Amerika'da Bir Türk Kadın Avukat
Bir göçmen ailenin çocuğu olarak 3 yaşında geldiği ABD'de, bu ülkenin kültürüyle büyüyen Elif Keleş, 'Amerikan rüyası'nı gerçekleştirmek için ülkelerinden ayrılan insanlara hukuki destek verebilmek amacıyla avukat olmayı kafasına koydu Hukuk fakültesine ailesine yük olmamak için muhasebe, gemi seyahat uzmanlığı gibi çeşitli mesleklerden kazandığı parayla giren Elif Keleş, 4 yıllık lisans eğitimini de hukuk bürolarında çalışarak tamamladı Üyesi olduğu bir derneğin kurgu mahkemesindeki savunmasından sonra yargıcın 'Sizi gördüğümde olağanüstü bir şey beklemedim, ancak ağzınızı açtığınızda bilginiz ve zekanızdan çok etkilendim.' sözleri Elif Keleş'in, mesleki tutkusunu kamçıladı Manhattan'da göçmenlik işlerine bakan bir hukuk firmasında çalışmaya başlayan Keleş, ABD'de adından söz ettiren bir avukat olabilmek için gecesini gündüzüne kattı Göçmen avukatı Keleş: 'Bir göçmen avukatının işi kolay değildir, çünkü müşterilerim ABD'de yaşama hakkından mahrum bırakılması ile karşı karşıya kaldıkları için genellikle çok asabi ve duygusaldır. Dinsel veya siyasi sebeplerden dolayı kendi ülkelerine dönmekten korkan veya ABD'de yaşamayı cennet zanneden birçok müşterim oldu. Yüzde yüz kazanmak her zaman mümkün değildi ama birçok davayı kazandım, kazanıyorum ve bu da beni mutlu ediyor'
İstanbul Beyoğlu'nda terzilik yapan Ahmet Keleş, ABD'ye yoğun göçün yaşandığı 1967'de çalışma daveti üzerine ailesiyle birlikte bu ülkeye gitti. Havaalanında Green Kart alan dört çocuklu Keleş ailesi, New York eyaletinin Brooklyn şehrine yerleşti. Ahmet Bey, hemen mesleğini yapmaya başlasa da yeni bir ülkede yeni bir yaşama tutunma çabası herkes gibi onları da zorladı. Ev hanımı Hüdaye Hanım, 6 kişilik ailenin geçimini sağlamak, eşinin yükünü hafifletmek için bir işe girmek zorunda kaldı. Keleş, ailesi 3 yaşındaki Elif, iki ablası ve bir ağabeyini okutmak için de büyük bir mücadele verdi.
Türkiye'den göç eden bir ailenin çocuğu olarak bütün zorluklara rağmen eğitimini tamamlayan 54 yaşındaki Elif Keleş, ABD'de bir göçmen olarak başarılı bir avukat olma mücadelesini, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AA muhabirine anlattı.
Kardeşlerine nazaran yaşının küçük olması sebebiyle ABD'ye daha kolay uyum sağladığını anlatan Keleş, o günlere ilişkin şunları söyledi:
"Amerikan kültürünü en kolay ben benimsedim. Kardeşlerim benden büyüklerdi ve Türk kültürüne göre yetişmişlerdi. Dolayısıyla Amerikan kültürüne adaptasyonları da zaman aldı. Ailenin en küçük çocuğu olduğum için kardeşlerimden biraz daha avantajlı olduğuma inanıyorum. Çünkü ailem muhafazakardı, kardeşlerim anne ve babamın izni olmadan dışarıya adım atamazdı. Ben ise çoktan Amerikalı komşumuzun kızıyla arkadaşlık kurmuştum ve rahatça gidip havuzlarında yüzebiliyordum. Ama her şeye rağmen kardeşlerimin, geleceğimin şekillenmesinde çok büyük etkisi oldu."
- "Yalnızlığını kitaplarla giderdi"
İlkokul çağına geldiğinde ailesinin de yavaş yavaş Amerika'da yaşamaya alışmaya başladığını ifade eden Keleş, kardeşlerinin ya evlenerek ya da iş hayatına atılarak evden ayrılmasıyla yalnızlık günlerinin başladığını dile getirdi. Keleş, "Tek başına bir çocuk kalınca yalnızlığımı kitaplarla arkadaşlık kurarak gidermeye çalıştım. Kitapları adeta yutar gibi okurdum." dedi.
Keleş, Manhattan Rudolph Steiner'de başladığı lise eğitiminin ufkunun genişlemesinde büyük etkisi olduğunu, deneyimli öğretmenlerinin cesaret veren desteği ile felsefe, edebiyat, Alman dili, sanat ve tarih dersleri almaya başladığını söyledi.
- Üniversite yıllarında doğduğu kente döndü
Elif Keleş, üniversite eğitimi almak için verdiği mücadeleyi şöyle anlattı:
"Lisans eğitimime New York Üniversitesi'nde (NYU) devam etmek istiyordum ama bunu aileme yük olmadan başarmak zorundaydım. Bunun için de çalışmak ve para biriktirmem gerekiyordu. Manhattan'da bir yayınevinde çalışmaya başladım. Orada bir yıl çalıştım ve biriktirdiğim parayla New York Üniversitesi'ne girdim. Burada liseden alışkın olduğum o samimiyet yoktu. Üniversite değil, sanki koskoca bir şehirdi. NYU'da ilk hayal kırıklığımı felsefe dersinde amfi kalabalık olduğu için yer bulamayarak bir cam kenarına oturmak zorunda kalınca yaşadım. Bir de kaçırdığım bir ders için sınıf arkadaşımdan ders notu istediğim zaman yüzüme karşı 'Notlarımı seninle paylaşmak istemiyorum.' demesi beni çok kırmıştı. Şaşırmıştım, lisedeki o besleyici ortamın tam tersi bir dünya vardı burada. İnsanlar değişikti, ilişkiler değişikti. Bencil bir ortamla karşılaşmıştım.
