Darbenin Yolu 'kudüs'ten Geçiyor (özel)

Tarihe post-modern darbe olarak geçen 28 Şubat döneminde Sincan`da tankların yürütülmesine gerekçe yapılan `Kudüs Gecesi`yle ilgili askerin rahatsızlığı çok eskilere dayandığı ortaya çıktı.

Sincan`ın Refah Parti`li Belediye Başkanı Bekir Yıldız`ın 31 Ocak 1997`de düzenlediği `Kudüs Gecesi`ni bahane edip tank yürüten askerin, aynı adı taşıyan `Kudüs Mitingi`ni de 12 Eylül 1980 askeri darbesine gerekçe yaptığı belirlendi.


12 Eylül 1980 askeri darbesine ilişkin hazırlanan ve kabul edilen iddianamede, darbe öncesi yapılan eylemlere genişçe yer veriliyor. 12 Eylül askeri darbesine gerekçe gösterilen olaylardan bir tanesi de Millî Selamet Partisi (MSP)`nin Konya mitingi. 23 Temmuz 1980 tarihinde Kudüs`ü, İsrail`in ebedi başkenti ilan etmesine tepki olmak üzere MSP tarafından 6 Eylül 1980 tarihinde Konya`da `Kudüs Mitingi` düzenlenmesine karar verildi. Miting tertip komitesi üyesi MSP Konya Senatörü Ahmet Remzi Hatip`in ve MSP Genel Başkan Yardımcısı Şener Battal`ın aksi yöndeki ikazlarına rağmen belirlenmiş sloganlar dışında laiklik karşıtı sloganlar bazı gruplar tarafından ısrarla dile getirildi.

6 Eylül 1980`deki Konya mitingi askeri darbenin liderleri tarafından ise `bardağı taşıran son damla` olarak görüldü. Askeri darbenin mimarı Kenan Evren 16 Eylül`de yaptığı ilk basın toplantısında mitingden şu şekilde bahsetmişti: "Konya olayları gericiliğin ne boyutlara ulaştığını göstermiştir. Milletimizin bu olay karşısında gözleri açılmış, tehlikeyi bütün boyutlarıyla görmüştür."

Darbenin planlayıcılarından Haydar Saltık ise 29 Ekim 1980`de yaptığı basın toplantısında bu konuda, "Konya mitingi 12 Eylül`e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olmuştur." ifadelerini kullanmıştı.




MİTİNGTEN YARGILANANLAR BERAAT ETTİ

Askeri darbe sonrası Konya mitingiyle alakalı yargılananların tümü beraat etti. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren`in 30 Ağustos günü Zafer Bayramı nedeniyle vermiş olduğu mesajda ise "...Aziz arkadaşlarım. Sizler de bu olayları görüp duydukça eminim ki en az benim kadar üzüntü duymaktasınız. Ancak şuna inanız ki bu satılmış zavallılar bir avuç azınlıktır..." , "...Ve siz onların hepsini bir anda yok edecek güçtesiniz. Asıl, sessizliğimizi ve sabrınızı güçlerinin kanıtıymış gibi göstermek isteyenler, nasıl yanıldıklarını bir zaman gelecek acı şekilde göreceklerdir." diyor.


Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ise 1987 yılında yasakların kalkması için yapılan referandum öncesi konuşmasında Konya Kudüs mitinginden bahsederek, "Her askeri müdahale öncesi irtica ve laiklik çiğneniyor gerekçesi vardır. 1980 dâhil. 6 Eylül 1980 tarihinde yapılan Konya mitinginde suç bulunmadığına göre doğru mu yapılıyor? Dönüyorum, geliyorum bu miting 12 Eylül 1980`de çıkarılan ihtilal beyannamesinde ihtilal gerekçesi olarak gösteriliyor..." şeklinde konuşuyor.




