'Gladyatörler Şehri' Titizlikle Ayağa Kaldırılıyor
Burdur'da 'Gladyatörler şehri' olarak da bilinen Kibyra Antik Kenti'ndeki devasa anıtsal yapılar 13 yıldır süren titiz kazı çalışmasıyla ortaya çıkarılıyor Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru: 'Kibyra kazı çalışmalarında gelecek iki üç yıl içinde kentin görülebilen büyük anıtsal yapılarında arkeolojik kazı çalışmalarını tamamlamış, yapıları restorasyona hazır hale getirmiş olacağız' 'Geçtiğimiz kazı sezonları içinde kent, artık turların girebileceği bir antik yerleşim haline geldi'
BİLAL ALTIOK / İBRAHİM ERBAY - Burdur'un Gölhisar ilçesinde bulunan ve "Gladyatörler şehri" olarak bilinen Kibyra Antik Kenti'nde sürdürülen kazı çalışmalarıyla devasa anıtsal yapılar ayağa kaldırılıyor.
Ardıç ve sedir ormanlarıyla kaplı bin 350 metre yüksekliğe kurulmuş, Gölhisar ovasının batı yamacına hakim 2 bin 300 yıllık Kibyra Antik Kenti, 2006'da başlatılan arkeolojik kazılarla tarihe ışık tutuyor.
Arkeoloji kaynaklarında 30 bini aşkın piyade ve 2 binin üzerinde atlı askeri birliğiyle Türkiye'deki antik döneme ilişkin en uzun gladyatör frizlerinin bulunduğu militarist karakteri öne çıkan Kibyra, devasa anıtsal yapıları arasında gezinenleri kendisine hayran bırakıyor.
Roma ve Bizans mimari geleneğiyle yapılmış 10 bin kişilik stadyumu, orkestra bölümü dünyada bir benzerinin daha olmadığı Medusa mozaiğiyle kaplı odeionu (müzik evi), Geç Roma hamamı, agoraları, ana caddesi, 9 bin kişilik devasa tiyatrosu, yer altı oda mezarlarıyla 2016'da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne giren Kibyra'nın kalıcı listede yerini alması hedefleniyor.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Arkeoloji Bölümünden Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru'nun başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarında 35 kişilik bilim heyeti ve 25 işçi görev yapıyor.
Kazı ekibi, bu yıl antik kentin idari binası niteliğindeki bazilikasını, agora üçüncü terasta sarnıç biçimindeki bir odayı ve 4 bin 500 metrekarelik Roma İmparatorluk dönemi büyük anıtsal hamamını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Kazı çalışmaları hakkında AA muhabirine bilgi veren Özüdoğru, Kibyra'nın Roma İmparatorluğu döneminde ekonomik olarak güçlü bir kent olduğunu söyledi.
Anıtsal büyük yapılara sahip Kibyra'nın demir işçiliği ve at yetiştiriciliğiyle de ileri bir kent olduğunu belirten Özüdoğru, uzun zamandır kazı çalışmalarını sürdürdüklerini bildirdi.
Bundan böyle yıl boyunca kazı çalışmalarına devam edebileceklerini aktaran Özüdoğru, Kibyra için bu yıl üç farklı alanda kazı çalışması planladıklarını, bunlardan ikisinde çalışmaların başladığını dile getirdi.
- "Turların girebileceği bir antik yerleşim haline geldi"
Hükümet konağı veya belediye olarak adlandırılabilecek kentin idari binası bazilikadaki çalışmalara değinen Özüdoğru, "Bu yapının Bizans veya Geç Antik Çağ'da bir kilise olarak revize edilip kullanıldığını anlıyoruz. Bu yıl sonuna kadar bu anıtsal yapının da kazı çalışmasını tamamlayıp restorasyona hazır hale getireceğiz." dedi.
Agora üçüncü terastaki ilginç bir yapıda kazı çalışması yürüttüklerine işaret eden Özüdoğru, yer altına gömülmüş sarnıç biçiminde bir odaya ulaştıklarını, bu yerin bir tapınağın alt odası olduğunu düşündüklerini dile getirdi.
Bu alandaki kazıları tamamladıklarını, restorasyon çalışmalarına başladıklarını anlatan Özüdoğru, şunları kaydetti:
"Diğer bir kazı alanımız Roma İmparatorluk dönemi anıtsal hamamı. 2015'te buranın dış cephesinin kazı çalışmasını yapmıştık. Buna da devam ediyoruz ve umuyorum ki birkaç ay içinde yapının iç kısmına gireceğiz. Kibyra kazı çalışmalarında gelecek iki üç yıl içinde kentin görülebilen büyük anıtsal yapılarında arkeolojik kazı çalışmalarını tamamlamış ve yapıları restorasyona hazır hale getirmiş olacağız. Kibyra'ya ilk geldiğimizde neredeyse tamamıyla toprak altındaydı. Büyük anıtsal yapıları dahi çok az seçilebiliyordu. Ziyaretçi neredeyse yok denilecek kadar azdı. Geçtiğimiz kazı sezonları içinde kent, artık turların girebileceği bir antik yerleşim haline geldi."
