GRAFİKLİ - İngiltere'nin AB'den Aldığı Tavizler
AB ile vardığı anlaşma İngiltere'ye, Schengen ve avro bölgesi dışında kalma ayrıcalıklarını sürdürme imkanı veriyor İngiltere, AB vatandaşlarının sosyal yardımlardan yararlanmasını ülkede geçirdikleri ilk 4 yıl boyunca dondurabilecek AB, İngiltere'nin 'daha fazla siyasi birlik' hedefinin parçası olmadığını kabul etti.
TAYFUN SALCI - AB üyeliğini 23 Haziran’da referanduma götürmeye hazırlanan İngiltere'nin AB ile vardığı anlaşma, Schengen ve avro bölgesi dışındaki ülkeye hem bu ayrıcalıkları sürdürme imkanı veriyor hem de AB içi göçmenlerin sosyal güvenlik sistemi üzerinde oluşturduğu yükü hafifletecek düzenlemeleri öngörüyor.
İngiltere'de koalisyon hükümetiyle 2010 yılında başbakan olan David Cameron, ilk beş yıllık görev süresinde AB yanlısı koalisyon ortağı Liberal Demokrat Parti dolayısıyla ülkesinin AB üyeliği konusunu çok fazla gündeme taşıyamadı. Ancak Cameron geçen yıl mayıs ayında yapılan genel seçimle tek başına iktidara gelmesiyle, ülkenin AB üyeliğini referanduma götürme sözü verdi.
Cameron’ın, ülkesinin üyelik koşullarını değiştirmeye yönelik AB üyesi ülkeler ve Brüksel ile yürüttüğü müzakereler geçen hafta yapılan AB Liderler Zirvesi'nde varılan anlaşma ile tamamlandı.
AB içinde serbest dolaşıma izin veren Schengen Anlaşması’nın dışında bulunan ve birliğin resmi para birimi avro yerine kendi para birimi Sterlin’i kullanan İngiltere, halihazırda bir tür “özel statü”ye sahip.
Yeni anlaşma ile İngiltere, bu ayrıcalıklarını sürdürme, ulusal egemenliğini pekiştirme ve AB içi göçmenlerin sosyal güvenlik sistemi üzerinde oluşturduğu yükü hafifletecek düzenlemeleri yapma sözünü aldı.
- Egemenlik konusu
İngiltere, “Avrupa Birleşik Devletleri”ne dönüşecek bir Avrupa Birliği’nin parçası olmayı reddediyor ve ulus devlet niteliğini korumak istiyordu. AB’nin de ulus devletler için işbirliği ettiği bir çerçeve olmasından yanaydı.
Anlaşmaya göre AB, İngiltere’nin “daha fazla siyasi birlik” hedefinin dışında kalabileceğini ve özel bir statüsü olabileceğini kabul etti.
Anlaşma metninde “İngiltere’nin AB anlaşmalarına göre sahip olduğu spesifik konum ışığında bu ülkenin Avrupa Birliği ile daha fazla siyasi bütünleşme taahhüdü olmadığı tanınıyor. Daha fazla siyasi birlik hedefine yapılan atıflar İngiltere için geçerli değildir” ifadesi yer aldı.
Bu hususun belirginleştirilmesine ilişkin düzenlemelerin yapılacağı sözü verilen anlaşmayla, İngiltere'nin Schengen Anlaşması dışındaki konumunu da kabul edildi.
Anlaşmada, 'ulusal güvenlik üye ülkelerin sorumluluğundadır. Birlik kurumları yetkilerini icra ederken üye ülkelerin ulusal güvenlik sorumluluklarına tam saygı gösterecektir' ifadesi kullanılarak, İngiltere'nin sınır güvenliğiyle ilgili kaygıları giderildi.
- AB içi göç
İngiltere, 2 milyona yakın AB vatandaşı göçmenin ülkenin sosyal güvenlik sistemi üzerindeki yükünü hafifletmek istiyordu.
Anlaşmaya göre İngiltereye sağlanan “acil durum freni” bu ülkenin AB göçmenlerine ilk 4 yıl sosyal yardım vermemesine olanak tanıyor.
Ayrıca, göçmenlerin kendi ülkelerinde yaşayan çocuklarına yapılan sosyal ödemeler de o ülkelerin geçim standardına göre olacak.
Ancak şu anda İngiltere’de bulunan göçmenler bu uygulamadan 1 Ocak 2020’ye kadar muaf kalacak. Acil durum freni 7 yıl uygulanabilecek.
