İstanbul sesleniyor, duyuyor musunuz?
‘Kentsel dönüşüm bir musibet mi, değil mi? İnsanlar bu sorgulamayı ses aracılığıyla yapacaklar’ diyen ses mühendisi Dr. Sertaç Kakı, İstanbulluları 12 Aralık'a dek İstanbul Modern'e giderek, şehrin sesini dinlemeye davet ediyor.
Kentsel dönüşüm çalışmalarının başladığı İstanbul değişmeye başladı. Ancak bu değişim nasıl bir değişim olacak? Her yerden yükselen inşaat sesleri bir kusur mu?
Bu ve benzeri sorulara odaklanan İstanbul Tasarım Bienali kapsamında sergilenen Soundspace (Ses Uzayı) adlı ses enstalasyonu, kentte yaşayanları “İstanbul'un sesi” üzerine düşünmeye davet ediyor.
Soundspace 'in tasarımcısı, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müzik Teknolojileri Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Sertaç Kakı hem projesini hem de “İstanbul'un sesi”ni anlattı:
İTÜ Müzik Teknolojileri'nde görev yapan bir öğretim elemanı olarak İstanbul'un sesinde sizi çeken neydi de böyle bir çalışma yapmaya karar verdiniz?
Yaratıcı Fikirler Enstitüsü gelip bir proje ile bu bienale katılmak istediklerini, proje ekibi olarak yardım edebileceklerini söylediler. Bu bana bir itme gücü oldu ve daha önceden aklımda olan “3 boyutlu ses” ile ilgili bir tasarım yaptım. Bu tasarımı “musibet” başlığı altında nasıl kullanabileceğimizi düşündük. Sonuçta İstanbul 'un seslerini kaydetmek ve insanları dinletmek üzerine bir kurgu ile enstalasyon hazırlandı.
Ve İstanbul'un sesini kaydetmeye başladınız. Hangi semtlerde, nasıl çalıştınız?
Başta Kadıköy olmak üzere Eminönü, Çengelköy, İkitelli, Beşiktaş ve Mecidiyeköy 'de kayıtlar alındı. Bir ortamın, insanlara 3 boyutlu olarak gerçekçilik bazında nasıl sunulabileceği sorusu ışığında, önce kağıt üzerinde bir tasarım yaptım. 2.5 metre yükseklik ve çaptaki demirde bir konstrüksiyon ile farklı açılardan ve birçok mikrofonla sesleri kaydettim.
Yani kayıtlarınızı, şu an benim sizin sesinizi kaydettiğim gibi kaydetmediniz?
Aynen öyle. Duyurduğumuz seslerin belli bir tasarım üzerinden duyurulması gerekiyordu. Bu sesleri dinleyen biri, duyduğu ses nereye aitse (sokak, iskele...) orada duruyormuşcasına o sesi duymalı, hissetmeli. Gerçekçiliğe önem verdik. 20 gün süreyle kayıt aldık. 6 saatlik kayıt haznesinden 5 dakikalık bir kurgu çıkardık.
İstanbul 'un hangi bölgelerindeydiniz? Semtleri seçerken kıstasınız neydi?
Soundspace, 'kusurluluk ' temalı 1. İstanbul Tasarım Bienali'nde sergileniyor şu an. Tasarımımın yer aldığı serginin teması da Musibet... Bu bir tür kentsel dönüşümün anlatımı. Fakat musibet olan kentsel dönüşümün kendisi mi yoksa dönüşüm şekli mi? Ya da kentin dönüşmemesi mi? Bunlar önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacak. Herkesin kendi vereceği bir karar olacak sonuçta. Sorunuzun cevabına gelirsek; kusurlu ve kusursuz adledilen yerlerin seslerini kaydedip, birarada sundum. Dinleyen kendisi karar verecek neyin kusurlu neyin kusursuz olduğuna. Belki şimdiye dek kusurlu dediği şeyin kusursuz olabileceğini keşfedecek, belki de kusur kavramını sorgulayacak. Ben sadece bunları düşünebileceği bir deneyim alanı yarattım.
Kadıköy 'de de kayıt yaptınız, değil mi?
Evet Kadıköy'den çok kayıt aldık. Rıhtım vapur iskelesi, Kızıltoprak tren istasyonu, Kalamış, Acıbadem... Kayıt yaptığımız 12 mekânın 4'ü Kadıköy'de.
Neden Kadıköy 'ü seçtiniz?
