Dink davasında 3 isme müebbet istemi
Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin hazırlanan yeni iddianamede, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in "silahlı örgüt kurmak" suçundan 22,5 yıl, "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen diğer soruşturma sonucunda hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, bazı telefonlara ait HTS kayıtlarının da incelendiği kaydedildi.
İddianamede, "Muhittin Zenit'in cinayet gününde Erhan Tuncel ile telefon görüşmesi yaptığı saat 16.44'tür. Hrant Dink cinayeti saat 15.00'te işlenmiştir. Cinayete ilişin haberin duyulması, Muhittin Zenit ile görüşme yapılması, Zenit'in şubeye varması, güvenlikli telefondan yeniden görüşmeler yapması ve Erhan Tuncel'e ulaşması 1 saat 44 dakikada gerçeklemiştir. Bu durum cinayet haberinin duyulduğu anda Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Engin Dinç ve Ercan Demir'in tereddütsüz Yasin Hayal'in bu cinayeti işlediğini bildiklerini veya öngördüklerini açıkça ortaya koymaktadır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Ramazan Akyürek'in Dink cinayetine dair elde edilen, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve EGM İstihbarat Daire Başkanlığı'na bildirdiği istihbaratı Trabzon Valisine iletmediği savunulan iddianamede, Trabzon Valisi başkanlığında, Cumhuriyet Başsavcısı, MİT Bölge Başkanı, İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü, Garnizon Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanının katılımıyla ayda bir yapılan İl Emniyet ve Asayiş toplantısında da bu bilgiyi aktarmadığı, cinayet örgüt tarafından tasarlanmasına rağmen Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin bu konuyla ilgili yasal işlem başlatıp Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirmediği dile getirildi.
İddianamede, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin, cinayetin kim tarafından işleneceği, hangi yöntemlerle işleneceği konusunda raporları kaleme aldıkları tarihte ve sonraki tarihlerde farklı bilgilere ulaşmalarına ve bu bilgiler doğru bilgiler olmasına rağmen bunları raporlara aktarmadıkları ve ilgili makamlara iletmedikleri anlatıldı.
Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'e ilişkin teknik takip sonuçlarının cinayet öncesi çözümlenmediği ve değerlendirilmediği belirtilen iddianamede, Hayal ve grubunun cinayete ilişkin hazırlıklarının takip edildiği fakat raporlara aktarılmadığı ya da raporların imha edildiği bildirildi.
- Celalettin Cerrah tedbirleri almadı
İddianamede, cinayetin işlendiği dönemde İstanbul İl Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah'ın ifadesinde Hrant Dink'in korunmasıyla ilgili olarak koruma hizmetleri yönetmeliği gereğince kendisinin yapabilecek bir işlemi olmadığını belirttiği, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürünce, Yasin Hayal tarafından Hrant Dink'in ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisinin kendisinden gizlenmemiş olması halinde, konuyu İstanbul Valisine götürerek Dink'in korunmasını sağlayabileceğini söylediği anlatıldı.
Bu şekilde, Cerrah'ın, Hrant Dink'in korunmasına dönük işlemleri yetki ve olanağı varken yerine getirmediğini ikrar ettiği belirtilen iddianamede, Dink ve Ermeni toplumuna ilişkin yaşanan olumsuz gelişmelerin ve yapılan eylemlerin de "İl Emniyet ve Asayiş" toplantılarında konuşulduğunu da beyan ettiği aktarıldı.
İddianamede, "Yaşanan bu gelişmeler Celalettin Cerrah'ın, Hrant Dink'e yönelik şahsi, fiziki ve mekansal koruma tedbirleri alınması için talimat vermesini zorunlu kılmaktadır. 2004'te Hrant Dink'in ölüm tehditleri aldığı anda Agos gazetesi ile Dink'in evine yönelik alınmasına karar verilen güvenlik tedbirlerinin yanı sıra Dink'e şahsi ve fiziki koruma tedbirleri alınması için talimat vermesi gerekli iken bu talimatı vermemiştir" değerlendirmesi yapıldı.
Cerrah'ın, Dink'e yönelik şahsi, fiziki ve mekansal koruma tedbirlerinin alınmamasından ötürü sorumluluk sahibi olduğu vurgulanan iddianamede, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de Dink için şahsi, fiziki ve mekansal koruma tedbirleri alınmasına yönelik talep veya taleplerde bulunması zorunluluğu varken yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu konuyla ilgili işlem veya işlemleri yapmadığı kaydedildi.
