İslam Düşüncesi Ve Sosyoloji Sempozyumu
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş: 'Devlet olarak biz bu adamları, bu hainleri (FETÖ mensupları) devletin bütün kadrolarından ayıklamak için titiz bir çalışmayı sürdüreceğiz. Kaç ay bilmiyoruz, kaç yıl bilmiyoruz, ne kadar sürerse sürsün, devletin yapısının içerisinde bu zehirli unsurların, bir zehirli sarmaşık gibi her tarafı sarmış olan bu unsurların temizlemesini inşallah gerçekleştireceğiz' 'Bu adamların yıllardır takiye yaparak, bir şekilde kendilerini gizleyerek, bir şekilde İslam'ın gerçeklerini örterek, sadece kendi hayatlarında değil, toplumu ilgilendiren alanlarda ve düşünce alanlarında da gerçeğin örtülmesini sağlayarak yol almasına, maalesef Türkiye seyirci kaldı. Bunların hedefe ulaşmak için nasıl her yolu mübah gördüğünü 15 Temmuz gecesi gördük. İnsanların üstüne ateş açtılar, helikopterlerle, tanklarla saldırdılar, araçların üstlerinden geçtiler. Bunları yaparken de hedefledikleri o darbeye ulaşmak için insanları öldürmek gibi en büyük cinayetlerden birini işlemeyi kendileri için mubah gördüler'
Kurtulmuş, Sosyologlar Derneği tarafından Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'İslam Düşüncesi ve Sosyoloji Sempozyumu'ndaki konuşmasında, Türkiye'nin öncüsü olduğu İslam medeniyet havzasının güçlenme trendine çıkacağını dile getirerek, bu gücün, imkanın ve potansiyelin bulunduğunu vurguladı.
'Mağlupların galipleri taklit etmesi hastalığından kurtulmak' gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, son 3 asırdır 'Niye bilim üretemiyoruz? Niye dünya çapında gerçekten çok köklü değişikliklere imza atamıyoruz?' sorularının en temel cevaplarının burada gizli olabileceğini söyledi.
Numan Kurtulmuş, Batı medeniyeti karşısında mağlup olunduğunun hissedilmeye başladığından itibaren köklerden uzaklaşmaya, köklerle irtibatın koparılmaya çalışıldığını anlatırken, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Köklerimizle irtibatımızı koparırsak, galiplerin gördüğümüz müesseselerini taklit eder, kopyalarsak, galiplerin zihin dünyasını, ortaya koymuş oldukları paradigmaları ezberler ve bunlara uygun olarak kendimizi resetlersek, adam olabileceğimizi zannettik. Böyle zannettikçe hem galiplerin kurmuş olduğu o kalkınmış, gelişmiş, ekonomik ve teknolojik refahı sağlamış olan dünyadan hem kendi köklerimizden uzaklaştık. Hadi 300 yılı fazladır ama en azından son 150 yılın hazin macerası burada gizlidir. Şimdi çok şükür yeniden uyanma dönemindeyiz. Büyük mesafeler kat ettik, ancak henüz varılacak yolun sadece az bir kısmını yürüdüğümüz aşikardır. Bu çerçevede önce zihin ve gönül dünyamızı temizlemek en önemli meselemizdir. Büyük oranda temizlediğimizi, ama hala eski döneme ilişkin tortuların zihinlerimizde ve gönüllerimizde kaldığını da ifade etmek isterim. Bunu da bir özeleştiri olarak söylemek isterim. Bu çerçevede İslam düşüncesini ve İslam sosyolojisi yeniden üretecek olan bilimsel beyinlerin, mutlaka eski dönemin tortularını tamamıyla kazıyıp atması, onlardan kurtulması gerekiyor. Yöntem, söylem, paradigma ve ana bakış açılarını oluşturan çıkış noktaları itibarıyla eski dönemden zihnimizde, gönlümüzde kalan bu tortular, aynı zamanda bizim günlük hayatta da yürüyüşümüzü engelleyen önemli unsurlardır.'
