Pandemi Dönemlerinde Duygu Durumuna Da Dikkat Edilmeli
Prof. Dr. Mustafa Altay, anksiyete, depresyon vb. psikiyatrik hastalıkların pandemi dönemlerinde artış gösterdiğini ve kan şekeri ve tansiyon düzeylerini olumsuz etkilediğini belirterek, “Bu sebeple duygu durumuna özen gösterilmeli, gün içinde sosyal izolasyon kurallarına uymak şartıyla çeşitli hobiler edinilmeli, rahatlatıcı müzikler dinlenilmeli, güneş ışığı ve temiz havadan bolca faydalanılmalıdır” dedi.
SBÜ. Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Altay, korona virüs salgınında diyabet, obezite ve hipertansiyon hastalarının dikkat etmesi gerektiği konuları açıkladı.
Prof. Dr. Mustafa Altay, dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 71’inden kronik hastalıkların sorumlu olduğunu belirterek, “Kronik hastalıklar arasında hipertansiyon (tansiyon yüksekliği), obezite ve diyabet (şeker hastalığı) önemli yer kaplamaktadır. Türkiye’de erişkin nüfusta obezite sıklığı %28.8, hipertansiyon sıklığı yüzde 27.7 ve diyabet sıklığı da yüzde 13.7’dir. 65 yaş ve üzeri nüfusta ise yaklaşık olarak diyabet ve obezite 2 kat, hipertansiyon ise 3 kat daha sık görülmektedir. Bu hastalıkların en önemli ortak özelliği, bağışıklık sisteminin düzgün bir şekilde çalışmasının çeşitli yollarla bozulması ve bazı enfeksiyonlara yatkınlığa sebep olmalarıdır. Bu etkileri özellikle yaşlı nüfusta daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.
COVİD-19 olarak adlandırılan korona virüs türevinin, neredeyse dünyadaki tüm ülkelere yayıldığını ve önemli can kayıplarına sebep olduğunu söyleyen Altay, Şu ana dek elde edilen verilere göre hastalık yaşlı kişilerde ve kronik hastalığı olanlarda daha ağır seyretmektedir. Ülkemizde de bildirilen ölümlerin tümü 60 yaş üstü bireylerde gerçekleşmiştir. Çin’deki hasta verilerine göre COVİD-19’a bağlı ölümlerin yüzde 80’i 60 yaş ve üzerinde görülmüştür. Yine aynı veriler bize hayatını kaybeden hastaların yaklaşık yüzde 40’ında hipertansiyon, yüzde 20’sinde de diyabet bulunduğunu göstermektedir. Son olarak İtalya’dan edindiğimiz bilgilere göre ise ölümlerin yüzde 95’inin 60 yaş ve üzerinde görüldüğü saptanmış olup bu hastaların yaklaşık yüzde 75’inde hipertansiyon, yüzde 35’inde ise diyabet tespit edilmiştir. Şu an için elimizde obezite ve COVİD-19 arasındaki ilişkiyi gösteren bir veri bulunmamaktadır. Bu durum pandemi ortamında hastaların boy ve kilo verilerinin elde edilememesinden kaynaklanıyor olabilir. Obezitenin bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri düşünüldüğünde ve obez hastalarda hipertansiyon ve diyabet sıklığının çok daha yüksek oranda olduğu göz önüne alındığında bu hastaların COVİD-19 açısından yüksek riskli grupta olacağı çıkarımına ulaşabiliriz. Tüm bu veriler ışığında, bu kronik hastalıklara sahip kişiler COVİD-19 pandemisi sırasında hassas grubu oluşturmaktadırlar ve bu kişilerde genel korunma önlemlerinin yanı sıra birtakım özel önlemler de almak gerekmektedir’’ açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Mustafa Altay, hassas gruptaki vatandaşların Sağlık Bakanlığının önerdiği kişisel ve sosyal tüm koruyucu tedbirlere harfiyen uyması gerektiğini aktararak, “Bu salgın süresince kan şekeri ve tansiyon düzeyi iyi seyreden hastalar rutin kontrolleri ve diğer acil olmayan problemleri için sağlık kuruluşlarına başvurmamalıdırlar. Evde kan şekeri takibi daha önce önerilenden biraz daha sık, evde tansiyon ölçümü haftada birkaç kez ve kilo ölçümü ise haftada bir kez yapılarak hastalar kendi takiplerini yapmalıdırlar.
Düşmeyen ateş, öksürük, nefes darlığı gibi COVİD-19 enfeksiyonunu düşündüren şikayetlerin gelişmesi durumunda doğrudan 184 Korona Danışma Hattı aranmalı ve alınan talimatlara uyulmalıdır.
