Ayad Başkanı Selçuk: 'Her İşletme Ödediği Vergi Kadar Kredi Kullanabilirse, 1 Yılda 1 Milyon Ek İstihdam Yaratılabilir'
Ayakkabıcılar Derneği (AYAD) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Selçuk, KOBİ'lerin büyümeleri ve istihdam yaratmalarının önündeki en büyük engelin bankalar olduğunu belirterek, "Her işletme ödediği vergi oranında kredi kullanabilmeli
Ayakkabıcılar Derneği (AYAD) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Selçuk, KOBİ'lerin büyümeleri ve istihdam yaratmalarının önündeki en büyük engelin bankalar olduğunu belirterek, "Her işletme ödediği vergi oranında kredi kullanabilmeli. Bu çarpık düzene bir an önce son verilmeli. Bu sağlanırsa 1 yıl içinde 1 milyon kişi istihdam edilebilir" dedi.
AYAD Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Selçuk, bankaların asli görevlerini yerine getirmediğini ve işletmeleri zor durumda bıraktığını söyledi. Özellikle devlet bankalarını bu konuda göreve davet eden Alpaslan Selçuk, "Eğer bir ülkede özel bankalar asli görevlerini yerine getirmekten uzak bir çaba içerisindeyseler, o ülkenin devlet bankaları duruma müdahale etmek zorundadırlar" dedi.
Özel bankaların KOBİ'lere gereken önemi vermekten uzak bir görüntü çizdiğini savunan Selçuk, şunları söyledi:
"Bankacılık sistemi kendini yüzde 100 garanti altına alıp, hiç riske girmeden tamamen kazanmayı düşünme çabası içinde. Bankacılık görevini ikinci plana atıp müşterilerine kredi vermemek için veya yeterli krediyi açmamak için elinden geleni yapan ve 'Şube yetkimizde değil, genel merkezden onay bekliyoruz' klasik cevaplarla girişimcinin büyümesine ve istihdam yaratmasına büyük engel çıkarmaktadırlar. Bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan, istihdam sağlayan girişimciye kapı kapı dolaşmak zorunda
bırakmaktadır."
Konuyu bir örnekle açıklayan AYAD Başkanı Selçuk, şöyle devam etti:
"Örnek vermek gerekirse bin TL kurumlar vergisi ödeyen bir firmaya 100 bin TL kredi verilirken, 1 milyon 200 bin TL kurumlar vergisi ödeyen başka bir firmaya ise verilen kredi miktarı 25 bin TL olabiliyor. Bu çarpık mantığı anlamak mümkün değil. Ne yapılmak isteniyor? Hükümet bir an önce bu konuya bir el atıp, en azından çıkarılacak bir genelgeyle, her işletmeye ödediği vergi oranında kredi imkanı tanınabilmeli. Ülkemizin en fazla ihtiyaç duyduğu bir ortamda yaratılabilecek istihdamın önü açılabilmeli."
Selçuk, ekonomik kriz ve Uzakdoğu'dan ithalat yüzünden sektörün sıkıntılı günler geçirdiğini belirterek, "Ayakkabıcı evine ekmek götürecek durumda değil" dedi.
"İHRACATIN ÖNÜNDE ENGEL OLUŞTURAN MARKALAŞAMAMA"
Avrupa'da İtalya, İspanya'dan sonra gelen Türk ayakkabı sektörünün ihracata yeterince ağırlık vermemesi nedeniyle dünya pazarlarında beklenen yerde olmadığını ifade eden Alpaslan Selçuk, "Ayakkabı sektörü olarak köklü bir geleneğe sahip olmamıza rağmen ülke imajına yeterince ağırlık verilmemesi, ülkemiz ayakkabı sanayi sektörünün tanıtımının yeterli seviyede olmayışı ve mevcut pazarlara ilaveten yeni pazarların devreye sokulmaması, dünya ayakkabı ticaretinden daha büyük pay almamızın önündeki en büyük
engellerden biri. Bununla beraber, küçük atölye tipi üretim biçiminin hakim oluşu, kalifiye olmayan işgücü, tasarıma yeterince önem verilmeyişi, ayakkabı yan sanayi girdilerinde standart ve kalite eksikliği gibi yapısal sorunlar da ihracat potansiyelinin yeterince değerlendirilememesine sebebiyet vermektedir. Ayakkabı sektörü, özgün tasarıma sahip, kaliteli ve düşük maliyetli ayakkabılar ürettiği takdirde yurtdışı piyasalarda rekabet gücünü artırabilecek, daha geniş pazarlara satış yapabilecek" dedi.
