Düzce Üniversitesi'ne Fulbrıght desteği
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ve Fulbright arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Düzce Üniversitesi'nde iki "İngilizce Öğreten Asistanlar" Eylül 2010 ta
Fulbright Komisyonu ve YÖK ilk ortak sponsorluk projelerinde 54 Amerikalı genci, aralarında Düzce Üniversitesi olmak üzere 37 ayrı şehirde İngilizce öğretmek üzere Türkiye'ye getiren yeni bir program başlattı. 'İngilizce Öğreten Asistanlar' olarak nitelenen genç Amerikalılar, Türkiye'de 10 ay süre ile İngilizce hazırlık programlarında çalıştı.
Fulbright Programı, Amerika Birleşik Devletleri'nin en prestijli burs programı. Bu program sayesinde Amerikalı öğrenciler ve sanatçılar dünyanın her yerindeki eşsiz kaynaklarda faydalanabilmekte, dünyanın her yerinden gelen öğrenci, öğretmen ve akademisyenler Amerika'da eğitim alabilmekte. Fulbright Programı, ülkelerin giderek birbirine daha da bağımlı hale geldiği bir dünyada kişilere, kendilerini uluslararası alanda geliştirme fırsatını sunuyor. 2009'da kuruluşunun 60. yılını kutlayan Fulbright Eğitim Komisyonu'nun Türk ve Amerikan hükümetlerinin ortak fonlarından sağlanan burslarından, 1949'dan bu yana, 1000'den fazla Amerikalı ile 3000'den fazla Türk öğrenci ve araştırmacı faydalandı. Bu kapsamında Düzce Üniversitesi'ne gelen 2 Fulbright öğretim asistanı Düzce şehri ve Düzce Üniversitesi ile ilgili düşüncelerini ve gözlemlerini aktardı.
İngiliz Fulbright Öğretim Asistanı Alexandra Newlon, Düzce Üniversitesi'nde kaldığı dönemde zorluk yaşamadığını ifade ederek, "Düzce'ye Eylül ayının 25'inde geldim. Düzce'yle ilgili bilgilerim internetten araştırıp bulduğum resimlerde gördüklerimle sınırlıydı. Ankara'dan Catherine ile beraber çıktığımız ve üç saat süren Düzce yolculuğumuzda beni nelerin bekleyebileceğini hayalimde canlandırmaya çalıştım. Sonunda Düzce'ye geldik ve otogarda bizi güler yüzleriyle iki meslektaşımız karşıladı. Bu arkadaşlar bize son birkaç aydır gezmekten çok hoşlandığım şehir merkezinde bir şehir turu yaptırdılar. Düzce'ye ayak bastığımızdan itibaren çok sıcak karşılandık. Karşılaştığım insanlar arttıkça şehir hakkında daha çok bilgi sahibi oluyorum. Hemen herkes Düzce'nin tarihi ve gelişmesi hakkında bizleri bilgilendiriyor. Haziran ayına kadar evim olacak, bu şehir hakkında öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmeye çalışıyorum. Fulbright Komisyonu tarafından sağlanan dokuz aylık burs aracılığıyla buradayım ve hazırlık sınıflarında konuşma ve dinleme derslerine giriyorum. Öğretmenlik buradaki hayatımın çok önemli bir parçası olmuş durumda. Günlerim, beni sorularıyla terleten enerjik öğrencilerle ders yapmakla geçiyor. Her gün birbirimizi zorlayıp çok şey öğrenmeye çalışıyoruz. Öğrencilerim Düzce'deki hayatımın en sevdiğim kısmını oluşturuyorlar. Birbirimizden çok şey öğrendiğimiz bir ilişkimiz var. Bu benim için hep minnetle anacağım bulunmaz bir tecrübe. Üç aydır yaşadığım Düzce'de yeni evime rahat bir şekilde yerleşmiş durumdayım, yeni yılın neler getireceğini heyecanla bekliyorum." ifadelerini kullandı.
İngilizce Öğreten Fulbright Öğretim Asistanı Catherine Riedesel ise özellikle Türklerin ve Düzcelilerin misafirperverliğine vurgu yaparak, "Düzce'ye ilk vardığımda Düzce şehri ve İngilizce hocası olarak üniversite ile ilgili beni nelerin beklediği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Hazırlık sınıflarında konuşma ve dinleme dersi vereceğimi öğrenince çok memnun oldum. Çünkü bu, lisans ve lisansüstü öğretmenlik diplomalarımı kullanmam için iyi bir fırsattı. Düzce'de bulunduğum birkaç ay içinde hazırlık sınıflarında öğretmenlik yapmak benim en sevdiğim şey oldu. Düzce'deki öğretmenlik tecrübem New York'taki öğretmenlik tecrübelerime hem benziyor hem de bazı farklılıklar gösteriyor. Önemli bir fark, burada öğrencilerin birbirleriyle ilişkisi. Burada öğrenciler birbirlerini daha kolay kabul ediyorlar ve başka insanlarla ilişkilerinde daha olgunlar. Bunu Amerikalı öğrencilerin başarması biraz uzun zaman gerektiriyor. Aynı zamanda öğrencilerimle aynı tür müzikten hoşlanmak, voleybol oynamak, Düzce'yi yeni, yeni tanımak gibi birçok benzer yönümün olduğunu da keşfettim. Düzce daha önce yaşadığım şehirler kadar büyük olmasa da burada karşılaştığım insanlar buradaki zamanımın eğlenceli geçmesini sağlıyorlar. Herkes Türkçemin yetersizliği konusunda bana oldukça sabırlı davranıyor ve Düzce'de bulduğum o ünlü "Türk misafirperverliği" sayesinde asla sıkılmıyorum. Gittiğim her yerde de birçok insanla tanışıyorum. Üniversitede bu kadar iyi karşılanmak benim için çok güzel bir deneyim oldu. Hazırlık sınıflarında diğer arkadaşlarla çalışıp, öğrencilere İngilizceyi nasıl daha başarılı bir şekilde öğretebiliriz sorusuna beraber cevap bulmaya çalışmaktan haz alıyorum. Şu ana kadar bütün bunlar Düzce'de güzel şeyler yaşamama katkıda bulundu ve bundan sonra burada kalacağım süre için de sabırsızlanıyorum." dedi.