Dr. Kunt; 'Alzheimer Bulaşıcı Değildir'
Aydın Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Refik Kunt, halk arasındaki bunama olarak anılan Demans hastalığının bulaşıcı olmadığını belirtti.
Demans’ın yaşlılıkla gelen doğal bir durum olmadığını söyleyen Noröloji Uzmanı Uzm. Dr. Refik Kunt, “ Demans her zaman hastalıktan ileri gelir ve demansa yol açabilecek 200 çeşitten fazla hastalık vardır. En sık görülen demans nedeni Alzheimer hastalığıdır ve demans hastalarının yarısından fazlasını kapsar. Her “demans” denildiğinde “Alzheimer hastalığı” şeklinde anlaşılıyor olması muhtemelen bu yüzdendir. Vasküler yani beyin damar hastalığına bağlı demans ikinci sıklıkta görülen demans nedenidir. Lewy cisimcikli demans, Parkinson hastalığına ve eklenen sendromlarına bağlı demanslar, frontotemporal demans, normal basınçlı hidrosefali ve Prion hastalığına bağlı demanslar çok daha nadir görülmektedir. Bazı sistemik hastalıklar direkt ya da dolaylı olarak beyin işlevlerini etkilerler ve unutkanlığa neden olurlar, demansa neden olmazlar. En sık görülen ve tedavi edilebilir zihinsel etkilenmeler yapabilen üç hastalık; vitamin B12 eksikliği, Tiroid (guatr) ve şeker hastalığıdır. Bu hastalıkların tedavisi ile unutkanlık yakınmaları tamamına yakını düzelebilmektedir” dedi.
Demans’ın tanısında en önemli basamağın klinik değerlendirmeler olduğunu belirten Uzm. Dr. Refik Kunt, “Demans tanısı konulmadan önce; öykü, nörolojik muayene, laboratuar bulguları, beyin görüntülemeleri ve bazı nöropsikolojik testlere gerek duyulur. Demans tanısında uzmanlaşmış doktorlar sadece muayene ile yüzde 95’lere varan oranda doğru teşhis koyabilmektedirler. Kesin teşhis ancak beyinden alınan parçaların mikroskop altında incelenmesi ile mümkündür. Bu da hastalar hayatta iken çok nadir başvurulabilecek bir yoldur. Demansa neden olabilecek başka hastalıkların olmadığının ispatlanması halinde, Alzheimer hastalığı tanısı düşünülür” şeklinde konuştu.
“HER YAŞLANAN BİREYDE GÖRÜLECEK DİYE BİR KURAL YOKTUR”
Demans’ın en sık nedeni olan Alzheimer hastalığının sıklığı ve yaygınlığı altmış yaşından sonra beş yılda bir ikiye katlanmaktadır diyen Kunt, şunları söyledi: “Hastalık erken dönemde yakın bellek kusurları ile seyrederken ileri evrelerde; beceri kaybı, konuşma bozukluğu, hayaller görme, yolunu kaybetme, yeni bilgileri öğrenme güçlüğü, karar verme yetisinde kayıp ve sosyal ilişkilerde bozulma olur. Son dönemde ise bakımın zorlaşması ve hareket azlığı nedeniyle hasta enfeksiyon hastalıklarına karşı daha dayanıksız bir hale gelir. Hastalar genellikle akciğer enfeksiyonu ya da diğer sistemik hastalıklar nedeniyle kaybedilir. İlerleyen yaş ise hastalık riskini en belirgin biçimde artıran faktördür. Ancak her yaşlanan bireyde görülecek diye bir kural da yoktur. Yapılan araştırmalarda birinci derece akrabalarında Alzheimer hastalığı olan kişilerin 80- 90 yaşlarına geldiklerinde yarı yarıya hastalığa yakalanma riskleri saptandığı için ailesinde öyküsü olanlar için risk faktörü kabul edilmiştir. Birçok çalışmada ciddi kafa travması öyküsünün Alzheimer hastalığı için risk faktörü olduğu gösterilmiştir”
“ALZHEİMER HASTALIĞI BULAŞICI BİR HASTALIK DEĞİLDİR”
Alzheimer hastalığı’nın bulaşıcı bir hastalık olmadığına da değinen Uzm. Dr. Refik Kunt, “Kesinlikle bulaşıcılık için bir risk faktörü değildir. Son dönemde sıklıkla basında hastalığın bulaşıcı olduğu ile ilgili haberler yapılmaktadır. Bu haberlerde Alzheimer hastalığının ameliyat aletleri, kan nakli ya da diş tedavisi yoluyla insandan insana geçebileceği belirtilmektedir. Geleneksel sterilizasyona karşı dirençli olan ve metal yüzeylere yapışan mikroskobik protein molekülleri olan prionlar nedeniyle demans gerçekten bulaşabilmektedir. Bu durum sadece demansın çok çok nadir nedenlerinden biri olan ve bir dönem basında popüler olan Deli Dana hastalığını da kapsayan ‘prion hastalıklarına’ bağlı gelişen demans tablosunda görülmektedir. Prion hastalıklarında dahi temasla veya solunum yoluyla geçebileceğine