Sakık: Dokunulmazlıkları Gündeme Getirmek Türkiye'ye Hiçbir Şey Kazandırmaz
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili sorunun bir çıkmaza doğru gittiğini savundu.
Çatışma dilinden bir an önce Türkiye'nin kurtulması gerektiğini belirten Sakık, "Hiçbir gündem yokken yeniden 'dokunulmazlıkları', karşılıklı danış dövüş ve ısmarlama bir soruyla gündeme getirmek, Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz." dedi.
Meclis'te, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Sakık, 2012 yılında aynı yol ve yöntemlerle bu sorunun çözülmeye çalışıldığını ifade etti.
Sadece düşüncelerini ifade ettikleri için şiddet ve hiçbir şey yokken sorunun barışçıl yollardan çözülmesi için düşüncesini ifade eden milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının istendiğini savunan Sakık, "Eğer gerçekten bu konuda samimiyseniz tüm dokunulmazlıkları yani bu bekleyen dosyaların hepsini, yani bu dokunulmazlık zırhını askıya alın ama hepsini birlikte Parlamento'ya bildirin. Geçmişte Başbakan şunu söylüyordu, yani dokunulmazlıklar gündeme gelince 'ben yargıya güvenmiyorum' diyordu. Onun için dokunulmazlık zırhı gereklidir. Dünyanın her yerinde yani özellikle iktidarlara karşı dokunulmazlık zırhı muhalefeti korumaktır. Ama bizde tam tersi yapılıyor. Muhalefet yargılanıyor ve sorgulanıyor. Şimdi dün yargıya güvenmeyenler bugün yargıyı arka ve ön bahçede görüştürenler belli noktalarda güven telkin ettikleri için dosyaların bir kısmını iletiyorlar. Bu da çıkmaz bir sokaktır. Yani siz sorunun çözümü için bir proje üretmelisiniz. 1994'lerde yaşanan bu süreç ülkeyi uzun yıllar, acı dolu yıllarla beraber o yılları yaşadı ve bizim o dönemde cezaevinde kalan arkadaşlarımızı da özgürleştiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları ve bunu uygulayan da bugünkü AKP iktidarıdır." diye konuştu.
"Bunun barışçıl bir şekilde çözülmesini isteyen arkadaşlarımıza had bildirmek, hadsizliktir." diyen Sakık, çatışma dilinden bir an önce Türkiye'nin kurutulması gerektiğini vurguladı. "Hiçbir gündem yokken yeniden 'dokunulmazlıkları', karşılıklı danış dövüş ve ısmarlama bir soruyla gündeme getirmek Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz." diyen Sakık, şöyle devam etti: "Türkiye'nin bu yaşadığı süreçte Ortadoğu'daki bu dalgalanmada ve Ortadoğu'daki savaş rüzgarlarından, savaş bulutlarından bu kadar etkilenirken, kendi iç barışığını sağlaması gereken bir ülke tam tersi 1994'lerin ruhuyla hareket etmeye çalışıyor." "Söylediğimiz nedir; barış olsun istiyoruz. Bundan dolayı dokunulmazlılar kalkar mı?" diye soran Sakık, konunun gündemlerinde olmadığını ifade etti.
90'lı yıllardan bugüne kadar hiçbir dönem dokunulmazlık zırhına sığınarak bu işi yapmadıklarını belirten Sakık, "Biz içerideydik. Bize o günün Meclis başkanı şu dilekçeyi imzalayıp milletvekilliğinin düşmesi, derhal özgürleşip, bedel ödemeye hazır olduğumuzu söyledik ve bedel ödedik. Ödediğimiz bedelden dolayı Anayasada değişiklikler yapıldı. Yoksa bugünkü AK Parti olmayacaktı. Eğer o bedel olmasaydı Anayasadaki değişiklikler olmayacaktı. Ve Refah Partisi kapatıldığı zaman bütün milletvekillerinin milletvekilliği düşmüş olacaktı ve bugünkü AK Parti de olmayacaktı. Eğer bugün AK Parti Türkiye'de iktidarsa cumhurbaşkanını seçiyorsa, Başbakanı varsa ve yüzde 50 oy alıyorsa dönüp bir geçmişe baksın. O dönemde milletvekillerinin ödediği bedeli nasıl demokrasiye yansımasıdır. Artık bedel ödeye ödeye bu noktalara kadar geldik. Yani halkımız bu sorunun çözümünü istiyor." diye konuştu.