"YAKLAŞIK 5 YILDIR AYAKKABI FİYATLARI AYNI"
Uzakdoğu'da ve bazı AB ülkelerinde gerçekleştirilen ucuz üretime karşı rekabet edebilmek amacıyla, bir süredir üretici ve perakendeci birlikte hareket ettiklerini kaydeden Selçuk, "Kepenk kapatmaya mahkûm olabilecek küçük ve orta ölçekli üreticiler maliyetleri düşük tutmak adına kendi kâr marjlarını minimumda tutarak, hatta yıllardır üretici fiyatlarını aynı seviyede tutmaya çalışarak büyük fedakârlıkta bulundu. Biz de perakendeciler olarak, hem yerli üreticileri bırakmadık, desteklemeye devam ettik. Hem
de kâr marjımızı en alt seviyelere çektik. Böylelikle 5 yıldır ayakkabı fiyatları aynı seviyede kalmaya devam etti. Türk tüketicisi bu sayede kaliteyi uygun fiyata alabilme şansına sahip oldu" diye konuştu.
AYAD Başkanı Alpaslan Selçuk, Türk ayakkabı sektörünün, 500 milyon çiftlik üretim kapasitesine sahip olduğunu ancak yalnızca yüzde 50'sini kullandığını belirterek şunları söyledi:
"1996'da Gümrük Birliği ve AB ile uyum süreci çerçevesinde gümrük vergilerine uygulanan indirimler, ayakkabı ithalatının ciddi oranda artmasına neden olurken, bu gelişme ithalatın yanı sıra, ihracatın yolunu da açmış oldu. Son dönemde uygun işgücü maliyeti sebebiyle birçok firma tarafından üretimin Uzakdoğu'ya kaydırılması ya da ürünlerin direkt ithal edilmesi de kapasite kullanım oranlarını önemli ölçüde etkileyen faktörler olarak görülmekte. Ancak özellikle marka olmayan, kontrolsüz ve kalitesiz bir
şekilde üretilen Uzakdoğu ürünleri, çoğunlukla imitasyon olmaları ve ayak sağlığına uygun olmamaları nedeniyle kısa sürede halkımızı olumsuz yönde etkilemeye başladı.O nedenle, kaliteli ithal ayakkabının ve yerli üretim ayakkabıların tercih edilme oranı, kalitesiz ithal üretime kıyasla çok daha yüksek. Sektörün bir özelliği üretimde yerli hammadde girdilerinin ağırlıklı olarak kullanılmasıdır. Böylelikle, üretime sağlanan katma değer büyük ölçüde ülkemiz kaynaklarından oluşturulmakta. Halihazırda üretim
girdilerinin yüzde 70'i yerli yüzde 30'u ithal."
AYAD Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Selçuk, bankaların asli görevlerini yerine getirmediğini ve işletmeleri zor durumda bıraktığını söyledi. Özellikle devlet bankalarını bu konuda göreve davet eden Alpaslan Selçuk, "Eğer bir ülkede özel bankalar asli görevlerini yerine getirmekten uzak bir çaba içerisindeyseler, o ülkenin devlet bankaları duruma müdahale etmek zorundadırlar" dedi.
Özel bankaların KOBİ'lere gereken önemi vermekten uzak bir görüntü çizdiğini savunan Selçuk, şunları söyledi:
"Bankacılık sistemi kendini yüzde 100 garanti altına alıp, hiç riske girmeden tamamen kazanmayı düşünme çabası içinde. Bankacılık görevini ikinci plana atıp müşterilerine kredi vermemek için veya yeterli krediyi açmamak için elinden geleni yapan ve 'Şube yetkimizde değil, genel merkezden onay bekliyoruz' klasik cevaplarla girişimcinin büyümesine ve istihdam yaratmasına büyük engel çıkarmaktadırlar. Bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan, istihdam sağlayan girişimciye kapı kapı dolaşmak zorunda
bırakmaktadır."
Konuyu bir örnekle açıklayan AYAD Başkanı Selçuk, şöyle devam etti:
"Örnek vermek gerekirse bin TL kurumlar vergisi ödeyen bir firmaya 100 bin TL kredi verilirken, 1 milyon 200 bin TL kurumlar vergisi ödeyen başka bir firmaya ise verilen kredi miktarı 25 bin TL olabiliyor. Bu çarpık mantığı anlamak mümkün değil. Ne yapılmak isteniyor? Hükümet bir an önce bu konuya bir el atıp, en azından çıkarılacak bir genelgeyle, her işletmeye ödediği vergi oranında kredi imkanı tanınabilmeli. Ülkemizin en fazla ihtiyaç duyduğu bir ortamda yaratılabilecek istihdamın önü açılabilmeli."
