Gizli oturum ve hızlanan süreç

PKK konusunda temaslara Başbakan da bizzat katılmaya başlarken Barzani'nin rolü öne çıkıyor


Meclis dün hükümete vermiş olduğu Türk Silahlı Kuvvetleri’ni PKK’ya karşı sınır ötesi harekâtta kullanma iznini bir yıl daha uzattı.
Oylama, Kürt meselesi ve PKK ile mücadele konularında hükümetin Meclis’i bilgilendirdiği kapalı bir oturum ile birleştirildi.
Kapalı oturumda konuşulanların orada kalmayacağına ilişkin (ki MHP’liler oturum öncesinde ‘Yarım saat içinde Kandil öğrenir’ diyorlardı) yaygın kanaat nedeniyle İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın içeride devlet sırlarını ifşa etmesi zaten beklenmiyordu. Bu tür oturumların kapalı yapılmasına daha çok muhalefetin sert eleştirilerinin Meclis TV canlı yayınıyla halka yansımaması ve tansiyonun daha da yükselmemesi için başvurulur oldu.
İlk Kürt açılımı girişiminin biraz da beklentilerin kontrol dışı büyümesi nedeniyle sonuç vermediğini fark eden hükümet, şimdi yoğurdu üfleyerek yemek istiyor.
Hükümet gerçi bugün de bir an önce nihai sonuç görmek isteyen üç kesimin talepleriyle karşı karşıya:
1- ABD, Irak’tan çekildikten sonra, PKK orada durdukça Irak Kürtlerinin Türkiye’den umduğu siyasi ve ekonomik desteği bulamayacağını biliyor. Bu nedenle bir an önce Başbakan Tayyip Erdogan’ın ne yaparsa yaparak Irak’taki PKK’lıların -tercihan Türkiye topraklarına çekilerek- pasifize edilmesini sağlamasını bekliyor. Ancak hükümet bakımından mücadelenin siyasi ve askeri boyutları iki koldan birlikte yürütülmek durumunda. Ankara’nın İsrail ile ilişkileri ise ABD Kongesi’nde Rum ve Ermeni lobilerinin ittifakına İsrail lobisini de katmış durumda.
2- Hem Irak Kürtleri hem de 12 Eylül’deki halkoylamasında görüldüğü üzere Kürt burjuvazisi ve gelenekçi gruplar da ABD Irak’tan tamamiyle çekilmeden önce PKK’nın açık tehdit olmaktan çıkmasını istiyor. Bunlar PKK silahlı mücadeleyi sürdürdükçe siyasi ve ekonomik adımların gecikeceğinin farkında.
3- Hükümet üzerinde etkili liberal Türk aydınları arasında, halkoylaması ardından ‘Hemen şimdi’ anlayışı yaygınlaşıyor. Can Paker’in önceki günkü Radikal’de “Maksimalist olmalıyız” sözü buna örnek. Bu bir yandan hükümete çözüm yolunda cesaret vermesi açısından olumlu, diğer yandan yine aceleye getirip hataya sevk etme riski taşıyor.

Irak hükümeti ve Barzani kilit
Bu ortamda oyun Kandil dağlarıyla Şırnak-Hakkari hattı arasına sıkışmış durumda. Hükümet bir yandan kış eylemsizliğine girip bir ölçüde Irak’taki kamplara çekilmiş PKK’yı askeri bakımdan etkisiz hale getirmek, bir yandan bu işin olabildiğince kansız yapılması için diplomatik kanallardan cendereyi sıkıştırmak, diğer yandan da Kürt sorununu demokratik sınırların genişletilmesi yoluyla hafifletilmesi gibi üçlü hedefi tutturma gayretinde görünüyor.
Bu çerçevede hepsini olmasa da pek çok düğümü bir anda çözebilecek bir gelişme, Irak’ta yaşayabilir bir hükümetin kurulması olacak.
Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle, Irak’ta yaşayabilir bir hükümet, Türkiye’nin sınırları ötesinde yeni bir savaş riskini azaltacak. İkincisi, bu hükümette Şii, Sünni ve Kürtlerin birlikte yer almasının, gruplar arasında karşılıklı bağımlılık dolayısıyla ülkeye belli bir istikrar getirmesi umuluyor. Üçüncüsü, bu hükümetin kuruluş çalışmaları aslında bir türlü çıkmayan hidrokarbon (petrol ve gaz) yasasıyla paralel yürüyor; bu yasanın çıkması özellikle Kürtlerin refahı ve özgüveni açısından önemli. Nihayet, Irak’ta Türkiye ile dostluğa önem veren bir hükümetin kurulmasının PKK ile mücadelede, örneğin sınırın Irak tarafında geçişi önleyecek askeri tedbirlere izin verecek bir ortama izin verebilir.
Bu nedenle Türkiye bir yandan Irak’taki grupların temsilcilerini Ankara’ya davet edip konuşuyor, diğer yandan Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik gruplar arasında eşit mesafede kalarak bir tür mekik diplomasisi yürütüyor.
Başbakan Erdoğan’ın (Almanya ve Suriye temaslarıyla) İçişleri Bakanı Atalay’ın yanı sıra sürece bizzat dahil olması, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin oynayabileği rolün belirginleştiği bir zaman diliminde gerçekleşiyor.
Birkaç gün önce ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Irak’taki hükümet kuruluşu nedeniyle aradığı Barzani’yi dün de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun aynı nedenden aradığı açıklandı. TÜSİAD’ın Barzani’ye yapacağı iade-i ziyaret dahi, bu süreçte önemli sembolik pay sahibi olabilir: Türkiye hem hükümet, hem sivil toplum düzleminde Barzani’ye PKK arada olmazsa çok iyi geçinebiliriz mesajı veriyor.
NOT: Dünkü yazımda eski Devlet Bakanı Faruk Bal için yanlışlıkla eski Adalet Bakanı diye yazdım. Düzeltir, özür dilerim. MY