Ortadoğu'da Büyük Çöküş Ve Halk Ayaklanmaları SAÜ'de Konuşuldu
Sakarya Üniversitesinde ’’Ortadoğu’da Büyük Çöküş ve Halk Ayaklanmaları’’ isimli bir konferans düzenlendi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Yedirenk Dünya Öğrenci Topluluğu tarafından ’’Ortadoğu’da Büyük Çöküş ve Halk Ayaklanmaları’’ isimli bir konferans düzenlendi.
SAÜ İlahiyat Fakültesi’nde gerçekleşen etkinliğe gazeteci Turan Kışlakçı konuşmacı olarak katıldı.
Ortadoğu’nun günümüzde her alanda eşi, benzeri görülmemiş bir çöküşü ve sessizliği yaşadığını söyleyen Turan Kışlakçı, hem geçmişinin hem günümüzün hem de geleceğinin büyük bir çöküşte ve tehlikede olduğunu belirtti.
"Ortadoğu tarihini kaybediyor"
Ortadoğu’nun tarihini, kültürünü kaybettiğini, miras olarak ne varsa şu anda Batı dünyasının müzelerinde sergilendiğini belirten Turan Kışlakçı, ’’Atalarımızın miras bıraktıklarını Londra’da, Almanya’da, Fransa’da görebiliyoruz. Peki bugün halihazırda yaşayan babalarımız, bizler, bu çöküş karşısında ne yapıyoruz? Siyaseten çöken bir coğrafya, sosyolojik olarak çöken bir coğrafya, psikolojik olarak çöken bir coğrafya, felsefesi olan çöken bir coğrafya iki şeyle karşılaşıyor, birisi intihar edenler diğeri düzeleceğini düşünenler. Allah illa Müslümanlarla olacak diye bir şart yok. Sünnetullah tahakkuk ettiğinde Allah kâfirlere de yardım eder. Çünkü mümin ikiyüzlü ise, Allah o zaman kâfire de Yahudiye de Hristiyana da yardım eder. Allah doğrularla, merhamet gösterenlerle birlikte fakat bu coğrafya, merhameti kaybetti. Halbuki bu dinin peygamberi yeryüzüne gönderildiğinde Yüce Allah ona, alemlere rahmet olarak gönderdik diyordu. İnsanlar paylaşmayı, ilgiyi, sevgiyi unuttular. Yeryüzüne güç eksenli baktığınızda, güç kimdeyse Allah ona yardım eder’’ dedi.
"Dünya sesini çıkarmıyor"
İhvan, tasavvufçular, seküler ve cihatçı denen grupların gençliğini kaybettiğini söyleyen Kışlakçı, ’’Geçmişte tasavvufçulardan bir genç hata yapardı, diğerleri bu iyi eğitim almadığı için böyle oldu derlerdi. Fakat şimdi hepsi çöktü, o çöken enkazın altında hepimiz varız. Geçmişimiz var, bugünümüz var ve sizler varsınız. Öyle bir çöküş yaşıyoruz ki son 10-20 yıldır, aslında Irak işgaliyle birlikte, tarihte eşi benzeri yok. Eskiden bir bölgede yaşanırdı bu çöküş, diğer bölgelerden yardımlar gelirdi. Artık yardımlar gitmiyor, destek gitmiyor, merhamet eden yok, ilgilenen yok. Filistin’i, Kudüs’ü kaybediyoruz, Trump bir günde Kudüs’ü İsrail’e veriyor, dünya sesini çıkarmıyor. Dünya bir yana İslam dünyası sesini çıkarmıyor. Peki, bizim buna tepkimiz ne olacak?’’ ifadelerini kullandı.
"Ortak bir üst dil gerekiyor"
Ortadoğu haritasının 1919’da çizildiğini aktaran Kışlakçı, “Paris’te bir otelde, dünyanın tüm liderleri toplandı ve Ortadoğu’nun haritasını çizdi. Bütün dünyanın entelektüelleri, aydınları, doktorları hepsi Paris’teydi. Onlara göre, bir yere hükmetmek istiyorsanız parçalayın, bölün ve yönetin. Peki bunun karşlığında bu coğrafyanın çocukları ne yapıyor? Bir kısmı diyor ki kurtuluş milliyetçilikte; Fars diyor ki Fars milliyetçiliğinde, Arap diyor ki Arap milliyetçiliğinde, Türk diyor ki Türk milliyetçiliğinde, Kürt diyor ki Kürt milliyetçiliğinde. Bu coğrafyada milliyetçilik yapanlar onu temel bir unsur haline getirdiği için bu coğrafyayı bölmek için yapılan adımlardan biridir. Bu coğrafya birçok etnik yapıdan, dini yapıdan oluşmuş durumda. Ortak bir üst bir dilin olması gerekiyor. Ve bu durumu da İslam sağladı. Bu coğrafyanın yüzde 95’i Müslüman’’ diye konuştu.
"Sol ideolojiler bu coğrafyayı böldü"
Sömürgecilerin Ortadoğu’ya girdikten sonra mezheplerle, ırklarla sorun yaşanmaya başlandığını, kaydeden Turan Kışlakçı, "Emperyalistler girmeden önce böyle bir sorunumuz yoktu. Artık insanları birbirine kilitleyecek bir ruh kalmadı. Çünkü 1960’larda milliyetçilik dediler, farklı ideolojiler öne sürdüler fakat bir coğrafyayı birleştiremediler, daha da böldüler. Sol ideolojiler bu coğrafyayı bölmekten başka işe yaramadı. Sırf Mısır ve Tunus’ta 20-30 tane sol grup var. Hiçbiri birbiri ile anlaşamıyor. 80’lere doğru sosyalist düşünce de çöktü. Bu sefer İslam dünyası çözüm Kapitalizm ve Liberalizmde dedi, Liberalizme ve Kapitalizme sarıldılar. Toplumlar arasında dağlar kadar uçurum oldu. Aşırı fakirler ve aşırı zenginler. Şu anda İslam dünyasında istisnasız, zenginlerinin yüzde 80’i yirmi yıl önce hırsız diye anılan insanlardı. Şerefli ve asil ailelerin hepsi fakir. Şam’ın, Mısır’ın, Yemen’in onurlu aileleri, asil aileleri şu anda en fakir ailelerden. Çünkü sömürgeciler, kapitalistler, dini kimlik taşıdıkları için bu aileleri diskalifiye ettiler. Suriye’de 1960’larda bu zenginlerin mal varlıklarına el konuldu, bunların bir kısmı Fas’a bir kısmı Avrupa’ya bir kısmı da Sudan’a göç ettiler. Bugün Fas’a Cezayir’e gidin orada aileler görürsünüz, gerçekten bilinen, asil aileler. Sonra bu ailelerin mal varlıkları milliyetçilik adı altında başkalarına teslim edildi. Daha sonra sosyalistler geldiler, bütün köylerdeki fakir aileleri şehirlere yıktılar ve dediler ki buradaki istediğiniz malı alabilirsiniz, çünkü bu kamu malı, herkesin malı bir kişinin malı diye bir şey olamaz diyerek Kahire’yi talan ettiler. Kahire dünyanın en temiz en güzel şehirlerinden birisiydi. Şu an dünyanın en kirli en kötü şehirlerinden birisi. Daha sonra kapitalistler geldi, daha iyi bir model sunacağız dediler. Onlar da yeni yeni zenginler oluşturmaya başladılar, bu coğrafyayla bir bağı olmayan, bu coğrafyayı sevmeyen insanlardan ’’ şeklinde konuştu.