Hamilelik Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Mine İnan, sağlıklı hamilelik sürecinde beslenmede dikkat edilecek unsurları açıkladı.
Hamilelik döneminde beslenmenin çok daha fazla önem kazandığını anlatan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Mine İnan, "Gebelik, anne adayı olmak, eşine ve kendine benzer bir canlıyı vücudunda taşımak çok özel ve sorumluluk isteyen bir süreçtir. Bebeği içinde hissederek yavaş yavaş artan ağırlaşma ve değişen fiziksel görünüm anneye apayrı bir güzellik katar. İnsan yaşamında beslenmenin çok önemli ve çok özel olduğu devrelerden biri olan gebelik, anneye topluma sağlıklı bireyler kazandırma sorumluluğunu vermiştir. Hamile olduğunu yeni öğrenen kadınların pek çoğunda, en çok ilgi çeken konulardan birisi beslenme şeklinin nasıl olması gerektiğidir. Bebeğin büyümesi, sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel, zihinsel yönden iyi gelişmesi annenin sağlığı ve dengeli beslenmesiyle orantılıdır. Annenin gebelik öncesi fiziksel gelişimini tamamlamış olması, besin depolarının yeterli olması hem bebeğin hem de annenin sağlığını koruyacak en önemli etkenlerdir. Çünkü bebek, annenin besin yedeklerinden ve gebelik boyunca tükettiklerinden kendisi için gerekeni seçip alarak, büyür beslenir" diye belirtti.
"DÖRDÜNCÜ AYDAN SONRA KALORİ KISITLAMASINA GİTMEMEK GEREKİR"
Normal bir gebelik sürecinde annenin kendi gereksinimine ek olarak tükettiklerinin bebeğe aktarılması için annenin yaklaşık 10-12 kilo almasının yeterli olacağına değinen İnan, "Gebenin ilk üç ayda, ayda yarım ile 1 kilogram; sonraki aylarda ise ortalama 1 buçuk ile 2 kilogram arasında ağırlık kazanması uygundur. Bu artışı sağlayabilmek için gebelik öncesine göre bir gebe ek olarak günlük 20 gram protein, 15-20 miligram demir, 500 miligram kalsiyum ve ortalama 300 kalorilik enerji alması gereklidir. Gebelik diyet yapmak için uygun bir zaman değildir. Yaş, boy ve hareket durumumuza göre uygun ağırlıkta gebeliğe başlanmalıdır. Çok kilolu bir gebeyi zayıflatmak gebelik sürecinde doğru değildir, kilosunu korumaya çalışmak ve özellikle dördüncü aydan sonra kalori kısıtlamasına gitmemek gerekir. Çok zayıf gebelerde, yetersiz ve dengesiz beslenenlerde düşük ağırlıklı doğum, erken doğum, ölü doğum, zihinsel ve bedensel özürlü doğumlar görülebilir. Annede anemi yani kansızlık, kemik ve diş kayıpları, preeklampsi, vücutta su tutulması yani ödem, iş gücü kaybı, halsizlik görülme oranı yüksektir" şeklinde kaydetti.
"İLK AYLARDA KİLO ALMAYAN GEBELER ENDİŞELENEBİLİR"
Çok kilolu gebelerde ise hipertansiyon, şeker hastalığı, doğum güçlükleri gibi problemlerin görülebileceğini aktaran Uzm Dr. Mine İnan, açıklamasında, "Bu nedenle anne adaylarının gebelik öncesinde kontrollerinin yapılması, bu konuda önerilerde bulunulması, gebe kaldıktan sonra da her ay beslenme ve kilo izlemi yapılması gerekmektedir. Çoğu kadın bebeğinin gelişimi için doğru ve dengeli beslenemediğini düşünür. Hatta ilk aylarında kilo alamayan gebeler endişelenebilirler. Aslında tüm bu endişeler çoğu zaman gereksizdir. Çünkü bulantı ve kusmalar ile iştahsızlık problemleri ilk aylarda kilo almayı doğal olarak engelleyebilir. Kimi zaman hastaların eline çeşitli diyetler verilmekte ve belli beslenme programlarına zorlanmaktadırlar. Bazı gebeliğin özel durumları haricinde bu tür yaklaşımların hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur. Kadınları korkutarak sevmedikleri veya tolere edemedikleri gıda maddelerini tüketmeye zorlamak kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu tür diyetler ancak konunun uzmanı diyetisyenler tarafından hastanın durumu göz önüne alınarak, doktorunun önerileri doğrultusunda ve kişiye özel olarak hazırlanabilir" ifadelerine yer verdi.
