ANALIZ - Lübnan Tarihinin En Agir Krizini Yasiyor

Lübnan gerek siyasi tikaniklik gerekse hizla bozulan ekonomisi sebebiyle karanlik bir tünele girmis durumda. Bazi sehirlerde neredeyse bütün gün devam eden elektrik kesintileri, uzun benzin kuyruklari, ilaç ve ekipman yetersizligi, ülkede neredeyse iç savas döneminden daha zorlu kosullarin oldugunu gösteriyor Dünya Bankasi’nin Lübnan için hazirladigi raporda ülkenin, krizlerin baslangiç noktasi olarak nitelendirilen 1850 yilindan beri en agir ekonomik krizini yasadigina isaret ediliyor Lübnan’i yasam sartlari açisindan bu derecede zorlayan kosullar, ülkedeki nüfus dengesini de bozuyor. Daha iyi yasam kosullarina sahip olmak için ülkeden çikan ve bir daha geri dönmeyen Lübnanlilarin sayisi giderek artiyor Ekonomik krizin sebeplerini hiç süphesiz politik hesaplar temelinde aramak gerekiyor. Halkin reform beklentilerine karsilik verecek istikrarli bir hükümetin acilen tesis edilememesi durumunda toplumsal öfkenin daha da artmasi kaçinilmaz

ISTANBUL -TUBA YILDIZ- Haziran ayi basinda Dünya Bankasi’nin Lübnan için hazirladigi raporda ekonomik kriz ülkenin 1850 yilindan beri en agir ekonomik krizi yasadigini belirten ifadeler yer aldi. Lübnan tarihi açisindan bakildiginda 1850 yili krizlerin baslangiç noktasina isaret etmesi açisindan da dikkat çekici bir özellige sahip. 1841 yilinda Lübnan topraklarinda yasanan büyük iç çatisma, 1850 yilinda farkli bir siyasi yapinin dogmasina zemin hazirladi ve bölge, tarihinde ilk defa Hiristiyan ve Dürzi olmak üzere iki mezhepli bir idari yapiya sahip oldu. Bu tarihten itibaren devam eden iktidar savaslarinin yani sira hegemon güçlerin müdahaleleri nedeniyle ekonomik, siyasi ve kültürel krizler 19. yüzyil boyunca ve modern Lübnan’da artarak devam etti.

???????Içinde bulundugumuz dönemde ise Lübnan gerek siyasi kirilganlik gerekse de toparlanamayan ekonomisi sebebiyle karanlik bir tünele girmis durumda. Dünya Bankasi raporuna göre, Lübnan’da 2020 yilinda gayrisafi yurtiçi hasila (GSYIH) 2018 yilina oranla yüzde 20 oraninda azalarak, 55 milyar dolardan 33 milyar dolara geriledi ve Lübnan lirasi geçtigimiz yil yüzde 85 oraninda deger kaybetti. Raporda ayrica, Lübnan ekonomisinin 2021 yilinda yüzde 10’a yakin bir küçülmeyle karsi karsiya kalacagi kaydedilerek ülkenin dünyada yasanan en sarsici ekonomik krizler arasinda ilk üçe girecegi vurgusu da yapildi. Bu istatiksel verilerin topluma yansimasi ise özellikle Beyrut disindaki sehirlerde neredeyse 24 saat boyunca süren elektrik kesintileri, uzun benzin kuyruklari, ilaç ve ekipman yetersizligi nedeniyle hastanelerin islevsiz kalmasi seklinde olurken, krizin bazi bakimlardan iç savas döneminden daha zorlu sartlar tasidigi ifade ediliyor. Diger taraftan Merkez Bankasi’nin tüm döviz rezervlerini tüketmesi ve temel ihtiyaçlara artik destek saglayamayacagini belirtmesi toplumsal kargasaya yol açarken, iç piyasadaki tekelcilik halkin yüzde 50’sinin ihtiyaçlarini karsilayamamasina ve yoksulluga sürüklenmesine sebep oldu.

