Burhan Kuzu'dan Chp'ye 'Resepsiyon' Tepkisi
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, CHP'nin, başörtüsü sorunun çözümü konusunda verdiği sözden cayabilmek için 29 Ekim resepsiyonunu bahane ettiğini söyledi
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, CHP'nin, başörtüsü sorunun çözümü konusunda verdiği sözden cayabilmek için 29 Ekim resepsiyonunu bahane ettiğini söyledi. Kuzu, "Elmanın sapı, üzümün çöpü gibi bir takım noktalara girerek, 'Acaba biz bu başörtüsü sözünden nasıl cayarız' diye uğraşıyorlar" dedi.
Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu, Meclis'te gazetecilerin sorularını cevapladı. 'Türkiye'de laiklik yeniden yorumlanmalıdır' şeklindeki sözlerine yönelik tepkilerin hatırlatılması üzerine Kuzu, "Laiklik ilkesi yeniden yorumlanmalıdır sözünü o gün de söyledim, bugün de söylüyorum" diye konuştu.
Fransa'da 1789'da laiklik ilkesinin çok kanlı bir olayla ortaya çıktığını ve 13 binden fazla kilisenin yakılıp yıkıldığını, binlerce papazın idam edildiğini belirten Kuzu, Fransa laisizminin çok katı bir laisizm olduğunu, bugün Fransa'da bile kalmadığını söyledi. Kuzu şunları söyledi:
"Dolayısıyla 'bizim değişmez maddelerle ilgili herhangi bir sorunumuz yok, bizim bu değişmez maddelerin yorumuyla ilgili meselemiz var' dedik. Çünkü laiklik, sosyal devlet, hukuk devleti, demokratik devlet ilkeleri zaten dünyanın her yerinde olan ve insanlığın mutluluğu için bulunmuş temel prensipler. Bizim bunlarla bir derdimiz niye olsun? Ama siz bu ilkeleri hak ve özgürlüğün önünde engel gibi koyarsanız, bizim itirazımız buna. Bunu başörtüsü konusu bağlamında söyledim."
Üniversitelerde yaşanan başörtüsü sorununun yeni bir konu olmadığını, 30 yılın kronik bir meselesi olduğunu belirten Kuzu, referandum sürecinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Biz bu işi çözeriz, AK Parti bu işi çözemez' deyince konunun yeniden gündeme geldiğini belirtti. Kuzu şunları kaydetti:
"Esasen 'biz bu işi çözeriz' sözü doğru. Şöyle doğru. CHP bu işin içinde olmadığı zaman, laiklik, sosyal devlet, hukuk devleti, demokratik devlet şeklindeki ilkeler noktasında farklı algılamalar ortaya çıkıyor. Bilhassa laiklik konusunda. İşin içine o girdiği zaman sistemde bir rahatlama ortaya çıkıyor. Çünkü sivil ve askeri bürokrasi yıllardır bunların elinde. Ondan dolayı da Türkiye'de normalleşme olamıyor. Olamaması da bunların tutumundan kaynaklanıyor. Şimdi 'biz çözeriz' diyerek ortaya çıktıkları
bir anda, en son yaptıkları Abant toplantısında parti içinde kaynama ve patlama başlayınca yine kapatmaya çalışıyorlar. Peki ne yapması lazım. İşte bunları kullanıyorlar. 'Burhan Kuzu dedi ki, laikliği yeniden yorumlayalım, Abdullah Gül dedi ki ben tek tip resepsiyon vereceğim, demek ki bunların arkasından kamusal alanda başörtülü hakim, başörtülü öğretmen, ilkokullarda da başörtü, ortaokul, liselerde başörtü gelecek. Olmadı sınıfları ayır, olmadı okulları ayır' filan gibi bence deli saçması bir takım
yorumlarla asıl konu olan üniversiteli kızların okumasıyla ilgili bölümü bir kenara bırakarak korku imparatorluğu kurmaya çalışıyorlar. 'Biz onu çözecektik ama bu tür gelişmeler bizi rahatsız ediyor'. Bu aslında parti içindeki patlamanın yansımasıdır esasında. Bunu diyemiyorlar, en azından ben söyleyeyim. Aslı kendi iç kavgaları, bunları da bahane ediyorlar. Sanki AK Parti 30-40 sene iktidarda olacak da bunları yapacak. 100 sene sonra ne olur biz onu bilemeyiz. Ama bizim bugün üzerinde durduğumuz konu bu
başörtü meselesinin üniversiteler bazında çözülmesidir ve üniversite gençlerinin, başı açık-başı kapalı gibi tartışmaya meydan vermeden okuma hakkını kullanmasıdır. Bu çocuklar burada okumadığı zaman başta Viyana olmak üzere başka ülkelerde okuyor. Peki sonra bu ülkeye nasıl dönüyor? Devlete kırgın, küskün. Neyi değiştiriyorsun, bir şeyi değiştiremiyorsun. Onun için Başbakan dedi ki, 'madem söz verdin, buyur kardeşim, siz bu işin içinde olun, siz çözün. Biz vagon olalım, siz lokomotif olun. Siz bu
işin başını çekin'. Ama çekemiyorlar çünkü parti içinde bu konuda ciddi sorun var."