- Ekonomi yönetimi
Kendi para birimini kullanmayı sürdüren İngiltere, avro bölgesinde yapılan ve kendisini olumsuz etkileyecek ekonomik düzenlemeleri durdurabilmek istiyordu. Bu noktada İngiltere, krizdeki ülkelere yönelik kurtarma operasyonlarının yükünü paylaşmaya olumsuz yaklaşıyordu.
İngiltere, özellikle finans kuruluşlarının avro bölgesindeki faaliyetleri için bu bölge içine taşınmalarının zorunlu kılınması gibi uygulamaları da “ayrımcı” buluyordu.
Ülke, AB’nin birden fazla para biriminin olduğunun resmi olarak kabul edilmesini de talep ediyordu.
Anlaşma ile AB üyesi ülkelere avro bölgesiyle ilgili kararları daha ayrıntılı tartışılmak üzere durdurma imkanı verildi. Bir tek üyenin itirazı bile bu tür düzenlemelerin Avrupa Konseyi’ne taşınarak yeniden ele alınmasına izin verecek. Bu da, İngiltere’nin kendisini olumsuz etkilediğini düşündüğü düzenlemeleri durduramasa bile erteletmesine olanak tanıyacak.
Anlaşma İngiltere’nin kendi para birimini kullanma sürdürmesini de teminat altına aldı.
İngiltere’nin “ayrımcılık”la ilgili kaygıları da anlaşmada yer verilen şu ifadelerle giderildi:
“Üye ülkelerin resmi para birimleri temelinde gerçek veya tüzel kişiler arasında ayrımcılık yasaktır. Her türlü farklı muamele nesnel gerekçelere dayanmalıdır. Üye ülkelerin hükümetler arası anlaşmaları dahil olmak üzere avro bölgesinin işleyişine dair yasalar iç pazarlara, ekonomik, toplumsal ve coğrafi birliğe saygılı olmalı ve üye ülkeler arasında ne bariyer teşkil etmeli ne de ticarette ayrımcılığa yol açmalı. Bu yasalar, para birimi avro olmayan üye ülkelerin ehliyetlerine, haklarına ve yükümlülüklerine saygı göstermeli.”
Ayrıca, anlaşmayla İngiltere, krizdeki AB üyesi ülkelerin kurtarılmasına dönük önlemlerin yükünü paylaşmak zorunda olmayacak.
- Rekabet
İngiltere 'ortak pazar'ın yeni sektörleri içine alacak şekilde genişletilmesini ve AB bürokrasisinin azaltılmasını istiyordu.
AB ülkeleri Brüksel kaynaklı bürokrasinin azaltılması üzerinde anlaştı.
Hizmet, enerji ve finans sektörlerinde de ortak pazarın tamamlanması üzerinde anlaşmaya varıldı.
- Referandum sorusu
İngiltere’de, 23 Haziran’da yapılacak referandumda halka 'Birleşik Krallık AB'nin üyesi olarak kalmalı mı, yoksa AB'den ayrılmalı mı?' sorusu yöneltilecek.
AB karşıtları, Cameron’ın elde ettiğini öne sürdüğü imtiyazları yeterli bulmuyor ve bu statünün Avrupa Parlamentosu ve üye ülke parlamentolarının onayını gerektirdiğini savunuyorlar.
AB karşıtları sağlanan anlaşmayı 'İngiltere’nin AB ile temel ilişkisini değiştirmeyen bir kağıt parçası” olarak nitelendiriyor.
- İngiltere’nin AB macerası
Kendisini Avrupa kıtası ile sınırlı kalamayacak küresel bir güç olarak tanımlayan İngiltere, 1957 yılında Roma Anlaşması ile temeli Avrupa Ekonomi Topluluğu (AET) olarak atılan AB'yi başlangıçta küçümsedi. Ancak 1963'te birliğe katılmaya karar verdiğinde Fransa'nın vetosuyla karşılaştı.
'İngiltere'nin Avrupa'nın bütünleşmesi fikrine düşman olduğu' görüşündeki dönemin Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle, ülkenin 1967'de yinelediği başvurusunu da veto etti. De Gaulle'ün 1968'de siyaset dışı kalmasının ardından İngiltere AET'ye ancak 1973'te üye olabildi.
İngiliz İşçi Partisi 1974 genel seçimindeki bildirgesinde ülkenin AET üyeliğini referanduma götürme sözü verdi. Harold Wilson liderliğindeki parti hükümete gelince önce üyelik koşullarını yeniden müzakere edeceğini, ardından da referanduma gidileceğini açıkladı.
İngiliz halkının yüzde 67'si, 1975'te yapılan referandumda üyeliğin devamı yönünde oy kullandı.