BESLENME İÇİN İPUÇLARI
Gebelikte beslenme ile ilgili ipuçları veren İnan, "Öğünleriniz sık ve az az porsiyonlar halinde olmalıdır. Ne uzun süre aç kalın, ne de yediğinizde tıka basa midenizi doldurun. Yaşanan kan şekeri problemleri özellikle öğün aralarında tüketilen sağlıklı besinlerle dengelenmeye çalışılmalıdır. Güne muhakkak kahvaltı ile başlanmalı, evde veya işyerinde fark etmeksizin süt, peynir, yumurta, ekmek yani kan şekeri dengesi için çavdar, tam buğday gibi besinler muhakkak kahvaltı menüsünde yer almalıdır. Öğle ve akşam yemeklerinde gereksiz kalori alımı engellenmeli, özellikle fazla tüketilen ekmek, pilav, makarna gibi besinler ihtiyaç dahilinde tüketilerek, protein kaynağı yani et, tavuk, balık, kuru baklagiller, yoğurt, ayran gibi yiyeceklerin, sebze ve salatanın tüketimine daha fazla önem verilmelidir. Günün bir öğününde alınamayan bu besin grupları muhakkak diğer öğünle dengelenmelidir. Süt, yoğurt, ekmek, peynir, kuru meyve ve yağlı tohumlar yani ceviz, fındık ve badem ara öğünler için tercih edilebilecek sağlıklı seçeneklerdir. Kuru meyve ve yağlı tohumlarda miktar kontrolü yapılmalı, bu besinlerinde fazladan enerji alımına neden olacağı düşünülerek avuç avuç yemek yerine sayı ile yenmesi yoluna gidilmelidir. Et, tavuk ve balık gibi besinler sağlıklı pişirilme yöntemleriyle hazırlanarak yani ızgara veya fırında gibi, her gün tüketilmeli, anne sütünden sonra en kaliteli protein kaynağı olan yumurta haftada en az 3-4 kez iyi pişmiş olarak beslenme düzeninde yer almalıdır. Sabah yapılan erken kahvaltıda yumurta tüketilemiyorsa hafta sonu veya günün başka bir öğününe de ilave edilerek önerilen rakamlara ulaşılmalıdır. Genelde sabahları yataktan kalkınca başlayan bulantılarda bir dilim peynir, bir iki grissini rahatlık sağlayabilir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında olan bu bulantı ve kusmalardan kendinizi korumak için bu dönemde katı, kuru ve yağsız gıdaları tercih edin. Mutfak kokularından ve ağır parfümlerden uzak durun. Bu dönemde tuzlu kraker, patates haşlaması, leblebi ve bisküvi türü gıdaları alarak şikayetinizle baş edebilirsiniz. Az ve de sık yemeyi unutmayın. Yediğiniz gıdalarda çeşitliliğe önem verin. Bu şekilde pek çok vitamin ve minerali almanız mümkün olacaktır. Vitamin ve minerallerin zengin kaynağı olan sebze ve meyveler 5-7 porsiyon olacak şekilde sebze yemeği, salata, sebze çorbası veya taze olarak, meyveler ise suyunu içmekten ziyade meyve olarak özellikle kabuğu yenebilenlerde iyice yıkandıktan sonra kabuğu ile birlikte her gün menülerde yer almalıdır. Mevsiminde meyve ve sebzeler tercih edilmeli, tazesine ulaşılamadığı durumlarda konserve ürünler yerine dondurulmuş olanları tercih edilmelidir" açıklamalarında bulundu.
