''25 Aralık Kumpas'' Soruşturması İddianamesi (12)

Paralel Devlet Yapılanması'nın, takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurduğu iddiasıyla aralarında Fetullah Gülen'in de bulunduğu 69 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, ''Paralel soruşturma tamamen algı üzerine yürütüldüğü için insanların mahremine girilecek, ev ve iş yerleri aranılacak ve suç teşkil etsin etmesin elde edilen görüntüler günlerce FETÖ  medyasında gösterilerek tıpkı Ergenekon soruşturmalarında yapıldığı gibi algı yapılacaktı'' denildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İsmail Uçar tarafından hazırlanan bin 453 sayfalık iddianamede, 25 Aralık operasyonu ile ilgili olarak ''yapılmak istenen bir yolsuzluk soruşturması olsaydı, soruşturmanın esas konusu ihaleye fesat karıştırmak suçu olduğu halde ihaleler yapılmadan soruşturma sonlandırılmazdı'' denilerek, polis fezlekesinde yer alan başlıklardan birinin Etiler Polis Okulu arazisinin ihaleye çıkarılması meselesi olduğu, Etiler'de bulunan polis okulunun artık kullanılamaz hale geldiği, okulun bulunduğu arazinin ekonomik değeri yüksek bir konumda bulunduğu, karlılığı yüksek bir yatırım alanı olması nedeniyle bu arazinin Büyükşehir Belediyesi ile yapılacak protokol doğrultusunda değerlendirilmesi düşünüldüğü, bu nedenle bakanlık ile belediye arasında arazinin mülkiyetinin belediyeye geçmesi hususunda protokol yapıldığı hatırlatıldı.

Yasin El-Kadı, Usame Kutup, İlker Aycı, Cengiz Aktürk, Muaz Kadı, Mustafa Latif Topbaş ve o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu muhtemel ihale nedeniyle dinlendiği belirtilen iddianamede, soruşturmayı yürüten paralel görevlilerin dosyanın ana omurgasını oluşturan suçlamayla ilgili ihalenin yapılmasını beklemediği, normal şartlar altında, suç ihaleye fesat karıştırma suçu olduğunda ihalenin yapılmasının beklendiği ancak, cumhuriyet savcısı ve polisin ihalelerin hiçbirini beklemediği ve bu durumda açıkça amaçlarının yolsuzlukları ortaya çıkarmak değil, bir algı operasyonu kapsamında hükümeti devirmek olduğunun çok açık olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.

İddianamede, ''Paralel soruşturma tamamen algı üzerine yürütüldüğü için insanların mahremine girilecek, ev ve iş yerleri aranılacak ve suç teşkil etsin etmesin elde edilen görüntüler günlerce FETÖ  medyasında gösterilerek tıpkı Ergenekon soruşturmalarında yapıldığı gibi algı yapılacaktı. Soruşturmayı (25 Aralık) yürüten görevliler bağımsız ve tarafsız değillerdir. Kumpas kurmak gibi bir düşünce sistemi geliştirmişler. Mevcut delil durumu ile yetinmemektedirler'' denildi.

İddianamede, paralel devlet mensuplarının soruşturmaları nasıl yürüttüğü şu şekilde anlatıldı:

