Merkez Toplantı Özetini Açıkladı

Merkez Bankası, Ekim toplantı özetinde döviz kurlarında yükselen oynaklığın enflasyon belirsizliğini artırdığının izlendiği bildirildi.



Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Ekim ayı Para Politikası Kurulu’nun (PPK) toplantı özetini yayımladı.

Enflasyon gelişmeleri

Eylül ayında tüketici fiyatları yüzde 6,30 oranında artmış ve yıllık enflasyon 6,62 puan yükselerek yüzde 24,52 oldu. Bu dönemde fiyat artışlarının alt kalemler geneline yayıldığı izlendi. Döviz kuru hareketlerinin etkileri temel mallar grubunda daha güçlü olmak üzere birçok kalem üzerinde belirgin ölçüde hissedilirken, döviz kuru geçişkenliği görece düşük olan kalemlerde de yüksek fiyat artışları kaydedilmesi dikkat çekti. Bu dönemde döviz kurlarında yükselen oynaklığın enflasyon belirsizliğini arttırdığı, geçmiş enflasyona endeksleme eğiliminin yaygınlaştığı, döviz kurundan tüketici enflasyonuna geçişkenliğin güçlü seyrettiği ve bu çerçevede fiyatlama davranışlarının önemli ölçüde bozulduğu izlendi. Toplam talep koşulları enflasyona düşüş yönlü destek vermeye başlamışsa da, tüketici enflasyonunun seyrinde oldukça yüksek bir seviyeye ulaşan üretici enflasyonu kaynaklı maliyet baskıları belirleyici oldu. Bu görünüm altında çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonu ve ana eğilimi sert bir yükseliş kaydetti.



Eylül ayında gıda ve alkolsüz içecekler grubu yıllık enflasyonu 7,95 puan artarak yüzde 27,70 oldu. Bu dönemde hem işlenmemiş hem de işlenmiş gıda ürünlerindeki fiyat artış eğilimi hızlanmış, alt gruplar geneline yayılan artışlar izlendi. Ekim ayına ilişkin öncü göstergeler gıda enflasyonundaki yükselişin devam edeceğine işaret etti.

Enerji fiyatları Eylül ayında yüzde 6,05 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu 5,69 puan artarak yüzde 27,03 oldu. Bu gelişmede elektrik ve doğalgaz fiyat ayarlamaları ile Ağustos ayındaki ÖTV düzenlemesinin sarkan etkisine bağlı olarak yükselen akaryakıt fiyatları etkili oldu. Bu dönemde petrol fiyatları yukarı yönlü bir seyir izledi, ancak akaryakıt fiyatlarında eşel mobil uygulamasının devam etmesi enflasyon üzerindeki olası yukarı yönlü etkileri sınırladı. Enerji enflasyonundaki artışın elektrik ve doğalgaz fiyat ayarlamalarına bağlı olarak Ekim ayında da sürmesi beklendi.

Temel mal grubu yıllık enflasyonu Eylül ayında 11,94 puanlık artışla yüzde 35,12’ye ulaştı. Bu yükselişte Türk lirasında gözlenen güçlü değer kaybının etkileri belirleyici oldu, fiyat artışları alt gruplar geneline yayılan bir nitelik gösterdi. Özellikle ithal içeriği yüksek olan dayanıklı mallar (yüzde 12,93) ile diğer temel mallarda (yüzde 11,22) keskin fiyat artışları kaydedildi. Giyim grubundaki fiyat artışları da mevsim normallerinin üzerinde seyretti. Temel mal grubu enflasyonunun, Türk lirasında yakın dönemdeki değerlenme ve otomobillerdeki ÖTV matrah düzenlemesinin etkisiyle özellikle dayanıklı mallar kaynaklı olarak Ekim ayında olumlu bir seyir izleyeceği öngörüldü.

Ayrıca, Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programının da kısa vadede enflasyonda aşağı yönlü görünümü destekleyeceği tahmin edildi.

