Küçükbaş Hayvancılık Çalıştayı Raporu
Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV) Başkanı Ali Çandır, Türkiye'de kırmızı et tüketiminin artabilmesi için koyun ve keçi üretiminin teşvik edilmesi gerektiğini bildirdi.
Çandır, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Antalya Temsilciliğinde düzenlediği basın toplantısında, BAGEV ve Antalya İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği iş birliği ile düzenlenen Batı Akdeniz Küçükbaş Hayvancılık Çalıştayı sonuç raporunu açıkladı.
Çandır, Antalya, Burdur, Isparta illerini kapsayan Batı Akdeniz bölgesinde küçükbaş hayvancılık yaparak ekonomik gelir elde etme uğraşı içindeki üreticilerin sorunlarının tespit edilmesi ve bunlara çözüm üretilmesi amacıyla gerçekleştirilen çalıştayın, sivil toplum örgütleri, et ticaretiyle uğraşanlar, üreticiler ve bilim insanlarının katılımıyla yapıldığını söyledi.
Verilere göre 2013 sonu itibarıyla Türkiye'nin yaklaşık 29,3 milyon baş koyun, 9,2 milyon baş keçi varlığı bulunduğunu belirten Çandır, Antalya, Isparta ve Burdur'da toplam keçi varlığının 849 bin 856, koyun varlığının da 761 bin 438 olduğunu kaydetti.
Hayvansal ürünlerin insan beslenmesinde öneminin tartışılmaz bir gerçek olduğunu vurgulayan Çandır, ülke nüfusunun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin yeterli ve hızlı şekilde karşılanması ve gelecek kuşakların sağlıklı yetişmesinde hayvancılığın önemli yer tuttuğunu kaydetti.
Rapora göre, Türkiye'de kişi başı kırmızı et tüketim miktarının 13 kilogram olduğuna dikkati çeken Çandır, bunun ABD'de 31 kilogram, AB'de ise 20 kilogram düzeyinde bulunduğunu bildirdi.
"100 gram et tüketiminin iki somun ekmekten daha faydalı olduğunu hepimiz bilmekteyiz" diyen Çandır, okul sütü projesi ile hedeflenen süt tüketiminin artması, üreticinin korunması yönünde yapılan çalışmaların et sektöründe de uygulanması gerektiğini ifade etti.
- Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği ve çobanların sorunları
Çandır, küçükbaş yetiştiriciliğinin sorunlarının raporda toplandığını anlatarak, bazı küçükbaş hayvan ırklarının kaybolduğunu, orman içi otlak alanlarının yetersiz olduğunu, ticarette bürokrasinin de çok fazla yer tuttuğunu söyledi.
Bölgede sürü yöneticisi bulmakta zorluk çekildiğini, gençlerin çobanlık yapmak istemediğine işaret eden Çandır, şöyle devam etti:
"Çobanlar 24 saat hayvanla beraber, vahşi hayvanlarla karşı karşıyalar. Kilometrelerle yol geziyorlar. Kimse kızını çobana vermek istemiyor. Halkın gözünde çobanın değeri yok. İyi çoban sıkıntısı var. Bazı profesyonel işletmeler çoban bulamadıkları için yurtdışından gelen insanlar bu işletmelerde çoban olarak çalışıyor. Çoban, ormana zarar vermiyor, koruyor. Orman milli servet, çoban cebine zarar vermek istemez."
- Mermer ocakları meraları tahrip ediyor
Bölgede yer alan çok sayıdaki mermer ocağının moloz dökülmesi yoluyla meraları tahrip ettiğini savunan Çandır, madenlerin meralardaki kısıtlı su kaynaklarına ortak olarak veya bu kaynakları tahrip ederek su sıkıntısı oluşturduğunu vurguladı.
Çandır, bölgede küçükbaş hayvancılığın gelişebilmesi için mermer ocağı açmaya ve ocaklardan mermer çıkarmaya kota getirilmesi gerektiğini, madencilik sebebiyle bozulan alanların da rehabilitasyonunun garanti altına alınması gerektiğini ifade etti.
Organize hayvancılık bölgeleri ile bölgedeki küçük işletmelerin toplulaştırılması gerektiğini anlatan Çandır, çok sayıda küçük ölçekli aile işletmelerinin bir araya getirilip altyapı eksikliklerinin giderilerek ruhsatlandırılmasının önem taşıdığını bildirdi.
Çandır, sektörün gelişebilmesi için raporda yer alan diğer önerileri şöyle sıraladı:
"Türkiye'de kırmızı et tüketiminin artabilmesi için koyun ve keçi üretiminin teşvik edilmesi gerekiyor. Küçükbaş hayvancılığa verilen destekler hayvan başına en az 35 liraya yükseltilmeli, ayrıca et kesim desteği verilmelidir. Büyükbaş hayvancılığa verilen desteklerin benzer şekilde küçükbaş hayvancılığa da yansıtılması gerekmektedir. Sürü yöneticiliği desteği için baraj 500 olup, bu rakam oldukça yüksektir. 500 baş hayvan sınırı aşağı çekilmelidir. Vatandaşların konuyu önemsemesi, çocukları bu yönde teşvik edici bir tutum ile yetiştirmesi gerekmekte, 'keçi eti sert, et kokuyor' gibi ifadeleri kırma, yok etme yönünde bir tavır sergilenmeli. Küçükbaş eti daha kolay sindirilebilir özelliktedir. Keçi eti yağ oranı az olmasından dolayı kolesterol gibi rahatsızlıklar açısından tercih edilebilir. Keçinin orman için zararlı olmadığı algısı oluşturulmalıdır. Keçi-oğlak etinin çok sağlıklı olduğu, keçi sütü, peyniri, dondurması gibi ürünlerin de koktuğu yönünde oluşan ve toplumda yerleşmiş algının yok edilmesi yönünde çalışmalara önem verilmeli."