Selçuk, ekonomik kriz ve Uzakdoğu'dan ithalat yüzünden sektörün sıkıntılı günler geçirdiğini belirterek, "Ayakkabıcı evine ekmek götürecek durumda değil" dedi.
"İHRACATIN ÖNÜNDE ENGEL OLUŞTURAN MARKALAŞAMAMA"
Avrupa'da İtalya, İspanya'dan sonra gelen Türk ayakkabı sektörünün ihracata yeterince ağırlık vermemesi nedeniyle dünya pazarlarında beklenen yerde olmadığını ifade eden Alpaslan Selçuk, "Ayakkabı sektörü olarak köklü bir geleneğe sahip olmamıza rağmen ülke imajına yeterince ağırlık verilmemesi, ülkemiz ayakkabı sanayi sektörünün tanıtımının yeterli seviyede olmayışı ve mevcut pazarlara ilaveten yeni pazarların devreye sokulmaması, dünya ayakkabı ticaretinden daha büyük pay almamızın önündeki en büyük
engellerden biri. Bununla beraber, küçük atölye tipi üretim biçiminin hakim oluşu, kalifiye olmayan işgücü, tasarıma yeterince önem verilmeyişi, ayakkabı yan sanayi girdilerinde standart ve kalite eksikliği gibi yapısal sorunlar da ihracat potansiyelinin yeterince değerlendirilememesine sebebiyet vermektedir. Ayakkabı sektörü, özgün tasarıma sahip, kaliteli ve düşük maliyetli ayakkabılar ürettiği takdirde yurtdışı piyasalarda rekabet gücünü artırabilecek, daha geniş pazarlara satış yapabilecek" dedi.
"YAKLAŞIK 5 YILDIR AYAKKABI FİYATLARI AYNI"
Uzakdoğu'da ve bazı AB ülkelerinde gerçekleştirilen ucuz üretime karşı rekabet edebilmek amacıyla, bir süredir üretici ve perakendeci birlikte hareket ettiklerini kaydeden Selçuk, "Kepenk kapatmaya mahkûm olabilecek küçük ve orta ölçekli üreticiler maliyetleri düşük tutmak adına kendi kâr marjlarını minimumda tutarak, hatta yıllardır üretici fiyatlarını aynı seviyede tutmaya çalışarak büyük fedakârlıkta bulundu. Biz de perakendeciler olarak, hem yerli üreticileri bırakmadık, desteklemeye devam ettik. Hem
de kâr marjımızı en alt seviyelere çektik. Böylelikle 5 yıldır ayakkabı fiyatları aynı seviyede kalmaya devam etti. Türk tüketicisi bu sayede kaliteyi uygun fiyata alabilme şansına sahip oldu" diye konuştu.
AYAD Başkanı Alpaslan Selçuk, Türk ayakkabı sektörünün, 500 milyon çiftlik üretim kapasitesine sahip olduğunu ancak yalnızca yüzde 50'sini kullandığını belirterek şunları söyledi:
"1996'da Gümrük Birliği ve AB ile uyum süreci çerçevesinde gümrük vergilerine uygulanan indirimler, ayakkabı ithalatının ciddi oranda artmasına neden olurken, bu gelişme ithalatın yanı sıra, ihracatın yolunu da açmış oldu. Son dönemde uygun işgücü maliyeti sebebiyle birçok firma tarafından üretimin Uzakdoğu'ya kaydırılması ya da ürünlerin direkt ithal edilmesi de kapasite kullanım oranlarını önemli ölçüde etkileyen faktörler olarak görülmekte. Ancak özellikle marka olmayan, kontrolsüz ve kalitesiz bir
şekilde üretilen Uzakdoğu ürünleri, çoğunlukla imitasyon olmaları ve ayak sağlığına uygun olmamaları nedeniyle kısa sürede halkımızı olumsuz yönde etkilemeye başladı.O nedenle, kaliteli ithal ayakkabının ve yerli üretim ayakkabıların tercih edilme oranı, kalitesiz ithal üretime kıyasla çok daha yüksek. Sektörün bir özelliği üretimde yerli hammadde girdilerinin ağırlıklı olarak kullanılmasıdır. Böylelikle, üretime sağlanan katma değer büyük ölçüde ülkemiz kaynaklarından oluşturulmakta. Halihazırda üretim
girdilerinin yüzde 70'i yerli yüzde 30'u ithal."