- Ekonomik krizin toplumsal görünümü

Lübnan’da yasanan ekonomik çöküsün son zamanlardaki en görünür yansimasi müzmin elektrik kesintisi sorunu. Ülkenin ana elektrik üreticisi olan Lübnan Elektrik Kurumunun (EDL) yakit rezervinin tükenmesi nedeniyle Merkez Bankasindan avans istemek zorunda kalmasi sorunu çikmaza sürüklerken, uzmanlar tarafindan sirketin son on yilda 34 milyar dolar harcama yapmasina ragmen tam anlamiyla elektrik saglamadigina dair yapilan yorumlar, bir diger müzmin sorun olan yolsuzluk tartismalarinin yeniden alevlenmesine neden oldu. Bunun yani sira Lübnan’in enerji arzinin yüzde 25'ini karsilayan Türk Karpowership sirketinin yasanan ekonomik kriz nedeniyle 1,5 yildir ödeme alamamasi, borcun 100 milyon dolari asmasi ve Lübnan makamlarindan kaynaklanan yasal tehdit nedeniyle firmaya ait iki gemiyi çekme karari almasi saglik sektörü basta olmak üzere temel ihtiyaçlarin karsilanmasi için gerekli olan elektrik tedarikinin sekteye ugramasina yol açti.

Ülkede Mart ayindan itibaren derinleserek devam eden krizi yansitan bir diger görüntü ise benzin istasyonlarinda olusan uzun kuyruklar oldu. Akaryakit sübvansiyonunun yakinda sona erecegi korkulari halihazirda arz sikintisi olan benzin talebini daha da artirdi, sürücüler Lübnan'daki benzin istasyonlarinda uzun kuyruklar olusturmaya basladilar. Günün erken saatlerinden itibaren istasyonlardan benzin almak için yigilan kalabalik gruplar arasinda zaman zaman çikan arbede istasyon çevrelerinde silahli gruplarin da belirmesine yol açarken, Akkar’daki bir istasyonda bir gencin iki kisi tarafindan açilan ates sonucu hayatini kaybetmesi, gerginligin ulastigi son nokta oldu. Lübnan’da merkezi noktalarda görev yapan kolluk kuvvetlerinin artik benzin istasyonlarinda da görünür olmasi krizin yeni bir veçhesine isaret ediyor.

Lübnan’i yasam sartlari açisindan bu derecede zorlayan kosullar, ülkedeki nüfus dengesini de olumsuz etkiliyor. Iç savasin bittigi 1990 yilindan bugüne kadar yaklasik 700 bin Lübnanli topraklarini terk ederken, özellikle 2019 protestolariyla birlikte baslayan çok yönlü krizler, büyük çogunlugunu doktor, mühendis ve sanatçilarin olusturdugu 67 bin civarinda Lübnanlinin ülkeyi terk etmesine neden oldu. Gida fiyatlarinin yüzde 400, giyim fiyatlarinin yüzde 500 arttigi Lübnan’da daha iyi yasam kosullarina sahip olmak için ülkeden çikan ve bir daha geri dönmeyen Lübnanlilarin sayisi giderek artiyor. Siyasetin demografik dengeler üzerinde sekillendigi ve mezhep temelli parlamenter yapinin degismemesi adina yeni bir nüfus sayiminin dahi yapilmadigi Lübnan için nüfus kaybi hem mezhep bloklarindaki açiklari ortaya çikarmasi hem de uzun vadede ülkenin demografik dengesinin degismesine yol açacak olmasi bakimindan birçok riski barindiriyor.

- Ekonomik krizin siyasi görünümü

Lübnan’da yasanan ekonomik krizin sebeplerini hiç süphesiz politik hesaplar temelinde aramak gerekiyor. Hükümeti kurmakla görevlendirilen Saad Hariri’nin basarisiz girisimleri nedeniyle askiya alinan görüsmeler, Meclis Baskani Nebih Berri’nin araciligiyla yeniden ivme kazanmis olsa da Hariri, ülkenin içinde bulundugu kaotik durumu sözleriyle ifade etmekten daha ileri gidebilmis degil. Öte yandan Hariri’nin elinde ekonomik krizden çikis için Uluslararasi Para Fonu’ndan (IMF) baska bir çözüm yolu bulunmuyor. Cumhurbaskani Misel Avn’la Mart ayinda yaptigi son görüsmenin hemen öncesinde ekonomik reformlar için IMF ile yeniden müzakerelere baslanmasi gerektigini vurgulayan Hariri’ye karsilik IMF yetkilileri ise önce hükümetin kurulmasi, istikrarli bir sekilde devam etmesi ve seffaf politikalar izlemesi gerekliligi üzerinde duruyor. Beyrut patlamasindan hemen önce IMF ile iplerin kopmus oldugu hatirlandiginda taraflar arasindaki bu kisir döngünün nedenleri de belirginlik kazaniyor.

