Yangın Güvenliği Uzmanı Abdurrahman Kılıç, İstanbul'un Risk Haritasını Çıkardı
İstanbul’un yangın güvenliği konusunda açıklamalarda bulunan Yangın Güvenliği Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç," En çok girilemeyen sokaklara baktığınız zaman yaptığımız risk haritaları incelemelerinde en riskli yerin Eminönü, Tahtakale civarı ve Galata, Beyoğlu, Pera tarafları olduğunu gördük” dedi.
İstanbul’un dar sokakları ve giderek artan nüfusu sebebiyle araç kullanımının artması, özellikle yangın anında ambulans ve itfaiye araçlarının olay yerine gitmesinde güçlükler yaşanmasına neden oluyor. Yangın Güvenliği Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, sokakların yapısının ve park halindeki araçların artmasının İstanbul’un yangın güvenliği açısından risk oluşturduğunu belirterek yapılması gerekenler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
“Avrupa’nın en riskli şehrinin İstanbul olduğu görülmüş”
İstanbul’un şehir yapısının yangın anında itfaiyenin ulaşımında en büyük sorun olduğunu belirten Abdurrahman Kılıç, “İstanbul’un en büyük problemlerinden bir tanesi aslında dar ve dik sokakları. 1870 yılında yapılan, Sultan Abdülaziz zamanında yapılan bir araştırmada Avrupa’nın en riskli şehrinin İstanbul olduğu görülmüş. İstanbul günümüzde de bu yönden en riskli çünkü bir taraftan dar sokakları, dik sokakları, bir taraftan merdivenli sokakları, araçların park ettiği sokakları göz önüne alırsanız sadece yangın için değil aynı zamanda diğer afetler için depremde, panikte ki bu konuda da itfaiyenin ve ambulansın giremeyeceği birçok yer bulunuyor” dedi.
“Yangını başlangıçta bir bardak su ile de söndürürsünüz ancak birkaç saniye geçince bu kovaya, birkaç dakikayı geçince tankerlere dönüşür”
İtfaiye araçlarının olay yerine ulaşması konusunda yapılabilecekler üzerinde duran Prof. Dr. Kılıç, “Küçük araçların alınması gerekiyor. Küçük araçlar alınsa bile hiçbirisinde hidrant olmadığı için itfaiyenin yapacağı bir şey olmuyor. Su taşıması gerekiyor. Taşıma su ile yangın söndüren bir şehiriz biz. Var ama bunun sayısını çok çok arttırması lazım. İkincisi istasyon sayılarını, küçük istasyon sayısının arttırılması erken müdahale için gerekli. Bir de otopark sayısının arttırılması, itfaiyenin geçişi için, ambulansların geçişi için belli noktaların işaretlenerek park yasağı getirilmesi ve onlara ceza verilmesi lazım. İtfaiyenin normalde bir yangına erken müdahalesi riskli yerlerde 3 dakika içerisinde olması, daha az riskli olan yerlerde 5, normal yerlerde 8 dakika içerisinde olay yerine ulaşması lazım. Yangını başlangıçta bir bardak su ile de söndürürsünüz ancak birkaç saniye geçince bu kovaya, birkaç dakikayı geçince tankerlere dönüşür” ifadelerinde bulundu.
“En riskli yerin Eminönü, Tahtakale civarı ve Galata, Beyoğlu, Pera tarafları olduğunu gördük”
Vatandaşın yalnızca bir yangın sırasında değil aynı zamanda bir yaralanma olduğunda o sokağa itfaiyenin ve ambulansın nasıl gireceğini düşünerek aracını park etmesi gerektiğini söyleyen Kılıç, “En çok girilemeyen sokaklara baktığınız zaman yaptığımız risk haritaları incelemelerinde en riskli yerin Eminönü, Tahtakale civarı ve Galata, Beyoğlu, Pera tarafları olduğunu gördük. Beyoğlu’nda ve benzer yerlerde gece kulüplerinin olduğu, barların olduğu binaların durumu gerçekten çok riskli, çok tehlikeli. Binanın özelliğine, sokağın özelliğine, kullanım amacına uygun olarak tedbirlerin alınması lazım. İstanbul’da özellikle birçok yangına itfaiye ile birlikte ben de gidiyordum. İtfaiyecilerle birlikte gidip itfaiye aracının girmesi için 4 kişi aracı kaldırıp yana aldığımız birçok yangın olmuştur” dedi.