"YAĞ ORANI DÜŞÜK BESİNLERE YÖNELİN"
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Mine İnan, açıklamasına şu şekilde devem etti;
"Folik asitin yetersiz alımı ile bebeklerde nöral tüp defektleri ve annede megaloblastik anemi oluşturabilmektedir. Anne adaylarının gebe kalmadan 3 ay önce folik asit tabletleri kullanımına başlaması önerilmektedir. Folik asitin kaynakları; koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, et, süt, yoğurt ve türevleri, yumurta ve tahıllar olarak sıralanabilir. Gebelik sırasında DNA sentezinin yapılabilmesi için B 12 vitaminine ihtiyaç vardır. Bu vitamin süt, yoğurt, yumurta, peynir ve et gibi hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur. Omega 3 yağ asitleri anne karnındaki bebeğin beyin oluşumu ve gelişimi, görmeyi sağlayan retinanın gelişimi, sinir sistemi gelişimi aşamalarında önemli rol oynar. Anneyi de ileride gelişebilecek damar sistemi hastalıklarına karşı korur. Omega 3 açısından en zengin besin maddeleri balıklardır. Ceviz ve semizotu da omega 3 içerir. Balık tüketemiyorsanız doktorunuzun önerdiği omega 3 tabletlerini kullanabilirsiniz. Aşırı yağlı, tatlı, baharatlı ve kalorili gıdalar yerine protein ve karbonhidrattan zengin, yağ oranı düşük besin öğelerine yönelin. Unutmayın ki önemli olan sizin kilo almanız değil bebeğin yeterli şekilde beslenebilmesidir. Gebelikte dışarıdan hap olarak alınması gereken iki madde folik asit ve demirdir. Dengeli beslenebilen bir gebede bunlar harici vitamin veya mineral alımı gereksizdir. Sentetik multivitamin hapları, dengeli beslenemeyen gebelerde destekleyici olarak verilebilir. Günde 1-2 bardak süt içmeniz gebelikte ortaya çıkan kalsiyum kayıplarını yerine koymak içindir. Süt içemiyorsanız yoğurt, peynir, kefir, dondurma veya ayran tüketiniz. Süt ve süt ürünlerinin pastörize olmasına dikkat edin. Eğer gebelik sürecinde yeterli kalsiyum alabilirseniz, ileride oluşabilecek osteoporoza karşı kendinizi korumuş olursunuz. Pekmez, fındık, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzeler diğer zengin kalsiyum kaynaklarıdır. Yemeklerde iyotlu tuz kullanınız. Yüksek tansiyon varsa yemekleri az tuzlu pişirin. Özellikle son aylarda olan ödemlerin azaltılması amacıyla bu dönemlerde tuzu azaltın. Gebeliğin ilk aylarında yapılan ’Toxoplasma testleri’ sonucunda vücudunuz bu parazitle önceden hiç karşılaşmamışsa bazı önlemleri almanız şarttır. Özellikle kedi ve köpek dışkılarıyla bulaşan bu rahatsızlık gebelik döneminde ortaya çıkarsa bebekte ölümcül olabilecek sakatlıklara yol açabilir. Toxoplasma özellikle iyi yıkanmamış sebze ve meyveler ile iyi pişmemiş çiğ etlerden geçer. Toxoplasma’dan korunmak için; ellerinizi öğün önceleri düzgün şekilde yıkayınız, sebze ve meyveleri de tüketmeden önce uzun süreli yıkayınız, evinizde kedi veya köpek besliyorsanız aşılarını ihmal etmeyin, onlara da çiğ et vermeyin, çiğ veya iyi pişmemiş et ve et ürünlerinden yani sucuk, salam, sosis, çiğ köfte’den kaçının. Beslenmede suyu asla ihmal etmeyin. Günde en az 8-10 bardak su için. Yaz aylarında bu miktar 15 bardağa kadar çıkılabilir. Özellikle ileri aylarda kabızlık şikâyeti varsa bol su içerek, kabuğu ile yenen meyveleri, posa içeriği yüksek olan lifli ekmek, bulgur, kepekli makarna, esmer pirinç, yulaf ezmesi gibi tam tahıllı besinleri, kefir gibi probiyotik ürünleri tüketerek, her öğünde sebze ile salataya yer vererek ve yürüyüş yaparak bu sorunun önüne geçebilirsiniz. Gebelikte çay, kahve, kolalı içecekler önerilmez. Çay içerdiği ’tein’ maddesiyle demir eksikliğine yol açarken, diğer maddeler ‘kafein’ içerdiğinden ötürü bebek üzerine olumsuz etkide olabileceğinden dolayı önerilmemektedir. Maden suyu yani soda içilmesinin ise olumsuz etkisi yoktur. Nane, limon, rezene, melissa, ıhlamur, kuşburnu, papatya gibi bitki çayları da gebelikte içilebilir. Ancak, adaçayı, yeşil çay, sinemaki çayı içimi konusunda bazı endişeler vardır. Alkol, gebelikte kullanıldığında bebekte ’fetal alkol sendromu’ olarak tanımlanıp, zeka geriliği ve bir takım yapısal anormalliklerle kendini gösteren problemlere yol açtığından ötürü zararlıdır. Sigara içmek hamilelikte erken doğum riskine ve bebekte büyüme kısıtlamasına neden olabilir. Annede de pıhtılaşmaya eğilimi artırır. Sonuç olarak; dengeli beslenme ve sağlıklı yaşama prensiplerini alışkanlık haline getirmemiz, ömür boyu sürdürmemiz, mutlu ve sağlıklı nesillerin gelişmesine zemin hazırlayacaktır."
