Johnson'dan İsrail-Filistin Sorununun Çözümüne Yönelik Tavsiyeler
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Johnson, Balfour Deklarasyonu'nun 100. yılı çerçevesinde İngiliz Daily Telegraph gazetesi için makale kaleme aldı Makaleden: 'İsrail’in doğuşuyla birlikte yerlerinden edilen mağdur insanların acısından derinden etkilenmenin ve aynı zamanda İsrail'in dostu olmanın bir çelişki olduğunu düşünmüyorum' 'İsrail için Filistin devletinin kurulması, onun demokratik bir Yahudi milleti olma özelliği taşıyan demografik geleceğini korumanın tek yoludur' 'Filistinliler içinse kendi devletlerine sahip olmak, kendi kaderlerini tayin etmelerine ve kendi kendilerini yönetmelerine imkan sağlayacaktır'
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yılı çerçevesinde kaleme aldığı makalesinde İsrail-Filistin sorununun çözümüne ilişkin tavsiyelerde bulundu.
Johnson, İngiliz Daily Telegraph gazetesi için Balfour Deklarasyonu'nun 100. yıl dönümü kapsamında, "İsrail ve yeni bir Filistin devleti arasında gerçekleştirilecek Ortadoğu'da barışa ilişkin tasavvurum" başlıklı bir makale kaleme aldı.
Makalesinde, mevkidaşı ve dönemin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un 2 Kasım 1917'de siyonist kampanyanın önemli figürlerinden Lord Walter Rotschild’e yazdığı mektuba atıfta bulunan Johnson, deklarasyonda yer alan "Yahudi olmayan toplulukların sivil ve dini haklarının hiçbir şekilde etkilenmemesi gerektiği" ifadesine vurgu yaptı.
Balfour Deklarasyonu'nda geçen, diğer toplulukların güvenliğini sağlamayı hedefleyen bu en önemli ihtarın henüz gerçekleştirilmediğine dikkati çeken İngiliz siyasetçi, "İsrail’in doğuşuyla birlikte yerlerinden edilen mağdur insanların acısından derinden etkilenmenin ve aynı zamanda İsrail'in dostu olmanın bir çelişki olduğunu düşünmüyorum." görüşünü bildirdi.
Yazıda, bölgedeki savaşı bitirecek en uygulanabilir çarenin iki devletli çözüm olduğunu belirten Johnson, bununla ilgili olarak, "İsrail için Filistin devletinin kurulması, onun demokratik bir Yahudi milleti olma özelliği taşıyan demografik geleceğini korumanın tek yoludur. Filistinliler içinse kendi devletlerine sahip olmak, kendi kaderlerini tayin etmelerine ve kendi kendilerini yönetmelerine imkan sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.
Bu hedefe ulaşmak için her iki tarafın da ciddi tavizler vermesi gerekeceğinin altını çizen Johnson, özel görüşmelerinde İsrailli ve Filistinli yetkililerin barış istediklerini ve bu konuda parametrelerinin de benzer olduğunu ancak bunu kendi halklarına ifade edemediklerini belirtti.
Bakan Johnson, yazısında ayrıca adaletli bir uzlaşı çağrısında da bulundu.
Johnson, Yahudiler için güvenli bir İsrail devletinin yanında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 181 sayılı kararı ile öngörülen, Filistinlilerin anavatanı olan yaşanabilir bir komşu Filistin devleti olmak üzere bölgede özgür ve bağımsız iki devletin varolması için tasavvur ettiği anlaşmanın bazı unsurlarını şu şekilde sıraladı:
"Bu iki devletin sınırı, 1967 yılında gerçekleşen 6 Gün Savaşları öncesindeki sınırlar baz alınarak, her iki milletin de eşit topraklara sahip olduğu, Filistin ve İsraillilerin milli, güvenlik ve dini çıkarlarını yansıtacak şekilde çizilmeli. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1515 no'lu kararıyla paralel olarak Filistinli mülteciler sorununa adil, insaflı, mutabık kalınan gerçekçi bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Bu da demek oluyor ki, varılacak uzlaşının demografik olarak iki devlet ve halkları açısından uyumlu olması gerekiyor. Kudüs ile ilgili ise bu kutsal şehrin İsrail ve Filistin devletlerinin müşterek başkenti olmasını sağlayan, herkesin dini haklarını teminat altına alan ve şehre girişi eşit bir şekilde sağlayan nihai kararda her iki taraf da mutabık kalmalı."
