HDP'li Baluken Fezlekeleri Değerlendirdi
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, dokunulmazlıkların kaldırılmasının HDP üzerinde tehdit unsuru olarak tutulduğunu, HDP’yi konuşamaz, siyaset yapamaz durumda tutmak istediklerini belirterek, “Bizim cezaevlerinden korkmadığımızı kendileri de biliyorlar, hatta o cezaevinin yanına bir virgül koyup ölüm de gösterebilirler” dedi.
Parlamentoda gazetecilerin sorularına cevap veren HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Türkiye-AB zirvesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Başbakan ve hükümete Türkiye’nin AB sürecini doğrudan etkileyen basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgili mevcut tabloyu ortadan kaldıracak demokratikleşme hamlesinin düştüğünü söyleyen İdris Baluken, “Başbakan muhalefetten bu konularda destek isteyeceğine önce hükümet olarak kendi üzerine düşecek sorumluluğu hızla yerine getirecek bir demokratikleşme paketi ile ortaya çıkmalı. Türkiye’nin AB üyeliğini önemsiyoruz. Bu kadar kritik bir dönemde hala milletvekillerinin dokunulmazlığı ile ilgili bir gündem konuşuyoruz. Siyasi partilerin siyaset yapamaz duruma düşürülmek istendiği bir siyasi ortamda çalışmaları yürütmek zorunda kalıyoruz. Hala medya organları üzerinde her türlü baskı devam ediyor, farklı görüş bildirdi diye akademisyenler hakkında soruşturmalar devam ediyor. Bu perspektif üzerinde Türkiye’nin AB ile ilgili süreçlerde bir ilerleme sağlaması mümkün değildir. Sokağa çıkma yasağı uygulamaları başta olmak üzere bütün hukuk dışı yaklaşımlarla ilgili hem Başbakan’ın hem de hükümetin şapkayı öne çıkarıp ona göre düşünmesi kanaatindeyiz. Sayın Başbakan’ın yaptığı açıklamalarla, AB ile ilgili toplantıdan dışarıya yansıyan açıklamalar arasında çelişkiler var. Sayın Başbakan bir tarihten bahsediyor ama bizim bildiğimiz kadarıyla böyle bir kararlaştırma olmamış. Biz HDP olarak AB ile ilgili Türkiye demokrasisine sürecin olumlu katkılar sağlayacağı kanaatindeyiz. Ama birilerinin bizim önümüze getirdiği ev ödevlerinden ziyade bizim yapmamız gereken çok şey var” dedi.
“BAŞBAKAN’IN BELİRTTİĞİ 9 BAŞLIĞI TARTIŞSAK NE OLUR TARTIŞMASAK NE OLUR”
En temel meselenin demokrasi, hukuk devleti, insan hakları meselesi olduğunu belirten Baluken, “Bugün baktığımız zaman bölgede Kürtler’in yoğun yaşadığı illerde 100 günü aşan sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bir süreci yaşıyoruz. Hukukun tamamen rafa kaldırıldığı, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların hiçe sayıldığı, her gün gazetecilerin cezaevlerine gönderildiği, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp, alanda halka karşı suç işleyen güvenlik güçlerinin veya paramiliter güçlerinin dokunulmazlık zırhı ile ödüllendirilmesi gibi son derece ucube bir tablo ile karşı karşıyayız. Bunlar düzenlemeden Başbakan’ın belirttiği 9 başlığı tartışsak ne olur tartışmasak ne olur. Türkiye’nin ve AKP hükümetinin temel bazı meselelerde bir yol ayrımına geldiğini kavraması, bununla ilgili güçlü bir demokratikleşme hamlesi ile beraber bu süreci değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyiz” diye konuştu.