Kaynak: İHA
"DÖRDÜNCÜ AYDAN SONRA KALORİ KISITLAMASINA GİTMEMEK GEREKİR"
Normal bir gebelik sürecinde annenin kendi gereksinimine ek olarak tükettiklerinin bebeğe aktarılması için annenin yaklaşık 10-12 kilo almasının yeterli olacağına değinen İnan, "Gebenin ilk üç ayda, ayda yarım ile 1 kilogram; sonraki aylarda ise ortalama 1 buçuk ile 2 kilogram arasında ağırlık kazanması uygundur. Bu artışı sağlayabilmek için gebelik öncesine göre bir gebe ek olarak günlük 20 gram protein, 15-20 miligram demir, 500 miligram kalsiyum ve ortalama 300 kalorilik enerji alması gereklidir. Gebelik diyet yapmak için uygun bir zaman değildir. Yaş, boy ve hareket durumumuza göre uygun ağırlıkta gebeliğe başlanmalıdır. Çok kilolu bir gebeyi zayıflatmak gebelik sürecinde doğru değildir, kilosunu korumaya çalışmak ve özellikle dördüncü aydan sonra kalori kısıtlamasına gitmemek gerekir. Çok zayıf gebelerde, yetersiz ve dengesiz beslenenlerde düşük ağırlıklı doğum, erken doğum, ölü doğum, zihinsel ve bedensel özürlü doğumlar görülebilir. Annede anemi yani kansızlık, kemik ve diş kayıpları, preeklampsi, vücutta su tutulması yani ödem, iş gücü kaybı, halsizlik görülme oranı yüksektir" şeklinde kaydetti.
"İLK AYLARDA KİLO ALMAYAN GEBELER ENDİŞELENEBİLİR"
Çok kilolu gebelerde ise hipertansiyon, şeker hastalığı, doğum güçlükleri gibi problemlerin görülebileceğini aktaran Uzm Dr. Mine İnan, açıklamasında, "Bu nedenle anne adaylarının gebelik öncesinde kontrollerinin yapılması, bu konuda önerilerde bulunulması, gebe kaldıktan sonra da her ay beslenme ve kilo izlemi yapılması gerekmektedir. Çoğu kadın bebeğinin gelişimi için doğru ve dengeli beslenemediğini düşünür. Hatta ilk aylarında kilo alamayan gebeler endişelenebilirler. Aslında tüm bu endişeler çoğu zaman gereksizdir. Çünkü bulantı ve kusmalar ile iştahsızlık problemleri ilk aylarda kilo almayı doğal olarak engelleyebilir. Kimi zaman hastaların eline çeşitli diyetler verilmekte ve belli beslenme programlarına zorlanmaktadırlar. Bazı gebeliğin özel durumları haricinde bu tür yaklaşımların hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur. Kadınları korkutarak sevmedikleri veya tolere edemedikleri gıda maddelerini tüketmeye zorlamak kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu tür diyetler ancak konunun uzmanı diyetisyenler tarafından hastanın durumu göz önüne alınarak, doktorunun önerileri doğrultusunda ve kişiye özel olarak hazırlanabilir" ifadelerine yer verdi.
