SETA Genel Koordinatörü Duran Açıklaması 'Müttefiklik Hukuku Aleyhine Bir Gidişat Söz Konusu'

'(ABD Senatosunun 'Ermeni' kararı) Bu yaklaşım, ne ikili ilişki hukukuna ne NATO hukukuna ne müttefiklik hukukuna ne de Amerika'nın Orta Doğu'da Türkiye'yle çalışabilme ihtimalini gözetme açısından onların menfaatine çalışıyor. Yani hepsinin aleyhine bir gidişat söz konusu' 'Türkiye'nin otonom bir dış politika uygulaması, bölgesinde kararlı olması iddiası ve başka türlü bu etrafındaki sorunların çözülemeyeceğini görerek, gerektiğinde Barış Pınarı Harekatı gibi sert gücü de ortaya koyması birilerinin canını sıkıyor. Bu bazen Avrupalılar bazen Amerikalılar. Canlarını sıkıyor ve bu tür bir sıkıştırma diyebileceğimiz hamlelerine yöneliyorlar'

ZEYNEP RAKİPOĞLU - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, ABD Senatosunun 1915 Ermeni olaylarını "soykırım" olarak tanıyan bir karar tasarısını kabul etmesine ilişkin, "Bu yaklaşım, ne ikili ilişki hukukuna ne NATO hukukuna ne müttefiklik hukukuna ne de Amerika'nın Orta Doğu'da Türkiye'yle çalışabilme ihtimalini gözetme açısından onların menfaatine çalışıyor. Yani hepsinin aleyhine bir gidişat söz konusu." dedi.

Duran, ABD Senatosunun "Ermeni kararı"na ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, uluslararası hukuk açısından bağlayıcılığı olmayan tartışmalı bir konuda Amerika Senatosunun Türkiye karşıtı karar almasının, Türk kamuoyunu üzdüğünü ifade etti.

Bu tasarının yanı sıra Senatoda başka bir gündem olduğuna işaret eden Duran, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 almasıyla ilgili olarak hem F-35 programından çıkarılmasının hem de "ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası" (CAATSA) denilen yaptırımların gündemde olduğunu hatırlattı.

Bu gelişmelere kongre açısından baktığında Amerikan aklının tutulmaya uğradığı kanaatinde olduğunu dile getiren Duran, "Çünkü ABD'nin Türkiye politikası, her geçen gün Senatonun Başkan Trump'ın dış politika alanına müdahalesiyle belirlenir hale geldi. Ne yazık ki Türkiye lehinde olan bazı grupların da karşı tarafa geçmesiyle birlikte kongrede 'bipartisan' denilen yani hem demokratları hem cumhuriyetçileri içeren bir Türkiye karşıtı hava oluştu. Bunun ben sadece Türkiye'nin çıkarlarına değil Amerikan çıkarlarına lehte olmadığı, zarar verdiği kanaatindeyim. İş öyle bir yere gidiyor ki sanki yokuş aşağı giden bir arabanın freni boşaltılmışcasına ikili ilişkilere zarar verecek bir düzleme gidiyoruz." diye konuştu.

Donald Trump'ın daha makul bir yerde olduğunun fakat yönetimi açısından bakıldığında Amerikan kurumlarının performanslarının kötü olduğunun altını çizen Duran, "Geldiğimiz yer, ne yazık ki sıkıntılı bir yer. Eğer ikili ilişkilerde böyle bir sıkıntılı gerginliğin kopuşla neticelenmemesini istiyorsak burada Başkan Trump'a ve kongreye önemli bir görev düşüyor. Bunlar bir dizi yaptırımlar olarak geliyor. Sadece soykırım iddiasıyla ilgili tasarı değil, yaptırımlar da peşinden geliyor ve müttefikini cezalandırmaya çalışan bir Amerika algısı ortaya çıkartıyor. Bu güvenilmez ortak ve müttefik anlamına gelir, Amerika'nın dünyadaki güvenilirliğini de ciddi olarak tehlikeye atar." değerlendirmesini yaptı.

- "Bunu müttefiklikle bir araya getirmemiz mümkün değil"

Prof. Dr. Burhanettin Duran, Türk-Amerikan ilişkilerinde iyi şeylerin olmasını istediklerini fakat özellikle 2013 yılından itibaren Suriye politikası başta olmak üzere Amerikalıların her yaptığı şeyin Türkiye'ye büyük maliyetler ürettiğini vurguladı.

Türkiye'nin sürekli, FETÖ meselesi ve terör örgütü YPG'ye verdiği destek açısından sorumsuz Amerikan politikalarının maliyetlerini çektiğini belirten Duran, şöyle devam etti:

"Bu bizim için 4 milyon mülteciye bakmak demek aynı zamanda. Suriye meselesinde kırmızı çizgiler aşıldığında da yine Amerika'nın bir şey yapmadığını gördük. Dahası Rusya'nın bölgemizde çok güçlü bir şekilde kendisini göstermesine boşluk bıraktılar. Şimdi de kalkıp işte 2015'teki uçak krizinden itibaren fark ettiğimiz üzere Rusya'nın karşısında Türkiye'yi yalnız bırakmış Amerikalılar bize 'Rusya'ya fazla yanaşıyorsunuz.' diye eleştiri getiriyorlar. Burada fasit bir daire görüyorum. Yani hem Türkiye'yi rahatsız edecek politikalar uygula hem Rusya'nın önünü aç hem de Türkiye Rusya'yla isteyerek ya da istemeyerek bir iş birliğine girdiğinde ki bölgedeki önemli bir güç artık Rusya. Ona 'Rusya'ya yanaşıyorsun.' diye yaptırımlar koymaya çalış. Bunu doğrusu bir müttefiklikle anlamlı bir ikili ilişkiyle veya arkadaşlıkla bir araya getirmemiz mümkün değil."