- 'Vakti zamanında darmadağın edilmediği için bugün Türkiye'nin karşısında bir bela olmuştur'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, önemli İslam düşüncesini yeniden üretebilme meselesi ortaya konulamadığı için İslam düşüncesinin içinden sürekli olarak birtakım yanlış düşüncelerin çıktığını, yanlış eylemlerin ortaya konulduğunu ifade ederek, 'Bu yeni bir mesele değildir. Geleneksel formlarımızın çözülmesi ve geleneksel bilgi ağaçlarımızın sonbahar ve kış mevsimine girmesiyle birlikte İslam düşüncesinde de son derece sapkın, son derece sıradışı ve ana akımın dışına çıkmış olan düşüncelerin olduğu aşikardır.' dedi.
Son zamanlarda tartışılan FETÖ meselesine bir de bu çerçeveden bakmak gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, 'Eğer İslam düşüncesi sağlam ve sağlıklı bir şekilde toplumsal değişmenin ana kurallarını oluşturacak şekilde bu toplumun içinde olsaydı, herhalde 'Feto' denilen bir adam onca sapkın düşüncesiyle gelip, Müslüman mahallesinde salyangoz satamazdı.' ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, özellikle düşünce alanında düşülen durumun gösterilmesi bakımından FETÖ'nün sapkınlıklarının önemli bir laboratuvar olduğunu ifade ederek, 'Devlet olarak biz bu adamları, bu hainleri devletin bütün kadrolarından ayıklamak için titiz bir çalışmayı sürdüreceğiz. Kaç ay bilmiyoruz, kaç yıl bilmiyoruz, ne kadar sürerse sürsün, devletin yapısının içerisinde bu zehirli unsurların, bir zehirli sarmaşık gibi her tarafı sarmış olan bu unsurların temizlemesini inşallah gerçekleştireceğiz. Ama İslam düşüncesi üzerinde odaklananların da İslam toplumlarında nasıl oluyor da böylesine sapkın görüşler bu kadar büyük revaç buluyor, kitleleri arkasına takabiliyor ve bir takım faaliyetleri icra edebiliyorlar, bunun üzerinde durmaları lazım.' diye konuştu.
Sağlam bir düşünce sistematiği içerisinde 70'li, 80'li, 90'lı, 2000'li yıllarda bunlara karşı fikri anlamda mücadele verilemediği için toplumsal taban bulduklarını anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
'Bu adamların yıllardır takiye yaparak, bir şekilde kendilerini gizleyerek, bir şekilde İslam'ın gerçeklerini örterek, sadece kendi hayatlarında değil, toplumu ilgilendiren alanlarda ve düşünce alanlarında da gerçeğin örtülmesini sağlayarak yol almasına, maalesef Türkiye seyirci kaldı. Bunların hedefe ulaşmak için nasıl her yolu mübah gördüğünü 15 Temmuz gecesi gördük. İnsanların üstüne ateş açtılar, helikopterlerle, tanklarla saldırdılar, araçların üstlerinden geçtiler. Bunları yaparken de hedefledikleri o darbeye ulaşmak için insanları öldürmek gibi en büyük cinayetlerden birini işlemeyi kendileri için mubah gördüler. Hatta bir de sonunda fetva verdiklerini duyuyoruz. Dolayısıyla bütün bu hatalarla, İslam'la taban tabana zıt birtakım düşünce sistematiklerine sahip olan bu örgüt ne yazık ki düşünce alanında da karşısına çıkılıp, vakti zamanında darmadağın edilmediği için bugün Türkiye'nin karşısında bir bela olmuştur. Şimdi bundan sonra bunlar bize bir ders olsun. Sözü olan, sözü kitabın ortasından söyleyen, sözü bu toplumun gelenekleriyle, tarihiyle, kültürüyle bağlantılı bir şekilde konuşan herkesin daha cesur olması, daha güçlü bir şekilde sesini ortaya koyması lazım.'