Hizmet grubu yıllık enflasyonu bir önceki aya kıyasla 2,13 puan artarak yüzde 13,97’ye yükseldi. Lokanta-otel ve ulaştırma hizmetleri enflasyonundaki yükselişte gıda ve akaryakıt fiyatları kaynaklı maliyet yönlü unsurların yanı sıra turizm sektöründeki canlı seyrin de etkili olduğu değerlendirildi. Diğer hizmetler grubu enflasyonundaki yükselişte ise döviz kuru gelişmelerinin yansımalarına ek olarak genel enflasyonun ulaştığı yüksek seviyelere istinaden eğitim hizmetleri fiyatlarında kaydedilen artışların etkili olduğu izlendi.

Enflasyonu etkileyen unsurlar

Son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyette dengelenme eğiliminin belirginleştiğine işaret etti. Yurt içi talebe ilişkin bileşik göstergeler üçüncü çeyrekte gerek özel tüketim gerekse yatırım harcamalarında kayda değer bir zayıflama sinyali verirken, merkezi yönetim bütçe verileri de kamu harcamalarının büyümeye doğrudan desteğinin bir önceki döneme göre azaldığını gösterdi. İç talepteki yavaşlamaya karşılık dış talep gücünü korudu. Küresel büyüme görünümündeki istikrarlı seyirle birlikte dış talepteki artışın ve dış piyasalarda pazar çeşitlendirme esnekliğinin ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürdü. Kurul, turizm ve diğer hizmet gelirlerindeki canlı seyre bağlı olarak net ihracatın dönemlik büyümeye olumlu katkısının üçüncü çeyrekte önemli ölçüde arttığı değerlendirmesinde bulundu. Önümüzdeki dönemde mal ve hizmet ihracatının büyümeye güçlü desteğinin sürmesi ve iç talepteki yavaşlamaya bağlı olarak ithalat talebindeki düşüşün cari dengeyi olumlu etkilemeye devam etmesi beklendi.

Finansal koşullardaki sıkılaşmanın da etkisiyle iktisadi faaliyetteki yavaşlama devam etti. Son çeyreğe ilişkin anket göstergeleri, imalat sanayi kapasite kullanım oranındaki düşüş eğiliminin sektörler geneline yayılarak sürdüğünü gösterdi. İnşaat ile ilişkili sektörlerde daha kuvvetli olmak üzere iç piyasaya yönelik sektörlerin üretim ve sipariş göstergelerinde gözlenen zayıflama bu görünümü teyit etti. İhracat ve turizm bağlantılı faaliyet kollarına ilişkin görünüm nispeten daha olumlu seyretmekle birlikte sektörler genelinde istihdam ve yatırım duruşunun bozulduğu görüldü.



İşgücü piyasası verileri, ekonominin üçüncü çeyrekte yurt içi talep kaynaklı olarak yavaşladığı yönündeki değerlendirmeleri teyit etti. Dış ticaret ve kamu bağlantılı sektörler hizmetler sektörü istihdamına olumlu katkı yaptı. Buna karşılık, inşaat istihdamındaki düşüş devam etti, sanayi istihdamı bir önceki döneme göre azaldı. Öncü göstergeler işsizlik oranlarındaki artışın devam ettiği yönünde sinyal verdi.

Yılın üçüncü çeyreğinde kredi koşullarındaki sıkılık devam etti. Bunun yanı sıra kamu harcamalarındaki tasarruf eğilimi ve işsizlik oranlarındaki artış yurt içi talepteki yavaşlamanın süreceğine işaret etti. Net ihracatın son çeyrekte büyümeye katkısının devam edeceği ve iktisadi faaliyetteki zayıflamayı kısmen sınırlayacağı öngörüldü.



Özetle, üçüncü çeyreğe ilişkin son dönemde açıklanan veriler ve dördüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler ekonomideki reel uyarlamanın hızlı bir şekilde devam ettiğine ve dengelenme sürecinin belirginleştiğine işaret etti. Finansal koşullardaki sıkılığın devam etmesi, iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın boyutu ve süresi açısından aşağı yönlü riskleri canlı tuttu.

Para politikası ve riskler

Kurul, toplantıda Ekim Enflasyon Raporu’nda yer alması öngörülen orta vadeli tahminleri değerlendirdi. Buna göre, 2018 yıl sonuna dair tüketici enflasyonu tahmini Temmuz Enflasyon Raporu’na göre 10,1 puan, 2019 yıl sonu tahmini ise 5,9 puan yukarı yönlü güncellendi. Enflasyonu düşürmeye odaklı, sıkı bir politika duruşu ve güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağı öngörüldü.