ERBAKAN`I İKNA EDEMEDİM

Dönemin Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler de Necmettin Erbakan`ı ihtilalin geldiğine inandıramadığını belirterek, miting öncesinde ve esnasında yaşananları şu şekilde anlatıyor: "...Erbakan Hoca `Konya`da Kudüs`ü kurtarma mitingi yapalım` dedi... İlk başta beni tertip komitesi başkanı yapmak istediler. `Ben bu mitinge karşıyım` diyerek kabul etmedim... Hocayla Meclis`teki randevuma gittiğimde, Başkanlık Divanı toplantısı vardı. Grup odasındaki toplantı masasında Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Süleyman Arif Emre, Recai Kutan ilk gözüme çarpanlardı. `Hocam dedim 6 Eylül`de Konya`da yapacağımız mitingin hiç faydası yok. Miting yapmakla Kudüs kurtulmaz. Kudüs`ü kurtarmak için asker yazacaksanız beni bir numaraya yazın. Öğrendiğim kadarıyla Askeri Şura`da ihtilal kararı verilmiş vaziyette. Bu miting ihtilalin sebeplerinden birisi haline getirilir. Hepimizin, bütün partililerin başı derde girer`... Neyse miting yapıyoruz. Erbakan mikrofonu alıp, İstiklal Marşı için bizzat ses verdi. Hep bir ağızdan söylenirken baktım, en önde bazı adamlar ayağa kalkmıyor. Kimin veya kimlerin yaptığını hala bilmiyorum, oturanların hepsi Konya`nın meşhur delileriydi. Mustafa`dan İsmail`e Selahattin`e kadar ne kadar delimiz varsa hepsinin salıvermişler sokağa. Üzerlerine yeşil kaftanlar, başlarında yeşil sarıklar, boyunlarında koca Mevlana tespihleri. Dışarıdan gelen gazeteciler haklı olarak bunları normal adam zannetti. Ertesi gün Hoca MSP, ben de belediye adına dilekçe verdik savcılığa ve valiliğe. İstiklal Marşı okunurken oturanlardan şikâyetçiyiz diye..."

Olayın değerlendirilmesinde, "Bu olayda, İstiklal Marşı sırasında ayağa kalkmayan kişilerin, mitingi düzenleyen MSP`nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan`ın komutuyla söylettiği İstiklal Marşı sırasında ayağa kalkmamaları, olaydan sonra hem Erbakan hem de Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler tarafından yapılan şikâyetlerden bir sonuç alınmaması ve bu kişilerin irtica görüntüleri veren abartılı kıyafetleri dikkate alındığında MSP`li olmadığı, benzer provakatif eylemler için hazırlanmış, yapılacak darbede gerekçe kullanılacak kişiler olduğu sonucuna varılmaktadır." deniyor.



KUDÜS GECESİ VE TANKLARIN YÜRÜMESİ

Dönemin Belediye Başkanı Bekir Yıldız`ın 31 Ocak 1997`de düzenlediği ``Kudüs Gecesi``ne İran`ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri de katılarak bir konuşma yaptı. Gecede, `intifada` hareketini canlandıran bir oyun sergilendi ve gösterinin yapıldığı çadıra Hizbullah ve Hamas örgütlerinin liderlerinin posterleri asıldı.


Sincan`da düzenlenen `Kudüs Gecesi`ne tepkiler yağmaya başladı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve DGM Başsavcılığı Kudüs Gecesi ve geceyi düzenleyen RP`li Belediye Başkanı Bekir Yıldız hakkında 2 Şubat 1997`de ayrı ayrı soruşturma açtı. Sincan`daki açıklamasıyla tepkilere neden olan İran Büyükelçisi, 3 Şubat 1997`de Dışişleri Bakanlığı`na çağrılarak protesto edildi.


Birçok çevrede bir askerlerin `uyarısı` olarak algılanan ve kamuoyunun belleğinde 28 Şubatı `sembolize` eden Sincan`dan tankların geçmesi, hemen bu olayın ardından geldi. Sincan`da 4 Şubat 1997`de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent`teki tatbikat alanına gitti. Sabahın erken saatinde tankları gören Sincanlılar, `darbe` olduğunu sanarak şaşkınlık yaşadı.


Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan`dan tankların geçtiği gün Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız`ı görevden uzaklaştırdı. Ertesi gün Bekir Yıldız Ankara DGM`deki sorgusundan sonra Terörle Mücadele Şubesi tarafından gözaltına alındı. Yıldız DGM`deki iadesinden sonra 9 kişiyle birlikte yasa dışı silahlı çeteye yardım ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla tutuklandı.


Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, "Dini siyasete alet etmek isteyenler hem suç, hem günah işliyor." açıklaması yaptı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ise 9 Şubat`ta yayımladığı bayram mesajında, "Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti`nin bölünmez bütünlüğü uğrunda her türlü görevi yapacak azim ve kararlılığa sahiptir." ifadelerini kullandı.