'Türkçenin En Güzel Konuşulduğu Yer İstanbul'dur'
YEE tarafından düzenlenen 'Türk Edebiyatı Yaz Okulu2019' programı kapsamında gerçekleştirilen seminerde, yabancı katılımcılara şair ve romancı Abbas Sayar anlatıldı Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar: 'Türkçenin en güzel konuşulduğu yer İstanbul'dur. Dil konusundaki hassasiyetimi farkında olmadan babamdan aldığımı söyleyebilirim'
Araştırmacı-yazar Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, "Türkçenin en güzel konuşulduğu yer İstanbul'dur. Dil konusundaki hassasiyetimi farkında olmadan babamdan aldığımı söyleyebilirim." dedi.
Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında "Şair Bir Romancı: Abbas Sayar" başlıklı seminer gerçekleştirildi.
Babası romancı-şair Abbas Sayar'ın kişiliğini ve eserlerini anlatarak konuşmasına başlayan Sayar, "Ben İstanbul çocuğuyum fakat ailem kökeni itibarıyla Yozgatlı. Orta Anadolu'da kendi dünyasına sıkışmış bir şehir olan Yozgat'ı tanıdığımda nüfusu 12-13 bin civarındaydı." diye konuştu.
Ailesinin İstanbullu olmasını annesinin babasına borçlu olduklarını belirten Sayar, şunları kaydetti:
"Ailemde safkan İstanbullu olan benim. Türkçem, aldığım kültür, yetiştiğim çevre ve muhit tamamıyla İstanbulludur. Bu şehrin havasını çok erken yaşlarda almaya başladım. Türkçenin en güzel konuşulduğu yer İstanbul'dur. Dil konusundaki hassasiyetimi farkında olmadan babamdan aldığımı söyleyebilirim. Okumayı yazmayı sevdiğim için Türk dilinin ustalarıyla da temasım oldu."
Refik Halit Karay, Samet Ağaoğlu, Abdülbaki Gölpınarlı ve Sabri Ülgener gibi yazarları anlatan ve eserlerinden örnekler veren Sayar, "Türk dilinin usta yazarlarından okuduklarım içinde elek üstünde kalan müstesna dil ustası Ahmet Hamdi Tanpınar'dır. Bilhassa 'Huzur' Türkçenin zirvesidir. Bunu bir şair ve yazar evladı olarak söylüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Babası Abbas Sayar'ın şiirlerinden beyitler okuyan Prof. Dr. Sayar, Türkçeyi kullanabilmenin bir maharet olduğunu dile getirdi.
- "Türk tarihi bir büyük çınarın kökleri gibidir"
Bir ağacın dalı kırılsa veya yaprağı dökülse dahi ayakta kalmaya devam edeceği gibi Türk tarih ve dilinin de yaşamaya devam edeceğini ifade eden Sayar, şunları söyledi:
"Türkçenin önü açıktır. Türkçe bir tökezlenme çağını, bir geçiş dönemini yaşıyor ama bu topraklarda Türk tarihi bir büyük çınarın kökleri gibidir. Türkçe de bir istikbal dilidir."
Romancı ve şair Abbas Sayar'ın ilk şiirlerinin Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu dergisinde yayımlandığını anımsatan Sayar, "Abbas Sayar bu grubun içerisinde Necip Fazıl'ın bir numarasıdır. Necip Fazıl'ın Abbas Sayar'a olan yakınlığını da kimse bilmez." dedi.
Ahmed Güner Sayar, YEE'nin Türkoloji ve tercümanlık alanlarında çoğunluğu lisansüstü eğitim alan yabancı katılımcılara Türkçeyi ve Türk edebiyatını anlatmak amacıyla başlattığı "Türk Edebiyatı Yaz Okulu"na da değindi.
Sayar, programı kopan dallarla ağacın gövdesini, gövde ile de kökleri birleştirme teşebbüsü olarak gördüğünü ifade etti.
Hem katılımcıların kendi kariyerleri hem kendi ülkelerinde birer kültür elçisi olarak güzel ve hayırlı işler yapmaları açısından faydalı olacağını vurgulayan Sayar, şunları ekledi:
"Yaşadığımız dünyanın dışında farklı zeminler de var. Bunların bizim dünyamıza ilgi göstermeleri, onlara da bizde var olan kıymetlerin tanıtılması için büyük bir hizmet yapılıyor. Bunun meyveleri ilerleyen yıllarda toplanacaktır. Buradan müspet intibalarla ayrılacak olurlarsa ki öyle görünüyor, ülkelerine gittiklerinde de bunları unutmazlar. Ayrıca çalışacakları konuyu daha derinliğine kazıyabilmelerine de yardımcı olacağına inanıyorum."
