Doç. Dr. Pembecioğlu: Televizyon Çocukları Gerçek Dünyadan Koparıyor
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Nilüfer Pembecioğlu, televizyonun çocukları gerçek dünyadan kopardığını söyledi. Eğitimcilere seslenen Pempecioğlu, “Çocuklara televizyonun büyülü dünyası değil, gerçek dünyayı tanıtın.” dedi.
Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Kültür Müdürlüğü tarafından rehber öğretmenlere yönelik Orhangazi Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Medya Okur Yazarlığı’ seminerinde konuşan Pembecioğlu, çocukların medyayı hayatlarına doğru konumlandırabilmeleri için medyayı iyi anlamaları gerektiğini söyledi.
Yapılan araştırmada Türkiye’de Karadeniz bölgesinde günde 8 saat, diğer bölgelerde ise günde 6 saat televizyon izlendiğini ifade eden Pembecioğlu, “Televizyonda gösterilen her şey çocuğa normal görünür. Çocuk, doğru yanlış – iyi kötü arasındaki farkı göremez. Ayrıca televizyon alışkanlıklar oluşturur. Bağlanma, bunların başında gelen en tehlikeli alışkanlıktır. Çocuk, kiminle uzun bir zaman dilimi geçirirse, onun alışkanlıkları ve bakış açısı ile biçimlenir. Televizyon, çocuklara bir ilişki biçimi sunar ve çocuk bunları sorgusuz bir biçimde kabullenir.” diye konuştu.
Televizyonda genel şiddet eğilimli filmlerin yayınlandığını, bu filmlerden çocukların etkilendiğini ifade eden Pembecioğlu şöyle konuştu: “Ben şahit oldum. İki çocuk okulda aralarında konuşuyordu. ‘Sen Süpermen, ben de Bat-Man olayım, gidip Ahmet’i dövelim.’ diyordu. Ahmet onlara hiçbir şey yapmamıştı. Ama o filmleri izleyen çocuklar o kimliğe bürünerek arkadaşlarını dövme planı yapıyor. İşte televizyonun bıraktığı etki bu.”
MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSLERİ ÇOK ÖNEMLİ
Televizyon karşısına geçen aile fertlerinin konuşmadıklarını ifade eden Pembecioğlu, bunun da aileyi birbirinden uzaklaştırdığını ve zaman içinde de kopardığını vurguladı.
Okullardaki medya okur-yazarlığı dersinin temel amacının, medyanın sanal, kurgulanmış ve gerçek olmayan büyülü dünyası ile gerçek dünya arasındaki farkı gösterebilmek olduğunu dile getiren Pempecioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Çocuklara ne kadar medyayı doğru okuma öğretilirse, medyanın gerçek olmayan etkisinden o derece az zarar görür. Ayrıca medyayı o denli verimli kullanabilir. Birey medyanın verdiği iletileri yalnızca tüketmek ve kabullenmek yerine eleştirel bakış açısı geliştirebilir. Çocukluk dönemi çok hassas bir dönemdir. Bu dönemde çocukların medya ile doğru ilişkiler kurabilmek, medyayı yaşamlarına doğru konumlandırabilmek için medyayı iyi anlayabilmeleri gerekmektedir. Medya okuryazarlığı eğitim programı öncelikle çocukları ve gençleri, genelde tüm toplumu medyanın olası zararlı etkilerinden korumayı hedeflemektedir.”
Pembecioğlu, sadece okuldaki çocukların değil, toplumdaki kadın, erkek, yaşlı, genç tüm bireylerin etkin bir medya okuryazarlığı eğitiminden geçmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Kültür Müdürlüğü tarafından rehber öğretmenlere yönelik Orhangazi Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Medya Okur Yazarlığı’ seminerinde konuşan Pembecioğlu, çocukların medyayı hayatlarına doğru konumlandırabilmeleri için medyayı iyi anlamaları gerektiğini söyledi.
Yapılan araştırmada Türkiye’de Karadeniz bölgesinde günde 8 saat, diğer bölgelerde ise günde 6 saat televizyon izlendiğini ifade eden Pembecioğlu, “Televizyonda gösterilen her şey çocuğa normal görünür. Çocuk, doğru yanlış – iyi kötü arasındaki farkı göremez. Ayrıca televizyon alışkanlıklar oluşturur. Bağlanma, bunların başında gelen en tehlikeli alışkanlıktır. Çocuk, kiminle uzun bir zaman dilimi geçirirse, onun alışkanlıkları ve bakış açısı ile biçimlenir. Televizyon, çocuklara bir ilişki biçimi sunar ve çocuk bunları sorgusuz bir biçimde kabullenir.” diye konuştu.
Televizyonda genel şiddet eğilimli filmlerin yayınlandığını, bu filmlerden çocukların etkilendiğini ifade eden Pembecioğlu şöyle konuştu: “Ben şahit oldum. İki çocuk okulda aralarında konuşuyordu. ‘Sen Süpermen, ben de Bat-Man olayım, gidip Ahmet’i dövelim.’ diyordu. Ahmet onlara hiçbir şey yapmamıştı. Ama o filmleri izleyen çocuklar o kimliğe bürünerek arkadaşlarını dövme planı yapıyor. İşte televizyonun bıraktığı etki bu.”
MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSLERİ ÇOK ÖNEMLİ
Televizyon karşısına geçen aile fertlerinin konuşmadıklarını ifade eden Pembecioğlu, bunun da aileyi birbirinden uzaklaştırdığını ve zaman içinde de kopardığını vurguladı.
Okullardaki medya okur-yazarlığı dersinin temel amacının, medyanın sanal, kurgulanmış ve gerçek olmayan büyülü dünyası ile gerçek dünya arasındaki farkı gösterebilmek olduğunu dile getiren Pempecioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Çocuklara ne kadar medyayı doğru okuma öğretilirse, medyanın gerçek olmayan etkisinden o derece az zarar görür. Ayrıca medyayı o denli verimli kullanabilir. Birey medyanın verdiği iletileri yalnızca tüketmek ve kabullenmek yerine eleştirel bakış açısı geliştirebilir. Çocukluk dönemi çok hassas bir dönemdir. Bu dönemde çocukların medya ile doğru ilişkiler kurabilmek, medyayı yaşamlarına doğru konumlandırabilmek için medyayı iyi anlayabilmeleri gerekmektedir. Medya okuryazarlığı eğitim programı öncelikle çocukları ve gençleri, genelde tüm toplumu medyanın olası zararlı etkilerinden korumayı hedeflemektedir.”
Pembecioğlu, sadece okuldaki çocukların değil, toplumdaki kadın, erkek, yaşlı, genç tüm bireylerin etkin bir medya okuryazarlığı eğitiminden geçmesi gerektiğini sözlerine ekledi.