SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak Çorlu'Da
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, partisince Çorlu’da düzenlenen programa katıldı.
Çorlu Öğretmenevi’nde düzenlenen ve Tekirdağ’ın tüm ilçelerinden Saadet Partililerin katıldığı programda konuşan Mustafa Kalamak, "Her gün şehit üstüne şehit gelmiyor mu? Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum. Akşamları şehit haberleri ile köşemize çekiliyor, sabahları şehit haberleri ile uyanıyoruz. Düşmanımız kim, kiminle savaşıyoruz. Bu şehitler nereden geliyor. Kendi ülkemizin bir ilinden, diğer illerine değil mi? Neden! Çünkü siz görev başında değilsiniz. Orta Doğu’ya bakalım Suriye, Libya, Mısır, Irak. Dünyaya bakalım, dünyanın asırlık kanayan yarası konumunda bulunan beş bölgenin beşi de İslam coğrafyasında. Kıbrıs, Kudüs, Mescid-i Aksa, Filistin, Keşmir ve Arakan. Bu problemlerin normalde yıllar geçtikçe hafiflemesi gerekirken hem bunlar ağırlaşıyor hem de bunlara yenileri ekleniyor. Neden, çünkü siz görev başında değilsiniz" dedi.
"EMANET EHİL ELLERDE Mİ?"
Kamalak sözlerini şöyle sürdürdü: "Neden öyle çünkü biz Müslümanlar olarak Kur’an-ı Kerim’i hayatımızdan çıkardık. Günlük hayatımıza, bakın ilahi ölçülere ne kadar uyuyoruz. Komşularımıza bakalım ne kadar riayet ediyoruz. Ne diyor, ’emaneti ehline veriniz’ diyor. Türkiye’de emanet ehil ellerde mi? Tekirdağ olarak 6 milletvekilinin 3’ünü CHP’ye 3’ünü AKP’ye verdiniz, ne geçti elinize, hangi probleminiz çözüldü. O verirken Tekirdağlı hemşehrilerim ’emaneti ehline veriniz’ emri fermanı dikkate aldı mı?"
"KIYAMETİ BEKLEYİN"
Mustafa Kamalak şöyle devam etti: "10 yıl önce mi ülkemiz daha bir huzur, barış ve kardeşlik içindeydi bugün mü? Eğer bugün diyecekseniz bu şehit cenazeleri nereden geliyor. 10 yıl önce mi işsizlik daha fazlaydı bugün mü? 10 yıl önce mi hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk daha fazlaydı bugün mü? Ne dersiniz. 10 yıl önce mi Türkiye komşuları ile Suriye ile Irak ile Libya ile ve kendileri uğruna bir imparatorluğu feda ettiğimiz Almanya ile mi ilişkilerimiz daha iyiydi bugün mü daha iyi. Emaneti ehline vermezseniz kıyameti bekleyin."
"BİZ, HEPİMİZ KARDEŞİZ"
"Türkiyenin huzura ihtiyacı var, barışa ihtiyacı var. Kardeşliğe ihtiyacı var. Biz hepimiz, kardeşleriz" diyen SP Genel Başkanı Kamalak şunları söyledi; "Bir birimize hakaret ederek bir birimizi aşağılayarak, kalbini kırarak bir yere varabilir miyiz? Kavga ile gürültü ile mesafe kaydetmemiz mümkün mü? Geniş bir aile düşünün herkes kavga ediyor, huzur olur mu?" şeklinde konuştu.
