Boyner: “dolaylı Vergi Sürdürülebilir Değil, Vergi Reformu Elzem”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, dolaylı vergi gelirlerinin sürdürülebilir olmadığı ve kapsamlı bir vergi reformunun artık elzem hale geldiğini söyledi.

Boyner, Türkiye Genç İşadamları Derneği'nin (TÜGİAD) düzenlediği "Kayıtdışı Ekonominin Etkileri" konulu sempozyumda konuştu.

Boyner, “Hepimizin takip ettiği üzere, Şubat 2009'da bir Başbakanlık Genelgesi çerçevesinde açıklanan ve Gelir İdaresi Başkanlığı'nın sorumlu otorite ilan edildiği ‘Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı’, 2011 yılında Yıllık Program çerçevesinde güncellenmiştir. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda görüşülerek, 2011 yılında karara bağlanan plan halen yürürlükte olup, planla ilgili gelişmeler, Gelir İdaresi Başkanlığınca takip edilmektedir” dedi.

Yeni eylem planında gönüllülüğün artırılması, yönetim kapasitesinin güçlendirilmesi, yaptırımların caydırıcılığının artırılması, toplumsal farkındalığın artırılması şeklinde sunulan amaçlar kapsamında 47 eylem stratejisinin olduğunu belirten Boyner, “Mevcut planda, gönüllü uyumun artırılmasına ağırlık verilerek, bu kapsamda mükelleflerin vergiye uyumu konusuna odaklanıldı. Kayıtdışı istihdamla mücadele konusundaki eylemler ise bu plan içerisinde yer almadı. Bunun sebebi, söz konusu eylemlerin ‘Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’nde kapsamlı olarak yer alması şeklinde açıklandı. Mevcut eylem planında, yasaklanmamış faaliyetlerin yol açtığı vergi kayıp ve kaçağının altı çizilmektedir. Kayıtdışı ekonominin suç ekonomisi dışındaki bölümüyle mücadelenin amaçlarının başında ise ekonomik faaliyetlerin kayıt ve beyan altına alınarak vergi toplanması öne çıkıyor. Diğer bir ifadeyle “kayıt ve beyan altına alma’ öncelikli ve ağırlıklı hedeflerden biri olarak tayin edilmiş durumda” diye konuştu.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “Konuya, 'Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı', yıllık programlar ve başta 'Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi' olmak üzere diğer belgeler çerçevesinde baktığımızda devletin ve hükümetlerin bugüne kadar olan söylem ve planlarında eksiklik olmadığını görüyoruz. Bugüne kadar, amaçlar, hedefler, tespitler büyük ölçüde aynı, iyi niyetli ve hatta zaman zaman hareket planları yapılmış ve özel komisyon, platform, kurultay, strateji vb. gibi somut birçok girişim oluşmuş durumda. Bu itibarla son birkaç yıldır, kayıtdışılıkla mücadele açısından ortaya konulan iki eylem planının önemli bir olgunluk düzeyini ortaya koyduğunu söylememiz mümkündür. Ayrıca, TÜİK verilerine göre kayıtdışı istihdamda son yıllarda önemli bir düzelme gözlenmektedir. 2005 yılında %50’ler civarında olan kayıtdışı istihdamın toplam içindeki payı, bugün %40 civarına gerilemiştir. Bu açıdan baktığımızda, kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından yapılanları önemli buluyoruz” dedi.