New York Üniversitesi'nde yaşadığım hayal kırıklığı sonrasında kendimi Türkiye'de buldum ve eğitimimi tamamlamak için Boğaziçi Üniversitesi'ne devam ettim. İstanbul'a benim için bambaşka bir deneyim oldu. Üç yaşında ayrıldığım kente geri dönmüştüm. Türkiye, Amerika'dan çok farklıydı. İstanbul bambaşka bir şehirdi ve ben burada yeni yeni şeyler öğreniyordum. Ama üniversite hayatı beklentilerimi karşılamadı. Ders kitapları yoktu, uzun uzun derslere giriyor ve sürekli not alıyorduk. Kalemle not alma becerim çok kötü değildi ama profesörün ders notlarının fotokopicide çoğaltılarak satıldığını gördüğümde bir şok daha yaşamıştım. İstanbul'da bir yıl eğitim aldıktan sonra New York'a döndüm. Türkiye'de edindiğim dostluklarımın bugün yetişkin bir kadın olarak hala devam etmesinden mutluyum."
- Boğaziçi macerasını yarıda bıraktı
Elif Keleş, Boğaziçi Üniversitesi macerasını yarıda bırakarak New York'a döndüğünü ve 1988 yılında iki yıllık Manhattanville College'da eğitim aldığını aktardı.
Küçük ve liberal olan bu üniversitede, daha çok dünyaya dair hiçbir fikri olmayan zengin ve ayrıcalıklı ailelerin çocuklarının okuduğunu anlatan Keleş, "Dünyada yaşananlara yabancı, zengin ama cahil bir sürü insana rağmen bu okulu tamamladım. Hukuk okumak istiyordum ama ailem zengin değildi. O yüzden para kazanmam gerekiyordu. İki yıl muhasebe, gemi seyahati uzmanı gibi birçok tuhaf işler yaparak hukuk fakültesine başvurmak için yeterli parayı kazandım." dedi.
New York'taki hukuk eğitimi süresince hiçbir yerden burs almadığını ve ailesine yük olmadığını dile getiren Keleş, okulun parasını değişik hukuk bürolarında çalışarak kazandığını söyledi.
Keleş, göçmen avukatı olmaya karar verdiğini, Manhattan'daki bir göçmenlik işlerine bakan hukuk firmasında işe başladığını anlatarak, şunları kaydetti:
"İşverenlerim performansımdan çok etkilendi ve yaz aylarında da çalışmamı istedi. Ayrıca okulumdaki bir hukuk derneğine de üye oldum. Derneğin düzenlediği kurgu mahkemeye avukat olarak katıldım ve yargıç, gösterdiğim performansı şu şekilde tanımlamıştı; 'Sizi gördüğümde olağanüstü bir şey beklemedim, ancak ağzınızı açtığınızda bilginiz ve zekanızdan çok etkilendim.' Bu benim okulu bitirmeden avukatlık mesleğinde gösterdiğim en önemli deneyim ve takdirdi. İnsanlar beni tanıdıkça hayal ettiklerinden daha zeki olduğumu fark ediyorlardı."
- O artık bir avukat
Mezuniyet sonrası göçmenlik hukuku alanında kolayca bir iş bulan Keleş, bu süreçte başarılı olabilmek için hafta sonu da dahil gece yarılarına kadar çalıştığını belirtti.
Keleş, "Çünkü New York rekabetçi bir şehir ve işvereninizi memnun etmek zorundasınız yoksa işinizi kaybedebilirsiniz." dedi.
Avukat Elif Keleş, ABD'nin batı sahil şehirlerinin New York'un rekabetçi atmosferinden çok uzak olduğunu fark ettiğinde Los Angeles'a taşındığını, bunun da da iş yaşamında enerjisinin yeniden yükselmesine neden olduğunu söyledi.
Los Angeles'ta, çelik gökdelenli New York'tan çok farklı, renkli ve basit bir yaşam sürdüğünü anlatan, şunları anlattı:
"Bir restoranda gerçekleştirdiğim iş görüşmemi hiç unutmuyorum. İşi almıştım. Ailemden çok uzak bir şehirde yaşamam gerekiyordu. Ama bu inanılmaz bir imkandı ve bu hamleyi hayatım için yapmak zorundaydım. Bir göçmen avukatının işi kolay değildir, çünkü müşterilerim ABD'de yaşama hakkından mahrum bırakılması ile karşı karşıya kaldıkları için genellikle çok asabi ve duygusaldır. Dinsel veya siyasi sebeplerden dolayı kendi ülkelerine dönmekten korkan veya ABD'de yaşamayı cennet zanneden birçok müşterim oldu. Yüzde yüz kazanmak her zaman mümkün değildi ama birçok davayı kazandım, kazanıyorum ve bu da beni mutlu ediyor."