Dalga sesi deyince aklımıza ilk Kadıköy sahili, tren denilince yine buradaki banliyö hattı geldi. Özellikle seçmedik ama biraz böyle gelişti.
'İstanbul'un sesi ' nasıl bir ses diye sorsam size...?
İstanbul 'un sesleri, kentte yaşayanların günlük yaşamını, ruh halini ciddi anlamda olumsuz yönde etkiliyor. Fazla kompleks ses yığının içinde yaşıyoruz. Bunu sesin yüksekliği, gürültü anlamında söylemiyorum. Sesin elementlerinin ne olduğunu önemli. Korna sesi ile kuş sesi bir değil!
Aynı desibelde korna sesi duymak ile kuş sesi duymak, insana farklı şeyler hissettirir. Şehrin sesleri giderek değişiyor da. Örneğin kentsel dönüşümün başlamasıyla birlikte inşaat, yıkım sesleri de artacak.
Bienal izleyicileri, Soundspace 'de ne bulacaklar?
12 Aralık 'a dek Karaköy 'deki İstanbul Modern 'de sergilenecek olan Soundspace 'de görsel öğelerden kaçındım. Karanlık bir ortamda, kulaklık olmadan sunuluyor. İzleyici karanlık bir odaya girecek ve İstanbul 'un sesini deneyimleyecek. Günlük yaşamda kulağımızla fark etmediğimiz sesler olduğunu da fark ettirmek istedik. Soundspace, İstanbul 'un, kusurluluklarını diyalektik düzlemde tartışmaya açarak, son dönemde bir tür “musibet” olarak gündemde olan kentsel dönüşüm konusuna odaklanıyor.
Bu çalışmanın İstanbullular için önemi nedir sizce?
Ben Soundspace ile bir cevap sunmuyorum aslında... Şöyle bir örnek vereyim; Beyoğlu'nda normal şartlarda elinizi kolunuzu sallayarak girmeyeceğiniz bir yerin kentsel dönüşü adı altında değiştirildikten sonra oraya girilebileceği, oraya başka bir canlılık katacağı bir gerçek. Ama bir yandan oradaki mahalle kültürü de yok olacak, insanlar başka yerlere taşınacak. Bunun bir musibet olup olmadığı sorusuna yanıtı, izleyici verecek. İnsanları bu konular üzerine düşündürmek... Bunu ses aracılığıyla yapıyoruz. İstanbullular için ilginç bir deneyim bence. Çünkü her gün duyup da 'fark etmedikleri ' sesleri duyunca, ne hissedecekler acaba?
Bu ve benzeri sorulara odaklanan İstanbul Tasarım Bienali kapsamında sergilenen Soundspace (Ses Uzayı) adlı ses enstalasyonu, kentte yaşayanları “İstanbul'un sesi” üzerine düşünmeye davet ediyor.
Soundspace 'in tasarımcısı, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müzik Teknolojileri Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Sertaç Kakı hem projesini hem de “İstanbul'un sesi”ni anlattı:
İTÜ Müzik Teknolojileri'nde görev yapan bir öğretim elemanı olarak İstanbul'un sesinde sizi çeken neydi de böyle bir çalışma yapmaya karar verdiniz?
Yaratıcı Fikirler Enstitüsü gelip bir proje ile bu bienale katılmak istediklerini, proje ekibi olarak yardım edebileceklerini söylediler. Bu bana bir itme gücü oldu ve daha önceden aklımda olan “3 boyutlu ses” ile ilgili bir tasarım yaptım. Bu tasarımı “musibet” başlığı altında nasıl kullanabileceğimizi düşündük. Sonuçta İstanbul 'un seslerini kaydetmek ve insanları dinletmek üzerine bir kurgu ile enstalasyon hazırlandı.
Ve İstanbul'un sesini kaydetmeye başladınız. Hangi semtlerde, nasıl çalıştınız?
Başta Kadıköy olmak üzere Eminönü, Çengelköy, İkitelli, Beşiktaş ve Mecidiyeköy 'de kayıtlar alındı. Bir ortamın, insanlara 3 boyutlu olarak gerçekçilik bazında nasıl sunulabileceği sorusu ışığında, önce kağıt üzerinde bir tasarım yaptım. 2.5 metre yükseklik ve çaptaki demirde bir konstrüksiyon ile farklı açılardan ve birçok mikrofonla sesleri kaydettim.
Yani kayıtlarınızı, şu an benim sizin sesinizi kaydettiğim gibi kaydetmediniz?
