'15 Temmuz Onurlu Direnişin 3'Üncü Yılı' Paneli
Eski Sağlık Bakanı ve AK Parti Erzurum Milletvekili Recep Akdağ: '(15 Temmuz) Çok önemli bir hadiseydi. Dünya tarihinde bir eşi yok. Çıplak elleriyle, göğüsleri tanklara siper ederek, kendi askerine, o zulmü yapmasına rağmen, kurşun sıkmayan bir millet topyekun ayağa kalktı ve bu belayı bir gecede defettik' 'O gün AK Partili, MHP'li, CHP'li yoktu. O gün herkesin kalbi birlikte atıyordu. Niye; çünkü, vatanımıza, geleceğimize, özgürlüğümüze, bayrağımıza, ezanımıza, değerlerimize sahip çıkıyorduk.' MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya: 'Darbe demeyelim bu bir işgal girişimiydi. O devlet ve milleti işgale kalkışmaydı. Devletin güvenlik kurumlarına, demokrasi kurumlarına ve sivil insanlarına saldırdılar. Birçok örneği var ama dünya tarihinde böylesi bir alçaklığa da şahit olmadık'
İstanbul Aydın Üniversitesi'nde (İAÜ) düzenlenen, moderatörlüğünü İAÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özyılmaz'ın yaptığı "15 Temmuz Onurlu Direnişin 3'üncü Yılı" başlıklı panelde konuşan Akdağ, 15 Temmuz'u hatırlamak ve konuşmak için yapılan programların çok önemli olduğunu belirterek, 1970'ler kuşağı olarak birçok ağır hadiseyi tecrübe ettiklerini kaydetti.
12 Eylül döneminde öğrenci, 28 Şubat döneminde ise öğretim üyesi olduğunu anımsatan Akdağ, "İnsanların özgürlüklerinin kısıtlandığı, yaşantılarına, kılık kıyafetlerine, inançlarına yönelik ağır baskıların yaşandığı dönemleri yaşadık. 15 Temmuz'u hep beraber yaşadık. Gençlere bakıp zaman zaman kendi aramızda 'Acaba gençlik idealizmini kayıp mı etti?', 'Bu gençler farklı birtakım yönelimlere mi sahip oldular?' diye konuştuğumuz, tedirgin olduğumuz olmuştur. 15 Temmuz'da bütün milletle beraber özellikle gençler öyle büyük bir kahramanlık gösterdiniz, vatanınıza, bayrağınıza, toprağınıza öyle bir sahip çıktınız ki; bizi utandırdınız." diye konuştu.
15 Temmuz gecesi 251 şehit verildiğini ve şehitlerin büyük çoğunluğunun da gençler olduğunu söyleyen Akdağ, "Dünya tarihinde bir eşi yok. Çıplak elleriyle, göğüsleri tanklara siper ederek, kendi askerine, o zulmü yapmasına rağmen, kurşun sıkmayan bir millet topyekun ayağa kalktı ve bu belayı bir gecede defettik. Gençler olarak sizin büyük bir rolünüz var. Hepinizi alnından öpüyorum." şeklinde konuştu.
O gece Erzurum'da olduğunu ve köprünün askerlerce kapatılmış olmasından dolayı darbe olduğunu anladığını belirten Akdağ, "Meşhur bir Cumhuriyet caddemiz var. Orada polis evinin balkonuna toplandık. 1 buçuk saat içinde o cadde ve caddeyi kesen diğer cadde dahil olma üzere 100 bini aşkın Erzurumlu toplandı. Bu inanılmaz bir hadise. Erzurum'da bu çok büyük bir kalabalık. 1 buçuk saat içerisinde hınca hınç doldu caddeler." ifadesini kullandı.
- "Başarılı olsalar Türkiye bugün bir Suriye olacaktı"
Akdağ, "O gün AK Partili, MHP'li, CHP'li yoktu. O gün herkesin kalbi birlikte atıyordu. Niye; çünkü, vatanımıza, geleceğimize, özgürlüğümüze, bayrağımıza, ezanımıza, değerlerimize sahip çıkıyorduk. Allah korusun başarılı olsaydılar Türkiye bugün bir Suriye olurdu. Çünkü biz razı olmazdık ki başarılı olsalar. Boynumuzu eğmeyecektik. Ne olacaktı? Muhtemelen Türkiye'de bir iç savaş çıkacaktı. Bunu millet fark ettiği için, bir gecede halletmeliydik, o kadar şehit versek de... O güzel insanlar canlarını feda ettiler ama büyük bir iş yaptık." dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin daha önceki darbe girişimleriyle benzer olduğunu vurgulayan Akdağ, şöyle devam etti:
"Çok fazla isim vermeye gerek yok ama dış odaklı bazı istihbarat örgütlerinin, farklı devletlerin, derin devletlerinin desteğiyle yapılmış işler bunlar. 1960'ı, 12 Eylül ihtilalini de böyle yaptılar. 28 Şubat'ı da böyle yaptılar 15 Temmuz'u da böyle yaptılar. 15 Temmuz'u onlardan ayıran şey şu: Onlar milletin geçmişte olduğu gibi bir kere daha boyun eğeceğini düşündüler. Tanklar çıktı, helikopterler havada, meclisin üstünden savaş uçakları uçuyor. Millet evlerine sıkışır. Bu işi hallederiz diye düşündüler. Ama bu sefer böyle olmadı. Millet dişiyle, tırnağıyla gitti. Erzurum'da o kalabalık için 'Hadi arkadaşlar şuraya gidiyoruz' deseydik o millet tükürüğüyle boğardı kim çıkarsa karşısına. Bizde şehadet farklı bir mertebe. Biz inanıyoruz ki, şehitler ölmez. Onlar en güzel yerlere giderler. Böyle günde şehit olmayacaksak hangi günde şehit olacağız?