YENİ GÜVENLİK KONSEPTİ
Yeni güvenlik konseptine ilişkin sorulara cevap veren ve 30 yıldır her hükümetin yeni güvenlik konseptlerini tanımladıklarını ama gelinen aşamanın herkesin malumu olduğunu kaydeden Baluken, “30 yıldır devam eden bir sorun ile karşı karşıyayız. Kürt meselesi bu tip güvenlik konseptleri ile değil, demokrasi çerçevesini genişleterek, özgürlük alanlarını yasal güvencelere kavuşturarak, Türkiye’de 78 milyon vatandaşı kapsayacak anayasal bir düzenleme yaparak çözülecek bir mesele. Bunu en iyi bilenlerden birisi de İçişleri Bakanıdır. İçişleri Bakanı ve hükümetin bu tarz arayışları olduğu dönemde özellikle 2.5 yıllık çözüm sürecinde mevcut tabloyu değerlendirsinler. 2.5 yıllık süreçte Türkiye’nin tartışma düzeyi, demokratik siyasetin topluma verdiği çözüm umudunun düzeyine baksınlar, bir de masayı devirdikten sonra girdikleri bu güvenlik konseptinin ülkeyi ne hale getirdiğine baksınlar” şeklinde konuştu.
“İNFİAL KRİTERİ VARSA ÖNCE AKP HÜKÜMETİNİN BU YOLSUZLUK DOSYALARINI ÖNE ALMAK GEREKİYOR”
550 milletvekilinin kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlığının kaldırılması, Cumhurbaşkanının da vatana ihanet dışındaki diğer suçlardan yargılanmasının önünün açılmasına yönelik bir teklifi daha önceden Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduklarını kaydeden Baluken, “Yasama dönemi içinde Meclis Başkanlığı’na kendi imzamızla hakkında fezleke olan bütün milletvekilleri ile ilgili bu tarz süreçlerin işletileceğini belirtmişiz. Bizim hakkımızdaki fezlekelere baktığınız zaman tamamen düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü temelinde siyaset yapma hakkımızı kullanmış olduğumuz çalışmalardan kaynaklanan dosyalar olduğunu görüyoruz. Diğer fezlekelere baktığınız zaman hırsızlık, adam kayırma, ihaleye fesat, rüşvet, taciz, her türlü yüz kızartıcı suç var. Bir kere toplum vicdanı bunu kabul etmez. İnfial yaratma kriterine gelince Türkiye siyasi tarihinin en büyük olayı 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarıdır. Sadece içeride değil, uluslararası kamuoyunda büyük bir infial yarattı. Neredeyse cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluk iddiaları ile ilgili bir süreci AKP aklamaya çalıştı. 4 bakanı istifa ettirmek zorunda kaldılar. İnfial kriteri varsa önce AKP hükümetinin bu yolsuzluk dosyalarını öne almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“BİR TAKIM ARAYIŞLAR İÇİNE GİRMEK FELAKETTEN BAŞKA BİR ŞEY GETİRMEZ”
Dokunulmazlıkların kaldırılmasını ateşe benzin dökmek olarak değerlendiren İdris Baluken, HDP’nin siyaset yapamaz duruma getirilmek istendiğini kaydetti.
Baluken, “AB ile ilgili sürecin tartışıldığı bir dönemde Türkiye’de her gün Kürt meselesi başta olmak üzere temel sorunların çözümsüzlüğe doğru gittiği dönemde AKP hükümeti talimatlandırdığı savaş güçlerine dokunulmazlık getirip, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyor. Bu ateşe benzin dökmektir. Parti organlarımız bir araya gelip tartışma yürütmüş değil, biz AKP’nin bizim önümüze getireceği engellere bakarak demokratik siyasi çözüm ısrarımızdan vazgeçecek değiliz. Biz halkımızla birlikte geliştireceğimiz tutumlarla AKP’nin getirdiği bu engelleri boşa çıkartacağımızı düşünüyoruz. AKP’nin böyle bir şansı olmayacak. Zaten Türkiye yeterince bir gerilim hattı üzerinde duruyor. Şimdi bu alanları rahatlatmak yerine bunu daha da körükleyecek bir takım arayışlar içine girmek felaketten başka bir şey getirmez. Kendileri ile çelişiyorlar, muhalefet partilerine AB ile ilgili vize muafiyeti için gerekli olan başlıklarla alakalı olarak çağrılar yapacağına Davutoğlu ve AKP hükümeti bu mevcut tablonun evrensel demokratik normlara ne kadar uyduğunu gözden geçirsin. Bunu HDP üzerinde tehdit unsunu olarak tutup, HDP’yi konuşamaz, siyaset yapamaz durumda tutmak istiyorlar. Her yaptıkları açıklamada ‘akıbetleri cezaevleri olur’ diyorlar. Bizim cezaevlerinden korkmadığımızı kendileri de biliyorlar, hatta o cezaevinin yanına bir virgül koyup ölüm de gösterebilirler, ondan da korkmuyoruz ama bu bir çözüm değil. Bu süreçle ilgili akıbeti merak ediyorlarsa bize tehdit olarak akıbet göstermek yerine 2 Mart 1994’de Orhan Doğan ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın buradan götürüldüğü o antidemokratik darbe uygulaması yapan hükümetin uygulamalarına baksınlar. İş akıbet olayına gelirse AKP bu süreçleri çok daha dikkatli bir şekilde değerlendirmek zorundadır” dedi.