“Binadaki önlemlerin, şehrin alt yapısının ve itfaiyenin eğitim ve teknik gücünün birbirine paralel olarak yükselmesi lazım”
Bir şehrin yangın güvenliğinin hangi koşullara bağlı olduğunu anlatan Abdurrahman Kılıç, “Önce binada alınan önlemlere bağlı, şehrin alt yapısına bağlı daha sonra da itfaiyenin eğitim ve teknik gücüne bağlı. Bunlardan herhangi biri ne kadar iyi olursa olsun hiçbir zaman işe yaramaz. Bunun üçünün yani binadaki önlemlerin, şehrin alt yapısının ve itfaiyenin eğitim ve teknik gücünün birbirine paralel olarak yükselmesi lazım. Sokaklar iyiyse bile binada önlem yeterli değilse yine bir şeye yaramaz. Binada önlemler yeterli, itfaiye iyi değil, alt yapısı iyi değilse yine işe yaramaz. Bu söylediğim 3 hususun mutlaka birbirine paralel büyümesi, bir taraftan da vatandaşların bu konudaki eğitiminin yeterli olması, tatbikatların yapılması, sistemlerin bakımlarının yapılması gerekir” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
“Avrupa’nın en riskli şehrinin İstanbul olduğu görülmüş”
İstanbul’un şehir yapısının yangın anında itfaiyenin ulaşımında en büyük sorun olduğunu belirten Abdurrahman Kılıç, “İstanbul’un en büyük problemlerinden bir tanesi aslında dar ve dik sokakları. 1870 yılında yapılan, Sultan Abdülaziz zamanında yapılan bir araştırmada Avrupa’nın en riskli şehrinin İstanbul olduğu görülmüş. İstanbul günümüzde de bu yönden en riskli çünkü bir taraftan dar sokakları, dik sokakları, bir taraftan merdivenli sokakları, araçların park ettiği sokakları göz önüne alırsanız sadece yangın için değil aynı zamanda diğer afetler için depremde, panikte ki bu konuda da itfaiyenin ve ambulansın giremeyeceği birçok yer bulunuyor” dedi.
“Yangını başlangıçta bir bardak su ile de söndürürsünüz ancak birkaç saniye geçince bu kovaya, birkaç dakikayı geçince tankerlere dönüşür”
İtfaiye araçlarının olay yerine ulaşması konusunda yapılabilecekler üzerinde duran Prof. Dr. Kılıç, “Küçük araçların alınması gerekiyor. Küçük araçlar alınsa bile hiçbirisinde hidrant olmadığı için itfaiyenin yapacağı bir şey olmuyor. Su taşıması gerekiyor. Taşıma su ile yangın söndüren bir şehiriz biz. Var ama bunun sayısını çok çok arttırması lazım. İkincisi istasyon sayılarını, küçük istasyon sayısının arttırılması erken müdahale için gerekli. Bir de otopark sayısının arttırılması, itfaiyenin geçişi için, ambulansların geçişi için belli noktaların işaretlenerek park yasağı getirilmesi ve onlara ceza verilmesi lazım. İtfaiyenin normalde bir yangına erken müdahalesi riskli yerlerde 3 dakika içerisinde olması, daha az riskli olan yerlerde 5, normal yerlerde 8 dakika içerisinde olay yerine ulaşması lazım. Yangını başlangıçta bir bardak su ile de söndürürsünüz ancak birkaç saniye geçince bu kovaya, birkaç dakikayı geçince tankerlere dönüşür” ifadelerinde bulundu.
“En riskli yerin Eminönü, Tahtakale civarı ve Galata, Beyoğlu, Pera tarafları olduğunu gördük”
Vatandaşın yalnızca bir yangın sırasında değil aynı zamanda bir yaralanma olduğunda o sokağa itfaiyenin ve ambulansın nasıl gireceğini düşünerek aracını park etmesi gerektiğini söyleyen Kılıç, “En çok girilemeyen sokaklara baktığınız zaman yaptığımız risk haritaları incelemelerinde en riskli yerin Eminönü, Tahtakale civarı ve Galata, Beyoğlu, Pera tarafları olduğunu gördük. Beyoğlu’nda ve benzer yerlerde gece kulüplerinin olduğu, barların olduğu binaların durumu gerçekten çok riskli, çok tehlikeli. Binanın özelliğine, sokağın özelliğine, kullanım amacına uygun olarak tedbirlerin alınması lazım. İstanbul’da özellikle birçok yangına itfaiye ile birlikte ben de gidiyordum. İtfaiyecilerle birlikte gidip itfaiye aracının girmesi için 4 kişi aracı kaldırıp yana aldığımız birçok yangın olmuştur” dedi.
“Binadaki önlemlerin, şehrin alt yapısının ve itfaiyenin eğitim ve teknik gücünün birbirine paralel olarak yükselmesi lazım”
Bir şehrin yangın güvenliğinin hangi koşullara bağlı olduğunu anlatan Abdurrahman Kılıç, “Önce binada alınan önlemlere bağlı, şehrin alt yapısına bağlı daha sonra da itfaiyenin eğitim ve teknik gücüne bağlı. Bunlardan herhangi biri ne kadar iyi olursa olsun hiçbir zaman işe yaramaz. Bunun üçünün yani binadaki önlemlerin, şehrin alt yapısının ve itfaiyenin eğitim ve teknik gücünün birbirine paralel olarak yükselmesi lazım. Sokaklar iyiyse bile binada önlem yeterli değilse yine bir şeye yaramaz. Binada önlemler yeterli, itfaiye iyi değil, alt yapısı iyi değilse yine işe yaramaz. Bu söylediğim 3 hususun mutlaka birbirine paralel büyümesi, bir taraftan da vatandaşların bu konudaki eğitiminin yeterli olması, tatbikatların yapılması, sistemlerin bakımlarının yapılması gerekir” şeklinde konuştu.