Memorıal Kanser Okulu İlk Kez Kıbrıs’ta

2013 yılından bu yana Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi tarafından düzenlenen Memorial Kanser Okulu, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek kanserle mücadeleye “eğitim” kimliği kazandırdı.


Kasım 2013 yılında hayata geçirilen Memorial Kanser Okulu gerçekleştirdiği 10 dersle kanser olgusu ile ilgili kaygıyı azaltmak, kanser tedavisinin başarısında erken teşhisin önemini vurgulamak ve bu alanda farkındalık oluşturmak amacıyla hasta ve hasta yakınlarını bir araya getirdi. Kanser tanı ve tedavisine yönelik tüm branşları ortak bir bünyede buluşturan Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi, kanserle mücadele misyonunu Kıbrıs’a taşıdı.

Girne’de Grand Grand Pasha Otel’de halka açık olarak düzenlenen Kanser Okulu’na, Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Saim Yılmaz, Nükleer Tıp ve Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız, Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Tibet Erdoğru ile Dr. Önder Kırca ve Almıla Şen konuşmacı olarak katıldı.

Kanser okulunda bilimselliği ileri teknoloji ile birleştirerek, kişiye özgü tedavi yöntemleri, kansere neden olan çevresel faktörler, kanser tedavisinde hasta ve ailesine verilmesi gereken psikososyal desteğin önemi anlatıldı. Gelişen tıbbi tedavi stratejileri ve yeni akıllı ilaçların doğru kullanımı kadar hasta güvenin de çok önemli olduğunun vurgulandığı toplantıda, dünden bugüne kanser tedavisi, görüntüleme, moleküler tedavi, girişimsel radyolojik tedavi ve kanser cerrahisindeki yenilikler hakkında bilgi verildi.

KIBRIS’TA 7 BİN KANSER HASTASI VAR
Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, Kıbrıs’ta 7 bin kanser hastası bulunduğu bilgisinden yola çıkarak, bu kanserlerin üçte birinin önlenebilir olduğunu söyledi.

Günümüz kanser tedavilerinin hasta yaşam süresi ve kalitesini önemli ölçüde etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Özdoğan, “Kanser tedavisi sonrası hastaların yaşama artık çok farklı baktığını görüyoruz. Yaşamlar değişiyor ve kişi için mutluluğun tanımı da farklılaşıyor. Elini sıkıp, ‘başardınız’ dediğimiz hastalar geleceğe güvenle bakıyor. Kıbrıs’ta kanser hastalığının yaygın olarak görüldüğünü biliyoruz. Biz burada gelirken, korku duvarına yeni bir tuğla koymaya değil, o duvarın ardındaki ışığı aralamaya geldik” dedi.

Kanserin toplumda 50 yıldır ölüm anlamına geldiğine de vurgu yapan Prof. Dr. Özdoğan, şunları söyledi:
“Gelişmekte olan ülkelerde kanser artarak devam ediyor. Kanseri biz de hastalarımızla ya da ailemizden birileri ile yaşamadığımız için toplumda bir şeylerin değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Korkuyu önlemek, erken tanıyı öğretmek ve toplumda kanserden korunma bilinci oluşturmak için Kanser Okulu projemizi Kıbrıs’ta da hayata geçirdik. Kanser toplantılarının bu anlamda kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldıracağına inanıyoruz.”

CERRAHİDE HER HASTANIN ŞANSI VAR
Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan ise, kanser cerrahisinde son 10 yıl içinde çok önemli gelişmeler kaydedildiğini belirtti.

Prof.Dr. Gürkan, “10 yıl önce kanserin birden çok organa yayıldığı hastalarda cerrahi gündeme gelmeyen bir seçenekti. Birden fazla tümör görüldüğünde hasta klasik tabir ile açılıp kapatılıyordu. Artık bu durum yerine hastaların opere olup olamayacaklarına, büyük ölçüde operasyon öncesi karar verilebiliyor. Özellikle görüntüleme yöntemlerindeki gelişme, bu noktada doğru tanıyı yüzde 100’lere yaklaştırmaktadır” dedi.