dair hiçbir bulgu yoktur. Alzheimer hastalığından korunmak için vücut ve zihin sağlığını mümkün olduğunca zinde tutmak çok önemlidir. Damar sertliğine yol açabilecek aşırı kilo, tansiyon yüksekliği, şeker yüksekliği, hareket azlığı, kolesterol yüksekliği gibi nedenler hastalığa zemin hazırlar. Katı yağlardan kaçınarak tahıldan, balıktan, yeşil sebzeden, meyveden, zeytinyağından zengin olan Akdeniz diyetini benimsemek önemlidir. Özellikle zihni açık tutacak her türlü çalışmaya katılmak koruyucu olarak etkilidir. Yaş ne olursa olsun yeni şeylerin merak edilerek öğrenilmesi zihin sağlığı için çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Demans’ın tanısında en önemli basamağın klinik değerlendirmeler olduğunu belirten Uzm. Dr. Refik Kunt, “Demans tanısı konulmadan önce; öykü, nörolojik muayene, laboratuar bulguları, beyin görüntülemeleri ve bazı nöropsikolojik testlere gerek duyulur. Demans tanısında uzmanlaşmış doktorlar sadece muayene ile yüzde 95’lere varan oranda doğru teşhis koyabilmektedirler. Kesin teşhis ancak beyinden alınan parçaların mikroskop altında incelenmesi ile mümkündür. Bu da hastalar hayatta iken çok nadir başvurulabilecek bir yoldur. Demansa neden olabilecek başka hastalıkların olmadığının ispatlanması halinde, Alzheimer hastalığı tanısı düşünülür” şeklinde konuştu.
“HER YAŞLANAN BİREYDE GÖRÜLECEK DİYE BİR KURAL YOKTUR”
Demans’ın en sık nedeni olan Alzheimer hastalığının sıklığı ve yaygınlığı altmış yaşından sonra beş yılda bir ikiye katlanmaktadır diyen Kunt, şunları söyledi: “Hastalık erken dönemde yakın bellek kusurları ile seyrederken ileri evrelerde; beceri kaybı, konuşma bozukluğu, hayaller görme, yolunu kaybetme, yeni bilgileri öğrenme güçlüğü, karar verme yetisinde kayıp ve sosyal ilişkilerde bozulma olur. Son dönemde ise bakımın zorlaşması ve hareket azlığı nedeniyle hasta enfeksiyon hastalıklarına karşı daha dayanıksız bir hale gelir. Hastalar genellikle akciğer enfeksiyonu ya da diğer sistemik hastalıklar nedeniyle kaybedilir. İlerleyen yaş ise hastalık riskini en belirgin biçimde artıran faktördür. Ancak her yaşlanan bireyde görülecek diye bir kural da yoktur. Yapılan araştırmalarda birinci derece akrabalarında Alzheimer hastalığı olan kişilerin 80- 90 yaşlarına geldiklerinde yarı yarıya hastalığa yakalanma riskleri saptandığı için ailesinde öyküsü olanlar için risk faktörü kabul edilmiştir. Birçok çalışmada ciddi kafa travması öyküsünün Alzheimer hastalığı için risk faktörü olduğu gösterilmiştir”
“ALZHEİMER HASTALIĞI BULAŞICI BİR HASTALIK DEĞİLDİR”
Alzheimer hastalığı’nın bulaşıcı bir hastalık olmadığına da değinen Uzm. Dr. Refik Kunt, “Kesinlikle bulaşıcılık için bir risk faktörü değildir. Son dönemde sıklıkla basında hastalığın bulaşıcı olduğu ile ilgili haberler yapılmaktadır. Bu haberlerde Alzheimer hastalığının ameliyat aletleri, kan nakli ya da diş tedavisi yoluyla insandan insana geçebileceği belirtilmektedir. Geleneksel sterilizasyona karşı dirençli olan ve metal yüzeylere yapışan mikroskobik protein molekülleri olan prionlar nedeniyle demans gerçekten bulaşabilmektedir. Bu durum sadece demansın çok çok nadir nedenlerinden biri olan ve bir dönem basında popüler olan Deli Dana hastalığını da kapsayan ‘prion hastalıklarına’ bağlı gelişen demans tablosunda görülmektedir. Prion hastalıklarında dahi temasla veya solunum yoluyla geçebileceğine dair hiçbir bulgu yoktur. Alzheimer hastalığından korunmak için vücut ve zihin sağlığını mümkün olduğunca zinde tutmak çok önemlidir. Damar sertliğine yol açabilecek aşırı kilo, tansiyon yüksekliği, şeker yüksekliği, hareket azlığı, kolesterol yüksekliği gibi nedenler hastalığa zemin hazırlar. Katı yağlardan kaçınarak tahıldan, balıktan, yeşil sebzeden, meyveden, zeytinyağından zengin olan Akdeniz diyetini benimsemek önemlidir. Özellikle zihni açık tutacak her türlü çalışmaya katılmak koruyucu olarak etkilidir. Yaş ne olursa olsun yeni şeylerin merak edilerek öğrenilmesi zihin sağlığı için çok önemlidir” ifadelerini kullandı.