- Ahmet İlhan Güler de gerekli tedbiri almadı
İddianamede, Güler'in Dink hakkındaki mahkumiyet kararının onanması, yeni davalar açılması, Dink'e yönelik saldırı olasılığının arttığı tarihlerde koruma önlemlerinin gözden geçirilmesi, gerek görülmesi halinde de koruma önlemlerinin arttırılması amacıyla işlemler yapması gerekirken bunları yapmadığı vurgulanarak, şöyle denildi:
"Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar liderliğinde oluşturulan suç örgütünce Emniyet teşkilatı içinde bir yapının oluşturulması amacıyla planlanan Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları önünde engel olarak görülen İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'den F/4 raporlarına yansıyan Yasin Hayal tarafından Hrant Dink'in ne pahasına olursa olsun öldürüleceği, bu amaçla hazırlıklara başladığı, takipten kurtulmak için telefonunu bir köyde bırakacağı gibi hayati öneme haiz bilgiler gizlenmiştir. Kendi ifadesiyle 18-19 yıl Türkiye'nin çeşitli il ve ilçelerinde İstihbarat Şube Müdürlüğü veya daha alt kademe İstihbarat birimlerinde görev yapan tecrübeli bir istihbaratçı olan Güler'in yüklenmiş olduğu kamu görevi ve konumu itibariyle yukarıda açıklanan nedenlerle Dink'in yaşam hakkına yönelik açık ve yakın bir tehlike altında bulunduğunu ön görmemiş olması mümkün değildir. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü şüpheli Ahmet İlhan Güler, Hrant Dink cinayetinde kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan sorumlu olan kamu görevlisidir."
- Emniyet istihbaratın konumu
İddianamede, EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından, Dink cinayetine ilişkin tasarı öncesi, Yasin Hayal'in yapısı, gerçekleştirdiği Trabzon'daki MC Donalds bombalaması eylemiyle yapmayı tasarladığı eylemler ve Dink'e yönelik tehdit atmosferi, yaşananlar ve Dink’in öldürüleceği bilindiği halde koruma tedbirleri alınması ve cinayeti işleyecek örgüte operasyon yapılması süreçlerinin organize edilmediği, Dink'in öldürülmesinin olanaklı hale getirildiği kaydedildi.
İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından Dink'in faaliyetlerinin izlenmesinin yanında Dink'e açılan davalar, adliye binası ve Agos gazetesi önünde yapılan eylemler, fiziki saldırı girişimleri, basın yayın organlarında Dink aleyhine yapılan haberlerin de takip edildiği belirtilen iddianamede, bu kapsamda İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin Dink'e karşı giderek yoğunlaşan tehdit atmosferinden haberdar olduğu vurgulandı.
İddianamede, Hayal'in Hrant Dink'i ne pahasına olursa olsun öldüreceği bilgilerini içeren F/4 raporunun da 17 Şubat 2006'da, Hayal'in Dink'e yönelik eylem yapmayı tasarladığı bilgilerini içeren F/4 raporunun ise 12 Mart 2006'da EGM İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderildiği belirtilerek, Dink cinayetini tasarlayan örgüte yönelik operasyon yapılması süreçlerinin organize edilmediği anlatıldı.
İddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Ülke çapında istihbarat faaliyetinde bulunabilen ve ülke çapında elde edilen bilgilerin aktarıldığı merkez olan, istihbarat birimleri arasında koordinasyonu sağlama yükümlülüğü bulunan, devletin diğer istihbarat kuruluşları ile de iş birliği yapan, müstakilen veya müştereken operasyon düzenleyebilen EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri toplumda infial yaratacak, önemli toplumsal ve siyasal sonuçlar doğuracak Hrant Dink cinayetine dair sahip oldukları bilgilere rağmen kasıtlı olarak cinayetin işlenmesini önlememişlerdir. Ülke genelinde ve özellikle de İstanbul ilinde aşırı milliyetçi-ulusalcı grupların faaliyetlerinin arttığı veya bu yönlü bir algının oluşturulmaya çalışıldığı veya oluşturulduğu bir dönemde bombalı saldırı düzenleyen, radikal fikirleri, eylemci kişiliği ve yapmayı tasarladığı eylemleri bilinen Yasin Hayal'in, Hrant Dink'i öldürmeye yönelik tasarısının üst düzeyde önemsenmesi gereken bir bilgi olduğu tartışma dışıdır. Hrant Dink'in öldürüleceği istihbaratına 17 Şubat 2006'da sahip olan EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından, cinayete ilişkin elde edilen istihbarat, EGM Terörle Mücadele Daire Başkanlığına bildirilmemiştir. Cinayetle ilgili elde edilen bilgiler ve Dink, 'Hedef Şahıslar Programına' aktarılmamış, koruma tedbiri uygulanması kasten engellenmiştir. Cinayete ilişkin elde edilen istihbarat, MİT Müsteşarlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı'na iletilmemiştir."