Kaynak: AA
Çandır, Antalya, Burdur, Isparta illerini kapsayan Batı Akdeniz bölgesinde küçükbaş hayvancılık yaparak ekonomik gelir elde etme uğraşı içindeki üreticilerin sorunlarının tespit edilmesi ve bunlara çözüm üretilmesi amacıyla gerçekleştirilen çalıştayın, sivil toplum örgütleri, et ticaretiyle uğraşanlar, üreticiler ve bilim insanlarının katılımıyla yapıldığını söyledi.
Verilere göre 2013 sonu itibarıyla Türkiye'nin yaklaşık 29,3 milyon baş koyun, 9,2 milyon baş keçi varlığı bulunduğunu belirten Çandır, Antalya, Isparta ve Burdur'da toplam keçi varlığının 849 bin 856, koyun varlığının da 761 bin 438 olduğunu kaydetti.
Hayvansal ürünlerin insan beslenmesinde öneminin tartışılmaz bir gerçek olduğunu vurgulayan Çandır, ülke nüfusunun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin yeterli ve hızlı şekilde karşılanması ve gelecek kuşakların sağlıklı yetişmesinde hayvancılığın önemli yer tuttuğunu kaydetti.
Rapora göre, Türkiye'de kişi başı kırmızı et tüketim miktarının 13 kilogram olduğuna dikkati çeken Çandır, bunun ABD'de 31 kilogram, AB'de ise 20 kilogram düzeyinde bulunduğunu bildirdi.
"100 gram et tüketiminin iki somun ekmekten daha faydalı olduğunu hepimiz bilmekteyiz" diyen Çandır, okul sütü projesi ile hedeflenen süt tüketiminin artması, üreticinin korunması yönünde yapılan çalışmaların et sektöründe de uygulanması gerektiğini ifade etti.
- Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği ve çobanların sorunları
Çandır, küçükbaş yetiştiriciliğinin sorunlarının raporda toplandığını anlatarak, bazı küçükbaş hayvan ırklarının kaybolduğunu, orman içi otlak alanlarının yetersiz olduğunu, ticarette bürokrasinin de çok fazla yer tuttuğunu söyledi.
Bölgede sürü yöneticisi bulmakta zorluk çekildiğini, gençlerin çobanlık yapmak istemediğine işaret eden Çandır, şöyle devam etti:
"Çobanlar 24 saat hayvanla beraber, vahşi hayvanlarla karşı karşıyalar. Kilometrelerle yol geziyorlar. Kimse kızını çobana vermek istemiyor. Halkın gözünde çobanın değeri yok. İyi çoban sıkıntısı var. Bazı profesyonel işletmeler çoban bulamadıkları için yurtdışından gelen insanlar bu işletmelerde çoban olarak çalışıyor. Çoban, ormana zarar vermiyor, koruyor. Orman milli servet, çoban cebine zarar vermek istemez."
- Mermer ocakları meraları tahrip ediyor
Bölgede yer alan çok sayıdaki mermer ocağının moloz dökülmesi yoluyla meraları tahrip ettiğini savunan Çandır, madenlerin meralardaki kısıtlı su kaynaklarına ortak olarak veya bu kaynakları tahrip ederek su sıkıntısı oluşturduğunu vurguladı.
Çandır, bölgede küçükbaş hayvancılığın gelişebilmesi için mermer ocağı açmaya ve ocaklardan mermer çıkarmaya kota getirilmesi gerektiğini, madencilik sebebiyle bozulan alanların da rehabilitasyonunun garanti altına alınması gerektiğini ifade etti.
Organize hayvancılık bölgeleri ile bölgedeki küçük işletmelerin toplulaştırılması gerektiğini anlatan Çandır, çok sayıda küçük ölçekli aile işletmelerinin bir araya getirilip altyapı eksikliklerinin giderilerek ruhsatlandırılmasının önem taşıdığını bildirdi.
Çandır, sektörün gelişebilmesi için raporda yer alan diğer önerileri şöyle sıraladı:
"Türkiye'de kırmızı et tüketiminin artabilmesi için koyun ve keçi üretiminin teşvik edilmesi gerekiyor. Küçükbaş hayvancılığa verilen destekler hayvan başına en az 35 liraya yükseltilmeli, ayrıca et kesim desteği verilmelidir. Büyükbaş hayvancılığa verilen desteklerin benzer şekilde küçükbaş hayvancılığa da yansıtılması gerekmektedir. Sürü yöneticiliği desteği için baraj 500 olup, bu rakam oldukça yüksektir. 500 baş hayvan sınırı aşağı çekilmelidir. Vatandaşların konuyu önemsemesi, çocukları bu yönde teşvik edici bir tutum ile yetiştirmesi gerekmekte, 'keçi eti sert, et kokuyor' gibi ifadeleri kırma, yok etme yönünde bir tavır sergilenmeli. Küçükbaş eti daha kolay sindirilebilir özelliktedir. Keçi eti yağ oranı az olmasından dolayı kolesterol gibi rahatsızlıklar açısından tercih edilebilir. Keçinin orman için zararlı olmadığı algısı oluşturulmalıdır. Keçi-oğlak etinin çok sağlıklı olduğu, keçi sütü, peyniri, dondurması gibi ürünlerin de koktuğu yönünde oluşan ve toplumda yerleşmiş algının yok edilmesi yönünde çalışmalara önem verilmeli."