15 Temmuz'un hedefi daha önce çeşitli hadiselerle; Gezi olayları var, 17-25 ile ilgili hususlar var. MİT Başkanı'nın 2012'nin Şubat'ında tutuklanmaya çalışılması falan var. Bununla halledemediklerini 15 Temmuz'da artık silahlı olarak halletmeye çalıştılar, ama sizler milletimiz buna müsaade etmedi. FETÖ Örgütünün karakterine dikkati çekmek isterim. 12 Eylül'den sonra daha 1980'ler. Türkiye'de o zaman onlarca terör örgütü vardı. Hepsini ihtilalden sonra ortadan kaldırabildiler. 2 örgüt ayakta kalabildi. Birincisi PKK, 35 senedir başımızın belası olan, Allah'a şükür şimdi büyük üstünlük kazandık, kaçacak delik arıyorlar. Öbürü de örgüt olarak bilmediğimiz, sanki İslami bir cemaat olarak bildiğimiz FETÖ. Bu ikisi gelişmeye devam etti yıllar boyunca. Nitekim 28 Şubat'ta bütün dindar insanların üzerine ağır biçimde gelinirken, o gün bu işi yapan generaller de ABD'deki derin devlet ile irtibatlıydılar. ABD hükümetinden ya da ABD devletinden toplu olarak bahsedemeyiz. Ama o derin devletin içindeki belli gruplarla, onlar Türkiye'de post modern darbe olarak bilinen hadiseyi gerçekleştirdiler. Ama enteresandır Türkiye'deki bütün cemaatlerin, derneklerin de üzerine gidilirken; güyya FETÖ'nün de üzerine gidildi. Ama FETÖ ABD'ye gitti, Amerika'da ona sahip çıktı. Bunun tarihsel anlamını hepimizin fark etmesi lazım. Günümüzde de FETÖ'nün oluşturduğu fitneden dolayı İslami cemaatlere, vakıflara zaman zaman tereddütle bakılan algı durumuna şahit oluyoruz. İslami hizmet cemaati maskesi arkasında senelerdir bu ülkeyi ele geçirmeye çalışan, gereğinde de kanlı yüzünü gösteren bir terör örgütü vardı. Bunu 15 Temmuz'da hepimiz çok iyi anladık. FETÖ'den bahsederken sonradan bu karaktere büründüğünü düşünmemek lazım. Başından beri bu meseleyi planlayan kanlı bir terör örgütünden bahsediyoruz. Bu kanlı terör örgütünün diğer kanlı terör örgütü PKK ve benzerinde olduğu gibi Batılı devletler tarafından korunduğunu görüyoruz. Bugün FETÖ'nün ve PKK'nın birçok elebaşı hükmündeki şahsı Avrupa ülkelerinde cirit atıyor, keyif çatıyorlar. Avrupa ülkelerinin önemli kısmının çifte standardına dikkat etmek lazım. Bu gerçekleri hepimizin iyi görmesi lazım."
Konuşmasının ardından sorularını yanıtlayan Akdağ, "Olayın üzerinden 3 yıl geçti. Büyük mücadele verildi. Örgütün tüm kılcal damarlarına girilebildi mi?" şeklindeki soru üzerine, "Soru önemli bir soru. Bu büyük bir fitne. Bir kaç nesil boyunca bu sıkıntıyı yaşamaya devam ederiz, azalarak. O gece muvaffak olsalardı hepimiz mahvolurduk. Onların fitnesi hemen yok olmaz. Çünkü karakterlerinde korkunç bir takiyecilik var. Korkunç bir örgüt. Haşhaşilere benziyorlar. İçinize girip uzun süre kendilerini saklayabilirler. Dolayısıyla rehavete kapılmamak lazım. Devletimiz gayret gösteriyor, göstermeye de devam etmeliyiz." diye cevapladı.