Aynen öyle. Duyurduğumuz seslerin belli bir tasarım üzerinden duyurulması gerekiyordu. Bu sesleri dinleyen biri, duyduğu ses nereye aitse (sokak, iskele...) orada duruyormuşcasına o sesi duymalı, hissetmeli. Gerçekçiliğe önem verdik. 20 gün süreyle kayıt aldık. 6 saatlik kayıt haznesinden 5 dakikalık bir kurgu çıkardık.
İstanbul 'un hangi bölgelerindeydiniz? Semtleri seçerken kıstasınız neydi?
Soundspace, 'kusurluluk ' temalı 1. İstanbul Tasarım Bienali'nde sergileniyor şu an. Tasarımımın yer aldığı serginin teması da Musibet... Bu bir tür kentsel dönüşümün anlatımı. Fakat musibet olan kentsel dönüşümün kendisi mi yoksa dönüşüm şekli mi? Ya da kentin dönüşmemesi mi? Bunlar önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacak. Herkesin kendi vereceği bir karar olacak sonuçta. Sorunuzun cevabına gelirsek; kusurlu ve kusursuz adledilen yerlerin seslerini kaydedip, birarada sundum. Dinleyen kendisi karar verecek neyin kusurlu neyin kusursuz olduğuna. Belki şimdiye dek kusurlu dediği şeyin kusursuz olabileceğini keşfedecek, belki de kusur kavramını sorgulayacak. Ben sadece bunları düşünebileceği bir deneyim alanı yarattım.
Kadıköy 'de de kayıt yaptınız, değil mi?
Evet Kadıköy'den çok kayıt aldık. Rıhtım vapur iskelesi, Kızıltoprak tren istasyonu, Kalamış, Acıbadem... Kayıt yaptığımız 12 mekânın 4'ü Kadıköy'de.
Neden Kadıköy 'ü seçtiniz?
Dalga sesi deyince aklımıza ilk Kadıköy sahili, tren denilince yine buradaki banliyö hattı geldi. Özellikle seçmedik ama biraz böyle gelişti.
'İstanbul'un sesi ' nasıl bir ses diye sorsam size...?
İstanbul 'un sesleri, kentte yaşayanların günlük yaşamını, ruh halini ciddi anlamda olumsuz yönde etkiliyor. Fazla kompleks ses yığının içinde yaşıyoruz. Bunu sesin yüksekliği, gürültü anlamında söylemiyorum. Sesin elementlerinin ne olduğunu önemli. Korna sesi ile kuş sesi bir değil!
Aynı desibelde korna sesi duymak ile kuş sesi duymak, insana farklı şeyler hissettirir. Şehrin sesleri giderek değişiyor da. Örneğin kentsel dönüşümün başlamasıyla birlikte inşaat, yıkım sesleri de artacak.
Bienal izleyicileri, Soundspace 'de ne bulacaklar?
12 Aralık 'a dek Karaköy 'deki İstanbul Modern 'de sergilenecek olan Soundspace 'de görsel öğelerden kaçındım. Karanlık bir ortamda, kulaklık olmadan sunuluyor. İzleyici karanlık bir odaya girecek ve İstanbul 'un sesini deneyimleyecek. Günlük yaşamda kulağımızla fark etmediğimiz sesler olduğunu da fark ettirmek istedik. Soundspace, İstanbul 'un, kusurluluklarını diyalektik düzlemde tartışmaya açarak, son dönemde bir tür “musibet” olarak gündemde olan kentsel dönüşüm konusuna odaklanıyor.
Bu çalışmanın İstanbullular için önemi nedir sizce?
Ben Soundspace ile bir cevap sunmuyorum aslında... Şöyle bir örnek vereyim; Beyoğlu'nda normal şartlarda elinizi kolunuzu sallayarak girmeyeceğiniz bir yerin kentsel dönüşü adı altında değiştirildikten sonra oraya girilebileceği, oraya başka bir canlılık katacağı bir gerçek. Ama bir yandan oradaki mahalle kültürü de yok olacak, insanlar başka yerlere taşınacak. Bunun bir musibet olup olmadığı sorusuna yanıtı, izleyici verecek. İnsanları bu konular üzerine düşündürmek... Bunu ses aracılığıyla yapıyoruz. İstanbullular için ilginç bir deneyim bence. Çünkü her gün duyup da 'fark etmedikleri ' sesleri duyunca, ne hissedecekler acaba?