'Gümüş Sakal' Nusret Özcan Anıldı
Şair ve yazar Abak: '(Nusret Özcan) Şehirde yeniden kendi kültür ve medeniyet değerlerimizi uyandırma çabasındaydı' Yazar Kurban: 'Nusret Ağabey 'İnsan ibadete de dostlarının yanına da koşarak, aşkla gider' derdi. Ben de buraya öyle geldim' Gazeteci Şeker: 'Son zamanları da görseydi iyi olurdu diye düşünüyorum. Muhtemelen 15 Temmuz'da şehit olanların arasında yer alırdı'
"Gümüş Sakal" olarak tanınan gazeteci yazar Nusret Özcan, vefatının 10. yılında düzenlenen panelde anıldı.
Oturum başkanlığını Ekrem Ayyıldız'ın üstlendiği "Gümüş Sakal'ın Ardından" adlı program, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Ayyıldız, Özcan'ın şiire çok önem verdiğini ve çok disiplinli bir yapısı olduğunu dile getirdi. Özcan'ın geniş bir okuma kültürü olduğuna dikkati çeken Ayyıldız, divan şiirine muhabbeti olan Özcan'ın, dostlarına da çok önem verdiğini anlattı.
Şair ve yazar Şaban Abak da Özcan'ın çok iyi bir hikayeci ve yazar olduğunu, tiyatroyla da yakından ilgilendiğini söyledi.
Özcan'ın çok düşünceli bir yapıya sahip olduğunu aktaran Abak, "Sarıkamış'ın büyük bir savaş olarak önemini bugün daha çok konuşuyoruz. Herkes Sarıkamış'ın artık farkında ama o, 20 yıl önce de önemserdi orayı. Sarıkamış'la ilgili kitap da yazdı. Klasik edebiyatımıza meraklıydı. Şehirde yeniden kendi kültür ve medeniyet değerlerimizi uyandırma çabasındaydı. Şehre, şehrin sosyal mekanlarına, kurum ve kuruluşlarına ayrı önem verdi." diye konuştu.
- "Hüzünle değil muhabbetle anmak gerekir"
Abak, Özcan'ın geniş bir okuma yelpazesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"İslam, şüphesiz hak din ama onu benimsemiş olan Müslümanlar son zamanlarda sıkıntılı durumda. Nusret de mimaride, musikide, resimde adı bilinen büyüklerimiz gibi 20. asrın sıkıntılarının farkındaydı ve o sıkıntılardan bahsederdi. Fiziki bir saldırı altındayız, İslam coğrafyası parçalanmış durumda. Parçaların içerisinde kalmış olan İslam milletinin parçacıkları birbirine yabancılaştırılmak isteniyor. Yani parçalanan coğrafyadan hareketle milletleri de parçalamaya çalışıyorlar. Bizim, bu parçalı tabloyu sona erdirmemiz, Müslümanları bir araya getirmemiz boynumuzun borcu. Bunu sistemli bir şekilde dile getiren ilk kişi de Necip Fazıl'dır. Nusret Özcan da Necip Fazıl'ın ışığının farkına varmış basiret ve feraset sahibi bir İstanbullu idi. Necip Fazıl'dan aldığı ilhamla, elinden geldiğince, bütün ömrü boyunca yazarak, anlatarak bu yola katkıda bulunmaya çalışıyordu. Gençlerin de bu insanları örnek alması ve benimsemesi gerekiyor."
Yazar Ebubekir Kurban da Özcan'ın hakikatin peşinde olduğunu ve onu kendi gönlünde bulduğuna inandığını dile getirdi.
Özcan'ın "kentli" olduğuna işaret eden Kurban, "Nusret Ağabey 'İnsan ibadete de dostlarının yanına da koşarak, aşkla gider' derdi. Ben de buraya öyle geldim. Çok şey öğrendim ondan ama en çok benimsediğim ve uyguladığım şey budur." dedi.
Kurban, değerli şahsiyetleri anmanın önemine değinerek, "Nusret Özcan'ı hüzünle değil muhabbetle anmak gerekir. Çünkü kendisi tebessüm ederek yaşayan bir adamdı. Ben kendisini gülerek, coşkuyla anıyorum. Bugünlerde onu çok özlüyorum. Şimdi bizim sivil toplum kuruluşlarımız çok politik bir dil tutturdu. Nusret Ağabey, bu şekilde bir ayrım yapmaz, tek tek insanların şahsiyetlerine önem verirdi." ifadelerini kullandı.
