Türkiye'nin En Büyük Gül Ebrusu Kayseri'de
Kayseri’de 40 yaşında tanıştığı ebru sanatını hem aşk hem sanat olarak nitelendiren Ahmet Kurt, 7’e 100 teknede yapılan Türkiye’deki en büyük gül ebrusunu yaptı.
Ebru sanatı ile 40 yaşında tanıştığını ve ilk kez canlı izleme fırsatı yakaladığında adeta aşık olduğunu söyleyen Ebru Sanatçısı Ahmet Kurt, ebru sanatını renkler dünyasında bambaşka bir cümbüşe benzettiğini söyledi.
“Ebru bir sanat mı yoksa bir aşk mı bilmiyorum ama ben hem aşk hem sanat diyorum” diyen Ahmet Kurt, “Ebru sanatı ile 40 yaşında tanıştım, bir doktor arkadaşımın atölyesinde bir hocamız gösteri yaparken orada canlı izleme fırsatı buldum. Tam orada ebru sanatı beni çarptı, resmen aşık oldum. Aradan 1 buçuk yıl geçti bir doktor, bir edebiyat öğretmeni ve bir imamın aşırı istekleri uğruna ebru sanatına dokunmak durumunda kaldım. O dokunuş 5 yıl boyunca gece gündüz çalışmakla beraber bizlere bu sanatı verdi. Ebru bir sanat mı yoksa bir aşk mı bilmiyorum ama ben hem aşk hem sanat diyorum. Hakikatten renkler dünyasında bambaşka bir cümbüş bambaşka bir derya” dedi.
Ebru sanatının tarihsel açıdan önemini anlatan Kurt, “Tarihsel olarak ebru sanatının Türkiye’de 600-700 senedir var. Özbekistan ve Türkmenistan tarafından geldiği anlatılıyor ama İstanbul’da zirvede. Son zamanlarda unutulmaya yüz tuttuğunda da Necmeddin Okyay hocamız bu işin devamını sağlamak için birçok hocalarımızı yetiştirerek bu sanatın devamını sağlıyorlar, böyle bir tarihsel süreci var. Kültürel olarak bakıldığında klasik ebru dediğimizde özellikle ‘Türk ebrusu’ diye anılır. Biz de bu klasiği bozmaksızın elimizden geldiğince ‘Türk ebrusuna’ sahip çıkmaya çalışıyoruz. Çiçek bu olayı biraz modernize ediyor. Ebru sanatının bütün çeşitlerini yapmaya çalışıyoruz. Allah bize nasip etti 11 yıllık ebru sanatı hayatımızda şuan itibariyle Türkiye’nin en büyük gül ebrusu bize nasip oldu. Dilerim bundan sonra daha büyükleri yapılır. İnşallah bunu gelecek nesillere de övünçle bırakacağımızı umuyoruz” diye konuştu.
"Geleceğe aktarılması için çalışıyoruz"
Ebru sanatının son günlerde unutulmaya yüz tuttuğunu, talebeler yetiştirerek gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaya çalıştıklarını kaydeden Kurt; "Bu sanatı ciddi şekilde öğrenmek isteyen kişilere öğreterek Kayseri’de iz bırakmak istiyorum. Ben hiç kimsenin vakit geçirme aracı değilim ve gelenlere de böyle söylüyorum. Ciddi iseniz ben size öğretmek ve Kayseri’de iz bırakmak istiyorum, bunu açıkça söylüyorum. Şuanda ciddi anlamda 7 tane talebem var. Her hoca 7-8 talebe yetiştirirse çok iyi olur diye düşünüyorum” dedi.
Ebru sanatı ile gelen şifa
Ebru sanatının sağlık açısından da faydaları olduğunun altını çizen Ahmet Kurt konuşmasını şöyle sürdürdü; "Ebru sanatı yapmanın ne faydası var?’ diye sorabilirler ama bunu yapmadan anlayamazlar. İstanbul’da psikolog bir hanımefendi var onu arayarak hastalarını ebru sanatı ile nasıl tedavi ettiğini öğrenebilirler. Bu anlamda sağlık açısından da çok önemsiyorum. Bir Alzheimer hastasının elini sallarken 3. denemede elinin sallanmasının azaldığını gördük. Bunların daha çok öğrenciye ve kişiye ulaşmasını istiyorum."