- UNESCO Dünya Mirası Listesine aday
Kibyra Antik Kenti'nin 2016'da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine girdiğini hatırlatan Özüdoğru, kalıcı listeye girmek için çalışmaların Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde devam ettiğini bildirdi.
Özüdoğru, antik kentin ören yerine dönüştürülmesi projesinin de Bakanlık tarafından sürdürüldüğünü aktararak, yıl içinde projenin tamamlanacağını ve artık kente girişlerin biletli hale geleceğini anlattı.
Kazı heyetinden Burdur MAKÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eray Dökü de Kibyra Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarının her geçen gün kendilerini şaşırttığını dile getirdi.
Kentin stadyumunun kazısını 2006'dan 2013'e kadar gerçekleştirdiklerini ifade eden Dökü, gün yüzüne çıkarttıkları stadyumun göz kamaştırıcı olduğunu ifade etti.
Bu sezon yürüttükleri bazilika kazısına ilişkin de bilgi veren Dökü, "Kentin ilk kurgulandığı dönemden beri kullanılan bir tepenin üzerinde yer alıyor. Kapının girişinde bir ara giriş odası, burayı 3 nefli bir bazilika olarak düşünüyoruz. Daha yeni başladık. Üç hafta geçti. Bu gizem yavaş yavaş biz kazdıkça ortaya çıkacak." dedi.
- "Eserleri yerinde korumayı tercih ediyoruz"
Heyetten Dr. Öğr. Üyesi Ünal Demirer de kazılarda görevinin ortaya çıkarılan mimari kalıntıların bakımı, onarımı, yerinde kullanılması ve gelecek nesillere sağlam şekilde aktarılması olduğunu söyledi.
Kazı çalışmaları kadar çıkarılan eserlerin korunması ve restorasyonunun da önemli olduğunu vurgulayan Demirer, "Eserleri yerinde korumayı tercih ediyoruz. Kibyra'da bu şekilde yapıyoruz, koruma problemi olan alanları kesinlikle açmıyoruz. Açtığımız alanları da hemen kendi içinde koruyoruz." ifadelerini kullandı.
Araştırma Görevlisi Düzgün Tarkan ise "Kentin görkemli yapılarını ortaya çıkardıkça ve yapıların korunmasına katkı sundukça yorgunluklarımızı unutuyoruz ve daha güçlü bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz." dedi.
Kaynak: AA
Ardıç ve sedir ormanlarıyla kaplı bin 350 metre yüksekliğe kurulmuş, Gölhisar ovasının batı yamacına hakim 2 bin 300 yıllık Kibyra Antik Kenti, 2006'da başlatılan arkeolojik kazılarla tarihe ışık tutuyor.
Arkeoloji kaynaklarında 30 bini aşkın piyade ve 2 binin üzerinde atlı askeri birliğiyle Türkiye'deki antik döneme ilişkin en uzun gladyatör frizlerinin bulunduğu militarist karakteri öne çıkan Kibyra, devasa anıtsal yapıları arasında gezinenleri kendisine hayran bırakıyor.
Roma ve Bizans mimari geleneğiyle yapılmış 10 bin kişilik stadyumu, orkestra bölümü dünyada bir benzerinin daha olmadığı Medusa mozaiğiyle kaplı odeionu (müzik evi), Geç Roma hamamı, agoraları, ana caddesi, 9 bin kişilik devasa tiyatrosu, yer altı oda mezarlarıyla 2016'da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne giren Kibyra'nın kalıcı listede yerini alması hedefleniyor.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Arkeoloji Bölümünden Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru'nun başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarında 35 kişilik bilim heyeti ve 25 işçi görev yapıyor.
Kazı ekibi, bu yıl antik kentin idari binası niteliğindeki bazilikasını, agora üçüncü terasta sarnıç biçimindeki bir odayı ve 4 bin 500 metrekarelik Roma İmparatorluk dönemi büyük anıtsal hamamını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Kazı çalışmaları hakkında AA muhabirine bilgi veren Özüdoğru, Kibyra'nın Roma İmparatorluğu döneminde ekonomik olarak güçlü bir kent olduğunu söyledi.