- "Bazı insanlar silinmiyor"
Gazeteci Mehmet Şeker ise Özcan'la yaklaşık 25 yıl önce tanıştıklarını ve uzun süre birlikte çalıştıklarını kaydetti.
Beraber hem keyifli hem sıkıntılı günler geçirdiklerini vurgulayan Şeker, şöyle devam etti:
"Kendimi bir gün bile ayrı kalmamış gibi hissediyorum. O hatıraları not alsaydık çok kıymetli olurdu. O sevdiklerine 'sevgilim' derdi. Onu tanımayanlar ne demek istediğini anlamazdı belki ama o kelimenin hakkını vererek söylerdi. Zaman zaman sinirlenir, bağırır çağırır, sonra gelir sarılırdı. O sevgisini kaybettiğini hatırlamıyorum. Nusret Ağabey'i tanımayanlar bile fotoğrafına baktığında aynı şeyi düşünürdü, 'Gümüş Sakal', Mustafa Kutlu'nun yazısının başlığıydı, çok da yakıştı."
Şeker, Nusret Özcan'ın esprili kişiliğine işaret ederek, "Biz Nusret Ağabey'in sevenleri, diğer tarafta da onunla beraber oluruz diye ümit ediyorum, dualarım bu yönde. Son zamanları da görseydi iyi olurdu diye düşünüyorum. Muhtemelen 15 Temmuz'da şehit olanların arasında yer alırdı." değerlendirmesinde bulundu.
Şair ve yazar Mevlana İdris Zengin de Özcan'la çok sık görüştüklerini belirterek, "Bir insanı anmak, hepimiz için aslında ihtiyaç, bazı insanları anmak ise toplum için ihtiyaç. Nusret Özcan da anılmaya değer çok kıymetli bir insandı. Hepimiz geldik, gidiyoruz, diğer gelenler de gidecek. Bazı insanlar ise silinmiyor, gitmiyor. Nusret Özcan da öyle biriydi. Gülünce gözlerinin içi güler, çok güzel 'azizim' derdi." diye konuştu.
Nusret Özcan'ın merhamet, nezaket ve nezahet sahibi biri olduğunu belirten Zengin, "Bağlı olmaktan onur duyduğu ve bunu her zaman ilan ettiği Necip Fazıl'a çok benzerdi. Nusret Ağabey, sokaktaki yüzeyselliğin içine 'şak' diye dalabilen bir insandı. Aynı zamanda tasavvufun derinliklerine de hiç endişe etmeden dalabilirdi. Sadece tasavvufla, edebiyatla ya da sanatla ilgilenmezdi, hepsini çok yakından takip ederdi." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Oturum başkanlığını Ekrem Ayyıldız'ın üstlendiği "Gümüş Sakal'ın Ardından" adlı program, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Ayyıldız, Özcan'ın şiire çok önem verdiğini ve çok disiplinli bir yapısı olduğunu dile getirdi. Özcan'ın geniş bir okuma kültürü olduğuna dikkati çeken Ayyıldız, divan şiirine muhabbeti olan Özcan'ın, dostlarına da çok önem verdiğini anlattı.
Şair ve yazar Şaban Abak da Özcan'ın çok iyi bir hikayeci ve yazar olduğunu, tiyatroyla da yakından ilgilendiğini söyledi.
Özcan'ın çok düşünceli bir yapıya sahip olduğunu aktaran Abak, "Sarıkamış'ın büyük bir savaş olarak önemini bugün daha çok konuşuyoruz. Herkes Sarıkamış'ın artık farkında ama o, 20 yıl önce de önemserdi orayı. Sarıkamış'la ilgili kitap da yazdı. Klasik edebiyatımıza meraklıydı. Şehirde yeniden kendi kültür ve medeniyet değerlerimizi uyandırma çabasındaydı. Şehre, şehrin sosyal mekanlarına, kurum ve kuruluşlarına ayrı önem verdi." diye konuştu.