Johnson makalesinde, Birleşik Krallık'ın, İsrail ve Filistin’in bir anlaşmaya varması halinde güvenlik, mülteciler ve ticaret gibi konularda bölgeyi dönüştürebilecek yardımlarda bulunmaya hazır olduğunu ifade etti.
Johnson ayrıca, ülkesi Birleşik Krallık'ın İsrail devletinin kurulmasındaki rolünden onur duyduğunu belirterek, perşembe günü gerçekleştirilecek deklarasyonun yüzüncü yıl kutlamalarının da bu mahiyette yapılacağını kaydetti.
Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May, geçen hafta yaptığı açıklamada, "İsrail devletinin kurulmasında sahip olduğumuz rolden dolayı gurur duyuyoruz ve kesinlikle deklarasyonun yüzüncü yılını gururla kutlayacağız." demişti.
Kutlamalar kapsamında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da May'in davetlisi olarak 2 Kasım'da Londra'da bulunacak. Netanyahu, May ve Johnson ile ayrı görüşmelerde bir araya gelecek.
- Balfour Deklarasyonu
Birleşik Krallık, 2 Kasım 1917'deki Balfour Deklarasyonu ile Filistin topraklarında bir İsrail "vatanı" oluşturulmasını öngören projeye açıktan destek veren ilk büyük devlet olmuştu.
Dönemin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, bu desteği siyonist kampanyanın önemli figürlerinden Lord Walter Rothschild'e yazdığı mektupla ilan etmişti. Deklarasyon, İsrail devletinin kurulmasına giden süreçte en önemli kilometre taşı olarak görülüyor.
Tarihe "Balfour Deklarasyonu" olarak geçen 67 kelimelik mektupta Filistin topraklarında İsrail "vatanı" oluşturulmasına verilen desteğin yanında bölgede mevcut halkın haklarına zarar gelmemesinin sağlanacağı da vadediliyordu.
Kaynak: AA
Johnson, İngiliz Daily Telegraph gazetesi için Balfour Deklarasyonu'nun 100. yıl dönümü kapsamında, "İsrail ve yeni bir Filistin devleti arasında gerçekleştirilecek Ortadoğu'da barışa ilişkin tasavvurum" başlıklı bir makale kaleme aldı.
Makalesinde, mevkidaşı ve dönemin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un 2 Kasım 1917'de siyonist kampanyanın önemli figürlerinden Lord Walter Rotschild’e yazdığı mektuba atıfta bulunan Johnson, deklarasyonda yer alan "Yahudi olmayan toplulukların sivil ve dini haklarının hiçbir şekilde etkilenmemesi gerektiği" ifadesine vurgu yaptı.
Balfour Deklarasyonu'nda geçen, diğer toplulukların güvenliğini sağlamayı hedefleyen bu en önemli ihtarın henüz gerçekleştirilmediğine dikkati çeken İngiliz siyasetçi, "İsrail’in doğuşuyla birlikte yerlerinden edilen mağdur insanların acısından derinden etkilenmenin ve aynı zamanda İsrail'in dostu olmanın bir çelişki olduğunu düşünmüyorum." görüşünü bildirdi.
