Bir Asırdır Dinmeyen Acı Açıklaması Çağlayan
Erzurum'un Uzundere ilçesine bağlı Çağlayan Mahallesi'nde 1. Dünya Savaşı'nda su almak amacıyla dereye inerken Ermeni çeteleri tarafından pusuya düşürülerek şehit edilen 30 askerin şehitliği gün yüzüne çıkarıldı Vali Azizoğlu: 'Bu acıklı hikayeyi öğrendikten sonra o şehitliğimizi yapmaya ve hatırayı yaşatmaya karar verdik. Birkaç ay önce şehitliğin ihalesini yaptık. Böylece şehitlerimizin tekrar anılmasını, yapılan fedakarlık ve kahramanlıkları gelecek nesillere gösterilmesini de sağlamış olacağız'
MUHAMMET MUTAF/YUNUS HOCAOĞLU - Erzurum'un Uzundere ilçesine bağlı Çağlayan Mahallesi'nde 1. Dünya Savaşı'nda su ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla dereye inerken Ermeni çeteleri tarafından pusuya düşürülerek şehit edilen 30 askerin mezarlığı tespit edilerek Çağlayan Şehitliği gün yüzüne çıkarıldı.
1. Dünya Savaşı'nda 3. Osmanlı ordusunun Gülli Bağdat Dağı siperlerindeki birlikleri ile düşmanın Akdağ'da bulunan 2. Kafkas Tümenine bağlı birlikleri karşı karşıya geldi.
Düşmanın iki dağ arasında akan Hatha Çayı üzerine attığı pusuda siperlerdeki arkadaşlarına su götürmek amacıyla dereye inen 30 askerin şehit olduğu hadisede, şehitler Çağlayan (Tev) Mahallesi halkı tarafından köydeki mezarlığa askeri nizamla defnedildi.
Çağlayan Şehitliği, geçen yıl tescil işlemlerinin tamamlanmasının ardından, çevre düzenlemesinin yapılması ve mezarlıkların belirlenmesiyle vatandaşların ziyaretine açılacak.
Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1916 yılında sınır hattındaki askerlere Ermeni çeteleri tarafından pusu kurularak askerlerin şehit edildiğini söyledi.
Çağlayan Mahallesinde bulunan şehitliğin ortaya çıkarıldığını belirten Azizoğlu, "1. Dünya Savaşında askerlerimiz su aldıkları sırada kalleşçe ve alçakça pusuya düşürüldü. Bu pusu sonucu 30'a yakın askeri mangamız şehit oldu." dedi.
Azizoğlu, bu hadiseyi duyduktan sonra çalışma başlattıklarını ifade ederek, "Bu acıklı hikayeyi öğrendikten sonra o şehitliğimizi yapmaya ve hatırayı yaşatmaya karar verdik. Birkaç ay önce şehitliğin ihalesini yaptık. Böylece şehitlerimizin tekrar anılmasını, yapılan fedakarlık ve kahramanlıkları gelecek nesillere gösterilmesini de sağlamış olacağız." diye konuştu.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Almaz da tarihin gizli ve saklı noktalarından birisini daha aydınlattıklarını söyledi.
Çağlayan Mahallesi'nde bulunan alanda metfun, şehit mezarlığı olduğu yönünde kendilerine bilgi geldiğini aktaran Almaz, askeri ve sivil kaynakları araştırma sonucu böyle bir şehitliğin gün yüzüne çıkarıldığını anlattı.
Almaz, olaya bizzat şahit olanların ferdi olarak kendilerine durumu anlattıklarını aktararak şunları dile getirdi:
"Bize gelen bilgileri değerlendirdik ve olayı Kültür Varlıklarını Koruma Kuruluna sevk ettik. Onlar bütün bu verileri değerlendirerek belirtilen yerde bir şehitlik olduğunu tespit etti ve ortaya çıkardık. Tescil işlemiyle başladıktan sonra dört bir elden sarıldık. Erzurum'dan bir mimar güzel bir proje hazırladı, çevre şehircilik sekretarya kısmını halletti. Güzel sanatlardan güzel bir anıt hazırlandı ve ihale edildi. 4 ay gibi kısa bir süre içerisinde bu şehitliği yaptık ve bu hale getirdik."