Dengeli beslenilmeli ve bol sıvı tüketilmelidir. Ana öğün ve ara öğünlere evde kalınan süre içerisinde de aynı şekilde devam edilmeli, kalori alımı artırılmamalıdır. Uyku düzenine dikkat edilmelidir. Evde hareketsiz bir yaşam ile kilo artışı ve metabolizmanın yavaşlaması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu da kan şekerinin yükselmesi, tansiyon artışları, kolesterolün yükselmesi gibi olumsuz sonuçları doğurur. Bu sebeple evde kalınan süre içerisinde ev egzersizlerine dikkat edilmeli, gün boyunca hareketsiz kalmaktan kaçınılmalıdır. Egzersiz basit olmalı ve ev içi sakatlanmalara sebebiyet verici tarzda olmamalıdır. Ev içinde yürüyüşler (günde yaklaşık 5 bin adım yeterli olacaktır), sabit konumda hafif tempolu koşu, jimnastik ve müzik eşliğinde tempolu hareketler uygulanabilir. Direnç ve ağırlık egzersizleri de ev içerisinde güvenle yapılabilir. Spor salonları ve havuzlardan uzak durulmalıdır. Evde beraber yaşanılan aile bireyleri ile birlikte egzersiz yapmak motivasyonu artırmak için güzel bir uygulama olabilir.
Ev yürüyüşleri ve egzersizler esnasında travma, sakatlanma olmaması ve diyabetik ayak gelişmemesi için masa, sandalye kenarlarına, yerdeki cisimlere dikkat edilmeli, gerekirse yumuşak tabanlı terlik veya spor ayakkabıları giyilmelidir. Sigara, alkol ve fazla tuz tüketiminden kaçınılmalıdır” dedi.
Bu dönemde diyabet, yüksek tansiyon ve obezite için kullanılan ilaçların aynı şekilde alınmaya devam edilmesi gerektiğini söyleyen Altay, ilaç düzeninin bozulmaması gerektiğini vurguladı.
Anksiyete, depresyon vb. psikiyatrik hastalıkların pandemi dönemlerinde artış gösterdiğini ve kan şekeri ve tansiyon düzeylerini olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Mustafa Altay, şu ifadeleri kaydetti:
“Bu sebeple duygu durumuna özen gösterilmeli, gün içinde sosyal izolasyon kurallarına uymak şartıyla çeşitli hobiler edinilmeli, rahatlatıcı müzikler dinlenilmeli, güneş ışığı ve temiz havadan bolca faydalanılmalıdır.
Diyabet hastalarında iyi kan şekeri düzeylerinin enfeksiyonlara yatkınlığı azalttığı bilinmektedir. Daha sık kan şekeri takipleri ile kan şekerlerini düzeltilmesine yönelik gerekli tedbirler (diyet, egzersiz, ilaç dozu vb.) alınmalıdır.
Kan şekeri düzeyinin alınan tedbirlere rağmen takip eden ölçümlerde sürekli yüksek (300 mg/dL’nin üstünde) veya sürekli düşük (70 mg/dL’nin altında) gelmesi durumunda ve herhangi bir kan şekeri düzeyinde hastanın genel durumunda bozulma meydana gelmesi halinde mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Tüm tedbirlere rağmen tansiyon düzeyleri 180/120 mmHg ve üstü değerlerde seyreden veya ölçülen herhangi bir tansiyon düzeyi ile birlikte görme bozukluğu, bilinç kaybı, göğüs ağrısı, genel durum bozukluğu vb. şikayetleri oluşan hastalarımızın mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir.
Güncel bilgiler ışığında COVİD-19 enfeksiyonundan koruduğu kanıtlanmış bir ilaç veya vitamin takviyesi bulunmamaktadır. Bu konuda sosyal medyada veya basında çıkabilecek yanıltıcı bilgilere dikkat edilmeli, resmi kaynaklardan gelen bilgilere itibar edilmelidir.
Özellikle sosyal medyada bazı tansiyon ilaçlarının COVİD-19 enfeksiyonlarına yatkınlığa sebep olduğu ile ilgili yanıltıcı bilgiler görülmektedir. Bu bilgiler güncel veriler ışığında yurt içi ve yurt dışı bilimsel kuruluşlar tarafından yalanlanmış olup kullanılan tansiyon ilaçları bu sebeplerle kesinlikle bırakılmamalı veya tansiyon düzeyleri normal seyrettiği sürece değiştirilmemelidir.
