28 Şubat Mağduru Zöhre Uçar O Günleri Yeniden Hatırlattı
28 Şubat Postmodern Darbesi’nin mağdurlardan Zöhre Uçar, 28 Şubat öncesinde ve sonrasında yaşadıkları sıkıntıları anlattı.
Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hemşire olarak görev yapan Zöhre Uçar, 28 Şubat’ın 22’nci yıldönümünde Sağlık-Sen Malatya Şubesinde İHA’ya o dönemi anlattı. 1995 yılında Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Meslek Yüksekokulundan mezun olan bölüm birincisi Behiye Karadeniz ve Hülya Öztaş ile başörtülü oldukları için zulme uğradıklarını ifade eden Uçar, başörtüsüyle kürsüye çıktıkları esnada diğer kız öğrenciler tarafından ağızları kapatılarak susturulduklarını söyledi.
’Konuşmaya hakkınız yok’ denilerek dışarı atılmak istenen 3 başörtülü öğrenciden biri olan Zöhre Uçar, sonrasında da benzeri birçok uygulamaya maruz bırakıldı.
1995 yılındaki o kara günü unutamadığını ifade eden Uçar, “Okuldan mezun olunca mezuniyet törenine bizi almadılar. 3 arkadaş başörtümüzü takarak mezuniyet törenine katılmaya karar verdik, salona girdik tabi kapılar tutulmuştu. Okul birincisi benim yanımdaki arkadaşımdı, fakat birincinin gelmediğini törene katılamayacağını söylediler. Diplomasını vermek üzere ikinciyi çağırdılar. Bu sırada biz de 3 arkadaş sahneye çıktık. Arkadaşım ‘Birinci benim buradayım’ derken mikrofonu elinden aldılar ve ortalık karıştı. Başörtülü olduğumuz için bizi törene kabul etmediler. Bu görüntüler Türkiye’ye yayıldı, yayıldıktan sonra infiale sebep oldu bizi mezun etmek zorunda kaldılar” şeklinde konuştu.
1996’da özel bir dispanserde çalışmaya başladıklarını ifade eden Uçar, “Hiçbir sıkıntımız yoktu, başörtümüzü rahatlıkça takabiliyorduk, çünkü Refah Partisi’nin bir belediyesiydi orası. Sonra arkadaşımla birlikte Göztepe SSK Hastahanesine atandık. Bu atamadan sonra devlete ilk adımımızı atmış olduk, zorluklarla karşı karşıya kaldık başörtülü olduğumuz için bizi görünmeyen yerlerde çalıştırmayı istediler. Ameliyathane, yoğun bakım gibi yerlerde, bunu kabul etmedik acilde çalışmak istedik başhekim bizimle görüşmek istemedi. 10 gün işe gidip geldik fakat hiçbir yerde çalışamadık, daha sonra bizi Kartal SSK Hastahanesine gönderdiler geçici bir süre ile ve 28 Şubat süreci başlamış oldu 1997 senesinde. Refah-Yol hükümeti düşürüldükten sonra cezalar almaya başladım 55. Hükümette uyarı cezası aldım. 56 Hükümette kınama cezamı aldım. 57 hükümette de maaştan kesme cezası aldım. Daha sonra kasıtlı bir şekilde işimizi yapmadığımız öne sürüldü. Başörtülü çalıştığımız için sizi Ankara’ya disiplin kuruluna çağırıyoruz dediler. Cezaları aldıktan sonra nişanlımla birlikte İstanbul’da bir savcının yanına gittik savcı konuştu ve en sonunda dedi ki ‘sen bu kadını nereden buldun’ orada vasıfsız bir şekilde karşısında duruyordum beni hiçe sayıyordu. Halbuki yok olan ben değil kendi düşüncesiydi. 2013 senesinde bu yönetmenlikler değişti ama hala bir kanunun olmadığını gördüm ben en kısa zamanda sırtımızı dayayabileceğimiz bir kanunun olmasını umuyorum. İnşallah istikamet üzeri olan insanlar böyle bir kanun çıkarırlar. Ve ben bu cezaları alan insanların ben de dahil haklarının verilmesini istiyorum” diye konuştu.
Kaynak: İHA
’Konuşmaya hakkınız yok’ denilerek dışarı atılmak istenen 3 başörtülü öğrenciden biri olan Zöhre Uçar, sonrasında da benzeri birçok uygulamaya maruz bırakıldı.
1995 yılındaki o kara günü unutamadığını ifade eden Uçar, “Okuldan mezun olunca mezuniyet törenine bizi almadılar. 3 arkadaş başörtümüzü takarak mezuniyet törenine katılmaya karar verdik, salona girdik tabi kapılar tutulmuştu. Okul birincisi benim yanımdaki arkadaşımdı, fakat birincinin gelmediğini törene katılamayacağını söylediler. Diplomasını vermek üzere ikinciyi çağırdılar. Bu sırada biz de 3 arkadaş sahneye çıktık. Arkadaşım ‘Birinci benim buradayım’ derken mikrofonu elinden aldılar ve ortalık karıştı. Başörtülü olduğumuz için bizi törene kabul etmediler. Bu görüntüler Türkiye’ye yayıldı, yayıldıktan sonra infiale sebep oldu bizi mezun etmek zorunda kaldılar” şeklinde konuştu.
1996’da özel bir dispanserde çalışmaya başladıklarını ifade eden Uçar, “Hiçbir sıkıntımız yoktu, başörtümüzü rahatlıkça takabiliyorduk, çünkü Refah Partisi’nin bir belediyesiydi orası. Sonra arkadaşımla birlikte Göztepe SSK Hastahanesine atandık. Bu atamadan sonra devlete ilk adımımızı atmış olduk, zorluklarla karşı karşıya kaldık başörtülü olduğumuz için bizi görünmeyen yerlerde çalıştırmayı istediler. Ameliyathane, yoğun bakım gibi yerlerde, bunu kabul etmedik acilde çalışmak istedik başhekim bizimle görüşmek istemedi. 10 gün işe gidip geldik fakat hiçbir yerde çalışamadık, daha sonra bizi Kartal SSK Hastahanesine gönderdiler geçici bir süre ile ve 28 Şubat süreci başlamış oldu 1997 senesinde. Refah-Yol hükümeti düşürüldükten sonra cezalar almaya başladım 55. Hükümette uyarı cezası aldım. 56 Hükümette kınama cezamı aldım. 57 hükümette de maaştan kesme cezası aldım. Daha sonra kasıtlı bir şekilde işimizi yapmadığımız öne sürüldü. Başörtülü çalıştığımız için sizi Ankara’ya disiplin kuruluna çağırıyoruz dediler. Cezaları aldıktan sonra nişanlımla birlikte İstanbul’da bir savcının yanına gittik savcı konuştu ve en sonunda dedi ki ‘sen bu kadını nereden buldun’ orada vasıfsız bir şekilde karşısında duruyordum beni hiçe sayıyordu. Halbuki yok olan ben değil kendi düşüncesiydi. 2013 senesinde bu yönetmenlikler değişti ama hala bir kanunun olmadığını gördüm ben en kısa zamanda sırtımızı dayayabileceğimiz bir kanunun olmasını umuyorum. İnşallah istikamet üzeri olan insanlar böyle bir kanun çıkarırlar. Ve ben bu cezaları alan insanların ben de dahil haklarının verilmesini istiyorum” diye konuştu.