Ünal Yurtbay Anayasa Çalışmalarını Değerlendirdi
Saadet Partisi (SP) Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, Türkiye'de 1982 Anayasası ile gerçekleştirilen sistemin adının demokrasi değil bürokratik oligarşi olduğunu söyledi
Saadet Partisi (SP) Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, Türkiye'de 1982 Anayasası ile gerçekleştirilen sistemin adının demokrasi değil bürokratik oligarşi olduğunu söyledi. Yurtbay, 1982 yılında değiştirilen 1921 Anayasası'nın Türkiye'nin en demokratik ve en çoğulcu Anayasası olduğunu belirtti.
SP Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, Anayasal kurumların milletin denetiminden uzak olmasını eleştirdi. Yurtbay, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlarla meclisin üzerinde senato konumuna geldiğini belirtti.
DÖRT TEMEL HUKUK METNİ
Ekonomi ve siyasetin dünyanın her döneminde her yerde iç içe olmuş iki alan olduğunu belirten Ünal Yurtbay, şöyle konuştu: "Siyaset, her dönemde ekonomiyi etkilemiştir. Bir ülkenin siyasal sisteminin en temel yapısını dört temel hukuk metni belirlemektedir. Herhangi bir ülkeyi çok tanımasanız bile o ülkenin bu dört temel hukuk metnini araştırdığınızda ülkenin ne kadar demokrat ne kadar otokrat bir ülke olduğu anlaşılacaktır. Bu metinlerden bir tanesi anayasa, diğeri meclis iç tüzüğü, üçüncüsü siyasal
partiler yasası ve sonuncusu da seçim sistemidir. Türkiye'deki hali hazırda uygulanmakta olan bu dört temel metinin niteliği ve ortaya koyduğu hükümler 12 Eylül askeri darbesinin otokritik niteliğini taşımaktadır. Bu gün baktığımız zaman bu dört temel hukuk metninde Türkiye'nin tam manasıyla ileri bir demokrasiye sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Her ne kadar Türkiye'de adı demokratik bir sistem olsa da bu metinlerin içerisine serpiştirilmiş olan hukuk nosyonuyla birlikte siyasal sistemin asıl adı
bürokratik oligarşidir."
MİLLET ALINAN KARARLARDA YOK
1961 Anayasası ve ardından gelen 1982 Anayasası'yla Türkiye'nin aslında çoğulcu yapısını kurum ve kuruluşların egemen olduğu bir siyasal sisteme terk ettiğini anlatan Yurtbay, sözlerine şöyle devam etti: "Bürokratik Oligarşi, Türkiye'de 3 aşamada ilerlemektedir. 1960 darbesiyle birlikte Türkiye'de hukuk ve askeri kararlar ve Türkiye'nin genel güvenlik kararları bütünüyle devlet denetiminin, millet egemenliğinin dışına çıkarılmıştır. Yine ardından YÖK vasıtasıyla üniversite sistemi millet egemenliğinin
dışına çıkarılmıştır. Üçüncü halka 2000 yılının başından itibaren uygulamaya konulan 17. IMF protokolü ve bu protokolle birlikte Türkiye'ye getirilmiş olan Derviş-Fisher modelidir. Türkiye bu modelle birlikte ekonomik kararları da millet denetiminden çıkararak bütünüyle üst kurullar marifetiyle kararlarını milletten by-pass eden bir ülke haline gelmiştir. Türkiye'de millet sadece 4 yıldan 4 yıla oy veren bir mekanizmadan ibarettir. Oy vermekten sonraki süreç içerisinde millet bu kararlar içerisinde de
denetiminde de yoktur."
EN DEMOKRATİK ANAYASA
SP Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, 1921 Anayasası'nın Türkiye'nin en demokratik ve çoğulcu Anayasası olduğunu ifade etti.
Türkiye'de 2007 yılından sonra 411 milletvekilinin oylarıyla yapılan Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptalinin ortaya yeni bir kördüğüm koyduğunu anlatan Yurtbay, şunları söyledi: "Zaten sistemin yapısı bürokratik oligarşidir buna ilaveten bir kördüğüm çıkmıştır. Yani artık Anayasa Mahkemesi sadece kendisine 184. Madde de bırakılan, Anayasa'yı şekil yönünden değil esas yönünden denetleyerek Türkiye'nin 411 milletvekilinin yapmış olduğu Anayasa değişikliğini iptal etmiştir. Bunun
hukukta bir adı var. Anayasa Mahkemesi Parlamento'nun üstünde bir senato konumundadır. Bu gün değil 411, mevcut yapı içerisinde 511 milletvekili de bir Anayasa değişikliği yapsa bu değişikliği Anayasa Mahkemesi toptan değiştirebilir, iptal edebilir. Bu kördüğümü çözmenin yolu dönüp millete, 'buyur gel kendi anayasanı yap' demektir."