Ağrı kesici ilaçların COVİD-19 enfeksiyonunun seyrini ağırlaştırabildiği ve iyileşme sürecini uzatabildiği ile ilgili özellikle Fransa ve İngiltere’de uzman görüşleri mevcut olmakla birlikte, kullanılabileceğini belirten uzmanlar da vardır. Henüz veriler netleşmediğinden güvenli tarafta olmak adına mecbur kalınmadıkça ağrı kesici ilaçların kullanılmamasını önermekteyiz. Mecbur kalınırsa bu ilaçlar yerine (hastanın eğer ciddi bir karaciğer rahatsızlığı yoksa) parasetamol içerikli ilaçlar tercih edilebilir.”
Kaynak: İHA
Prof. Dr. Mustafa Altay, dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 71’inden kronik hastalıkların sorumlu olduğunu belirterek, “Kronik hastalıklar arasında hipertansiyon (tansiyon yüksekliği), obezite ve diyabet (şeker hastalığı) önemli yer kaplamaktadır. Türkiye’de erişkin nüfusta obezite sıklığı %28.8, hipertansiyon sıklığı yüzde 27.7 ve diyabet sıklığı da yüzde 13.7’dir. 65 yaş ve üzeri nüfusta ise yaklaşık olarak diyabet ve obezite 2 kat, hipertansiyon ise 3 kat daha sık görülmektedir. Bu hastalıkların en önemli ortak özelliği, bağışıklık sisteminin düzgün bir şekilde çalışmasının çeşitli yollarla bozulması ve bazı enfeksiyonlara yatkınlığa sebep olmalarıdır. Bu etkileri özellikle yaşlı nüfusta daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.
COVİD-19 olarak adlandırılan korona virüs türevinin, neredeyse dünyadaki tüm ülkelere yayıldığını ve önemli can kayıplarına sebep olduğunu söyleyen Altay, Şu ana dek elde edilen verilere göre hastalık yaşlı kişilerde ve kronik hastalığı olanlarda daha ağır seyretmektedir. Ülkemizde de bildirilen ölümlerin tümü 60 yaş üstü bireylerde gerçekleşmiştir. Çin’deki hasta verilerine göre COVİD-19’a bağlı ölümlerin yüzde 80’i 60 yaş ve üzerinde görülmüştür. Yine aynı veriler bize hayatını kaybeden hastaların yaklaşık yüzde 40’ında hipertansiyon, yüzde 20’sinde de diyabet bulunduğunu göstermektedir. Son olarak İtalya’dan edindiğimiz bilgilere göre ise ölümlerin yüzde 95’inin 60 yaş ve üzerinde görüldüğü saptanmış olup bu hastaların yaklaşık yüzde 75’inde hipertansiyon, yüzde 35’inde ise diyabet tespit edilmiştir. Şu an için elimizde obezite ve COVİD-19 arasındaki ilişkiyi gösteren bir veri bulunmamaktadır. Bu durum pandemi ortamında hastaların boy ve kilo verilerinin elde edilememesinden kaynaklanıyor olabilir. Obezitenin bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri düşünüldüğünde ve obez hastalarda hipertansiyon ve diyabet sıklığının çok daha yüksek oranda olduğu göz önüne alındığında bu hastaların COVİD-19 açısından yüksek riskli grupta olacağı çıkarımına ulaşabiliriz. Tüm bu veriler ışığında, bu kronik hastalıklara sahip kişiler COVİD-19 pandemisi sırasında hassas grubu oluşturmaktadırlar ve bu kişilerde genel korunma önlemlerinin yanı sıra birtakım özel önlemler de almak gerekmektedir’’ açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Mustafa Altay, hassas gruptaki vatandaşların Sağlık Bakanlığının önerdiği kişisel ve sosyal tüm koruyucu tedbirlere harfiyen uyması gerektiğini aktararak, “Bu salgın süresince kan şekeri ve tansiyon düzeyi iyi seyreden hastalar rutin kontrolleri ve diğer acil olmayan problemleri için sağlık kuruluşlarına başvurmamalıdırlar. Evde kan şekeri takibi daha önce önerilenden biraz daha sık, evde tansiyon ölçümü haftada birkaç kez ve kilo ölçümü ise haftada bir kez yapılarak hastalar kendi takiplerini yapmalıdırlar.
Düşmeyen ateş, öksürük, nefes darlığı gibi COVİD-19 enfeksiyonunu düşündüren şikayetlerin gelişmesi durumunda doğrudan 184 Korona Danışma Hattı aranmalı ve alınan talimatlara uyulmalıdır.