BESLENME İÇİN İPUÇLARI
Gebelikte beslenme ile ilgili ipuçları veren İnan, "Öğünleriniz sık ve az az porsiyonlar halinde olmalıdır. Ne uzun süre aç kalın, ne de yediğinizde tıka basa midenizi doldurun. Yaşanan kan şekeri problemleri özellikle öğün aralarında tüketilen sağlıklı besinlerle dengelenmeye çalışılmalıdır. Güne muhakkak kahvaltı ile başlanmalı, evde veya işyerinde fark etmeksizin süt, peynir, yumurta, ekmek yani kan şekeri dengesi için çavdar, tam buğday gibi besinler muhakkak kahvaltı menüsünde yer almalıdır. Öğle ve akşam yemeklerinde gereksiz kalori alımı engellenmeli, özellikle fazla tüketilen ekmek, pilav, makarna gibi besinler ihtiyaç dahilinde tüketilerek, protein kaynağı yani et, tavuk, balık, kuru baklagiller, yoğurt, ayran gibi yiyeceklerin, sebze ve salatanın tüketimine daha fazla önem verilmelidir. Günün bir öğününde alınamayan bu besin grupları muhakkak diğer öğünle dengelenmelidir. Süt, yoğurt, ekmek, peynir, kuru meyve ve yağlı tohumlar yani ceviz, fındık ve badem ara öğünler için tercih edilebilecek sağlıklı seçeneklerdir. Kuru meyve ve yağlı tohumlarda miktar kontrolü yapılmalı, bu besinlerinde fazladan enerji alımına neden olacağı düşünülerek avuç avuç yemek yerine sayı ile yenmesi yoluna gidilmelidir. Et, tavuk ve balık gibi besinler sağlıklı pişirilme yöntemleriyle hazırlanarak yani ızgara veya fırında gibi, her gün tüketilmeli, anne sütünden sonra en kaliteli protein kaynağı olan yumurta haftada en az 3-4 kez iyi pişmiş olarak beslenme düzeninde yer almalıdır. Sabah yapılan erken kahvaltıda yumurta tüketilemiyorsa hafta sonu veya günün başka bir öğününe de ilave edilerek önerilen rakamlara ulaşılmalıdır. Genelde sabahları yataktan kalkınca başlayan bulantılarda bir dilim peynir, bir iki grissini rahatlık sağlayabilir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında olan bu bulantı ve kusmalardan kendinizi korumak için bu dönemde katı, kuru ve yağsız gıdaları tercih edin. Mutfak kokularından ve ağır parfümlerden uzak durun. Bu dönemde tuzlu kraker, patates haşlaması, leblebi ve bisküvi türü gıdaları alarak şikayetinizle baş edebilirsiniz. Az ve de sık yemeyi unutmayın. Yediğiniz gıdalarda çeşitliliğe önem verin. Bu şekilde pek çok vitamin ve minerali almanız mümkün olacaktır. Vitamin ve minerallerin zengin kaynağı olan sebze ve meyveler 5-7 porsiyon olacak şekilde sebze yemeği, salata, sebze çorbası veya taze olarak, meyveler ise suyunu içmekten ziyade meyve olarak özellikle kabuğu yenebilenlerde iyice yıkandıktan sonra kabuğu ile birlikte her gün menülerde yer almalıdır. Mevsiminde meyve ve sebzeler tercih edilmeli, tazesine ulaşılamadığı durumlarda konserve ürünler yerine dondurulmuş olanları tercih edilmelidir" açıklamalarında bulundu.
"YAĞ ORANI DÜŞÜK BESİNLERE YÖNELİN"
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Mine İnan, açıklamasına şu şekilde devem etti;
"Folik asitin yetersiz alımı ile bebeklerde nöral tüp defektleri ve annede megaloblastik anemi oluşturabilmektedir. Anne adaylarının gebe kalmadan 3 ay önce folik asit tabletleri kullanımına başlaması önerilmektedir. Folik asitin kaynakları; koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, et, süt, yoğurt ve türevleri, yumurta ve tahıllar olarak sıralanabilir. Gebelik sırasında DNA sentezinin yapılabilmesi için B 12 vitaminine ihtiyaç vardır. Bu vitamin süt, yoğurt, yumurta, peynir ve et gibi hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur. Omega 3 yağ asitleri anne karnındaki bebeğin beyin oluşumu ve gelişimi, görmeyi sağlayan retinanın gelişimi, sinir sistemi gelişimi