Ayvalık Eğitim-sen’den Kadına Şiddet Açıklaması
Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü olması nedeniyle Eğitim-Sen Ayvalık Temsilciliği’nden bir basın açıklaması yapıldı.

Kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiği vurgulanan açıklamada, “Kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 arttığı, her gün yaklaşık 5 kadının en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldüğü ülkemizde, bu durum, şiddetin vardığı düzeyi ve hükümetin bu sorunu çözme noktasındaki yetersizliğini açıkça göstermektedir. Alınan yargı kararlarında, devam eden mahkeme süreçlerinde, kadın katillerine “haksız tahrik” adı altında ceza indirimi uygulamaları, eril zihniyetin devlet katındaki örneklerinden sadece birisidir. Soruyoruz, henüz 13 yaşındayken toplu tecavüze maruz kalan bir çocuğun “tecavüze rıza gösterdiğine” kanaat getiren bir mahkeme ve yerel mahkemenin kararını onayan Yargıtay gibi bir kurum, dünyanın hangi demokratik ülkesinde mevcuttur? Bizler erkek adaletin vardığı bu kararı asla kabul etmiyor, vicdanlarımızda mahkum ediyoruz. Erkek adalet değil gerçek adalet sağlanıncaya kadar mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Başbakan, AKP Hükümetinin kadına bakışını “kadın erkek eşit değildir” diyerek açıkça ortaya koymuştur. Hükümetin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Başbakanın “üç çocuk doğurun” söylemini bilimsel temellere dayandığını iddia ederek meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Kadınları eril şiddetten koruyacak olan kimdir? Başbakan ve hükümetinin politikaları mı, yoksa Başbakanı’nın söylediği yanlıştan dönmek yerine, bu gerici-muhafazakâr söylemleri benimseyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı mı? Bu zihniyetin hükümet ettiği bir ülkede şiddete çözüm üretmek bir yana ilgili bakanlığın sadece adında var olan “kadın” sözcüğüne bile tahammül edilememiştir. Meclisiyle, Hükümetiyle, Yargısıyla, içinde bulunduğumuz bu sistemin kadını koru(ya)mayacağı açık ve nettir” ifadelerine yer verildi.KADIN YÖNELİK ŞİDDETTE EN PERVASIZ ŞİDDET; SAVAŞ Ayvalık Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi Edibe Keleş’in seslendirdiği basın açıklamasında kadına yönelik en pervasız şiddetin savaş olduğunun altı çizilerek, “Çatışmasız bir ortamda dahi, her türlü eşitsizliğe, ayrımcılığa, baskıya ve şiddete maruz kalan kadınlar ve çocuklar, çatışmalı ortamların da en canı yananı oluyor. Barış isteyen, onurlu bir barış için mücadele veren kadınlar, yargının ve kolluk kuvvetlerinin baskısı ve şiddetiyle karşılaşıyor. Maalesef kadın yıkıcı doğa olaylarında da daha fazla mağdur oluyor. Toplumsal cinsiyet rolleri deprem dinlemiyor. Kadının üstlenmesi beklenen ısınma, barınma, temizlik ve çocuk bakımı gibi işler çadırlarda ve zor deprem koşullarında yine kadınlardan bekleniyor. Ülkenin her yerinde kadınlar çalışma yaşamının dışına itilmiştir. Kadın istihdam oranı 90’larda %34 iken son on yılda %24’lere geriledi. Ülkemizde her 3 kadından 2’si işsizdir. Piyasanın ucuz işgücü olarak görülen, kayıt dışı, esnek ve güvencesiz çalıştırılan kadınların kreş, ebeveyn ve süt izni gibi temel ihtiyaçları görmezden gelinerek emeği iki kat sömürülüyor. Ev içi çalışanların emeği görünmez kılınarak, insanca çalışma koşullarından yoksun bırakılıyorlar. Hükümet yeni saldırı yasalarında da kadın emeği üzerinden hesaplar yapıyor. artacağı iddia edilse de gerçek hiç de öyle değil! Kadını öncelikle ev ve çocuk bakımından sorumlu tutan ve erkeğe olan ekonomik bağımlılığını sürdüren çalışma biçimleriyle istihdama katan bir anlayışla, toplumda gerçek bir kadın erkek eşitliğinin sağlanamayacağı açıktır.Yapılmak istenen, halen kayıt dışı olarak sürdürülen bazı çalışma biçimlerini yasal hale getirmek, kayıt altına almak ve yaygınlaştırmaktır. Bu şekilde, kadınlar açısından vasıfsız ve kısmi süreli çalışma koşulları kalıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Dünya genelinde ve özellikle Avrupa’da yaşanan ekonomik krizden en çok etkilenenler yine kadınlardır. Kadına yönelik ayrımcılık, eşitsizlik ve şiddet din, dil ve ırk ayırt etmeksizin dünyanın her yerinde yaşamı kadınlara dar etmektedir. Bilindiği üzere, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin en yoğun yaşandığı illerden birisi Siirt’tir. Özellikle, Z.D. davası ve çocuklara yönelik toplu tecavüz davası, eril şiddetin boyutunu ve yargının bu davalar karşısında aldığı ayrımcı tutumu tüm çıplaklığı ile göstermiştir. Ancak şiddetin, baskının ve zulmün bu evrenselliğine paralel bir biçimde, kadınların verdiği eşitlik ve özgürlük mücadelesi de evrenseldir; evrensel olmak zorundadır. Dünyanın her yerinde sesler, haykırışlar yankılanıyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslar arası Dayanışma Günü bu bakımdan daha da anlamlı olmaktadır” denildi.