“BU AYIBIN KALDIRILMASI ÖNEMLİDİR”
AYM’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili verdiği kararı da değerlendiren Baluken, ““Can Dündar ve Erdem Gül’ün sadece haber yaptıkları için tutuklanması zaten ayıptı. Bu ayıbın kaldırılması olumludur. Anayasa Mahkemesi olumlu bir karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadığını söyleyen, mahkemeleri direnişe çağıran, Türkiye toplumunu tedirgin edecek şekilde ortalığın karışabileceğini söyleyen, sırf kendisine aykırı karar aldı diye Anayasa Mahkemesi’nin mevcut yapısını değiştirmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı vahimdir” diye konuştu.
Kaynak: İHA
“BAŞBAKAN’IN BELİRTTİĞİ 9 BAŞLIĞI TARTIŞSAK NE OLUR TARTIŞMASAK NE OLUR”
En temel meselenin demokrasi, hukuk devleti, insan hakları meselesi olduğunu belirten Baluken, “Bugün baktığımız zaman bölgede Kürtler’in yoğun yaşadığı illerde 100 günü aşan sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bir süreci yaşıyoruz. Hukukun tamamen rafa kaldırıldığı, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların hiçe sayıldığı, her gün gazetecilerin cezaevlerine gönderildiği, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp, alanda halka karşı suç işleyen güvenlik güçlerinin veya paramiliter güçlerinin dokunulmazlık zırhı ile ödüllendirilmesi gibi son derece ucube bir tablo ile karşı karşıyayız. Bunlar düzenlemeden Başbakan’ın belirttiği 9 başlığı tartışsak ne olur tartışmasak ne olur. Türkiye’nin ve AKP hükümetinin temel bazı meselelerde bir yol ayrımına geldiğini kavraması, bununla ilgili güçlü bir demokratikleşme hamlesi ile beraber bu süreci değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyiz” diye konuştu.
YENİ GÜVENLİK KONSEPTİ
Yeni güvenlik konseptine ilişkin sorulara cevap veren ve 30 yıldır her hükümetin yeni güvenlik konseptlerini tanımladıklarını ama gelinen aşamanın herkesin malumu olduğunu kaydeden Baluken, “30 yıldır devam eden bir sorun ile karşı karşıyayız. Kürt meselesi bu tip güvenlik konseptleri ile değil, demokrasi çerçevesini genişleterek, özgürlük alanlarını yasal güvencelere kavuşturarak, Türkiye’de 78 milyon vatandaşı kapsayacak anayasal bir düzenleme yaparak çözülecek bir mesele. Bunu en iyi bilenlerden birisi de İçişleri Bakanıdır. İçişleri Bakanı ve hükümetin bu tarz arayışları olduğu dönemde özellikle 2.5 yıllık çözüm sürecinde mevcut tabloyu değerlendirsinler. 2.5 yıllık süreçte Türkiye’nin tartışma düzeyi, demokratik siyasetin topluma verdiği çözüm umudunun düzeyine baksınlar, bir de masayı devirdikten sonra girdikleri bu güvenlik konseptinin ülkeyi ne hale getirdiğine baksınlar” şeklinde konuştu.