"Örgüte bağlı olan bireyler neyle kandırılıyor olabilir? Yakalanan herkesin FETÖ için çalıştığına inanılabilir mi?" şeklindeki bir soru üzerine Akdağ, şunları kaydetti:
"Tarihteki bu kanlı örgütlerin hepsi güya kutsal bir sebeple insanları saflarına çekiyorlar. Gidin DEAŞ'a üye olanlar o canice cinayet işleyenler kendilerine göre dinlerine hizmet ediyorlar. PKK'lılara sorun onların da kendilerine göre kutsalları var. FETÖ'nün kendisi ve A takımı böyle. Başından beri Amerikan derin devletiyle ilişkileri vardı bana göre. Biz bunu tespit edemedik devlet olarak. Ama başka türlü, 28 Şubat'ta Türkiye'deki bütün Müslüman cemaatlere baskı yapılırken, ABD FETÖ'yü alsın bağrına bassın. Her türlü imkanları onlara versin. Mantıksız bir şey olurdu. Kutsallarımızı alet etmemek için aklımızı başkasının cebine koydurmamalıyız."
- "Devlet ve milleti işgale kalkışmaydı"
Mevlüt Karakaya da, Z kuşağı olarak bilinen genç kuşak için toplumda birtakım değerlerle ilgilenmeyen, daha geniş bir kuşak olarak genel bir kanaat olduğunu belirterek, "O kuşak o gece kendini ispatladı. Aslında biz farkında değilmişiz demek ki. O kuşak o gün geziye gider gibi değil, gerçekten ölüme gider gibi sokağa çıktı." ifadelerini kullandı.
O gece olana darbe değil işgal girişimi demek gerektiğini söyleyen Karakaya, "Devlet ve milleti işgale kalkışmaydı. Devletin güvenlik kurumlarına, demokrasi kurumlarına ve sivil insanlarına saldırdılar. Birçok örneği var ama dünya tarihinde böylesi bir alçaklığa da şahit olmadık. İnşallah bundan sonra da olmayız. Bu hain saldırının sonuçları itibariyle, şunu anlamamız lazım gelecek açısından önemli. Coğrafyalar üzerinde yaşayan insanların ve ülkelerin kaderini belirliyor. Hele hele bu coğrafya bütün dinlerin neşet ettiği, medeniyetlerin oluştuğu, stratejik yolların kesiştiği bir coğrafya ise bu coğrafyada yaşamak, tutunmak, kalmak kolay olmayacak. Bunun bir bedeli olacak, biz de bu bedeli ödeye ödeye bu günlere geldik. Bu bedeli bize ödetiyorlar. Bu yüzden biz birlik beraberlik içerisinde olmalıyız. Bu yüzden bu coğrafyada kalabilmek için güçlü olmak zorundayız." şeklinde konuştu.
15 Temmuz'un birçok şeyin görülmesine de sebep olduğunu vurgulayan Karakaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O gece önemliydi. Bir duruş gösterildi. Ben burada bir siyasiyim. Biz MHP olarak o gece ne yaptık? O akşam sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli ile birlikte yemekteydik. Saat 21.10'da ayrıldık. Ben evime girdim. Kızım aradı. 'Baba İstanbul'da bir şeyler oluyor haberin var mı?' dedi. Çok kısa süre içerisinde parti genel merkezinde toplandık. Sayın Genel Başkanımız Sayın Başbakan'a ulaşmak istedi. Ama ulaşamadı. Özel kalem müdürüyle görüşme sağlandı. Genel Başkanımız özel kaleme: 'Evladım Sayın Başbakan'a söyleyin bu bir kalkışmadır. Biz MHP olarak seçilmiş hükümetimizin ve devletimiz yanındayız. Bunu lütfen iletin' dedi. Bu önemliydi. Niye önemliydi? Sokağa dökülen insanlar daha o şoku atlatmadan, ne olduğunu anlamaya çalıştığı ilk anlarda, sokağa çıkanlar Allah göstermesin birbirleriyle bir kavgaya tutuşmuş olsaydı, bir provakasyon olsaydı, bizim millet olarak altından kalkmamız mümkün olmazdı. Arkasından Sayın Başbakan'ın, Sayın Cumhurbaşkanı'nın milleti kendi geleceğine, kaderine sahip çıkmaya davet etmesi, sokaklara çağırması sela sesleriyle bu millet alana indi, çıplak elleriyle tankların önünde durdu, bombaların, kurşunların altına yattı ve kendi kaderine sahip çıktı. Bu milleti sınadılar. Ama millet bu sınamadan da başarıyla geçti."
Karakaya, darbe girişiminin ardından çok önemli şeyler yapıldığını ifade ederek, "Tehlike boyutuyla bakacak olursak tehlike söz konusu değil. Her şey o günden beri devletin kontrolünde. Siyasi ayak konusuna biz MHP olarak yeterince girilmediğini düşünüyoruz. Bu bir taktiktir, vesairedir, onu bilemiyoruz. Ama bu konuda bazı eksikliklerin olduğu düşüncemiz var." dedi.