Kayıt dışı ekonominin tanımının tam yapılamadığını ve ne boyutta olduğu tam olarak ölçülemediğine dikkat çeken Boyner, “Bu nedenle, diğer yatırım ve iş ortamı problemleri gibi tanımlı mikro yapısal bir alan değil. Kayıt dışılık ile ekonomik gelişme arasında ise iki yönlü bir ilişki var: büyük ölçüde bir “gelişmemiş ekonomi” problemi olan kayıt dışılık azaldıkça ekonomik gelişme güçleniyor, buna karşılık kişi başına gelirde belli bir eşiğin üzerine çıkıldığında kayıt dışılık oranının ihmal edilebilir düzeye düştüğü gözlemleniyor. Bu açıdan baktığımızda, son yıllarda istihdam cephesindeki iyileşmeye karşılık kayıt dışılığın diğer boyutlarında ne tür gelişmeler olduğunu ölçümleyip, sayısallaştıramıyoruz. Doğal olarak mantıken, son yıllardaki ekonomik gelişmenin kayıt dışı ekonominin diğer boyutlarını da gerileten bir etki ortaya koyması gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Boyner, “Tüm bu çaba ve gelişmelere rağmen, kayıt dışılığın Türkiye’nin gelişmişlik düzeyi, dışa açıklık oranı, büyüme dinamiği ve AB mevzuatının Türk mevzuatına aktarım düzeyiyle mütenasip bir orana gerilemediğinin bilinen bir göstergesi var: o da, dolaylı vergi gelirlerinin toplam gelirler içinde giderek daha da artan payı. Dolaylı vergiler ağırlıklı bu yapı, kayıt dışılıktan gerçek olarak muzdarip olan dört temel kesimi ortaya koymakta: Birincisi kayıtlı çalışan girişimciler, ikincisi artan dolaylı vergiler nedeniyle gelir ve vergi adaleti açısından durumları kötüleşen vergi ödeyen her türlü kişi ve kurumlar ve üçüncüsü kamu kesimi. Dördüncü ve en önemli kesim ise, kamu hizmeti alan tüm vatandaşlar, çünkü daralan vergi tabanı ve düşen vergi gelirleri hem sosyal devlet hem de kamu hizmetleri açısından olumsuz sonuçlar doğurmakta. Özellikle bu son kesim anlamında, hepimizin malumudur. Hükümetler, 21. Yüzyılda kendisinden beklenen denetleme ve düzenleme sorumluluklarını harfiyen yerine getirecek; asayiş, güvenlik, bayındırlık, belediye hizmetleri, temel sağlık ve temel eğitim sorumluluklarını hakkıyla üstlenecek ve böylelikle seçmenden oy isteyecek ise gelişmiş ülke ortalamalarına yakın bir reel vergi veya kişi başına vergi düzeyini yakalamak ve korumak durumunda” dedi.

Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin oranlarını genel olarak yakalamakta olduğunu ifade eden Boyner, “Nitekim, vergi gelirleri/milli gelir oranları incelendiğinde görülecektir ki, Türkiye, gelişmiş ülkelerin oranlarını genel olarak yakalamakta. Bu sene başında tamamladığımız ve 15 Ekim tarihinde tanıtımını yapmayı planladığımız bir çalışmanın verilerine göre, sosyal güvenlik yükümlülükleri dahil toplam vergi yükü son yıllarda ülkemizde yüzde 20’lere yaklaşmış durumda. Aynı tanım çerçevesinde, OECD ülkelerinde ortalama vergi yükü oranı ise yüzde 25’ler düzeyinde. Bu açıdan baktığımızda, son yıllardaki gelişme oldukça olumlu” şeklinde konuştu.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, dolaylı vergi gelirlerinin sürdürülebilir olmadığı ve kapsamlı bir vergi reformunun artık elzem hale geldiğini belirterek sözlerini şu şekilde tamamladı: “Bu çerçevede, kamu maliyesi alanında alınmaya çalışılan önlemlerin hedefi olan, kamu maliyesi dengelerini koruma çabası yerinde ve değerlidir. Ancak, TÜSİAD olarak, kayıt altında olmasının ve anında ulaşmanın verdiği kolaylıkla her gün daha da fazla yöneldiğimiz dolaylı vergi gelirlerinin sürdürülebilir olmadığının bir kez daha altını çizmek istiyorum. Yine aynı anlayış çerçevesinde, kamu harcamalarında krizlere karşı direnç ve esneklik getirecek bir reformla beraber, vergi ve gelir dağılımı adaleti, rekabet ortamı ve kaynak dağılımı etkinliği alanlarında katkıda bulunarak, kayıt dışı ile mücadeleyi güçlendirecek yeni ve kapsamlı bir vergi reformunun artık elzem hale geldiğini bir kez daha dikkatinize sunmakta fayda görüyorum. Ancak, burada temel bir hususa özellikle vurguda bulunmak isterim: Şu anda ihtiyaç duyduğumuz, kayıt dışı bir yapıda sistem dışında kalan potansiyel mükellefleri kayıt içine almak, bu kesime topluma sorumluluklarını yerine getirme olanağı sağlamak ve bunu yaparken de söz konusu bu kayıt dışı kesimde vergi ve mükelleflik bilincini canlandıracak bir reformu hayata geçirmektir.”
Kaynak: İHA