(Sürecek)
Kaynak: AA
İddianamede, "Muhittin Zenit'in cinayet gününde Erhan Tuncel ile telefon görüşmesi yaptığı saat 16.44'tür. Hrant Dink cinayeti saat 15.00'te işlenmiştir. Cinayete ilişin haberin duyulması, Muhittin Zenit ile görüşme yapılması, Zenit'in şubeye varması, güvenlikli telefondan yeniden görüşmeler yapması ve Erhan Tuncel'e ulaşması 1 saat 44 dakikada gerçeklemiştir. Bu durum cinayet haberinin duyulduğu anda Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Engin Dinç ve Ercan Demir'in tereddütsüz Yasin Hayal'in bu cinayeti işlediğini bildiklerini veya öngördüklerini açıkça ortaya koymaktadır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Ramazan Akyürek'in Dink cinayetine dair elde edilen, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve EGM İstihbarat Daire Başkanlığı'na bildirdiği istihbaratı Trabzon Valisine iletmediği savunulan iddianamede, Trabzon Valisi başkanlığında, Cumhuriyet Başsavcısı, MİT Bölge Başkanı, İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü, Garnizon Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanının katılımıyla ayda bir yapılan İl Emniyet ve Asayiş toplantısında da bu bilgiyi aktarmadığı, cinayet örgüt tarafından tasarlanmasına rağmen Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin bu konuyla ilgili yasal işlem başlatıp Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirmediği dile getirildi.
İddianamede, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin, cinayetin kim tarafından işleneceği, hangi yöntemlerle işleneceği konusunda raporları kaleme aldıkları tarihte ve sonraki tarihlerde farklı bilgilere ulaşmalarına ve bu bilgiler doğru bilgiler olmasına rağmen bunları raporlara aktarmadıkları ve ilgili makamlara iletmedikleri anlatıldı.
Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'e ilişkin teknik takip sonuçlarının cinayet öncesi çözümlenmediği ve değerlendirilmediği belirtilen iddianamede, Hayal ve grubunun cinayete ilişkin hazırlıklarının takip edildiği fakat raporlara aktarılmadığı ya da raporların imha edildiği bildirildi.
- Celalettin Cerrah tedbirleri almadı
İddianamede, cinayetin işlendiği dönemde İstanbul İl Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah'ın ifadesinde Hrant Dink'in korunmasıyla ilgili olarak koruma hizmetleri yönetmeliği gereğince kendisinin yapabilecek bir işlemi olmadığını belirttiği, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürünce, Yasin Hayal tarafından Hrant Dink'in ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisinin kendisinden gizlenmemiş olması halinde, konuyu İstanbul Valisine götürerek Dink'in korunmasını sağlayabileceğini söylediği anlatıldı.
Bu şekilde, Cerrah'ın, Hrant Dink'in korunmasına dönük işlemleri yetki ve olanağı varken yerine getirmediğini ikrar ettiği belirtilen iddianamede, Dink ve Ermeni toplumuna ilişkin yaşanan olumsuz gelişmelerin ve yapılan eylemlerin de "İl Emniyet ve Asayiş" toplantılarında konuşulduğunu da beyan ettiği aktarıldı.
İddianamede, "Yaşanan bu gelişmeler Celalettin Cerrah'ın, Hrant Dink'e yönelik şahsi, fiziki ve mekansal koruma tedbirleri alınması için talimat vermesini zorunlu kılmaktadır. 2004'te Hrant Dink'in ölüm tehditleri aldığı anda Agos gazetesi ile Dink'in evine yönelik alınmasına karar verilen güvenlik tedbirlerinin yanı sıra Dink'e şahsi ve fiziki koruma tedbirleri alınması için talimat vermesi gerekli iken bu talimatı vermemiştir" değerlendirmesi yapıldı.
Cerrah'ın, Dink'e yönelik şahsi, fiziki ve mekansal koruma tedbirlerinin alınmamasından ötürü sorumluluk sahibi olduğu vurgulanan iddianamede, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de Dink için şahsi, fiziki ve mekansal koruma tedbirleri alınmasına yönelik talep veya taleplerde bulunması zorunluluğu varken yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu konuyla ilgili işlem veya işlemleri yapmadığı kaydedildi.