- "Bu ülke her karışı ve her noktası şehit olan bir ülke"
1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı birlikleri ve Ermeni çetelerinin birbirlerine oldukça yakın noktalarda konuşlandığı Çağlayan Mahallesi'nde, Osmanlı askerlerinin kuzeyde bulunan dağ sırtlarında, Ermeni çetelerinin ise derenin güney kısmındaki dağ sırtlarında bulunduğunu belirten Almaz, iki taraf arasında zaman zaman şiddetli çatışmaların yaşandığını kaydetti.
Almaz, iki tarafın da ihtiyacı olan suyu almak için dereye indiğini ifade ederek, "Birlikler ihtiyaçlarını gidermek için ihtiyaçlarını geceleri gizli gizli yapıyorlar. İhtiyacı olan suyu alıyorlar, birkaç gün onunla idare ediyorlar ve sonra tekrardan dereye iniyorlar." dedi.
Köyde birkaç Ermeni ailesinin yaşadığını aktaran Almaz, şöyle devam etti:
"Ermeni ailesinin çetelere 'Türkler arada bir buraya iniyor, dereden su alıyorlar' haberini vermesi üzerine Ermeni çeteleri dereye pusu atıyorlar. Yaklaşık 30 askerimiz bir komutan eşliğinde su almaya indikleri sırada pusuya düşüyorlar ve tamamı şehit oluyor. Köy halkı sabah kalktığında askerlerimizi bu halde görünce onları oradan alıp köy mezarlığına defnediyorlar. Bir askeri sistem içerisinde 3 sıra halinde yapmışlar. Önlerinde tek bir mezar vardır, o da subay mezarı. Aradan bir asırdan fazla bir zaman geçti. Biz gittik, bulduk, tescil ettik. Bir proje hazırladık ve şehitliği hazırladık. Her zaman, 'Bizim şehitlere ihtiyacımız var, şehitlerin bize ihtiyacı yok' diye söylerim. Onlar en yüksek mertebelerden birisine ulaştılar. Oysa biz onların manevi hatırasını hoş tutarak onların bıraktığı bu güzel mirası yaşatırız, kuşaklara aktarırız. Bu ülke her karışı ve her noktası şehit olan bir ülke. Dolayısıyla her tarafında böyle hikayeler var. Biz de bunlardan bir tanesini bulduk, çıkardık, halkımızın huzuruna sunduk."
- "Şehitler ve şehitlikle ilgili hisler başka"
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde teröristlerin yerleştirdiği patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu şehit olan özel harekat polisi Orhan Dilekçi'nin babası ve mahalle sakini Mehmet Dilekçi ise valilik ve mülki idare amirlerinin katkılarıyla yüz yılı aşkın yıllık bir zaman kapanmış kapının tekrardan insanların hizmetine açıldığını söyledi.
Şehitliği kimsenin bilmediğini söyleyen Dilekçi, şunları kaydetti:
"Derenin bir tarafında Rus askeri diğer tarafında Osmanlı askeri varmış. Osmanlı askeri, Tevin Dağı üzerine karargah kurmuş ve mevzilenmiş. Askerlerin mevzilendiği bölgede su ve hiçbir şey yoktur. Bunlar gece 600-700 metre aşağı inerek dereden sularını taşırmışlar. Dedemin söylediğine göre o tarihlerde bu köyde oturan Ermeni ailesi varmış. Rus kumandanıyla bu aileler istişare içinde olsalar gerek ki, komutan 'Bu dağ susuz, bu Osmanlı askeri nasıl yaşıyor burada' diye sormuş. Ermeni çeteleri durumu keşfetmişler ve kumandana askerlerin gece inip su aldıklarını söylemişler. 10 asker gece suya indiğinde pusuya düşürülüp öldürülüyorlar. Dereden gelen silah seslerini işiten askerler aşağı gelince onları da pusuya düşürüp öldürüyorlar, şehit ediyorlar. Sabah durumu gören köylüler tarafından toplu bir mezarlık yapılmış."