CHP'nin resepsiyona katılmama kararı ve 'Türkiye Cumhurbaşkanı' ibaresine tepkisiyle ilgili soru üzerine Kuzu, "Türkiye Cumhurbaşkanı demek Türkiye'nin Cumhurbaşkanı demektir. Yazım biçimi olarak öyle yazılır zaten. Eski Cumhurbaşkanları zamanında da davetiyeler böyle basılırdı. Elmanın sapı, üzümün çöpü gibi bir takım noktalara girerek, 'Acaba biz bu başörtüsü sözünden nasıl cayarız' diyorlar. Eski davetiyeler ortaya çıkınca sustular. Bu memlekete iyilik etmek istiyorlarsa çıksın Cumhurbaşkanı'nın
davetine de katılsınlar. Başörtüsü konusunda da desinler ki, 'Biz çok istedik ama parti içinde sıkıntılar doğdu. Olmuyor şu aşamada. İleride bakarız'. Bu da netice itibarıyla bir yöntemdir. Olabilir. Her parti içinde farklı görüşler olabilir. Gayet doğal bunlar. Ama kendi içindeki kaynamaları tutup da başörtü konusunda bizim art niyetimiz varmış gibi, 'iş burada kalmayacak, işin boyutu farklıdır' mesajı vererek saptırmanın bir anlamı yok" şeklinde konuştu.
Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu, Meclis'te gazetecilerin sorularını cevapladı. 'Türkiye'de laiklik yeniden yorumlanmalıdır' şeklindeki sözlerine yönelik tepkilerin hatırlatılması üzerine Kuzu, "Laiklik ilkesi yeniden yorumlanmalıdır sözünü o gün de söyledim, bugün de söylüyorum" diye konuştu.
Fransa'da 1789'da laiklik ilkesinin çok kanlı bir olayla ortaya çıktığını ve 13 binden fazla kilisenin yakılıp yıkıldığını, binlerce papazın idam edildiğini belirten Kuzu, Fransa laisizminin çok katı bir laisizm olduğunu, bugün Fransa'da bile kalmadığını söyledi. Kuzu şunları söyledi:
"Dolayısıyla 'bizim değişmez maddelerle ilgili herhangi bir sorunumuz yok, bizim bu değişmez maddelerin yorumuyla ilgili meselemiz var' dedik. Çünkü laiklik, sosyal devlet, hukuk devleti, demokratik devlet ilkeleri zaten dünyanın her yerinde olan ve insanlığın mutluluğu için bulunmuş temel prensipler. Bizim bunlarla bir derdimiz niye olsun? Ama siz bu ilkeleri hak ve özgürlüğün önünde engel gibi koyarsanız, bizim itirazımız buna. Bunu başörtüsü konusu bağlamında söyledim."