"ÖNCE BARIŞ SONRA HUZUR"
"Ağzınızdan çıkan her bir söz, sizin kalite belgenizdir" diyen Kamalak: "İnsanların kalitesini nasıl anlarsınız ağzınızdan çıkan her bir söz kalite belgenizdir. Her şeyin kalite belgesi var da insanın olmayacak mı? Türkiye’nin kalkınmaya ihtiyacı vardır. Kalkınmamız, ilerlememiz lazım. Milli görüşün tek temsilcisi olarak diyoruz ki; iktisadi kalkınmayı, adil düzeni esas alan kalkınmayı başlatmak zorundayız. Bunun için de ilk etapta Türkiye’mizi barışa kavuşturmak zorundayız. Evde barış, sokakta barış, iş yerinde barış, ülkede barışı sağlamak mecburiyetindeyiz. Ama her şeyden önce barışın mecliste kurulması lazım. Çünkü TBMM milli iradenin toplandığı merkezdir. Ama bakıyoruz. Anayasa komisyonundan, milletvekili sıralarından atlayarak bir birlerinin boğazların sarılma girişimlerini üzülerek biraz da mahcup olarak izlemişsinizdir. Niye böyle, çünkü orada milli görüş yok. Dolayısıyla orada, barışın huzurun olması mümkün değildir" diye konuştu.
Kamalak konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suriye olayları henüz patlak vermemişti ama ayak sesleri gelmeye başlamıştı. SP üst yönetimi olarak 20 kadar gazeteci ile Esed’i ziyaret ettik. Dilimiz döndüğünce izah ettik, ’muhalefetten korkma’ dedik. ’Ne yapmamız lazım’ dedi.
Biz örnekleri ile anlattık. Biz döndükten 3 gün sonra 5 bin siyasi tutukluyu serbest bıraktı. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na temsilci gönderdik, görüşlerimizi aktardık, ’Esedçi’ dediler. Biz Esedçi olduk. Aradan 6 yıl gibi bir süre geçti. Cumhurbaşkanının ifadesine bakıyoruz. 600 bin Suriyeli hayatını kaybetmiş. 3 milyon Suriyeli Türkiye’ye sığınmış, 12 milyon Suriyeli daha iç bölgelere çekilmiş vaziyette. İktidar sahipleri o tarihlerde 15 günde Şam Camii’nde namaz kılarız diyorlardı halka. Bırakın 15 günü aradan 6 yıl geçti, bırakın Şam Camii’ni Diyarbakır Sur Camii’nde Cuma namazı kılabiliyor musun? Cizre’de Cuma namazı kılabiliyor musun? Biz dedik ki 15 günde değil 15 dakikada Suriye’ye girebilirsiniz ama 15 yılda çıkamazsınız. Çıktığınız takdirde de kolunuz kanadınız kırılmış olarak çıkarsınız. Ülkeniz bölünmüş olarak çıkarsınız. Aklınızı başınıza toplayın, çünkü Suriye’de sadece Suriyeliler yok. Orada 72 millet vardır. Orada İran vardır, Çin vardır, Rusya vardır. Orada bunlarla bağlantılı 70 küsur millet vardır. Zaman yazık ki bizi doğruladı. Sonra önlerine gelen subayları cezaevlerine atıyorlardı, yapmayın dedik. Elbette suç işleyen kimse cezasını çekmelidir ama kurunun yanında da yaşı yakmayın dedik, adaletten ayrılmayın dedik, Ergenekoncu dediler, balyozcu dediler. Pekiyi şu an ne oldu. Aradan zaman geçti ’milli orduya kumpas kurulmuş’ dediler. Şu an Güneydoğu, bütün iller askere teslim. Saadet Partsi’nin dediğine geldik. Ciddi manada uyardık. Hem terörist diyorsunuz hem müzakereye oturuyorsunuz. Üstelik yanlış yerde yanlış muhataplarla müzakerede bulunuyorsunuz dedik.Eğer muhatabın terörist ise, müzakere değil, mücadele edilir dedik. Bize dediler ki analar ağlamıyor, şehit cenazeleri gelmiyor diye kıskanıyorsunuz dediler. Barajlar terörü tutuyor bekleyin dedik. Yazık ki şehitlerimiz peş peşe kafileler halinde gelmeye başladı.