Dilekçi, şehit babası olarak şehitlikte çalışmakla ilgili, "Bunu yaşayan bilir, anlatmak çok zor. Şehitler ve şehitlikle ilgili hisler başka. Bunu anlatmaya lisan yetmez. Şehitlerle, şehitlikle haşır neşir olmanın verdiği tada ve lezzete hangi edebiyatçı ya da kim cevap verebilir. Çok hoş bir şey. Ben de çalışanların içerisinde en ufak bir katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana." diye konuştu.
Kaynak: AA
1. Dünya Savaşı'nda 3. Osmanlı ordusunun Gülli Bağdat Dağı siperlerindeki birlikleri ile düşmanın Akdağ'da bulunan 2. Kafkas Tümenine bağlı birlikleri karşı karşıya geldi.
Düşmanın iki dağ arasında akan Hatha Çayı üzerine attığı pusuda siperlerdeki arkadaşlarına su götürmek amacıyla dereye inen 30 askerin şehit olduğu hadisede, şehitler Çağlayan (Tev) Mahallesi halkı tarafından köydeki mezarlığa askeri nizamla defnedildi.
Çağlayan Şehitliği, geçen yıl tescil işlemlerinin tamamlanmasının ardından, çevre düzenlemesinin yapılması ve mezarlıkların belirlenmesiyle vatandaşların ziyaretine açılacak.
Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1916 yılında sınır hattındaki askerlere Ermeni çeteleri tarafından pusu kurularak askerlerin şehit edildiğini söyledi.
Çağlayan Mahallesinde bulunan şehitliğin ortaya çıkarıldığını belirten Azizoğlu, "1. Dünya Savaşında askerlerimiz su aldıkları sırada kalleşçe ve alçakça pusuya düşürüldü. Bu pusu sonucu 30'a yakın askeri mangamız şehit oldu." dedi.
Azizoğlu, bu hadiseyi duyduktan sonra çalışma başlattıklarını ifade ederek, "Bu acıklı hikayeyi öğrendikten sonra o şehitliğimizi yapmaya ve hatırayı yaşatmaya karar verdik. Birkaç ay önce şehitliğin ihalesini yaptık. Böylece şehitlerimizin tekrar anılmasını, yapılan fedakarlık ve kahramanlıkları gelecek nesillere gösterilmesini de sağlamış olacağız." diye konuştu.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Almaz da tarihin gizli ve saklı noktalarından birisini daha aydınlattıklarını söyledi.
Çağlayan Mahallesi'nde bulunan alanda metfun, şehit mezarlığı olduğu yönünde kendilerine bilgi geldiğini aktaran Almaz, askeri ve sivil kaynakları araştırma sonucu böyle bir şehitliğin gün yüzüne çıkarıldığını anlattı.
Almaz, olaya bizzat şahit olanların ferdi olarak kendilerine durumu anlattıklarını aktararak şunları dile getirdi:
"Bize gelen bilgileri değerlendirdik ve olayı Kültür Varlıklarını Koruma Kuruluna sevk ettik. Onlar bütün bu verileri değerlendirerek belirtilen yerde bir şehitlik olduğunu tespit etti ve ortaya çıkardık. Tescil işlemiyle başladıktan sonra dört bir elden sarıldık. Erzurum'dan bir mimar güzel bir proje hazırladı, çevre şehircilik sekretarya kısmını halletti. Güzel sanatlardan güzel bir anıt hazırlandı ve ihale edildi. 4 ay gibi kısa bir süre içerisinde bu şehitliği yaptık ve bu hale getirdik."
- "Bu ülke her karışı ve her noktası şehit olan bir ülke"
1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı birlikleri ve Ermeni çetelerinin birbirlerine oldukça yakın noktalarda konuşlandığı Çağlayan Mahallesi'nde, Osmanlı askerlerinin kuzeyde bulunan dağ sırtlarında, Ermeni çetelerinin ise derenin güney kısmındaki dağ sırtlarında bulunduğunu belirten Almaz, iki taraf arasında zaman zaman şiddetli çatışmaların yaşandığını kaydetti.