aşamalarında önemli rol oynar. Anneyi de ileride gelişebilecek damar sistemi hastalıklarına karşı korur. Omega 3 açısından en zengin besin maddeleri balıklardır. Ceviz ve semizotu da omega 3 içerir. Balık tüketemiyorsanız doktorunuzun önerdiği omega 3 tabletlerini kullanabilirsiniz. Aşırı yağlı, tatlı, baharatlı ve kalorili gıdalar yerine protein ve karbonhidrattan zengin, yağ oranı düşük besin öğelerine yönelin. Unutmayın ki önemli olan sizin kilo almanız değil bebeğin yeterli şekilde beslenebilmesidir. Gebelikte dışarıdan hap olarak alınması gereken iki madde folik asit ve demirdir. Dengeli beslenebilen bir gebede bunlar harici vitamin veya mineral alımı gereksizdir. Sentetik multivitamin hapları, dengeli beslenemeyen gebelerde destekleyici olarak verilebilir. Günde 1-2 bardak süt içmeniz gebelikte ortaya çıkan kalsiyum kayıplarını yerine koymak içindir. Süt içemiyorsanız yoğurt, peynir, kefir, dondurma veya ayran tüketiniz. Süt ve süt ürünlerinin pastörize olmasına dikkat edin. Eğer gebelik sürecinde yeterli kalsiyum alabilirseniz, ileride oluşabilecek osteoporoza karşı kendinizi korumuş olursunuz. Pekmez, fındık, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzeler diğer zengin kalsiyum kaynaklarıdır. Yemeklerde iyotlu tuz kullanınız. Yüksek tansiyon varsa yemekleri az tuzlu pişirin. Özellikle son aylarda olan ödemlerin azaltılması amacıyla bu dönemlerde tuzu azaltın. Gebeliğin ilk aylarında yapılan ’Toxoplasma testleri’ sonucunda vücudunuz bu parazitle önceden hiç karşılaşmamışsa bazı önlemleri almanız şarttır. Özellikle kedi ve köpek dışkılarıyla bulaşan bu rahatsızlık gebelik döneminde ortaya çıkarsa bebekte ölümcül olabilecek sakatlıklara yol açabilir. Toxoplasma özellikle iyi yıkanmamış sebze ve meyveler ile iyi pişmemiş çiğ etlerden geçer. Toxoplasma’dan korunmak için; ellerinizi öğün önceleri düzgün şekilde yıkayınız, sebze ve meyveleri de tüketmeden önce uzun süreli yıkayınız, evinizde kedi veya köpek besliyorsanız aşılarını ihmal etmeyin, onlara da çiğ et vermeyin, çiğ veya iyi pişmemiş et ve et ürünlerinden yani sucuk, salam, sosis, çiğ köfte’den kaçının. Beslenmede suyu asla ihmal etmeyin. Günde en az 8-10 bardak su için. Yaz aylarında bu miktar 15 bardağa kadar çıkılabilir. Özellikle ileri aylarda kabızlık şikâyeti varsa bol su içerek, kabuğu ile yenen meyveleri, posa içeriği yüksek olan lifli ekmek, bulgur, kepekli makarna, esmer pirinç, yulaf ezmesi gibi tam tahıllı besinleri, kefir gibi probiyotik ürünleri tüketerek, her öğünde sebze ile salataya yer vererek ve yürüyüş yaparak bu sorunun önüne geçebilirsiniz. Gebelikte çay, kahve, kolalı içecekler önerilmez. Çay içerdiği ’tein’ maddesiyle demir eksikliğine yol açarken, diğer maddeler ‘kafein’ içerdiğinden ötürü bebek üzerine olumsuz etkide olabileceğinden dolayı önerilmemektedir. Maden suyu yani soda içilmesinin ise olumsuz etkisi yoktur. Nane, limon, rezene, melissa, ıhlamur, kuşburnu, papatya gibi bitki çayları da gebelikte içilebilir. Ancak, adaçayı, yeşil çay, sinemaki çayı içimi konusunda bazı endişeler vardır. Alkol, gebelikte kullanıldığında bebekte ’fetal alkol sendromu’ olarak tanımlanıp, zeka geriliği ve bir takım yapısal anormalliklerle kendini gösteren problemlere yol açtığından ötürü zararlıdır. Sigara içmek hamilelikte erken doğum riskine ve bebekte büyüme kısıtlamasına neden olabilir. Annede de pıhtılaşmaya eğilimi artırır. Sonuç olarak; dengeli beslenme ve sağlıklı yaşama prensiplerini alışkanlık haline getirmemiz, ömür boyu sürdürmemiz, mutlu ve sağlıklı nesillerin gelişmesine zemin hazırlayacaktır."