Krizin küresel boyuta tasinmasi hususunda dikkat çekici çikislardan biri de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’tan geldi. Nasrallah, Lübnan’daki yakit krizinin Iran’dan satin alarak çözülebilecegine dair sözleriyle kendi cephesinde krizi firsata çevirmeye çalisti. Iran’in diger bölge ülkeleri ve küresel güçler karsisinda elini güçlendirecek bu teklifin karsilik görmemesi ise Nasrallah tarafindan hükümet yetkililerinin bu karari verecek kadar “cesur” olmadiklari seklinde lanse edildi. Ekim protestolarindan hemen sonra devletin çökmesi durumunda Nasrallah’in maaslari ödemeye devam edeceklerine dair yaptigi açiklamalar, pandemi döneminde Bekaa basta olmak üzere bazi bölgelere sundugu tibbi malzeme, ambulans ve test yardimlari göz önünde bulunduruldugunda, Hizbullah’in benzin meselesinde de hem sosyal gücünü hem de dis yardimda Iran etkisini öne çikarmaya çalistigi net bir sekilde gözlemlenebilir. Bununla birlikte Hizbullah aktivizminin siyasi arenada daha farkli bir yöntem izledigi açiga çikiyor. Nasrallah’in, müttefiki Avn ve Hariri arasindaki siyasi tikanikliga dair sundugu çözümlerden biri daha önce açik destek sundugu Hassan Diyab hükümetinin yeniden göreve gelmesi için yaptigi teklif. Anayasaya takilan bu teklifin esasen Avn’in Hariri’ye “Yapamiyorsan birak” tarzindaki çagrisini da güçlendirdigi anlasiliyor. Dolayisiyla Nasrallah’in ekonomiye dair girisimlerde kullandigi sert üslubun siyasi arenada yumusadigi ve daha alt perdeden seyrettigi söylenebilir.

Krizin etkiledigi bir diger konu ise Refik Hariri davasini yürüten Lahey’deki Uluslararasi Lübnan Mahkemesi’nin tükenen fonu nedeniyle çalismalarini durduracak olmasi. Mahkeme masraflarinin yüzde 49’unu karsilayan Lübnan’in finansal destegini durdurmasi, 18 Agustos 2020’de alinan nihai kararda suçlu bulunan Hizbullah’in üst düzey yetkililerinden Selim Ayyas’in yakalanmasi halinde baslayacak olan yeniden yargilanma sürecini de durduracak. Mahkemenin akamete ugrayacak olmasi, karari hiçbir zaman tanimayan ve Ayyas’i teslim etmeyen Hizbullah için bir anlam ifade etmiyor. Fakat kriz yalnizca Hariri davasinin degil, Lübnan halkinin, tüm yönleriyle aydinlatilmasini bekledigi 4 Agustos patlamasi için yapilan uluslararasi sorusturma çagrilarinin da sonuçsuz kalmasi anlamina gelecek.

150 yillik bir birikimin günümüzdeki bu agir yansimasi, 1850’de oldugu gibi Lübnan’a bir siyasi degisim getirir mi? Bu hususta ihtiyatli yorumlar yapmak gerekiyorsa da Lübnan’i sarsan ekonomik krizin, kisa vadede çözüm bulunmadigi takdirde yakin gelecekte bir toplumsal patlamaya yol açmasi muhtemel. Zira 2019 protestolari ve Agustos patlamasindan sonra sistemde hiçbir degisikligin yapilmamis olmasi toplumsal öfkenin artmasina neden oluyor. Bu nedenle Lübnan ekonomisi böyle bir borç dagi altinda çökerken, siyasetten bekledigini bulamayan Lübnanlilarin yeniden sokagi harekete geçirmekten baska çareleri kalmiyor.

[Istanbul Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi’nde ögretim üyesi olan Dr. Tuba Yildiz Lübnan’in siyasi tarihi ve din-siyaset iliskisi baglaminda mezhepler hakkinda çalismaktadir]

ekonomik kriz https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/dunya-bankasi-lubnan-ekonomik-krizi-19-yuzyildan-beri-dunyanin-gordugu-en-agir-3-kriz-arasinda-yer-alabilir/2261870
Kaynak: AA