- "Hüzünle değil muhabbetle anmak gerekir"
Abak, Özcan'ın geniş bir okuma yelpazesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"İslam, şüphesiz hak din ama onu benimsemiş olan Müslümanlar son zamanlarda sıkıntılı durumda. Nusret de mimaride, musikide, resimde adı bilinen büyüklerimiz gibi 20. asrın sıkıntılarının farkındaydı ve o sıkıntılardan bahsederdi. Fiziki bir saldırı altındayız, İslam coğrafyası parçalanmış durumda. Parçaların içerisinde kalmış olan İslam milletinin parçacıkları birbirine yabancılaştırılmak isteniyor. Yani parçalanan coğrafyadan hareketle milletleri de parçalamaya çalışıyorlar. Bizim, bu parçalı tabloyu sona erdirmemiz, Müslümanları bir araya getirmemiz boynumuzun borcu. Bunu sistemli bir şekilde dile getiren ilk kişi de Necip Fazıl'dır. Nusret Özcan da Necip Fazıl'ın ışığının farkına varmış basiret ve feraset sahibi bir İstanbullu idi. Necip Fazıl'dan aldığı ilhamla, elinden geldiğince, bütün ömrü boyunca yazarak, anlatarak bu yola katkıda bulunmaya çalışıyordu. Gençlerin de bu insanları örnek alması ve benimsemesi gerekiyor."
Yazar Ebubekir Kurban da Özcan'ın hakikatin peşinde olduğunu ve onu kendi gönlünde bulduğuna inandığını dile getirdi.
Özcan'ın "kentli" olduğuna işaret eden Kurban, "Nusret Ağabey 'İnsan ibadete de dostlarının yanına da koşarak, aşkla gider' derdi. Ben de buraya öyle geldim. Çok şey öğrendim ondan ama en çok benimsediğim ve uyguladığım şey budur." dedi.
Kurban, değerli şahsiyetleri anmanın önemine değinerek, "Nusret Özcan'ı hüzünle değil muhabbetle anmak gerekir. Çünkü kendisi tebessüm ederek yaşayan bir adamdı. Ben kendisini gülerek, coşkuyla anıyorum. Bugünlerde onu çok özlüyorum. Şimdi bizim sivil toplum kuruluşlarımız çok politik bir dil tutturdu. Nusret Ağabey, bu şekilde bir ayrım yapmaz, tek tek insanların şahsiyetlerine önem verirdi." ifadelerini kullandı.
- "Bazı insanlar silinmiyor"
Gazeteci Mehmet Şeker ise Özcan'la yaklaşık 25 yıl önce tanıştıklarını ve uzun süre birlikte çalıştıklarını kaydetti.
Beraber hem keyifli hem sıkıntılı günler geçirdiklerini vurgulayan Şeker, şöyle devam etti:
"Kendimi bir gün bile ayrı kalmamış gibi hissediyorum. O hatıraları not alsaydık çok kıymetli olurdu. O sevdiklerine 'sevgilim' derdi. Onu tanımayanlar ne demek istediğini anlamazdı belki ama o kelimenin hakkını vererek söylerdi. Zaman zaman sinirlenir, bağırır çağırır, sonra gelir sarılırdı. O sevgisini kaybettiğini hatırlamıyorum. Nusret Ağabey'i tanımayanlar bile fotoğrafına baktığında aynı şeyi düşünürdü, 'Gümüş Sakal', Mustafa Kutlu'nun yazısının başlığıydı, çok da yakıştı."
Şeker, Nusret Özcan'ın esprili kişiliğine işaret ederek, "Biz Nusret Ağabey'in sevenleri, diğer tarafta da onunla beraber oluruz diye ümit ediyorum, dualarım bu yönde. Son zamanları da görseydi iyi olurdu diye düşünüyorum. Muhtemelen 15 Temmuz'da şehit olanların arasında yer alırdı." değerlendirmesinde bulundu.
Şair ve yazar Mevlana İdris Zengin de Özcan'la çok sık görüştüklerini belirterek, "Bir insanı anmak, hepimiz için aslında ihtiyaç, bazı insanları anmak ise toplum için ihtiyaç. Nusret Özcan da anılmaya değer çok kıymetli bir insandı. Hepimiz geldik, gidiyoruz, diğer gelenler de gidecek. Bazı insanlar ise silinmiyor, gitmiyor. Nusret Özcan da öyle biriydi. Gülünce gözlerinin içi güler, çok güzel 'azizim' derdi." diye konuştu.
Nusret Özcan'ın merhamet, nezaket ve nezahet sahibi biri olduğunu belirten Zengin, "Bağlı olmaktan onur duyduğu ve bunu her zaman ilan ettiği Necip Fazıl'a çok benzerdi. Nusret Ağabey, sokaktaki yüzeyselliğin içine 'şak' diye dalabilen bir insandı. Aynı zamanda tasavvufun derinliklerine de hiç endişe etmeden dalabilirdi. Sadece tasavvufla, edebiyatla ya da sanatla ilgilenmezdi, hepsini çok yakından takip ederdi." ifadelerini kullandı.