İngiltere AB içinde Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Macaristan, Polonya, Romanya ve İsveç ile birlikte kendi para birimini kullanmayı sürdüren 9 ülkeden biri.
İngiltere ayrıca AB içinde serbest dolaşımı sağlayan Schengen anlaşmasının dışında yer alan ülkeler arasında. Bulgaristan, Hırvatistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İrlanda ve Romanya da Schengen bölgesi dışında yer alıyor.
Kaynak: AA
İngiltere'de koalisyon hükümetiyle 2010 yılında başbakan olan David Cameron, ilk beş yıllık görev süresinde AB yanlısı koalisyon ortağı Liberal Demokrat Parti dolayısıyla ülkesinin AB üyeliği konusunu çok fazla gündeme taşıyamadı. Ancak Cameron geçen yıl mayıs ayında yapılan genel seçimle tek başına iktidara gelmesiyle, ülkenin AB üyeliğini referanduma götürme sözü verdi.
Cameron’ın, ülkesinin üyelik koşullarını değiştirmeye yönelik AB üyesi ülkeler ve Brüksel ile yürüttüğü müzakereler geçen hafta yapılan AB Liderler Zirvesi'nde varılan anlaşma ile tamamlandı.
AB içinde serbest dolaşıma izin veren Schengen Anlaşması’nın dışında bulunan ve birliğin resmi para birimi avro yerine kendi para birimi Sterlin’i kullanan İngiltere, halihazırda bir tür “özel statü”ye sahip.
Yeni anlaşma ile İngiltere, bu ayrıcalıklarını sürdürme, ulusal egemenliğini pekiştirme ve AB içi göçmenlerin sosyal güvenlik sistemi üzerinde oluşturduğu yükü hafifletecek düzenlemeleri yapma sözünü aldı.
- Egemenlik konusu
İngiltere, “Avrupa Birleşik Devletleri”ne dönüşecek bir Avrupa Birliği’nin parçası olmayı reddediyor ve ulus devlet niteliğini korumak istiyordu. AB’nin de ulus devletler için işbirliği ettiği bir çerçeve olmasından yanaydı.
Anlaşmaya göre AB, İngiltere’nin “daha fazla siyasi birlik” hedefinin dışında kalabileceğini ve özel bir statüsü olabileceğini kabul etti.
Anlaşma metninde “İngiltere’nin AB anlaşmalarına göre sahip olduğu spesifik konum ışığında bu ülkenin Avrupa Birliği ile daha fazla siyasi bütünleşme taahhüdü olmadığı tanınıyor. Daha fazla siyasi birlik hedefine yapılan atıflar İngiltere için geçerli değildir” ifadesi yer aldı.
Bu hususun belirginleştirilmesine ilişkin düzenlemelerin yapılacağı sözü verilen anlaşmayla, İngiltere'nin Schengen Anlaşması dışındaki konumunu da kabul edildi.
Anlaşmada, 'ulusal güvenlik üye ülkelerin sorumluluğundadır. Birlik kurumları yetkilerini icra ederken üye ülkelerin ulusal güvenlik sorumluluklarına tam saygı gösterecektir' ifadesi kullanılarak, İngiltere'nin sınır güvenliğiyle ilgili kaygıları giderildi.
- AB içi göç
İngiltere, 2 milyona yakın AB vatandaşı göçmenin ülkenin sosyal güvenlik sistemi üzerindeki yükünü hafifletmek istiyordu.
Anlaşmaya göre İngiltereye sağlanan “acil durum freni” bu ülkenin AB göçmenlerine ilk 4 yıl sosyal yardım vermemesine olanak tanıyor.
Ayrıca, göçmenlerin kendi ülkelerinde yaşayan çocuklarına yapılan sosyal ödemeler de o ülkelerin geçim standardına göre olacak.
Ancak şu anda İngiltere’de bulunan göçmenler bu uygulamadan 1 Ocak 2020’ye kadar muaf kalacak. Acil durum freni 7 yıl uygulanabilecek.
- Ekonomi yönetimi
Kendi para birimini kullanmayı sürdüren İngiltere, avro bölgesinde yapılan ve kendisini olumsuz etkileyecek ekonomik düzenlemeleri durdurabilmek istiyordu. Bu noktada İngiltere, krizdeki ülkelere yönelik kurtarma operasyonlarının yükünü paylaşmaya olumsuz yaklaşıyordu.
İngiltere, özellikle finans kuruluşlarının avro bölgesindeki faaliyetleri için bu bölge içine taşınmalarının zorunlu kılınması gibi uygulamaları da “ayrımcı” buluyordu.