En önemli gelişmenin pankreas kanseri cerrahisinde yaşandığına dikkat çeken Prof.Dr. Gürkan, “Artık pankreas tümörleri kapalı cerrahi ile yapılarak, iyileşme süresi önemli ölçüde kısalan hastalara hiç vakit kaybetmeden ek tedaviler uygulanabiliyor. Kanser türleri arasında en korkutucu ve hastalara neredeyse yaşam şansı bırakmayan, adı bile hastaları ürperten pankreas kanserinin tedavi edilemez özelliği de şehir efsanesinden öteye geçmiyor. Çünkü ameliyat şansı bulunmadığı düşünülen bazı pankreas kanseri hastaları hastalıktan bile tamamen kurtulabiliyor. Hastalık hangi evrede olursa olsun, herkes için bir umut var ve bu umut, hastalara yeni ve kaliteli bir yaşamın kapılarını açıyor” ifadelerini kullandı.

KANSER HÜCRESİNE “MOLEKÜLER TAKSİ” TEDAVİSİ
Kanser tedavilerinde, Nükleer Tıp uygulamaları hakkında bilgi veren Nükleer Tıp ve Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız, “Nükleer tıpta son yıllarda kanser hücresinin özelliklerini ya da zaaflarını bilen moleküller sayesinde akıllı ilaçlar üretildi. Bu ilaçlar ağız ya da damar yoluyla vücuda verildiği zaman direk olarak kanserli bölgeye yönelmektedir. Taksinin gideceği adresi bilmesi fikrinden yola çıkarak, bu tedavi yöntemine moleküler taksi denilmektedir. Bunun yanında mavi boncuk olarak tarif edilen radyomikroküre tedavisi de karaciğer kanserlerinde uygulanmaktadır. Mavi boncuklar karaciğeri besleyen damarlara anjiyo yöntemi ile yerleştirilmekte, tümörün bulunduğu alana yerleşen bu boncuklar ışınlama yaparak tümör hücresini ve küçük metastazları mikroskobik düzeyde yok etmektedir” diye konuştu.

TÜMÖRÜ YOK ETMEYE YÖNELİK GİRİŞİMSEL UYGULAMALAR
Girişimsel Radyoloji alanındaki yeni tedaviler ile cerrahi yöntemlerle gerçekleştirilen biyopsi uygulamaları artık girişimsel olarak yapılmakta, ameliyat şansı bulunmayan veya seçilen uygun hastalarda tümör yakılarak ya da dondurularak tedavi edildiği vurgulanırken, Prof. Dr. Saim Yılmaz, iğne ile tümöre ulaşarak gerçekleştirilebilen girişimsel işlemler hakkında bilgiler verdi. Prof.Dr. Yılmaz, “Mikrodalga radyofrekans ısıtma, dondurma, krio ablasyon ve nanonayf elektrik akımı yöntemleri ile tümörleri girişimsel olarak tahrip ederek ortadan kaldırabiliyoruz. Bu yöntemler, organ ve tümörün yerleşimine göre, doğru hasta seçimi ve hangi hastaya hangi işlemi uygulanacağı önceden belirlenerek gerçekleştirilmektedir. Akciğer, karaciğer ve pankreas gibi organlar sıklıkla uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.

PROSTAT KANSERİ DA VİNCİ SAYESİNDE ARTIK KORKUTMUYOR
Gelişen tıp teknolojileri sayesinde ürolojik kanserlerin daha sık teşhis edilebildiğini vurgulayan Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Tibet Erdoğru da, “Cerrahide, teknolojinin ulaştığı son nokta olarak kabul edilen, hastaya ameliyat sırasında ve sonrasında da konfor sağlayan da Vinci Robotik Cerrahi, ürolojik kanserlerde en çok kullanılan yöntemdir” diye konuştu.

Da Vinci yöntemi ile hastaların kısa sürede sosyal hayata adapte olabildiğini, açık cerrahinin dezavantajlarının en aza indirildiğini belirten Prof.Dr. Erdoğru, “Yeni tanı tedavi yöntemlerinden da Vinci robotik cerrahi ile prostat kanseri, erkeklerin korkulu rüyası olmaktan çıkarken, en ölümcül kanser türlerinden biri olan mesane tümörleri de laparoskopik yöntemlerle tedavi edilebilmektedir” diye konuştu.

Kaynak: İHA