Bütün bunlar bizi derinden yaralıyor ama şaşırtmıyor. Yapmamız gereken emaneti ehline vermemiz lazım. Bunun için de ulaşmadığımız insanımız kalmamalı. Her bir ilçedeki arkadaşımız ilçe yönetimlerindeki arkadaşlarımız geceyi gündüze katmak zorunda. Biz geciktiğimiz sürece şehitlerimiz gelmeye devam edecek. Bunu durduracak olan sizlersiniz. Herkese iş ve çalışan herkese insanca yaşayabileceği ücret taahhüt ediyoruz. Herkesin evi, arabası olacak. Erbakan Hocamızın dediği gibi, Milli Görüş’ü anlamayan birinin bizi anlaması mümkün değil."
Kaynak: İHA
"EMANET EHİL ELLERDE Mİ?"
Kamalak sözlerini şöyle sürdürdü: "Neden öyle çünkü biz Müslümanlar olarak Kur’an-ı Kerim’i hayatımızdan çıkardık. Günlük hayatımıza, bakın ilahi ölçülere ne kadar uyuyoruz. Komşularımıza bakalım ne kadar riayet ediyoruz. Ne diyor, ’emaneti ehline veriniz’ diyor. Türkiye’de emanet ehil ellerde mi? Tekirdağ olarak 6 milletvekilinin 3’ünü CHP’ye 3’ünü AKP’ye verdiniz, ne geçti elinize, hangi probleminiz çözüldü. O verirken Tekirdağlı hemşehrilerim ’emaneti ehline veriniz’ emri fermanı dikkate aldı mı?"
"KIYAMETİ BEKLEYİN"
Mustafa Kamalak şöyle devam etti: "10 yıl önce mi ülkemiz daha bir huzur, barış ve kardeşlik içindeydi bugün mü? Eğer bugün diyecekseniz bu şehit cenazeleri nereden geliyor. 10 yıl önce mi işsizlik daha fazlaydı bugün mü? 10 yıl önce mi hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk daha fazlaydı bugün mü? Ne dersiniz. 10 yıl önce mi Türkiye komşuları ile Suriye ile Irak ile Libya ile ve kendileri uğruna bir imparatorluğu feda ettiğimiz Almanya ile mi ilişkilerimiz daha iyiydi bugün mü daha iyi. Emaneti ehline vermezseniz kıyameti bekleyin."
"BİZ, HEPİMİZ KARDEŞİZ"
"Türkiyenin huzura ihtiyacı var, barışa ihtiyacı var. Kardeşliğe ihtiyacı var. Biz hepimiz, kardeşleriz" diyen SP Genel Başkanı Kamalak şunları söyledi; "Bir birimize hakaret ederek bir birimizi aşağılayarak, kalbini kırarak bir yere varabilir miyiz? Kavga ile gürültü ile mesafe kaydetmemiz mümkün mü? Geniş bir aile düşünün herkes kavga ediyor, huzur olur mu?" şeklinde konuştu.
"ÖNCE BARIŞ SONRA HUZUR"
"Ağzınızdan çıkan her bir söz, sizin kalite belgenizdir" diyen Kamalak: "İnsanların kalitesini nasıl anlarsınız ağzınızdan çıkan her bir söz kalite belgenizdir. Her şeyin kalite belgesi var da insanın olmayacak mı? Türkiye’nin kalkınmaya ihtiyacı vardır. Kalkınmamız, ilerlememiz lazım. Milli görüşün tek temsilcisi olarak diyoruz ki; iktisadi kalkınmayı, adil düzeni esas alan kalkınmayı başlatmak zorundayız. Bunun için de ilk etapta Türkiye’mizi barışa kavuşturmak zorundayız. Evde barış, sokakta barış, iş yerinde barış, ülkede barışı sağlamak mecburiyetindeyiz. Ama her şeyden önce barışın mecliste kurulması lazım. Çünkü TBMM milli iradenin toplandığı merkezdir. Ama bakıyoruz. Anayasa komisyonundan, milletvekili sıralarından atlayarak bir birlerinin boğazların sarılma girişimlerini üzülerek biraz da mahcup olarak izlemişsinizdir. Niye böyle, çünkü orada milli görüş yok. Dolayısıyla orada, barışın huzurun olması mümkün değildir" diye konuştu.