“İNFİAL KRİTERİ VARSA ÖNCE AKP HÜKÜMETİNİN BU YOLSUZLUK DOSYALARINI ÖNE ALMAK GEREKİYOR”
550 milletvekilinin kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlığının kaldırılması, Cumhurbaşkanının da vatana ihanet dışındaki diğer suçlardan yargılanmasının önünün açılmasına yönelik bir teklifi daha önceden Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduklarını kaydeden Baluken, “Yasama dönemi içinde Meclis Başkanlığı’na kendi imzamızla hakkında fezleke olan bütün milletvekilleri ile ilgili bu tarz süreçlerin işletileceğini belirtmişiz. Bizim hakkımızdaki fezlekelere baktığınız zaman tamamen düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü temelinde siyaset yapma hakkımızı kullanmış olduğumuz çalışmalardan kaynaklanan dosyalar olduğunu görüyoruz. Diğer fezlekelere baktığınız zaman hırsızlık, adam kayırma, ihaleye fesat, rüşvet, taciz, her türlü yüz kızartıcı suç var. Bir kere toplum vicdanı bunu kabul etmez. İnfial yaratma kriterine gelince Türkiye siyasi tarihinin en büyük olayı 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarıdır. Sadece içeride değil, uluslararası kamuoyunda büyük bir infial yarattı. Neredeyse cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluk iddiaları ile ilgili bir süreci AKP aklamaya çalıştı. 4 bakanı istifa ettirmek zorunda kaldılar. İnfial kriteri varsa önce AKP hükümetinin bu yolsuzluk dosyalarını öne almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“BİR TAKIM ARAYIŞLAR İÇİNE GİRMEK FELAKETTEN BAŞKA BİR ŞEY GETİRMEZ”
Dokunulmazlıkların kaldırılmasını ateşe benzin dökmek olarak değerlendiren İdris Baluken, HDP’nin siyaset yapamaz duruma getirilmek istendiğini kaydetti.
Baluken, “AB ile ilgili sürecin tartışıldığı bir dönemde Türkiye’de her gün Kürt meselesi başta olmak üzere temel sorunların çözümsüzlüğe doğru gittiği dönemde AKP hükümeti talimatlandırdığı savaş güçlerine dokunulmazlık getirip, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyor. Bu ateşe benzin dökmektir. Parti organlarımız bir araya gelip tartışma yürütmüş değil, biz AKP’nin bizim önümüze getireceği engellere bakarak demokratik siyasi çözüm ısrarımızdan vazgeçecek değiliz. Biz halkımızla birlikte geliştireceğimiz tutumlarla AKP’nin getirdiği bu engelleri boşa çıkartacağımızı düşünüyoruz. AKP’nin böyle bir şansı olmayacak. Zaten Türkiye yeterince bir gerilim hattı üzerinde duruyor. Şimdi bu alanları rahatlatmak yerine bunu daha da körükleyecek bir takım arayışlar içine girmek felaketten başka bir şey getirmez. Kendileri ile çelişiyorlar, muhalefet partilerine AB ile ilgili vize muafiyeti için gerekli olan başlıklarla alakalı olarak çağrılar yapacağına Davutoğlu ve AKP hükümeti bu mevcut tablonun evrensel demokratik normlara ne kadar uyduğunu gözden geçirsin. Bunu HDP üzerinde tehdit unsunu olarak tutup, HDP’yi konuşamaz, siyaset yapamaz durumda tutmak istiyorlar. Her yaptıkları açıklamada ‘akıbetleri cezaevleri olur’ diyorlar. Bizim cezaevlerinden korkmadığımızı kendileri de biliyorlar, hatta o cezaevinin yanına bir virgül koyup ölüm de gösterebilirler, ondan da korkmuyoruz ama bu bir çözüm değil. Bu süreçle ilgili akıbeti merak ediyorlarsa bize tehdit olarak akıbet göstermek yerine 2 Mart 1994’de Orhan Doğan ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın buradan götürüldüğü o antidemokratik darbe uygulaması yapan hükümetin uygulamalarına baksınlar. İş akıbet olayına gelirse AKP bu süreçleri çok daha dikkatli bir şekilde değerlendirmek zorundadır” dedi.
“BU AYIBIN KALDIRILMASI ÖNEMLİDİR”
AYM’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili verdiği kararı da değerlendiren Baluken, ““Can Dündar ve Erdem Gül’ün sadece haber yaptıkları için tutuklanması zaten ayıptı. Bu ayıbın kaldırılması olumludur. Anayasa Mahkemesi olumlu bir karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadığını söyleyen, mahkemeleri direnişe çağıran, Türkiye toplumunu tedirgin edecek şekilde ortalığın karışabileceğini söyleyen, sırf kendisine aykırı karar aldı diye Anayasa Mahkemesi’nin mevcut yapısını değiştirmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı vahimdir” diye konuştu.