Yılmaz: Likidite Sıkışıklığını Engelledik Denizli
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomik krizin etkilerinin aşılması noktasında, kurum olarak 2008 yılı ikinci çeyreğinden bu yana bankacılık sistemine ihtiyacının üzerinde likidite sağlamalarının, piyasalarda likidite sıkışıklığı yaşanmasını engellediğini söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomik krizin etkilerinin aşılması noktasında, kurum olarak 2008 yılı ikinci çeyreğinden bu yana bankacılık sistemine ihtiyacının üzerinde likidite sağlamalarının, piyasalarda likidite sıkışıklığı yaşanmasını engellediğini söyledi.
Yılmaz, Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen 'Para Politikaları' konulu konferansta, 2010 yılının ikinci çeyreğinde, banka kredilerinde artış eğiliminin hızlanarak devam ettiğini ifade ederek, son dönemde krediye erişim imkanlarında iyileşme sağlanmasıyla beraber küresel krizden en çok etkilenen KOBİ'lere kullandırılan kredi miktarında da yüksek artışlar yaşandığını söyledi.
Kredi faizlerinin düşük seviyelerini koruduğunu ve finansal sıkılık göstergelerinde 2009 yılı dördüncü çeyreği itibarıyla belirginleşen olumlu görünümün sürdüğünü belirten Yılmaz, bununla birlikte karşılıksız çıkan çek sayısında son dönemde belirgin bir azalma eğilimi yaşandığını ve yeni kurulan şirket sayısındaki hızlı artışın da iktisadi faaliyette canlanmaya işaret ettiğini kaydetti.
Yılmaz, Türkiye'de finansal sistemin göreceli sağlamlığının, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarını sağlama temel amacıyla çelişmeden, küresel krizin ekonomi üzerinde yaratabileceği olumsuzlukları sınırlamaya odaklanmalarına imkan sağladığını dile getirdi.
Yılmaz, Merkez Bankası'nın faiz indirimleri sonucunda, istikrarlı biçimde azalan reel piyasa faizlerinin, iktisadi faaliyetteki toparlanmaya rağmen yükseliş eğilimi göstermediğine dikkati çekerek, bunun Türkiye'de reel faizlerin kriz sonrası süreçte de düşük seviyelerde kalabileceğinin bir göstergesi olduğunu söyledi.
Merkez Bankası'nın 4 Ağustos 2009 tarihinden bu yana gerçekleştirilen döviz alım ihaleleriyle toplam 10,2 milyar ABD doları döviz aldığını ve piyasaya yaklaşık 15,3 milyar lira likidite verdiğini kaydeden Yılmaz, 'Merkez Bankası 2008 yılı ikinci çeyreğinden bu yana bankacılık sistemine ihtiyacının üzerinde likidite sağlayarak piyasalarda likidite sıkışıklığı yaşanmasını engellemiştir' dedi.
Sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Yılmaz, önceki konuşmalarında yaptığı 'tünelin ucu göründü' şeklindeki değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine 'Tünelden çıktık, ama tamamen güneşli değil, hava bulutlu' dedi.
Yılmaz, bir katılımcının, sunumdan 'ikinci bir kriz beklentisi olduğunu' anladığını belirterek, bu krizin şiddetini sorması üzerine, şunları kaydetti:
'Ben ikinci krizden söz etmedim ama dünyada ikinci krizden söz ediliyor. Şu anda gerek Uluslararası Ödemeler Bankasında, merkez bankası başkanları tarafından gerek G-20'ler, gerekse finansal istikrar grupları ve onun bütün alt komitelerinde tartışılan konuların en başında çıkış stratejileri geliyor. Bir grup ülke, mali disiplinin bozulduğunu, bunun ileride daha büyük sorunlara neden olacağını, dolayısıyla genişlemeci politikalara son verilmesini istiyor. ABD başta olmak üzere bir grup ülke, 1931 tecrübesiyle 1929 buhranındaki tecrübeden hareketle, erken çıkışın başlayan toparlanmayı engelleyebileceğini, dolayısıyla genişlemeci politikaların bir müddet daha devam etmesini istiyorlar. Bu konuda karar vermek çok kolay değil. Avrupa'da mali disiplinle, bütçe açıklarıyla, borç yüküyle ilgili sorunlar diğer sorunların önüne geçmiş durumda. Genişlemeci maliye politikalarına giderek son veriliyor.'