Almaz, iki tarafın da ihtiyacı olan suyu almak için dereye indiğini ifade ederek, "Birlikler ihtiyaçlarını gidermek için ihtiyaçlarını geceleri gizli gizli yapıyorlar. İhtiyacı olan suyu alıyorlar, birkaç gün onunla idare ediyorlar ve sonra tekrardan dereye iniyorlar." dedi.
Köyde birkaç Ermeni ailesinin yaşadığını aktaran Almaz, şöyle devam etti:
"Ermeni ailesinin çetelere 'Türkler arada bir buraya iniyor, dereden su alıyorlar' haberini vermesi üzerine Ermeni çeteleri dereye pusu atıyorlar. Yaklaşık 30 askerimiz bir komutan eşliğinde su almaya indikleri sırada pusuya düşüyorlar ve tamamı şehit oluyor. Köy halkı sabah kalktığında askerlerimizi bu halde görünce onları oradan alıp köy mezarlığına defnediyorlar. Bir askeri sistem içerisinde 3 sıra halinde yapmışlar. Önlerinde tek bir mezar vardır, o da subay mezarı. Aradan bir asırdan fazla bir zaman geçti. Biz gittik, bulduk, tescil ettik. Bir proje hazırladık ve şehitliği hazırladık. Her zaman, 'Bizim şehitlere ihtiyacımız var, şehitlerin bize ihtiyacı yok' diye söylerim. Onlar en yüksek mertebelerden birisine ulaştılar. Oysa biz onların manevi hatırasını hoş tutarak onların bıraktığı bu güzel mirası yaşatırız, kuşaklara aktarırız. Bu ülke her karışı ve her noktası şehit olan bir ülke. Dolayısıyla her tarafında böyle hikayeler var. Biz de bunlardan bir tanesini bulduk, çıkardık, halkımızın huzuruna sunduk."
- "Şehitler ve şehitlikle ilgili hisler başka"
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde teröristlerin yerleştirdiği patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu şehit olan özel harekat polisi Orhan Dilekçi'nin babası ve mahalle sakini Mehmet Dilekçi ise valilik ve mülki idare amirlerinin katkılarıyla yüz yılı aşkın yıllık bir zaman kapanmış kapının tekrardan insanların hizmetine açıldığını söyledi.
Şehitliği kimsenin bilmediğini söyleyen Dilekçi, şunları kaydetti:
"Derenin bir tarafında Rus askeri diğer tarafında Osmanlı askeri varmış. Osmanlı askeri, Tevin Dağı üzerine karargah kurmuş ve mevzilenmiş. Askerlerin mevzilendiği bölgede su ve hiçbir şey yoktur. Bunlar gece 600-700 metre aşağı inerek dereden sularını taşırmışlar. Dedemin söylediğine göre o tarihlerde bu köyde oturan Ermeni ailesi varmış. Rus kumandanıyla bu aileler istişare içinde olsalar gerek ki, komutan 'Bu dağ susuz, bu Osmanlı askeri nasıl yaşıyor burada' diye sormuş. Ermeni çeteleri durumu keşfetmişler ve kumandana askerlerin gece inip su aldıklarını söylemişler. 10 asker gece suya indiğinde pusuya düşürülüp öldürülüyorlar. Dereden gelen silah seslerini işiten askerler aşağı gelince onları da pusuya düşürüp öldürüyorlar, şehit ediyorlar. Sabah durumu gören köylüler tarafından toplu bir mezarlık yapılmış."
Dilekçi, şehit babası olarak şehitlikte çalışmakla ilgili, "Bunu yaşayan bilir, anlatmak çok zor. Şehitler ve şehitlikle ilgili hisler başka. Bunu anlatmaya lisan yetmez. Şehitlerle, şehitlikle haşır neşir olmanın verdiği tada ve lezzete hangi edebiyatçı ya da kim cevap verebilir. Çok hoş bir şey. Ben de çalışanların içerisinde en ufak bir katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana." diye konuştu.