Ülke, AB’nin birden fazla para biriminin olduğunun resmi olarak kabul edilmesini de talep ediyordu.
Anlaşma ile AB üyesi ülkelere avro bölgesiyle ilgili kararları daha ayrıntılı tartışılmak üzere durdurma imkanı verildi. Bir tek üyenin itirazı bile bu tür düzenlemelerin Avrupa Konseyi’ne taşınarak yeniden ele alınmasına izin verecek. Bu da, İngiltere’nin kendisini olumsuz etkilediğini düşündüğü düzenlemeleri durduramasa bile erteletmesine olanak tanıyacak.
Anlaşma İngiltere’nin kendi para birimini kullanma sürdürmesini de teminat altına aldı.
İngiltere’nin “ayrımcılık”la ilgili kaygıları da anlaşmada yer verilen şu ifadelerle giderildi:
“Üye ülkelerin resmi para birimleri temelinde gerçek veya tüzel kişiler arasında ayrımcılık yasaktır. Her türlü farklı muamele nesnel gerekçelere dayanmalıdır. Üye ülkelerin hükümetler arası anlaşmaları dahil olmak üzere avro bölgesinin işleyişine dair yasalar iç pazarlara, ekonomik, toplumsal ve coğrafi birliğe saygılı olmalı ve üye ülkeler arasında ne bariyer teşkil etmeli ne de ticarette ayrımcılığa yol açmalı. Bu yasalar, para birimi avro olmayan üye ülkelerin ehliyetlerine, haklarına ve yükümlülüklerine saygı göstermeli.”
Ayrıca, anlaşmayla İngiltere, krizdeki AB üyesi ülkelerin kurtarılmasına dönük önlemlerin yükünü paylaşmak zorunda olmayacak.
- Rekabet
İngiltere 'ortak pazar'ın yeni sektörleri içine alacak şekilde genişletilmesini ve AB bürokrasisinin azaltılmasını istiyordu.
AB ülkeleri Brüksel kaynaklı bürokrasinin azaltılması üzerinde anlaştı.
Hizmet, enerji ve finans sektörlerinde de ortak pazarın tamamlanması üzerinde anlaşmaya varıldı.
- Referandum sorusu
İngiltere’de, 23 Haziran’da yapılacak referandumda halka 'Birleşik Krallık AB'nin üyesi olarak kalmalı mı, yoksa AB'den ayrılmalı mı?' sorusu yöneltilecek.
AB karşıtları, Cameron’ın elde ettiğini öne sürdüğü imtiyazları yeterli bulmuyor ve bu statünün Avrupa Parlamentosu ve üye ülke parlamentolarının onayını gerektirdiğini savunuyorlar.
AB karşıtları sağlanan anlaşmayı 'İngiltere’nin AB ile temel ilişkisini değiştirmeyen bir kağıt parçası” olarak nitelendiriyor.
- İngiltere’nin AB macerası
Kendisini Avrupa kıtası ile sınırlı kalamayacak küresel bir güç olarak tanımlayan İngiltere, 1957 yılında Roma Anlaşması ile temeli Avrupa Ekonomi Topluluğu (AET) olarak atılan AB'yi başlangıçta küçümsedi. Ancak 1963'te birliğe katılmaya karar verdiğinde Fransa'nın vetosuyla karşılaştı.
'İngiltere'nin Avrupa'nın bütünleşmesi fikrine düşman olduğu' görüşündeki dönemin Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle, ülkenin 1967'de yinelediği başvurusunu da veto etti. De Gaulle'ün 1968'de siyaset dışı kalmasının ardından İngiltere AET'ye ancak 1973'te üye olabildi.
İngiliz İşçi Partisi 1974 genel seçimindeki bildirgesinde ülkenin AET üyeliğini referanduma götürme sözü verdi. Harold Wilson liderliğindeki parti hükümete gelince önce üyelik koşullarını yeniden müzakere edeceğini, ardından da referanduma gidileceğini açıkladı.
İngiliz halkının yüzde 67'si, 1975'te yapılan referandumda üyeliğin devamı yönünde oy kullandı.
İngiltere AB içinde Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Macaristan, Polonya, Romanya ve İsveç ile birlikte kendi para birimini kullanmayı sürdüren 9 ülkeden biri.
İngiltere ayrıca AB içinde serbest dolaşımı sağlayan Schengen anlaşmasının dışında yer alan ülkeler arasında. Bulgaristan, Hırvatistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İrlanda ve Romanya da Schengen bölgesi dışında yer alıyor.