Üniversitelerde yaşanan başörtüsü sorununun yeni bir konu olmadığını, 30 yılın kronik bir meselesi olduğunu belirten Kuzu, referandum sürecinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Biz bu işi çözeriz, AK Parti bu işi çözemez' deyince konunun yeniden gündeme geldiğini belirtti. Kuzu şunları kaydetti:
"Esasen 'biz bu işi çözeriz' sözü doğru. Şöyle doğru. CHP bu işin içinde olmadığı zaman, laiklik, sosyal devlet, hukuk devleti, demokratik devlet şeklindeki ilkeler noktasında farklı algılamalar ortaya çıkıyor. Bilhassa laiklik konusunda. İşin içine o girdiği zaman sistemde bir rahatlama ortaya çıkıyor. Çünkü sivil ve askeri bürokrasi yıllardır bunların elinde. Ondan dolayı da Türkiye'de normalleşme olamıyor. Olamaması da bunların tutumundan kaynaklanıyor. Şimdi 'biz çözeriz' diyerek ortaya çıktıkları
bir anda, en son yaptıkları Abant toplantısında parti içinde kaynama ve patlama başlayınca yine kapatmaya çalışıyorlar. Peki ne yapması lazım. İşte bunları kullanıyorlar. 'Burhan Kuzu dedi ki, laikliği yeniden yorumlayalım, Abdullah Gül dedi ki ben tek tip resepsiyon vereceğim, demek ki bunların arkasından kamusal alanda başörtülü hakim, başörtülü öğretmen, ilkokullarda da başörtü, ortaokul, liselerde başörtü gelecek. Olmadı sınıfları ayır, olmadı okulları ayır' filan gibi bence deli saçması bir takım
yorumlarla asıl konu olan üniversiteli kızların okumasıyla ilgili bölümü bir kenara bırakarak korku imparatorluğu kurmaya çalışıyorlar. 'Biz onu çözecektik ama bu tür gelişmeler bizi rahatsız ediyor'. Bu aslında parti içindeki patlamanın yansımasıdır esasında. Bunu diyemiyorlar, en azından ben söyleyeyim. Aslı kendi iç kavgaları, bunları da bahane ediyorlar. Sanki AK Parti 30-40 sene iktidarda olacak da bunları yapacak. 100 sene sonra ne olur biz onu bilemeyiz. Ama bizim bugün üzerinde durduğumuz konu bu
başörtü meselesinin üniversiteler bazında çözülmesidir ve üniversite gençlerinin, başı açık-başı kapalı gibi tartışmaya meydan vermeden okuma hakkını kullanmasıdır. Bu çocuklar burada okumadığı zaman başta Viyana olmak üzere başka ülkelerde okuyor. Peki sonra bu ülkeye nasıl dönüyor? Devlete kırgın, küskün. Neyi değiştiriyorsun, bir şeyi değiştiremiyorsun. Onun için Başbakan dedi ki, 'madem söz verdin, buyur kardeşim, siz bu işin içinde olun, siz çözün. Biz vagon olalım, siz lokomotif olun. Siz bu
işin başını çekin'. Ama çekemiyorlar çünkü parti içinde bu konuda ciddi sorun var."
CHP'nin resepsiyona katılmama kararı ve 'Türkiye Cumhurbaşkanı' ibaresine tepkisiyle ilgili soru üzerine Kuzu, "Türkiye Cumhurbaşkanı demek Türkiye'nin Cumhurbaşkanı demektir. Yazım biçimi olarak öyle yazılır zaten. Eski Cumhurbaşkanları zamanında da davetiyeler böyle basılırdı. Elmanın sapı, üzümün çöpü gibi bir takım noktalara girerek, 'Acaba biz bu başörtüsü sözünden nasıl cayarız' diyorlar. Eski davetiyeler ortaya çıkınca sustular. Bu memlekete iyilik etmek istiyorlarsa çıksın Cumhurbaşkanı'nın
davetine de katılsınlar. Başörtüsü konusunda da desinler ki, 'Biz çok istedik ama parti içinde sıkıntılar doğdu. Olmuyor şu aşamada. İleride bakarız'. Bu da netice itibarıyla bir yöntemdir. Olabilir. Her parti içinde farklı görüşler olabilir. Gayet doğal bunlar. Ama kendi içindeki kaynamaları tutup da başörtü konusunda bizim art niyetimiz varmış gibi, 'iş burada kalmayacak, işin boyutu farklıdır' mesajı vererek saptırmanın bir anlamı yok" şeklinde konuştu.