Bu çerçevede, enflasyonun 2018 yıl sonunda yüzde 23,5 olarak gerçekleşeceği, 2019 yıl sonunda yüzde 15,2’ye, 2020 yıl sonunda yüzde 9,3’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı tahmin edildi. Tahminler oluşturulurken para politikasındaki sıkı duruşun uzun süre korunacağı bir para politikası çerçevesi esas alındı.

Yakın dönemde enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret etti. Döviz kurundaki hareketlerin de etkisiyle fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat çekti. İç talep koşullarındaki zayıflamanın enflasyon görünümündeki bozulmayı kısmen sınırlayacağı düşünülse de fiyatlama davranışlarına dair yukarı yönlü riskler sürdü. Üretici fiyatları kaynaklı maliyet yönlü baskıların oldukça güçlenmesi, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler önümüzdeki dönem enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam etti. Bu çerçevede Kurul, sıkı parasal duruşun korunmasına karar verdi ve politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 24 düzeyinde sabit tuttu.

Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecek. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecek. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecek.

Enflasyon Raporu’ndaki orta vadeli tahminlere esas oluşturan görünüm Para Politikası Kurulu’nun değerlendirme ve varsayımları etrafında şekillendi. Buna karşın, bu unsurlara dair çeşitli riskler enflasyon görünümünü değiştirerek ana senaryoda öngörülen para politikası duruşunun farklılaşmasına yol açabildi. Kurul, orta vadeli enflasyon görünümüne dair risklerin ağırlıklı olarak yukarı yönlü olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne dair başlıca riskin fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın devam etmesi olduğu değerlendirildi. Son aylarda döviz kurundan tüketici enflasyonuna geçişkenliğin güçlendiği, geçmiş enflasyona endeksleme eğiliminin yaygınlaştığı ve fiyatlama davranışlarının önemli ölçüde bozulduğu izlendi. Mevcut durumda döviz kuru kaynaklı ilave enflasyon baskılarının nispeten sınırlı kalacağı değerlendirilmekle birlikte, döviz kuru oynaklığının halen yüksek seyretmesi enflasyon görünümü üzerindeki riskleri canlı tuttu. Enflasyonun ve ülke risk priminin bulunduğu yüksek seviyelerde, makroekonomik dengelenme sürecinin enflasyonu düşürücü etkisinin yeterince hızlı ve etkin bir şekilde hayata geçmemesi durumunda enflasyon ve döviz kurlarına dair beklentilerin birbirini besleyerek enflasyonla mücadeleyi güçleştirmesi söz konusu olabilecek. Böyle bir durumda fiyatlama davranışında ortaya çıkacak ilave bozulma enflasyonu düşürmek için mevcut Raporda öngörülenden daha sıkı bir para politikası duruşunun daha uzun süre sürdürülmesini gerektirebilecek.

Ham petrol fiyatları ve yurt içi gıda fiyatlarının seyri de önümüzdeki dönemde enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk unsurları olarak değerlendirildi. Yakın dönemde ABD’de kaya petrolü arzına ilişkin sorunların büyük ölçüde çözülmesine karşın, İran ve Venezuela’da yaşanan jeopolitik gelişmeler nedeniyle ortaya çıkan arz eksiği, ham petrol fiyatları üzerinde yukarı yönlü başlıca risk unsuru olmaya devam etti. Öte yandan, küresel dış ticarette artan korumacılık eğilimleri, küresel büyüme üzerindeki muhtemel olumsuz etkisi nedeniyle emtia fiyatları üzerinde aşağı yönlü risk unsuru olarak öne çıktı. Yurt içindeki gıda fiyatlarına dair risklerin de özellikle kısa vadede, birikimli maliyet yönlü baskılardan ötürü yukarı yönlü olduğu tahmin edildi. Bu çerçevede, para politikası tepkisi, söz konusu risklerin enflasyon üzerindeki doğrudan ve ikincil etkileri değerlendirilerek, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışında gözlenebilecek bozulmayı kontrol altında tutacak şekilde belirlenecek.