- "Amerika'daki stratejik aklı olan çevreler bu gidişe 'dur' desinler"

Kararın Türkiye açısından bir bağlayıcılığı olmadığına işaret eden Duran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Netice bu; Ermenilerin soykırım iddiasını Amerikan Senatosunun tanıması anlamına gelir. Uygulamada başka bir tarafı yok. Bundan başka yeni şeyler üretirlerse yani zamanında Avrupa'da olduğu gibi 'soykırımı reddetmeyi yasaklayan yasalar' çıkartırlarsa ya da bunu daha ileriye taşıyarak Türkiye'nin burada birtakım yükümlülükler üstlenmesi gerektiğini söylerlerse o zaman başka bir düzleme geçmiş olur. Henüz öyle bir yere gideceği kanaatinde değilim. Asıl mesele sanki Türkiye'yi cezalandırmak için bu konunun ardından birtakım yaptırımların gündeme getirilmesi. Türkiye'yi kendilerince cezalandırıyorlar. Bu yaklaşım, ne ikili ilişki hukukuna ne NATO hukukuna ne müttefiklik hukukuna ne de Amerika'nın Orta Doğu'da Türkiye'yle çalışabilme ihtimalini gözetme açısından onların menfaatine çalışıyor. Yani hepsinin aleyhine bir gidişat söz konusu. Ümit ediyorum ki Amerika'daki stratejik aklı olan birtakım çevreler, kurumlar ve insanlar bu gidişe 'dur' desinler."

Normal şartlar altında Trump'ın bu kararı onaylamamasını beklediğini dile getiren Duran, "Senato tarafından bu tür kararların yüksek oylarla alınıyor olması ve yine Trump'ın Kongre tarafından azil süreci başta olmak üzere çeşitli dış politika konularında sıkıştırılıyor olması sebebiyle Başkan Trump'ın ne yapacağını göreceğiz." dedi.

- "Türkiye'nin bölgesinde kararlı olması birilerinin canını sıkıyor"

Türkiye'nin son 6-7 yıldır, bölgesindeki kaos ve Suriye iç savaşından kaynaklanan terörizm ve mülteciler gibi sorunlarla uğraştığına işaret eden Duran, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de de oldubitti ile karşılaştığını, Libya'yla yaptığı mutabakat çerçevesinde buna yönelik bir hamle geliştirdiğini anlattı.

SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Duran, bu gidişatın Avrupa ve Amerika medyasında sürekli Türkiye aleyhine haberler çıkmasına neden olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Türkiye'de terör uygulayan PKK, FETÖ gibi grupların, Batı'da Türkiye aleyhtarı kampanyaları var. Yine Türkiye'nin Orta Doğu'daki bazı konularda İsrail'le menfaatlerinin farklılaşıyor olması sebebiyle klasik anlamda eskiden Türkiye'yi destekleyen Yahudi lobisinin artık karşı tarafta olması, Pentagon'un bir zamanlar Türkiye lehine olan tavrının S-400 ve YPG konusuyla birlikte ortadan kalkması gibi konular bir araya geldiğinde Washington'da Türkiye'nin ne kadar önemli olduğunu düşünen çevrelerin zayıfladığını, aksine Türkiye'ye bir ceza vermek ve 'dur' demesi gerektiğini söyleyen, ideolojik ve siyasi bir kampanya içerisinde olan çevrelerin öne çıktığını görüyoruz. Mesele sadece bir PR meselesi değil, Türkiye'nin otonom bir dış politika uygulaması, bölgesinde kararlı olması iddiası ve başka türlü bu etrafındaki sorunların çözülemeyeceğini görerek, gerektiğinde Barış Pınarı Harekatı gibi sert gücünü de ortaya koyması birilerinin canını sıkıyor. Bu bazen Avrupalılar bazen Amerikalılar. Bu tür bir sıkıştırma diyebileceğimiz hamlelerine yöneliyorlar."

- "Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışmak fayda üretmeyecek"

Amerika'nın Türkiye ile ortak menfaat alanlarını belirleyerek rasyonel iş birliği yapması gerektiğini belirten Duran, "Bu da bakış açınızı değiştirmekle alakalıdır. Amerikan elitinin Türkiye'ye bakışını değiştirmesi gerekir. Türkiye, son yıllarda daha iddialı bir konumdadır, daha güçlü bir ülkedir ama bu herhangi bir yayılmacılık ya da fazladan bir hırs anlamında değil, bu bölgenin sorunlarıyla yüzleşmek açısından mecburiyettir. Bunun altında daha başka bir bahane aramaya gerek yok. Türkiye bölgesinden bir istikrar adasıdır. Bunu mültecilerle insani yardımlarla gösterdi. İran ve İsrail gibi kaostan beslenen ülkelerin aksine davranan, istikrarı korumaya çalışan sadece Türkiye'dir. Dolayısıyla buna hem Avrupa'nın hem Amerika'nın destek vermesi gerekir. Yoksa Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışmak hiçbir şekilde bir fayda üretmeyecek." diye konuştu.
Kaynak: AA