Yazıda, bölgedeki savaşı bitirecek en uygulanabilir çarenin iki devletli çözüm olduğunu belirten Johnson, bununla ilgili olarak, "İsrail için Filistin devletinin kurulması, onun demokratik bir Yahudi milleti olma özelliği taşıyan demografik geleceğini korumanın tek yoludur. Filistinliler içinse kendi devletlerine sahip olmak, kendi kaderlerini tayin etmelerine ve kendi kendilerini yönetmelerine imkan sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.
Bu hedefe ulaşmak için her iki tarafın da ciddi tavizler vermesi gerekeceğinin altını çizen Johnson, özel görüşmelerinde İsrailli ve Filistinli yetkililerin barış istediklerini ve bu konuda parametrelerinin de benzer olduğunu ancak bunu kendi halklarına ifade edemediklerini belirtti.
Bakan Johnson, yazısında ayrıca adaletli bir uzlaşı çağrısında da bulundu.
Johnson, Yahudiler için güvenli bir İsrail devletinin yanında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 181 sayılı kararı ile öngörülen, Filistinlilerin anavatanı olan yaşanabilir bir komşu Filistin devleti olmak üzere bölgede özgür ve bağımsız iki devletin varolması için tasavvur ettiği anlaşmanın bazı unsurlarını şu şekilde sıraladı:
"Bu iki devletin sınırı, 1967 yılında gerçekleşen 6 Gün Savaşları öncesindeki sınırlar baz alınarak, her iki milletin de eşit topraklara sahip olduğu, Filistin ve İsraillilerin milli, güvenlik ve dini çıkarlarını yansıtacak şekilde çizilmeli. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1515 no'lu kararıyla paralel olarak Filistinli mülteciler sorununa adil, insaflı, mutabık kalınan gerçekçi bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Bu da demek oluyor ki, varılacak uzlaşının demografik olarak iki devlet ve halkları açısından uyumlu olması gerekiyor. Kudüs ile ilgili ise bu kutsal şehrin İsrail ve Filistin devletlerinin müşterek başkenti olmasını sağlayan, herkesin dini haklarını teminat altına alan ve şehre girişi eşit bir şekilde sağlayan nihai kararda her iki taraf da mutabık kalmalı."
Johnson makalesinde, Birleşik Krallık'ın, İsrail ve Filistin’in bir anlaşmaya varması halinde güvenlik, mülteciler ve ticaret gibi konularda bölgeyi dönüştürebilecek yardımlarda bulunmaya hazır olduğunu ifade etti.
Johnson ayrıca, ülkesi Birleşik Krallık'ın İsrail devletinin kurulmasındaki rolünden onur duyduğunu belirterek, perşembe günü gerçekleştirilecek deklarasyonun yüzüncü yıl kutlamalarının da bu mahiyette yapılacağını kaydetti.
Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May, geçen hafta yaptığı açıklamada, "İsrail devletinin kurulmasında sahip olduğumuz rolden dolayı gurur duyuyoruz ve kesinlikle deklarasyonun yüzüncü yılını gururla kutlayacağız." demişti.
Kutlamalar kapsamında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da May'in davetlisi olarak 2 Kasım'da Londra'da bulunacak. Netanyahu, May ve Johnson ile ayrı görüşmelerde bir araya gelecek.
- Balfour Deklarasyonu
Birleşik Krallık, 2 Kasım 1917'deki Balfour Deklarasyonu ile Filistin topraklarında bir İsrail "vatanı" oluşturulmasını öngören projeye açıktan destek veren ilk büyük devlet olmuştu.
Dönemin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, bu desteği siyonist kampanyanın önemli figürlerinden Lord Walter Rothschild'e yazdığı mektupla ilan etmişti. Deklarasyon, İsrail devletinin kurulmasına giden süreçte en önemli kilometre taşı olarak görülüyor.
Tarihe "Balfour Deklarasyonu" olarak geçen 67 kelimelik mektupta Filistin topraklarında İsrail "vatanı" oluşturulmasına verilen desteğin yanında bölgede mevcut halkın haklarına zarar gelmemesinin sağlanacağı da vadediliyordu.