1921 Anayasası'nın niteliği itibariyle Türkiye Cumhuriyeti'nin en demokratik, en çoğulcu metni olduğunu anlatan Yurtbay, sözlerini şöyle sürdürdü: "1921 Anayasası'nın bu özelliği halkın temsilcilerinin oluşturduğu meclis tarafından oluşturulmuş olmasıdır. 1921 Anayasası'nın ruhu 1982 Anayasası'nda değiştirilmiştir."
Türkiye'de var olan sistemde bazı Anayasal kurumların hiçbirinin denetime tabi olmadığını anlatan Yurtbay, şöyle konuştu: "Milli Güvenlik Kurulu'nu, Yargıtay'ı, Danıştay'ı, Anayasa Mahkemesi'ni kim denetleyecek? Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi var. Niye çift başlı bir hukuk sistemi var? Niye Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası millet denetimine kapalıdır? Neden Türkiye'de Askeri Yargıtay, İdare Mahkemesi var. Neden Türkiye'de çift başlı yargı var? Neden Merkez Bankası millet
denetimine kapalı? Neden üst kurullar millet denetimine kapalıdır?"
ŞAHISLARI DEĞİŞTİRMEKLE BİR YERE VARILAMAZ
Türkiye'de bu konunun HSYK kriziyle ortaya çıktığını anlatan Yurtbay, sözlerine şöyle devam etti: "Eğer birileri bu kurum ve kuruluşların başındaki Ahmet'i gönderip yerine kendi Mehmet'lerini koyarak sistemi demokratikleştireceklerini zannediyorlarsa fevkalade yanılgı içindedir. Mesela HSYK'nın başından Ahmet'in alınması oraya Mehmet'in konması, YÖK'ün başındaki Mehmet'i alıp oraya Ahmet'i koymak değildir. Mesele bütün kurumu ve kuruluşların sizin denetiminize, milletin denetimine açılmasıdır. Bu
yapılmadığı takdirde vesayet dediğimiz şeyde sadece vesayet sahiplerinin isimleri değişir o kadar. Türkiye'nin temel meselesi budur."
SP Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, AKP hükümetini geçen seneden itibaren yeni IMF anlaşması yapmaması konusunda uyardıklarını belirterek şunları söyledi: "Yapılan görüşmelerin ve hangi konuların gündeme geldiğini biliyoruz. IMF, Gelirler İdaresi'nin özerkleştirilmesini istemektedir. Yani nasıl para basma işini millet denetiminden aldıysak şimdi IMF diyor ki 'bu kadar borcunuz var. Bu gelirleri de ben kontrol altına alacağım' Bunun Türkçesi 'Duyun-u Umumiye İdaresi'nin kurulması demektir. Türkiye bunu
asla kaldıramaz."
(MAO-ET-HO-Y)
SP Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, Anayasal kurumların milletin denetiminden uzak olmasını eleştirdi. Yurtbay, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlarla meclisin üzerinde senato konumuna geldiğini belirtti.
DÖRT TEMEL HUKUK METNİ
Ekonomi ve siyasetin dünyanın her döneminde her yerde iç içe olmuş iki alan olduğunu belirten Ünal Yurtbay, şöyle konuştu: "Siyaset, her dönemde ekonomiyi etkilemiştir. Bir ülkenin siyasal sisteminin en temel yapısını dört temel hukuk metni belirlemektedir. Herhangi bir ülkeyi çok tanımasanız bile o ülkenin bu dört temel hukuk metnini araştırdığınızda ülkenin ne kadar demokrat ne kadar otokrat bir ülke olduğu anlaşılacaktır. Bu metinlerden bir tanesi anayasa, diğeri meclis iç tüzüğü, üçüncüsü siyasal
partiler yasası ve sonuncusu da seçim sistemidir. Türkiye'deki hali hazırda uygulanmakta olan bu dört temel metinin niteliği ve ortaya koyduğu hükümler 12 Eylül askeri darbesinin otokritik niteliğini taşımaktadır. Bu gün baktığımız zaman bu dört temel hukuk metninde Türkiye'nin tam manasıyla ileri bir demokrasiye sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Her ne kadar Türkiye'de adı demokratik bir sistem olsa da bu metinlerin içerisine serpiştirilmiş olan hukuk nosyonuyla birlikte siyasal sistemin asıl adı
bürokratik oligarşidir."