Kaynak: İHA
“Ebru bir sanat mı yoksa bir aşk mı bilmiyorum ama ben hem aşk hem sanat diyorum” diyen Ahmet Kurt, “Ebru sanatı ile 40 yaşında tanıştım, bir doktor arkadaşımın atölyesinde bir hocamız gösteri yaparken orada canlı izleme fırsatı buldum. Tam orada ebru sanatı beni çarptı, resmen aşık oldum. Aradan 1 buçuk yıl geçti bir doktor, bir edebiyat öğretmeni ve bir imamın aşırı istekleri uğruna ebru sanatına dokunmak durumunda kaldım. O dokunuş 5 yıl boyunca gece gündüz çalışmakla beraber bizlere bu sanatı verdi. Ebru bir sanat mı yoksa bir aşk mı bilmiyorum ama ben hem aşk hem sanat diyorum. Hakikatten renkler dünyasında bambaşka bir cümbüş bambaşka bir derya” dedi.
Ebru sanatının tarihsel açıdan önemini anlatan Kurt, “Tarihsel olarak ebru sanatının Türkiye’de 600-700 senedir var. Özbekistan ve Türkmenistan tarafından geldiği anlatılıyor ama İstanbul’da zirvede. Son zamanlarda unutulmaya yüz tuttuğunda da Necmeddin Okyay hocamız bu işin devamını sağlamak için birçok hocalarımızı yetiştirerek bu sanatın devamını sağlıyorlar, böyle bir tarihsel süreci var. Kültürel olarak bakıldığında klasik ebru dediğimizde özellikle ‘Türk ebrusu’ diye anılır. Biz de bu klasiği bozmaksızın elimizden geldiğince ‘Türk ebrusuna’ sahip çıkmaya çalışıyoruz. Çiçek bu olayı biraz modernize ediyor. Ebru sanatının bütün çeşitlerini yapmaya çalışıyoruz. Allah bize nasip etti 11 yıllık ebru sanatı hayatımızda şuan itibariyle Türkiye’nin en büyük gül ebrusu bize nasip oldu. Dilerim bundan sonra daha büyükleri yapılır. İnşallah bunu gelecek nesillere de övünçle bırakacağımızı umuyoruz” diye konuştu.
"Geleceğe aktarılması için çalışıyoruz"
Ebru sanatının son günlerde unutulmaya yüz tuttuğunu, talebeler yetiştirerek gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaya çalıştıklarını kaydeden Kurt; "Bu sanatı ciddi şekilde öğrenmek isteyen kişilere öğreterek Kayseri’de iz bırakmak istiyorum. Ben hiç kimsenin vakit geçirme aracı değilim ve gelenlere de böyle söylüyorum. Ciddi iseniz ben size öğretmek ve Kayseri’de iz bırakmak istiyorum, bunu açıkça söylüyorum. Şuanda ciddi anlamda 7 tane talebem var. Her hoca 7-8 talebe yetiştirirse çok iyi olur diye düşünüyorum” dedi.
Ebru sanatı ile gelen şifa
Ebru sanatının sağlık açısından da faydaları olduğunun altını çizen Ahmet Kurt konuşmasını şöyle sürdürdü; "Ebru sanatı yapmanın ne faydası var?’ diye sorabilirler ama bunu yapmadan anlayamazlar. İstanbul’da psikolog bir hanımefendi var onu arayarak hastalarını ebru sanatı ile nasıl tedavi ettiğini öğrenebilirler. Bu anlamda sağlık açısından da çok önemsiyorum. Bir Alzheimer hastasının elini sallarken 3. denemede elinin sallanmasının azaldığını gördük. Bunların daha çok öğrenciye ve kişiye ulaşmasını istiyorum."