TÜYAK Onursal Başkanı Prof. Dr. Kılıç Açıklaması
'En büyük korkumuz beklenen İstanbul depreminin kış aylarında gerçekleşmesi' 'İstanbul'da kış aylarında, akşam saatlerinde bir depremin olduğunu varsayarsak, deprem sonrası meydana gelecek yangın sayısını yaklaşık 3 bin adet olarak öngörebiliriz'.
Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı (TÜYAK) Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, "En büyük korkumuz beklenen İstanbul depreminin kış aylarında gerçekleşmesi." dedi.
Kılıç, TÜYAK'ın 9-10 Kasım 2017 tarihlerinde gerçekleştireceği Uluslararası Yangın ve Güvenlik Sempozyumu öncesi düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, sempozyumun içeriğine ilişkin bilgi verdi.
Yüksek binalardaki yangın riskine dikkati çeken Kılıç, olası İstanbul depremi sonrası 3 bin noktada yangın çıkabileceğini belirterek, yüksek katlı binaların yüzde 80'inde yeterli yangın güvenliği bulunmadığını öne sürdü.
Deprem sonrası oluşacak yangın sayısının ve bu yangınların vereceği zararların o anda, o ortamda bulunan açık ocak, açık ateş sayısına bağlı olarak değiştiğini ifade eden Kılıç, şunları kaydetti:
"En büyük korkumuz beklenen İstanbul depreminin kış aylarında gerçekleşmesi. Deprem olduğu sırada açık ocak sayısı fazlaysa, deprem sonrası yangınların görülme oranı büyük ölçüde artıyor. Özellikle yemek zamanı olan sabah ve akşam saatlerinde yaşanan depremler bu anlamda büyük risk yaratıyor. Muhtemel İstanbul depremi sobaların, kombilerin yandığı, ocakların açık olduğu bir zamanda olursa çok sayıda yangına da sebep olacaktır. İstanbul’da kış aylarında, akşam saatlerinde bir depremin olduğunu varsayarsak, deprem sonrası meydana gelecek yangın sayısını yaklaşık 3 bin adet olarak öngörebiliriz."
Deprem sonrası, ayakta kalan binaların tesisatlarında kırılma, kopma tarzı hasarların meydana gelebileceğini belirten Kılıç, aynı ortamda açık ateş bulunmasının yangına neden olacağını anlattı.
Kılıç, deprem sonrası yaşanan patlamaların en büyük nedeninin gaz kaynaklı olduğuna işaret ederek, "Genellikle doğalgaz kullanılan yerlerde, deprem sonrası boruların kırılmasıyla ortaya çıkan gaz, ortamdaki açık ateşle veya kıvılcımla karşılaşınca patlamalar meydana geliyor. Deprem esnasında, her ne kadar doğalgaz akışı ana vanadan kapansa da, doğalgaz borularının içerisinde kalan gazlar risk oluşturuyor. Deprem durumunda borunun içerisinde kalan gazın tahliye edilmesini sağlayan, alev görmeyince gazı direkt olarak kesen sistemlerin kurulması gerekli." dedi.
Yüksek katlı binalardaki yangın riskine de dikkat çeken Prof. Dr. Kılıç, şöyle konuştu:
"Binaların yüzde 95’i deprem sonrasında oluşabilecek yangınlara karşı güvenliği olmayan binalar. Uygun olan yüzde 5’lik kısım da son dönemde yapılmış binalar arasından çıkar. Binaların ve tesisatların eski, binaların sık, insanların fazla, yolların dar, yanıcı maddelerin fazla olduğu bölgeler yangın açısından en riskli bölgeler. Bu bölgelerde bir de şiddetli deprem yaşanırsa yangın riski daha da artar. Tüm faktörlere baktığımızda, Türkiye'deki yüksek katlı binaların yüzde 80’ine yakınının yeterli yangın güvenliğine sahip olmadığını söyleyebiliriz."
Kaynak: AA
Kılıç, TÜYAK'ın 9-10 Kasım 2017 tarihlerinde gerçekleştireceği Uluslararası Yangın ve Güvenlik Sempozyumu öncesi düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, sempozyumun içeriğine ilişkin bilgi verdi.
Yüksek binalardaki yangın riskine dikkati çeken Kılıç, olası İstanbul depremi sonrası 3 bin noktada yangın çıkabileceğini belirterek, yüksek katlı binaların yüzde 80'inde yeterli yangın güvenliği bulunmadığını öne sürdü.
Deprem sonrası oluşacak yangın sayısının ve bu yangınların vereceği zararların o anda, o ortamda bulunan açık ocak, açık ateş sayısına bağlı olarak değiştiğini ifade eden Kılıç, şunları kaydetti:
"En büyük korkumuz beklenen İstanbul depreminin kış aylarında gerçekleşmesi. Deprem olduğu sırada açık ocak sayısı fazlaysa, deprem sonrası yangınların görülme oranı büyük ölçüde artıyor. Özellikle yemek zamanı olan sabah ve akşam saatlerinde yaşanan depremler bu anlamda büyük risk yaratıyor. Muhtemel İstanbul depremi sobaların, kombilerin yandığı, ocakların açık olduğu bir zamanda olursa çok sayıda yangına da sebep olacaktır. İstanbul’da kış aylarında, akşam saatlerinde bir depremin olduğunu varsayarsak, deprem sonrası meydana gelecek yangın sayısını yaklaşık 3 bin adet olarak öngörebiliriz."
Deprem sonrası, ayakta kalan binaların tesisatlarında kırılma, kopma tarzı hasarların meydana gelebileceğini belirten Kılıç, aynı ortamda açık ateş bulunmasının yangına neden olacağını anlattı.
Kılıç, deprem sonrası yaşanan patlamaların en büyük nedeninin gaz kaynaklı olduğuna işaret ederek, "Genellikle doğalgaz kullanılan yerlerde, deprem sonrası boruların kırılmasıyla ortaya çıkan gaz, ortamdaki açık ateşle veya kıvılcımla karşılaşınca patlamalar meydana geliyor. Deprem esnasında, her ne kadar doğalgaz akışı ana vanadan kapansa da, doğalgaz borularının içerisinde kalan gazlar risk oluşturuyor. Deprem durumunda borunun içerisinde kalan gazın tahliye edilmesini sağlayan, alev görmeyince gazı direkt olarak kesen sistemlerin kurulması gerekli." dedi.
Yüksek katlı binalardaki yangın riskine de dikkat çeken Prof. Dr. Kılıç, şöyle konuştu:
"Binaların yüzde 95’i deprem sonrasında oluşabilecek yangınlara karşı güvenliği olmayan binalar. Uygun olan yüzde 5’lik kısım da son dönemde yapılmış binalar arasından çıkar. Binaların ve tesisatların eski, binaların sık, insanların fazla, yolların dar, yanıcı maddelerin fazla olduğu bölgeler yangın açısından en riskli bölgeler. Bu bölgelerde bir de şiddetli deprem yaşanırsa yangın riski daha da artar. Tüm faktörlere baktığımızda, Türkiye'deki yüksek katlı binaların yüzde 80’ine yakınının yeterli yangın güvenliğine sahip olmadığını söyleyebiliriz."