- Ahmet İlhan Güler de gerekli tedbiri almadı
İddianamede, Güler'in Dink hakkındaki mahkumiyet kararının onanması, yeni davalar açılması, Dink'e yönelik saldırı olasılığının arttığı tarihlerde koruma önlemlerinin gözden geçirilmesi, gerek görülmesi halinde de koruma önlemlerinin arttırılması amacıyla işlemler yapması gerekirken bunları yapmadığı vurgulanarak, şöyle denildi:
"Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar liderliğinde oluşturulan suç örgütünce Emniyet teşkilatı içinde bir yapının oluşturulması amacıyla planlanan Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları önünde engel olarak görülen İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'den F/4 raporlarına yansıyan Yasin Hayal tarafından Hrant Dink'in ne pahasına olursa olsun öldürüleceği, bu amaçla hazırlıklara başladığı, takipten kurtulmak için telefonunu bir köyde bırakacağı gibi hayati öneme haiz bilgiler gizlenmiştir. Kendi ifadesiyle 18-19 yıl Türkiye'nin çeşitli il ve ilçelerinde İstihbarat Şube Müdürlüğü veya daha alt kademe İstihbarat birimlerinde görev yapan tecrübeli bir istihbaratçı olan Güler'in yüklenmiş olduğu kamu görevi ve konumu itibariyle yukarıda açıklanan nedenlerle Dink'in yaşam hakkına yönelik açık ve yakın bir tehlike altında bulunduğunu ön görmemiş olması mümkün değildir. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü şüpheli Ahmet İlhan Güler, Hrant Dink cinayetinde kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan sorumlu olan kamu görevlisidir."
- Emniyet istihbaratın konumu
İddianamede, EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından, Dink cinayetine ilişkin tasarı öncesi, Yasin Hayal'in yapısı, gerçekleştirdiği Trabzon'daki MC Donalds bombalaması eylemiyle yapmayı tasarladığı eylemler ve Dink'e yönelik tehdit atmosferi, yaşananlar ve Dink’in öldürüleceği bilindiği halde koruma tedbirleri alınması ve cinayeti işleyecek örgüte operasyon yapılması süreçlerinin organize edilmediği, Dink'in öldürülmesinin olanaklı hale getirildiği kaydedildi.
İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından Dink'in faaliyetlerinin izlenmesinin yanında Dink'e açılan davalar, adliye binası ve Agos gazetesi önünde yapılan eylemler, fiziki saldırı girişimleri, basın yayın organlarında Dink aleyhine yapılan haberlerin de takip edildiği belirtilen iddianamede, bu kapsamda İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin Dink'e karşı giderek yoğunlaşan tehdit atmosferinden haberdar olduğu vurgulandı.
İddianamede, Hayal'in Hrant Dink'i ne pahasına olursa olsun öldüreceği bilgilerini içeren F/4 raporunun da 17 Şubat 2006'da, Hayal'in Dink'e yönelik eylem yapmayı tasarladığı bilgilerini içeren F/4 raporunun ise 12 Mart 2006'da EGM İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderildiği belirtilerek, Dink cinayetini tasarlayan örgüte yönelik operasyon yapılması süreçlerinin organize edilmediği anlatıldı.
İddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Ülke çapında istihbarat faaliyetinde bulunabilen ve ülke çapında elde edilen bilgilerin aktarıldığı merkez olan, istihbarat birimleri arasında koordinasyonu sağlama yükümlülüğü bulunan, devletin diğer istihbarat kuruluşları ile de iş birliği yapan, müstakilen veya müştereken operasyon düzenleyebilen EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri toplumda infial yaratacak, önemli toplumsal ve siyasal sonuçlar doğuracak Hrant Dink cinayetine dair sahip oldukları bilgilere rağmen kasıtlı olarak cinayetin işlenmesini önlememişlerdir. Ülke genelinde ve özellikle de İstanbul ilinde aşırı milliyetçi-ulusalcı grupların faaliyetlerinin arttığı veya bu yönlü bir algının oluşturulmaya çalışıldığı veya oluşturulduğu bir dönemde bombalı saldırı düzenleyen, radikal fikirleri, eylemci kişiliği ve yapmayı tasarladığı eylemleri bilinen Yasin Hayal'in, Hrant Dink'i öldürmeye yönelik tasarısının üst düzeyde önemsenmesi gereken bir bilgi olduğu tartışma dışıdır. Hrant Dink'in öldürüleceği istihbaratına 17 Şubat 2006'da sahip olan EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından, cinayete ilişkin elde edilen istihbarat, EGM Terörle Mücadele Daire Başkanlığına bildirilmemiştir. Cinayetle ilgili elde edilen bilgiler ve Dink, 'Hedef Şahıslar Programına' aktarılmamış, koruma tedbiri uygulanması kasten engellenmiştir. Cinayete ilişkin elde edilen istihbarat, MİT Müsteşarlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı'na iletilmemiştir."
(Sürecek)