Dengeli beslenilmeli ve bol sıvı tüketilmelidir. Ana öğün ve ara öğünlere evde kalınan süre içerisinde de aynı şekilde devam edilmeli, kalori alımı artırılmamalıdır. Uyku düzenine dikkat edilmelidir. Evde hareketsiz bir yaşam ile kilo artışı ve metabolizmanın yavaşlaması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu da kan şekerinin yükselmesi, tansiyon artışları, kolesterolün yükselmesi gibi olumsuz sonuçları doğurur. Bu sebeple evde kalınan süre içerisinde ev egzersizlerine dikkat edilmeli, gün boyunca hareketsiz kalmaktan kaçınılmalıdır. Egzersiz basit olmalı ve ev içi sakatlanmalara sebebiyet verici tarzda olmamalıdır. Ev içinde yürüyüşler (günde yaklaşık 5 bin adım yeterli olacaktır), sabit konumda hafif tempolu koşu, jimnastik ve müzik eşliğinde tempolu hareketler uygulanabilir. Direnç ve ağırlık egzersizleri de ev içerisinde güvenle yapılabilir. Spor salonları ve havuzlardan uzak durulmalıdır. Evde beraber yaşanılan aile bireyleri ile birlikte egzersiz yapmak motivasyonu artırmak için güzel bir uygulama olabilir.
Ev yürüyüşleri ve egzersizler esnasında travma, sakatlanma olmaması ve diyabetik ayak gelişmemesi için masa, sandalye kenarlarına, yerdeki cisimlere dikkat edilmeli, gerekirse yumuşak tabanlı terlik veya spor ayakkabıları giyilmelidir. Sigara, alkol ve fazla tuz tüketiminden kaçınılmalıdır” dedi.
Bu dönemde diyabet, yüksek tansiyon ve obezite için kullanılan ilaçların aynı şekilde alınmaya devam edilmesi gerektiğini söyleyen Altay, ilaç düzeninin bozulmaması gerektiğini vurguladı.
Anksiyete, depresyon vb. psikiyatrik hastalıkların pandemi dönemlerinde artış gösterdiğini ve kan şekeri ve tansiyon düzeylerini olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Mustafa Altay, şu ifadeleri kaydetti:
“Bu sebeple duygu durumuna özen gösterilmeli, gün içinde sosyal izolasyon kurallarına uymak şartıyla çeşitli hobiler edinilmeli, rahatlatıcı müzikler dinlenilmeli, güneş ışığı ve temiz havadan bolca faydalanılmalıdır.
Diyabet hastalarında iyi kan şekeri düzeylerinin enfeksiyonlara yatkınlığı azalttığı bilinmektedir. Daha sık kan şekeri takipleri ile kan şekerlerini düzeltilmesine yönelik gerekli tedbirler (diyet, egzersiz, ilaç dozu vb.) alınmalıdır.
Kan şekeri düzeyinin alınan tedbirlere rağmen takip eden ölçümlerde sürekli yüksek (300 mg/dL’nin üstünde) veya sürekli düşük (70 mg/dL’nin altında) gelmesi durumunda ve herhangi bir kan şekeri düzeyinde hastanın genel durumunda bozulma meydana gelmesi halinde mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Tüm tedbirlere rağmen tansiyon düzeyleri 180/120 mmHg ve üstü değerlerde seyreden veya ölçülen herhangi bir tansiyon düzeyi ile birlikte görme bozukluğu, bilinç kaybı, göğüs ağrısı, genel durum bozukluğu vb. şikayetleri oluşan hastalarımızın mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir.
Güncel bilgiler ışığında COVİD-19 enfeksiyonundan koruduğu kanıtlanmış bir ilaç veya vitamin takviyesi bulunmamaktadır. Bu konuda sosyal medyada veya basında çıkabilecek yanıltıcı bilgilere dikkat edilmeli, resmi kaynaklardan gelen bilgilere itibar edilmelidir.
Özellikle sosyal medyada bazı tansiyon ilaçlarının COVİD-19 enfeksiyonlarına yatkınlığa sebep olduğu ile ilgili yanıltıcı bilgiler görülmektedir. Bu bilgiler güncel veriler ışığında yurt içi ve yurt dışı bilimsel kuruluşlar tarafından yalanlanmış olup kullanılan tansiyon ilaçları bu sebeplerle kesinlikle bırakılmamalı veya tansiyon düzeyleri normal seyrettiği sürece değiştirilmemelidir.
Ağrı kesici ilaçların COVİD-19 enfeksiyonunun seyrini ağırlaştırabildiği ve iyileşme sürecini uzatabildiği ile ilgili özellikle Fransa ve İngiltere’de uzman görüşleri mevcut olmakla birlikte, kullanılabileceğini belirten uzmanlar da vardır. Henüz veriler netleşmediğinden güvenli tarafta olmak adına mecbur kalınmadıkça ağrı kesici ilaçların kullanılmamasını önermekteyiz. Mecbur kalınırsa bu ilaçlar yerine (hastanın eğer ciddi bir karaciğer rahatsızlığı yoksa) parasetamol içerikli ilaçlar tercih edilebilir.”