Fiyatlama davranışındaki bozulma, finansal koşullardaki sıkılık ve reel sektörün finansal durumu arasındaki etkileşim yakın dönemde enflasyon dinamiklerinde değişime yol açarak enflasyon ve tahmin belirsizliğini yükseltti. Firmaların maruz kaldığı birikimli maliyet baskıları ve kârlılıklarındaki düşüş, işletme sermayesi maliyetlerindeki artış ve ücretlerdeki geriye dönük endeksleme davranışı da dikkate alındığında, talep kanalının enflasyonu düşürücü etkisinin tarihsel verilerin ima ettiğinden daha sınırlı kalmasına neden olabilecek. Kısa vadede para politikası kararları yeni açıklanacak verilere daha duyarlı olacak ve enflasyon görünümünde değişiklikler tespit edilmesi durumunda para politikası duruşu buna göre uyarlanacak.

Yılın üçüncü çeyreğinde, artan risk primleri kaynaklı olarak, tarihsel ortalamaların üzerinde sıkılaşmış olan kredi koşullarında önümüzdeki dönemde meydana gelecek normalleşmenin hızı ve kapsamı, iktisadi faaliyetin görünümü açısından önem taşıdı. Döviz kurları ile kredi faizlerindeki yükseliş ve iktisadi faaliyetteki yavaşlamadan dolayı nakit akışı ve bilançoları olumsuz etkilenen firmaların aktif kalitesine ilişkin gerekli analiz ve tespitlerin yapılması kredi piyasası açısından belirleyici olacak. Dolayısıyla, reel sektörün bilanço kanalından gelebilecek olumsuzlukları sınırlayacak finansal sektör politikalarının enflasyonu gözeten para politikasıyla eşgüdüm hâlinde uygulanması, finansal koşulların verimsiz bir sıkılaşma döngüsüne girmesini önlemek açısından büyük önem kazandı.

Küresel para politikaları ve risk iştahındaki gelişmelere bağlı olarak gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını azaltabilecek ve döviz kurundaki oynaklığı besleyecek riskler de mevcut. Gelişmiş ülkelerde parasal sıkılaşma eğiliminin sürmesi ve tahvil getirilerindeki yükseliş, dünya ticaretinde korumacılığın yükselmesi, İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine dair gelişmeler, İtalya’da bütçe açığı ve kamu borç stokuna dair endişeler ile İran’a yönelik olarak uygulanması beklenen yaptırımlar gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının önümüzdeki dönemde dalgalı bir seyir izlemesine neden olarak portföy akımları üzerinde aşağı yönlü risk oluşturabilecek. Küresel likidite koşulları ve risk algılamalarındaki dalgalanmalara bağlı olarak piyasalarda aşırı oynaklık gözlenmesi durumunda, piyasanın ihtiyacı olan döviz likiditesinin zamanında, kontrollü ve etkili bir şekilde sağlanmasına yönelik likidite önlemleri kullanılabilecek. Ayrıca, söz konusu risklerin enflasyon ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerini sınırlamak amacıyla para politikasında ilave sıkılaşmaya gidilebilecek.

Para politikası ile maliye politikası arasındaki eşgüdüm enflasyonla mücadele ve makroekonomik dengelenme açısından büyük önem taşıdı. Enflasyon Raporu’nda yer alan orta vadeli tahminlerde maliye politikasına dair esas alınan görünüm, Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı çerçevesinde, enflasyonla mücadele ve makroekonomik dengelenmeye odaklı, para politikasıyla eşgüdüm hâlinde olan bir politika duruşu içerdi. Bu doğrultuda, maliye politikasının Yeni Ekonomi Programı çerçevesinde öngörüldüğü şekilde sıkı mali disiplin uygulayacağı bir görünüm esas alındı. Ayrıca, kamu tarafından yönetilen/yönlendirilen fiyat, vergi ve ücret ayarlamalarının, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının azaltılmasına yardımcı olacak şekilde belirleneceği varsayıldı. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecek.

Para politikası ve maliye politikası arasında son dönemde kuvvetlendirilen eşgüdümün sürekli ve sistematik bir yapıya dönüştürülmesi yönünde yürütülmekte olan ortak çabaların enflasyonla mücadeleye katkıda bulunması beklendi. Bunun yanı sıra, enflasyondaki 5 katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam edilmesi fiyat istikrarına ve toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacak.
Kaynak: İHA