Meclis'te, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Sakık, 2012 yılında aynı yol ve yöntemlerle bu sorunun çözülmeye çalışıldığını ifade etti.
Sadece düşüncelerini ifade ettikleri için şiddet ve hiçbir şey yokken sorunun barışçıl yollardan çözülmesi için düşüncesini ifade eden milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının istendiğini savunan Sakık, "Eğer gerçekten bu konuda samimiyseniz tüm dokunulmazlıkları yani bu bekleyen dosyaların hepsini, yani bu dokunulmazlık zırhını askıya alın ama hepsini birlikte Parlamento'ya bildirin. Geçmişte Başbakan şunu söylüyordu, yani dokunulmazlıklar gündeme gelince 'ben yargıya güvenmiyorum' diyordu. Onun için dokunulmazlık zırhı gereklidir. Dünyanın her yerinde yani özellikle iktidarlara karşı dokunulmazlık zırhı muhalefeti korumaktır. Ama bizde tam tersi yapılıyor. Muhalefet yargılanıyor ve sorgulanıyor. Şimdi dün yargıya güvenmeyenler bugün yargıyı arka ve ön bahçede görüştürenler belli noktalarda güven telkin ettikleri için dosyaların bir kısmını iletiyorlar. Bu da çıkmaz bir sokaktır. Yani siz sorunun çözümü için bir proje üretmelisiniz. 1994'lerde yaşanan bu süreç ülkeyi uzun yıllar, acı dolu yıllarla beraber o yılları yaşadı ve bizim o dönemde cezaevinde kalan arkadaşlarımızı da özgürleştiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları ve bunu uygulayan da bugünkü AKP iktidarıdır." diye konuştu.
"Bunun barışçıl bir şekilde çözülmesini isteyen arkadaşlarımıza had bildirmek, hadsizliktir." diyen Sakık, çatışma dilinden bir an önce Türkiye'nin kurutulması gerektiğini vurguladı. "Hiçbir gündem yokken yeniden 'dokunulmazlıkları', karşılıklı danış dövüş ve ısmarlama bir soruyla gündeme getirmek Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz." diyen Sakık, şöyle devam etti: "Türkiye'nin bu yaşadığı süreçte Ortadoğu'daki bu dalgalanmada ve Ortadoğu'daki savaş rüzgarlarından, savaş bulutlarından bu kadar etkilenirken, kendi iç barışığını sağlaması gereken bir ülke tam tersi 1994'lerin ruhuyla hareket etmeye çalışıyor." "Söylediğimiz nedir; barış olsun istiyoruz. Bundan dolayı dokunulmazlılar kalkar mı?" diye soran Sakık, konunun gündemlerinde olmadığını ifade etti.
90'lı yıllardan bugüne kadar hiçbir dönem dokunulmazlık zırhına sığınarak bu işi yapmadıklarını belirten Sakık, "Biz içerideydik. Bize o günün Meclis başkanı şu dilekçeyi imzalayıp milletvekilliğinin düşmesi, derhal özgürleşip, bedel ödemeye hazır olduğumuzu söyledik ve bedel ödedik. Ödediğimiz bedelden dolayı Anayasada değişiklikler yapıldı. Yoksa bugünkü AK Parti olmayacaktı. Eğer o bedel olmasaydı Anayasadaki değişiklikler olmayacaktı. Ve Refah Partisi kapatıldığı zaman bütün milletvekillerinin milletvekilliği düşmüş olacaktı ve bugünkü AK Parti de olmayacaktı. Eğer bugün AK Parti Türkiye'de iktidarsa cumhurbaşkanını seçiyorsa, Başbakanı varsa ve yüzde 50 oy alıyorsa dönüp bir geçmişe baksın. O dönemde milletvekillerinin ödediği bedeli nasıl demokrasiye yansımasıdır. Artık bedel ödeye ödeye bu noktalara kadar geldik. Yani halkımız bu sorunun çözümünü istiyor." diye konuştu.