TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı Çetin'den Sektöre Reçete

TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, sektöre ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunarak, son yıllarda başlayan atılım hamlelerinin sonuca ulaşması için Egeli 28 bin üretici adına reçete sundu.

TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı Çetin'den Sektöre Reçete
Yapılan yatırımlarla bundan sonraki sezonlarda zeytinyağı üretiminde 5-10 bin ton yerine ikiye katlayan sıçramaların yaşanacağını öngören Cahit Çetin, taklit ve tağşişin önlenmesi için sadece kapatma ve para cezasının değil raftan toplamanın da gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Çetin, tanıtım çalışmalarına da ağırlık verilmesi gerektiğini savunarak, zeytinyağındaki fiyat algısına karşı sağlığa faydalarının vurgulanması gerektiğini belirtti.

Tüketicinin de istediği yörenin yağına ulaşma özgürlüğü olması gerektiğini kaydeden Çetin, “Zeytinyağının artık bir nüfus kağıdı olmalı, doğduğu büyüdüğü yerin ve ağacın orijininin, türünün bilinmesi lazım” dedi.

Türkiye’de zeytinyağı konusunda ciddi yatırımlar yapıldığını ve ağaç varlığının artırılması çalışmalarıyla zeytinyağının da devlet politikaları içine alındığını belirten Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, temeli atılan bu çalışmaların pazarlama ve markalaşmada da başarıya ulaşması için Egeli üreticilerin kendi reçetesini açıkladı.

“RAFTAN TOPLATABİLİYORSANIZ CEZAYI UYGULAYABİLİYORSUNUZ DEMEKTİR”

Çetin, sektörün en önemli sorunlarından biri olan taklit ve tağşiş hilelerinin sadece zeytinyağında değil diğer sıvı yağlarda da yapıldığını, geniş bir yelpazede önlem alınması gerektiğini savundu. Türkiye’nin dış pazarlardaki itibarı için bu önlemlerin şart olduğunu, yurt dışı alıcıların karışımı anında tespit ettiğini vurgulayan Çetin, “Bunun telafisi de uzun zaman alacak, sonuçta yine sektör ve ülke ekonomisi kaybedecektir. O yüzden bu cezalar kadar işlerliği de önemlidir. Daha önce Batılı alıcılar tağşiş tespit ettiği ve raflardan ürün toplattığı için Türkiye’deki bazı firmaların sonu gelmiştir. Raftan ürünü toplatabiliyorsanız cezayı uygulayabiliyorsunuz demektir. Raftan ürünü toplatamıyorsanız, para cezası ve kapatma gibi diğer cezalar çok etkisiz kalacaktır” diye konuştu.

“ZEYTİNYAĞININ NÜFUS KAĞIDI OLMALI”

Türkiye zeytinyağcılığının önünü açacak en önemli konulardan birinin de varyete olduğunu dile getiren Çetin, “Zeytinyağının artık bir nüfus kağıdı olmalı, doğduğu büyüdüğü yerin ve ağacın orijininin, türünün bilinmesi lazım. Zeytin ağacının anavatanı Anadolu’dur. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün belirlediği 81 tür zeytin ağacı var. Bu gerçek bir zenginliktir. Söz konusu türlerin farklı coğrafya ve iklimlerde yetişmesi de dikkate alındığında bu tat ve tür zenginliği daha da artmaktadır. Bu haliyle Türk zeytinyağı iç ve dış pazarlarda kendi değerini temsil etmelidir. Zeytinyağındaki farklı tat ve zenginlikler tüketiciye özgün haliyle sunulmalıdır. Bütün yağları karıştırıp tüketiciye sunmak Batı normlarına uygun değildir. Batı böyle bir karışım yağı istemez. Hem iç hem de dış piyasada tüketici seçme özgürlüğüne sahip olmayı istiyor. Bu konuda emek vermiş olan markalarımızın da tavır sergilemesi gerekiyor. Eğer firmalar bunu kendi isteğiyle yapmıyorsa, burada yasal düzenlemelerle zorunluluk devreye girmeli. Çünkü bunu sağlayamazsak zeytin ağacına da ihanet etmiş oluruz” dedi.

REKOLTEDE SIÇRAMA BEKLENTİLERİ

Türkiye’deki zeytinyağının parlak bir geleceğinin olduğunun altını çizen Çetin, “Türkiye 700 bin ton üretim ve dünya ikinciliği hedefine ulaşabilecek kabiliyettedir. Şu anda yavaş yavaş zeytin tarımına açılan yeni alanlardan sonuçlar almaya başladı.