Kamalak konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suriye olayları henüz patlak vermemişti ama ayak sesleri gelmeye başlamıştı. SP üst yönetimi olarak 20 kadar gazeteci ile Esed’i ziyaret ettik. Dilimiz döndüğünce izah ettik, ’muhalefetten korkma’ dedik. ’Ne yapmamız lazım’ dedi.
Biz örnekleri ile anlattık. Biz döndükten 3 gün sonra 5 bin siyasi tutukluyu serbest bıraktı. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na temsilci gönderdik, görüşlerimizi aktardık, ’Esedçi’ dediler. Biz Esedçi olduk. Aradan 6 yıl gibi bir süre geçti. Cumhurbaşkanının ifadesine bakıyoruz. 600 bin Suriyeli hayatını kaybetmiş. 3 milyon Suriyeli Türkiye’ye sığınmış, 12 milyon Suriyeli daha iç bölgelere çekilmiş vaziyette. İktidar sahipleri o tarihlerde 15 günde Şam Camii’nde namaz kılarız diyorlardı halka. Bırakın 15 günü aradan 6 yıl geçti, bırakın Şam Camii’ni Diyarbakır Sur Camii’nde Cuma namazı kılabiliyor musun? Cizre’de Cuma namazı kılabiliyor musun? Biz dedik ki 15 günde değil 15 dakikada Suriye’ye girebilirsiniz ama 15 yılda çıkamazsınız. Çıktığınız takdirde de kolunuz kanadınız kırılmış olarak çıkarsınız. Ülkeniz bölünmüş olarak çıkarsınız. Aklınızı başınıza toplayın, çünkü Suriye’de sadece Suriyeliler yok. Orada 72 millet vardır. Orada İran vardır, Çin vardır, Rusya vardır. Orada bunlarla bağlantılı 70 küsur millet vardır. Zaman yazık ki bizi doğruladı. Sonra önlerine gelen subayları cezaevlerine atıyorlardı, yapmayın dedik. Elbette suç işleyen kimse cezasını çekmelidir ama kurunun yanında da yaşı yakmayın dedik, adaletten ayrılmayın dedik, Ergenekoncu dediler, balyozcu dediler. Pekiyi şu an ne oldu. Aradan zaman geçti ’milli orduya kumpas kurulmuş’ dediler. Şu an Güneydoğu, bütün iller askere teslim. Saadet Partsi’nin dediğine geldik. Ciddi manada uyardık. Hem terörist diyorsunuz hem müzakereye oturuyorsunuz. Üstelik yanlış yerde yanlış muhataplarla müzakerede bulunuyorsunuz dedik.Eğer muhatabın terörist ise, müzakere değil, mücadele edilir dedik. Bize dediler ki analar ağlamıyor, şehit cenazeleri gelmiyor diye kıskanıyorsunuz dediler. Barajlar terörü tutuyor bekleyin dedik. Yazık ki şehitlerimiz peş peşe kafileler halinde gelmeye başladı.
Bütün bunlar bizi derinden yaralıyor ama şaşırtmıyor. Yapmamız gereken emaneti ehline vermemiz lazım. Bunun için de ulaşmadığımız insanımız kalmamalı. Her bir ilçedeki arkadaşımız ilçe yönetimlerindeki arkadaşlarımız geceyi gündüze katmak zorunda. Biz geciktiğimiz sürece şehitlerimiz gelmeye devam edecek. Bunu durduracak olan sizlersiniz. Herkese iş ve çalışan herkese insanca yaşayabileceği ücret taahhüt ediyoruz. Herkesin evi, arabası olacak. Erbakan Hocamızın dediği gibi, Milli Görüş’ü anlamayan birinin bizi anlaması mümkün değil."