Reflünün az bilinen belirtileri
Bebeklikten yaşlılık dönemine kadar her yaş grubunda ortaya çıkabilen reflünün, uykusuzluk, yeme zorluğu gibi yaşam kalitesini etkileyen problemler oluşturabildiği ve ağız kokusu, diş çürümesi ya da öksürük gibi yemek borusuna bağlı az görülen belirtilerinin olduğu kaydediliyor.
Acıbadem Adana Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Türker Egesel, reflünün birçok tedavi yönteminin olmasının yanında, mutlaka yaşam tarzı değişikliklerine gitmek gerektiğini ifade etti.
Uzm. Dr. Egesel, 'Herhangi bir zorlama olmadan, mide içeriğinin yemek borusuna doğru kaçması 'gastroözofageal reflü' olarak tanımlanıyor. Ancak sorunun hastalık olarak tanımlanabilmesi için şikayet ya da şikayetlerin olması, bunların sürmesi ve belirli sıklıkta tekrar etmesi gerekiyor. Eğer kişide göğüs arkasında yanma hissi, ağza acı su gelmesi, geğirme, yutmada zorlanma ve ağrı duyma gibi reflünün klasik bulguları varsa hastalıktan bahsedilebiliyor. Reflünün en sık görülen şekli, midedeki asitli içeriğin geri kaçışı olsa da, bazen sadece gazın geri kaçması da hastalığa neden olabiliyor. Bu ayrımın doğru yapılması tedavi açısından büyük önem taşıyor' ifadelerini kaydetti.
Aşırı kilo ve hamilelik tetikliyor
Uzm. Dr. Egesel, karın içi basıncın her zaman göğüs boşluğu basıncından fazla olduğunu belirterek, 'Dolayısıyla, hamilelik ya da aşırı kilo alma gibi karın içi basıncını arttıran her türlü olay reflü oluşumu için zemin hazırlıyor. Bununla birlikte mide çıkışında darlık, ülser, kansere bağlı tıkanıklıkta gıdalar rahatça bağırsaklara geçemediği ve geriye doğru baskı uygulandığı için reflü ortaya çıkabiliyor' dedi.
Kalp dışı göğüs ağrısının en sık nedeni
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Türker Egesel, hastalıkla ilgili şikayetlerin büyük çoğunluğunun yemek borusuna bağlı olarak ortaya çıktığını ifade ederek, şunları söyledi:
'Bunların başında göğse doğru yanma hissi, ağza acı su gelmesi, yediklerimizin ağzımıza gelmesi, yutma zorluğu, geğirme ve ağrılı yutma geliyor. Ayrıca, göğüs ağrısı, öksürük, astım, kronik bronşit şikayetleri, ses kısıklığı, boğaz ağrısı, boğazda gıcıklanma gibi kronik larenjit-farenjit şikayetleri, ağız kokusu, diş çürümesi de reflü sonucu ortaya çıkabiliyor. Hatta kalp dışı göğüs ağrılarının en sık nedenlerinden birini oluşturuyor. Hastanın tüm yaşadıklarının değerlendirilmesi ve fiziki muayene ile reflü tanısı hızlıca konulabiliyor. Doğrulamak içinse endoskopi uygulanıyor.'
Reflünün tedavi edilmemesi ya da eksik tedavisi durumunda ciddi komplikasyonların gelişebileceğini kaydeden Dr. Türker Egesel, 'Yemek borusunda ülserler gelişebilir ve kanama görülebilir. Ayrıca, sürekli asit tahrişine bağlı darlık ve yemek borusunda 'barret' adı verilen hücre bozulması oluşabilir. Bu, yemek borusu kanseri riskini oldukça arttıran bir durumdur' şeklinde konuştu.
'Tedavinin üç önemli sac ayağı var'
İlaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri, cerrahi, endoskopik tedaviler olmak üzere her hastaya göre uygun tedavi seçenekleri bulunduğunu söyleyen Uzm. Dr. Egesel, şunları anlattı:
'İlaçlar ve yaşam tarzı önerileri: Son yıllarda asit oluşumunu, salgılanmasını engellemek için yapılan çalışmalarda önemli yol alındı. Dolayısıyla bu konuda oldukça güçlü ilaçlar bulunuyor. Mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gereken bu ilaçlar uygun doz ve sürede alındığında belirgin başarı sağlanıyor.