Önümüzdeki yıllarda çok daha radikal sonuçlar ortaya çıkacaktır. Şu anda yıllık ortalama 150-200 bin ton olan rekoltenin önümüzdeki yıllarda birdenbire 400 bin tona ulaşması sürpriz değildir. Önümüzdeki yıllarda bu rakamların katlanarak büyüdüğünü göreceğiz. Her sene gerçekleşen 5-10 bin tonluk artışlar değil, tam tersine önümüzdeki yıllarda katlanarak büyüyen rakamlara ulaşılacaktır” dedi.

GÜMRÜK DUVARLARI AŞILMALI

Artan üretimi planlayabilmek ve marka olarak dünyaya pazarlayabilmek için öncelikle kuralların konması gerektiğini belirten Çetin, “Katma değer sadece ürünün ambalaja girmesi ve pazar bulmasıyla gerçekleşir. Onun için evvela bunların pazar imkanlarını sağlayacak tedbirler alınması gerekiyor. AB ülkeleri, kendi üreticilerini korumak adına Gümrük Birliği Anlaşması olan Türk zeytinyağlarına yüksek gümrük vergileri uygulamaktadır. Öncelikle AB nezdinde görüşmelerle ve yine Gümrük Birliği Anlaşması’nı da referans alarak, gümrük vergisi oranlarının aşağı çekilmesi yolunda girişimlerde bulunulmalıdır. TARİŞ Zeytinyağı Birliği olarak, yüksek gümrük vergilerine rağmen birçok AB ülkesine ihracat yapıyoruz. Ancak bunlar çoğunlukla özel ürün ve katma değeri yüksek ürünlerde gerçekleşebiliyor. Zeytinyağına AB’nin uyguladığı yüksek gümrük vergilerinin aşağı çekilmesi halinde Avrupa’ya yapılan ihracatın ciddi şekilde önü açılacaktır. Koruma tedbirleri uygulayan Avrupa Birliği’ne girmemiz, zeytinyağı ihracatımıza büyük avantajlar sağlayacaktır. Öte yandan Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk insanı var. O insanların kendi ülkesinin ürünlerine ulaşmak istemesi en doğal hakkı olduğunu ve AB’nin medeni duruşuna uygun düştüğünü düşünüyorum. Avrupa’daki 5 milyona ulaşan Türk nüfusun oluşturacağı ticaret hacminden onlar da olumlu anlamda yararlanabileceklerdir” diye konuştu.

“MARKA TÜKETİCİYE VERİLEN TAAHHÜTTÜR”

Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üretimden çok markalaşmada eksiğimiz var. Bütün sektörlerde bu böyle. Marka tüketiciye verilen bir taahhüttür. Bu taahhüde sadakat göstermek de o ülkenin ticari faaliyetlerinin sürekliliği için en önemli unsurdur. Bunları temin edemeyen ülkelerin kalıcılığı ve pazar istikrarı söz konusu olamaz” değerlendirmesini yaptı.

EĞİTİMLİ ÜLKELERDE TÜKETİM YÜKSEK

Çetin ayrıca, yabancı ülkelerin ihracatçılarının sahip olduğu imkanlara Türkiye’deki ihracatçıların da sahip olması gerektiğini belirten Çetin, “Bizim kalite bakımından geri değil daha ileride olduğumuz aşikardır. Tanıtım ve promosyon gibi şartlarda destek sağlanması lazım. İç pazarda da yeterli tanıtım olmadığını görüyoruz. Tüketimin fiyata bağlı artıp azaldığı söyleniyor ama zeytinyağının belirli bir taraftarı vardır. Halkın sağlık konusunda bilinç seviyesinin arttığı Japonya, Kore, Kuzey Amerika gibi bölgelere baktığımızda talebi eğitimin de oluşturduğunu görüyoruz. Zeytinyağı tüketiminin artma eğilimi eğitim seviyesiyle doğru orantılıdır” dedi.

"FİYATA DEĞİL FAYDAYA BAKALIM"

Zeytinyağının pahalı bir ürün gibi göründüğünü söyleyen Çetin, “Oysa zeytinyağı değerlidir, değerli olduğu için pahalıdır. Yoksa spekülatörlerin elinde pahalanmış değildir. Zeytinyağı tüketicisine sağladığı faydalar dikkate alındığında pahalı değildir. Türkiye’de üreticilerin Batı’daki meslektaşlarına nazaran destekleri de daha azdır. Sadece ürün bedeliyle sınırlı bir kazanç seviyeleri vardır. O bakımdan zeytinyağının fiyatından çok insan sağlığına sağladığı avantajları öne çıkaran bir tanıtım stratejisi sonuç alıcı olacaktır” diye konuştu.

Kaynak: İHA