08.07.2010 17:26:16
Yılmaz, Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen 'Para Politikaları' konulu konferansta, 2010 yılının ikinci çeyreğinde, banka kredilerinde artış eğiliminin hızlanarak devam ettiğini ifade ederek, son dönemde krediye erişim imkanlarında iyileşme sağlanmasıyla beraber küresel krizden en çok etkilenen KOBİ'lere kullandırılan kredi miktarında da yüksek artışlar yaşandığını söyledi.
Kredi faizlerinin düşük seviyelerini koruduğunu ve finansal sıkılık göstergelerinde 2009 yılı dördüncü çeyreği itibarıyla belirginleşen olumlu görünümün sürdüğünü belirten Yılmaz, bununla birlikte karşılıksız çıkan çek sayısında son dönemde belirgin bir azalma eğilimi yaşandığını ve yeni kurulan şirket sayısındaki hızlı artışın da iktisadi faaliyette canlanmaya işaret ettiğini kaydetti.
Yılmaz, Türkiye'de finansal sistemin göreceli sağlamlığının, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarını sağlama temel amacıyla çelişmeden, küresel krizin ekonomi üzerinde yaratabileceği olumsuzlukları sınırlamaya odaklanmalarına imkan sağladığını dile getirdi.
Yılmaz, Merkez Bankası'nın faiz indirimleri sonucunda, istikrarlı biçimde azalan reel piyasa faizlerinin, iktisadi faaliyetteki toparlanmaya rağmen yükseliş eğilimi göstermediğine dikkati çekerek, bunun Türkiye'de reel faizlerin kriz sonrası süreçte de düşük seviyelerde kalabileceğinin bir göstergesi olduğunu söyledi.
Merkez Bankası'nın 4 Ağustos 2009 tarihinden bu yana gerçekleştirilen döviz alım ihaleleriyle toplam 10,2 milyar ABD doları döviz aldığını ve piyasaya yaklaşık 15,3 milyar lira likidite verdiğini kaydeden Yılmaz, 'Merkez Bankası 2008 yılı ikinci çeyreğinden bu yana bankacılık sistemine ihtiyacının üzerinde likidite sağlayarak piyasalarda likidite sıkışıklığı yaşanmasını engellemiştir' dedi.
Sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Yılmaz, önceki konuşmalarında yaptığı 'tünelin ucu göründü' şeklindeki değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine 'Tünelden çıktık, ama tamamen güneşli değil, hava bulutlu' dedi.
Yılmaz, bir katılımcının, sunumdan 'ikinci bir kriz beklentisi olduğunu' anladığını belirterek, bu krizin şiddetini sorması üzerine, şunları kaydetti:
'Ben ikinci krizden söz etmedim ama dünyada ikinci krizden söz ediliyor. Şu anda gerek Uluslararası Ödemeler Bankasında, merkez bankası başkanları tarafından gerek G-20'ler, gerekse finansal istikrar grupları ve onun bütün alt komitelerinde tartışılan konuların en başında çıkış stratejileri geliyor. Bir grup ülke, mali disiplinin bozulduğunu, bunun ileride daha büyük sorunlara neden olacağını, dolayısıyla genişlemeci politikalara son verilmesini istiyor. ABD başta olmak üzere bir grup ülke, 1931 tecrübesiyle 1929 buhranındaki tecrübeden hareketle, erken çıkışın başlayan toparlanmayı engelleyebileceğini, dolayısıyla genişlemeci politikaların bir müddet daha devam etmesini istiyorlar. Bu konuda karar vermek çok kolay değil. Avrupa'da mali disiplinle, bütçe açıklarıyla, borç yüküyle ilgili sorunlar diğer sorunların önüne geçmiş durumda. Genişlemeci maliye politikalarına giderek son veriliyor.'
08.07.2010 17:26:16