Reflüde diyetten çok yaşam şeklinin değiştirilmesi ve bazı hekim önerileri temel ilaç tedavisi kadar önemli. Hastaların ‘ilaç kullanıyorum ve şikayetlerim yok' bahanesiyle diyet ve önerilere uymaması tedavinin önündeki en büyük engeldir.
Endoskopik tedavi: Son yıllarda sıkça gündeme gelen reflünün endoskopik tedavisinde uygulanan birçok yöntem bulunuyor. Etkili sonuçlar alınabilmesi için uygun hastaya, uygun yöntem kullanılması önem taşıyor.
Cerrahi tedavi: Reflüde cerrahinin etkin bir tedavi şekli olmasına karşın, her reflü hastasında cerrahi gerekli değil. Bununla birlikte cerrahi yöntemi uygun hastalarda başarı şansı yüzde 90'lara varıyor. Hasta, gastroenterolog ve genel cerrah tarafından birlikte kontrolden geçirildikten sonra ameliyat kararı verilmeli. Genç, uzun süre ilaç kullanmak istemeyen, reflü önerilerini uygulayamayan, mide fıtığı gibi anatomik bozukluğu olan hastalar cerrahi açıdan değerlendirilebilirler. Son yıllarda özellikle laparoskopik cerrahideki gelişmeler ve cerrahların da bu konuda tecrübe kazandıkları göz önünde bulundurulduğunda, uygun hastalara cerrahi tedavi seçeneği de dikkate alınabilir.'
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Türker Egesel, yaşamı kolaylaştıracak önerilerini ise şöyle sıraladı:
'Asitli meyveler, narenciye ürünleri, yağlı yiyecekler, soğan, sarımsak, baharat, kızartmalar ve domatesi daha az tüketin. Yemeklerinizi küçük porsiyonlar halinde yiyin. Yemek yemek için zaman ayırın, hızlı olmamaya çalışın. Herhangi bir şey yedikten hemen sonra uzanmayın. Gece yatmadan 3-4 saat önce herhangi bir şey yiyip içmeyin. Çay, kahve, çikolatadan uzak durun. Sigarayı bırakın. Alkol alımını sınırlandırın. Kilo almamaya çalışın ve fazla kilonuz varsa verin. Sıkı ve dar giyecekleri tercih etmeyin. Yatağınızın baş kısmını bir miktar yükseltin.'
Kaynak: İHA
Uzm. Dr. Egesel, 'Herhangi bir zorlama olmadan, mide içeriğinin yemek borusuna doğru kaçması 'gastroözofageal reflü' olarak tanımlanıyor. Ancak sorunun hastalık olarak tanımlanabilmesi için şikayet ya da şikayetlerin olması, bunların sürmesi ve belirli sıklıkta tekrar etmesi gerekiyor. Eğer kişide göğüs arkasında yanma hissi, ağza acı su gelmesi, geğirme, yutmada zorlanma ve ağrı duyma gibi reflünün klasik bulguları varsa hastalıktan bahsedilebiliyor. Reflünün en sık görülen şekli, midedeki asitli içeriğin geri kaçışı olsa da, bazen sadece gazın geri kaçması da hastalığa neden olabiliyor. Bu ayrımın doğru yapılması tedavi açısından büyük önem taşıyor' ifadelerini kaydetti.
Aşırı kilo ve hamilelik tetikliyor
Uzm. Dr. Egesel, karın içi basıncın her zaman göğüs boşluğu basıncından fazla olduğunu belirterek, 'Dolayısıyla, hamilelik ya da aşırı kilo alma gibi karın içi basıncını arttıran her türlü olay reflü oluşumu için zemin hazırlıyor. Bununla birlikte mide çıkışında darlık, ülser, kansere bağlı tıkanıklıkta gıdalar rahatça bağırsaklara geçemediği ve geriye doğru baskı uygulandığı için reflü ortaya çıkabiliyor' dedi.
