizi kendimizle böylesine yüzleştiren sinemacı sayısı çok az. Çünkü yüzleşmenin illa da çözüm yaratmayacağı, bilakis yeni sorulara yol açacağını gösteriyor. Kışkırtıcı, bu yüzden bize 'huzursuz seyirler' diliyor."

Sabah