Anıtsal büyük yapılara sahip Kibyra'nın demir işçiliği ve at yetiştiriciliğiyle de ileri bir kent olduğunu belirten Özüdoğru, uzun zamandır kazı çalışmalarını sürdürdüklerini bildirdi.
Bundan böyle yıl boyunca kazı çalışmalarına devam edebileceklerini aktaran Özüdoğru, Kibyra için bu yıl üç farklı alanda kazı çalışması planladıklarını, bunlardan ikisinde çalışmaların başladığını dile getirdi.
- "Turların girebileceği bir antik yerleşim haline geldi"
Hükümet konağı veya belediye olarak adlandırılabilecek kentin idari binası bazilikadaki çalışmalara değinen Özüdoğru, "Bu yapının Bizans veya Geç Antik Çağ'da bir kilise olarak revize edilip kullanıldığını anlıyoruz. Bu yıl sonuna kadar bu anıtsal yapının da kazı çalışmasını tamamlayıp restorasyona hazır hale getireceğiz." dedi.
Agora üçüncü terastaki ilginç bir yapıda kazı çalışması yürüttüklerine işaret eden Özüdoğru, yer altına gömülmüş sarnıç biçiminde bir odaya ulaştıklarını, bu yerin bir tapınağın alt odası olduğunu düşündüklerini dile getirdi.
Bu alandaki kazıları tamamladıklarını, restorasyon çalışmalarına başladıklarını anlatan Özüdoğru, şunları kaydetti:
"Diğer bir kazı alanımız Roma İmparatorluk dönemi anıtsal hamamı. 2015'te buranın dış cephesinin kazı çalışmasını yapmıştık. Buna da devam ediyoruz ve umuyorum ki birkaç ay içinde yapının iç kısmına gireceğiz. Kibyra kazı çalışmalarında gelecek iki üç yıl içinde kentin görülebilen büyük anıtsal yapılarında arkeolojik kazı çalışmalarını tamamlamış ve yapıları restorasyona hazır hale getirmiş olacağız. Kibyra'ya ilk geldiğimizde neredeyse tamamıyla toprak altındaydı. Büyük anıtsal yapıları dahi çok az seçilebiliyordu. Ziyaretçi neredeyse yok denilecek kadar azdı. Geçtiğimiz kazı sezonları içinde kent, artık turların girebileceği bir antik yerleşim haline geldi."
- UNESCO Dünya Mirası Listesine aday
Kibyra Antik Kenti'nin 2016'da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine girdiğini hatırlatan Özüdoğru, kalıcı listeye girmek için çalışmaların Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde devam ettiğini bildirdi.
Özüdoğru, antik kentin ören yerine dönüştürülmesi projesinin de Bakanlık tarafından sürdürüldüğünü aktararak, yıl içinde projenin tamamlanacağını ve artık kente girişlerin biletli hale geleceğini anlattı.
Kazı heyetinden Burdur MAKÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eray Dökü de Kibyra Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarının her geçen gün kendilerini şaşırttığını dile getirdi.
Kentin stadyumunun kazısını 2006'dan 2013'e kadar gerçekleştirdiklerini ifade eden Dökü, gün yüzüne çıkarttıkları stadyumun göz kamaştırıcı olduğunu ifade etti.
Bu sezon yürüttükleri bazilika kazısına ilişkin de bilgi veren Dökü, "Kentin ilk kurgulandığı dönemden beri kullanılan bir tepenin üzerinde yer alıyor. Kapının girişinde bir ara giriş odası, burayı 3 nefli bir bazilika olarak düşünüyoruz. Daha yeni başladık. Üç hafta geçti. Bu gizem yavaş yavaş biz kazdıkça ortaya çıkacak." dedi.
- "Eserleri yerinde korumayı tercih ediyoruz"
Heyetten Dr. Öğr. Üyesi Ünal Demirer de kazılarda görevinin ortaya çıkarılan mimari kalıntıların bakımı, onarımı, yerinde kullanılması ve gelecek nesillere sağlam şekilde aktarılması olduğunu söyledi.
Kazı çalışmaları kadar çıkarılan eserlerin korunması ve restorasyonunun da önemli olduğunu vurgulayan Demirer, "Eserleri yerinde korumayı tercih ediyoruz. Kibyra'da bu şekilde yapıyoruz, koruma problemi olan alanları kesinlikle açmıyoruz. Açtığımız alanları da hemen kendi içinde koruyoruz." ifadelerini kullandı.
Araştırma Görevlisi Düzgün Tarkan ise "Kentin görkemli yapılarını ortaya çıkardıkça ve yapıların korunmasına katkı sundukça yorgunluklarımızı unutuyoruz ve daha güçlü bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz." dedi.