MİLLET ALINAN KARARLARDA YOK
1961 Anayasası ve ardından gelen 1982 Anayasası'yla Türkiye'nin aslında çoğulcu yapısını kurum ve kuruluşların egemen olduğu bir siyasal sisteme terk ettiğini anlatan Yurtbay, sözlerine şöyle devam etti: "Bürokratik Oligarşi, Türkiye'de 3 aşamada ilerlemektedir. 1960 darbesiyle birlikte Türkiye'de hukuk ve askeri kararlar ve Türkiye'nin genel güvenlik kararları bütünüyle devlet denetiminin, millet egemenliğinin dışına çıkarılmıştır. Yine ardından YÖK vasıtasıyla üniversite sistemi millet egemenliğinin
dışına çıkarılmıştır. Üçüncü halka 2000 yılının başından itibaren uygulamaya konulan 17. IMF protokolü ve bu protokolle birlikte Türkiye'ye getirilmiş olan Derviş-Fisher modelidir. Türkiye bu modelle birlikte ekonomik kararları da millet denetiminden çıkararak bütünüyle üst kurullar marifetiyle kararlarını milletten by-pass eden bir ülke haline gelmiştir. Türkiye'de millet sadece 4 yıldan 4 yıla oy veren bir mekanizmadan ibarettir. Oy vermekten sonraki süreç içerisinde millet bu kararlar içerisinde de
denetiminde de yoktur."
EN DEMOKRATİK ANAYASA
SP Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, 1921 Anayasası'nın Türkiye'nin en demokratik ve çoğulcu Anayasası olduğunu ifade etti.
Türkiye'de 2007 yılından sonra 411 milletvekilinin oylarıyla yapılan Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptalinin ortaya yeni bir kördüğüm koyduğunu anlatan Yurtbay, şunları söyledi: "Zaten sistemin yapısı bürokratik oligarşidir buna ilaveten bir kördüğüm çıkmıştır. Yani artık Anayasa Mahkemesi sadece kendisine 184. Madde de bırakılan, Anayasa'yı şekil yönünden değil esas yönünden denetleyerek Türkiye'nin 411 milletvekilinin yapmış olduğu Anayasa değişikliğini iptal etmiştir. Bunun
hukukta bir adı var. Anayasa Mahkemesi Parlamento'nun üstünde bir senato konumundadır. Bu gün değil 411, mevcut yapı içerisinde 511 milletvekili de bir Anayasa değişikliği yapsa bu değişikliği Anayasa Mahkemesi toptan değiştirebilir, iptal edebilir. Bu kördüğümü çözmenin yolu dönüp millete, 'buyur gel kendi anayasanı yap' demektir."
1921 Anayasası'nın niteliği itibariyle Türkiye Cumhuriyeti'nin en demokratik, en çoğulcu metni olduğunu anlatan Yurtbay, sözlerini şöyle sürdürdü: "1921 Anayasası'nın bu özelliği halkın temsilcilerinin oluşturduğu meclis tarafından oluşturulmuş olmasıdır. 1921 Anayasası'nın ruhu 1982 Anayasası'nda değiştirilmiştir."
Türkiye'de var olan sistemde bazı Anayasal kurumların hiçbirinin denetime tabi olmadığını anlatan Yurtbay, şöyle konuştu: "Milli Güvenlik Kurulu'nu, Yargıtay'ı, Danıştay'ı, Anayasa Mahkemesi'ni kim denetleyecek? Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi var. Niye çift başlı bir hukuk sistemi var? Niye Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası millet denetimine kapalıdır? Neden Türkiye'de Askeri Yargıtay, İdare Mahkemesi var. Neden Türkiye'de çift başlı yargı var? Neden Merkez Bankası millet
denetimine kapalı? Neden üst kurullar millet denetimine kapalıdır?"
ŞAHISLARI DEĞİŞTİRMEKLE BİR YERE VARILAMAZ
Türkiye'de bu konunun HSYK kriziyle ortaya çıktığını anlatan Yurtbay, sözlerine şöyle devam etti: "Eğer birileri bu kurum ve kuruluşların başındaki Ahmet'i gönderip yerine kendi Mehmet'lerini koyarak sistemi demokratikleştireceklerini zannediyorlarsa fevkalade yanılgı içindedir. Mesela HSYK'nın başından Ahmet'in alınması oraya Mehmet'in konması, YÖK'ün başındaki Mehmet'i alıp oraya Ahmet'i koymak değildir. Mesele bütün kurumu ve kuruluşların sizin denetiminize, milletin denetimine açılmasıdır. Bu
yapılmadığı takdirde vesayet dediğimiz şeyde sadece vesayet sahiplerinin isimleri değişir o kadar. Türkiye'nin temel meselesi budur."
SP Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, AKP hükümetini geçen seneden itibaren yeni IMF anlaşması yapmaması konusunda uyardıklarını belirterek şunları söyledi: "Yapılan görüşmelerin ve hangi konuların gündeme geldiğini biliyoruz. IMF, Gelirler İdaresi'nin özerkleştirilmesini istemektedir. Yani nasıl para basma işini millet denetiminden aldıysak şimdi IMF diyor ki 'bu kadar borcunuz var. Bu gelirleri de ben kontrol altına alacağım' Bunun Türkçesi 'Duyun-u Umumiye İdaresi'nin kurulması demektir. Türkiye bunu
asla kaldıramaz."
(MAO-ET-HO-Y)