Kaynak: AA
Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında "Şair Bir Romancı: Abbas Sayar" başlıklı seminer gerçekleştirildi.
Babası romancı-şair Abbas Sayar'ın kişiliğini ve eserlerini anlatarak konuşmasına başlayan Sayar, "Ben İstanbul çocuğuyum fakat ailem kökeni itibarıyla Yozgatlı. Orta Anadolu'da kendi dünyasına sıkışmış bir şehir olan Yozgat'ı tanıdığımda nüfusu 12-13 bin civarındaydı." diye konuştu.
Ailesinin İstanbullu olmasını annesinin babasına borçlu olduklarını belirten Sayar, şunları kaydetti:
"Ailemde safkan İstanbullu olan benim. Türkçem, aldığım kültür, yetiştiğim çevre ve muhit tamamıyla İstanbulludur. Bu şehrin havasını çok erken yaşlarda almaya başladım. Türkçenin en güzel konuşulduğu yer İstanbul'dur. Dil konusundaki hassasiyetimi farkında olmadan babamdan aldığımı söyleyebilirim. Okumayı yazmayı sevdiğim için Türk dilinin ustalarıyla da temasım oldu."
Refik Halit Karay, Samet Ağaoğlu, Abdülbaki Gölpınarlı ve Sabri Ülgener gibi yazarları anlatan ve eserlerinden örnekler veren Sayar, "Türk dilinin usta yazarlarından okuduklarım içinde elek üstünde kalan müstesna dil ustası Ahmet Hamdi Tanpınar'dır. Bilhassa 'Huzur' Türkçenin zirvesidir. Bunu bir şair ve yazar evladı olarak söylüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Babası Abbas Sayar'ın şiirlerinden beyitler okuyan Prof. Dr. Sayar, Türkçeyi kullanabilmenin bir maharet olduğunu dile getirdi.
- "Türk tarihi bir büyük çınarın kökleri gibidir"
Bir ağacın dalı kırılsa veya yaprağı dökülse dahi ayakta kalmaya devam edeceği gibi Türk tarih ve dilinin de yaşamaya devam edeceğini ifade eden Sayar, şunları söyledi:
"Türkçenin önü açıktır. Türkçe bir tökezlenme çağını, bir geçiş dönemini yaşıyor ama bu topraklarda Türk tarihi bir büyük çınarın kökleri gibidir. Türkçe de bir istikbal dilidir."
Romancı ve şair Abbas Sayar'ın ilk şiirlerinin Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu dergisinde yayımlandığını anımsatan Sayar, "Abbas Sayar bu grubun içerisinde Necip Fazıl'ın bir numarasıdır. Necip Fazıl'ın Abbas Sayar'a olan yakınlığını da kimse bilmez." dedi.
Ahmed Güner Sayar, YEE'nin Türkoloji ve tercümanlık alanlarında çoğunluğu lisansüstü eğitim alan yabancı katılımcılara Türkçeyi ve Türk edebiyatını anlatmak amacıyla başlattığı "Türk Edebiyatı Yaz Okulu"na da değindi.
Sayar, programı kopan dallarla ağacın gövdesini, gövde ile de kökleri birleştirme teşebbüsü olarak gördüğünü ifade etti.
Hem katılımcıların kendi kariyerleri hem kendi ülkelerinde birer kültür elçisi olarak güzel ve hayırlı işler yapmaları açısından faydalı olacağını vurgulayan Sayar, şunları ekledi:
"Yaşadığımız dünyanın dışında farklı zeminler de var. Bunların bizim dünyamıza ilgi göstermeleri, onlara da bizde var olan kıymetlerin tanıtılması için büyük bir hizmet yapılıyor. Bunun meyveleri ilerleyen yıllarda toplanacaktır. Buradan müspet intibalarla ayrılacak olurlarsa ki öyle görünüyor, ülkelerine gittiklerinde de bunları unutmazlar. Ayrıca çalışacakları konuyu daha derinliğine kazıyabilmelerine de yardımcı olacağına inanıyorum."