Kalp dışı göğüs ağrısının en sık nedeni
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Türker Egesel, hastalıkla ilgili şikayetlerin büyük çoğunluğunun yemek borusuna bağlı olarak ortaya çıktığını ifade ederek, şunları söyledi:
'Bunların başında göğse doğru yanma hissi, ağza acı su gelmesi, yediklerimizin ağzımıza gelmesi, yutma zorluğu, geğirme ve ağrılı yutma geliyor. Ayrıca, göğüs ağrısı, öksürük, astım, kronik bronşit şikayetleri, ses kısıklığı, boğaz ağrısı, boğazda gıcıklanma gibi kronik larenjit-farenjit şikayetleri, ağız kokusu, diş çürümesi de reflü sonucu ortaya çıkabiliyor. Hatta kalp dışı göğüs ağrılarının en sık nedenlerinden birini oluşturuyor. Hastanın tüm yaşadıklarının değerlendirilmesi ve fiziki muayene ile reflü tanısı hızlıca konulabiliyor. Doğrulamak içinse endoskopi uygulanıyor.'
Reflünün tedavi edilmemesi ya da eksik tedavisi durumunda ciddi komplikasyonların gelişebileceğini kaydeden Dr. Türker Egesel, 'Yemek borusunda ülserler gelişebilir ve kanama görülebilir. Ayrıca, sürekli asit tahrişine bağlı darlık ve yemek borusunda 'barret' adı verilen hücre bozulması oluşabilir. Bu, yemek borusu kanseri riskini oldukça arttıran bir durumdur' şeklinde konuştu.
'Tedavinin üç önemli sac ayağı var'
İlaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri, cerrahi, endoskopik tedaviler olmak üzere her hastaya göre uygun tedavi seçenekleri bulunduğunu söyleyen Uzm. Dr. Egesel, şunları anlattı:
'İlaçlar ve yaşam tarzı önerileri: Son yıllarda asit oluşumunu, salgılanmasını engellemek için yapılan çalışmalarda önemli yol alındı. Dolayısıyla bu konuda oldukça güçlü ilaçlar bulunuyor. Mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gereken bu ilaçlar uygun doz ve sürede alındığında belirgin başarı sağlanıyor.
Reflüde diyetten çok yaşam şeklinin değiştirilmesi ve bazı hekim önerileri temel ilaç tedavisi kadar önemli. Hastaların ‘ilaç kullanıyorum ve şikayetlerim yok' bahanesiyle diyet ve önerilere uymaması tedavinin önündeki en büyük engeldir.
Endoskopik tedavi: Son yıllarda sıkça gündeme gelen reflünün endoskopik tedavisinde uygulanan birçok yöntem bulunuyor. Etkili sonuçlar alınabilmesi için uygun hastaya, uygun yöntem kullanılması önem taşıyor.
Cerrahi tedavi: Reflüde cerrahinin etkin bir tedavi şekli olmasına karşın, her reflü hastasında cerrahi gerekli değil. Bununla birlikte cerrahi yöntemi uygun hastalarda başarı şansı yüzde 90'lara varıyor. Hasta, gastroenterolog ve genel cerrah tarafından birlikte kontrolden geçirildikten sonra ameliyat kararı verilmeli. Genç, uzun süre ilaç kullanmak istemeyen, reflü önerilerini uygulayamayan, mide fıtığı gibi anatomik bozukluğu olan hastalar cerrahi açıdan değerlendirilebilirler. Son yıllarda özellikle laparoskopik cerrahideki gelişmeler ve cerrahların da bu konuda tecrübe kazandıkları göz önünde bulundurulduğunda, uygun hastalara cerrahi tedavi seçeneği de dikkate alınabilir.'
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Türker Egesel, yaşamı kolaylaştıracak önerilerini ise şöyle sıraladı:
'Asitli meyveler, narenciye ürünleri, yağlı yiyecekler, soğan, sarımsak, baharat, kızartmalar ve domatesi daha az tüketin. Yemeklerinizi küçük porsiyonlar halinde yiyin. Yemek yemek için zaman ayırın, hızlı olmamaya çalışın. Herhangi bir şey yedikten hemen sonra uzanmayın. Gece yatmadan 3-4 saat önce herhangi bir şey yiyip içmeyin. Çay, kahve, çikolatadan uzak durun. Sigarayı bırakın. Alkol alımını sınırlandırın. Kilo almamaya çalışın ve fazla kilonuz varsa verin. Sıkı ve dar giyecekleri tercih etmeyin. Yatağınızın baş kısmını bir miktar yükseltin.'