''Paralel devlette öncelikle istihbarat şube yardımıyla kişiler herhangi bir suç şüphesi altında olmasa dahi istihbari olarak telefonların dinlenmeleri gerektiği hususunda bir rapor tanzimi ile işe başlanır. Daha sonra ilgili hakimlikten karar talep edilerek hedef şahsın konuşmaları kayda alınmaya başlanır. Buradan elde ettikleri bir takım bilgiler doğrultusunda sahte bir ihbar mektubu elektronik ortamda ya da fiziki ortamda ilgili emniyet birimine ya da savcılığa gönderilir. Daha sonra evrak derhal soruşturmaya kaydedilerek, hedef şahsın telefonu dinlemeye alınır. Çünkü bu aşamada hiçbir zorluk yoktur. Operasyonel şubedeki polisler hemen rapor hazırlarlar ve savcıdan şüphelilerin dinlenilmesi hususunda talepte bulunurlar. Paralel polis savcının mahkemeden talep yazısını da hazırlayarak istediği savcıya dosyanın düşürülmesini sağlar. Savcıya kısa bir brifing verilir. Savcı talep yazısını imzalar. Paralel polis evrakı adliyeye getirmeden önce hangi hakimin nöbetçi olduğunu mahkeme kararından telefonla öğrenir. Kararı da kendisi emniyette yazar. Artık ayarlanan hakimin sadece önüne gelen kararı imzalamaktan başka görevi yoktur. Karar imzalanır. Şahsın telefonu dinlemeye başlanır. Bu aşamadan sonrası kolaydır. Artık paralel polis dosyaya kimi dahil etmek istiyorsa o şahıs hakkında rapor düzenlenir. Şahsın telefonları 20. kez 25. kez gibi sonu gelmez bir şekilde dinlenmeye başlanır. Bu arada şüpheliyle konuşan kişilerde aynı yukarıdaki yöntemle dinlemeye takılır. Üç kişiyle başlayan soruşturma yaklaşık 100 kişiye ulaşır. Paralel polis dilediğini şüpheli olarak dosyaya koyar. Dilemediğini dosyadan çıkarır ve hakkındaki dinleme tapelerini imha eder. Sonra dosya operasyon aşamasına gelir. Savcı ile görüşülür kaç kişinin gözaltına alınacağı konusunda savcıya brifing verilir.

Savcı, emniyetin hazırladığı gözaltı evraklarını imzalar. Bu arada kimlerin evinde arama yapılacağına da emniyette polisler karar verir ve hazırladıkları evrakı savcının önüne getirirler. Savcı evrakı imzalar. Daha önce hakimin adı kalemden öğrenildiği için hakimin yanına gidilir. Hakim kararını imzalar ve operasyon başlar. Daha önceden operasyonlar hakkında bilgi verilen örgütün medya organları arama ve gözaltı yapılacak adreslerde hazır bulunurlar. Operasyonla birlikte canlı yayına başlanır. Aramalar bile tüm kamuoyunun gözü önünde yapılır. Sonra örgütün yayın organları kendilerine daha önceden verilmiş görüntü, bilgi, rapor ve ses kayıtlarını yayınlamaya başlarlar. Artık yargılama bitmiş infaz yapılmıştır. Kişiler kesin suçludur. Artık ne şekilde kendisini aklarsa aklasın bu şüphelinin sorunudur. Ergenekon sürecinden beridir soruşturmalar hep bu şekilde yapılmıştır. Bundan sonrası tutuklamayı yapacak hakimdedir.''

- ''Sivrilik yapacak tipler özenle ayıklanır''

İddianamede paralel devlet mensupların mahkemelerdeki işlemleri, şu şekilde anlatıldı:

''Polisin fezlekede hazırladığı ve tutuklanmasını bir şekilde işaret ettiği şüphelilerin toptancı bir yaklaşımla tutuklanmalarına karar verilir. Tutuklu olarak yargılamayı yapacak mahkemede önemlidir. Başkan dahil üyelerin sağlam olması gerekmektedir. Sivrilik yapacak, sorun çıkaracak tipler özenle ayıklanır. Haklarında bir kumpas kurulur. Görevinden uzaklaştırılır. Sonra yapıya müzahir bir hakim görevlendirilir. Artık şüphelinin eli kolu bağlanmıştır. Yapacağı hiçbir şey yoktur. Feveran da etse çıkmaz yola girmiştir. Hakkındaki imzanın sahteliğini, dosyaya sunulan dijitallerin sonradan uydurulduğunu  beyan etse de yapacak bir şey yoktur. Heyet bu iddiaları dinlemez. Bir kere bile olsa şüpheliye kulak vermez. Sadece verilen paralel emri yerine getirir. Kendinden emindir. Çünkü dosyası ne kadar hatalarla dolu da olsa onanacaktır. Şikayet edilse müfettiş itina ile soruşturmayı kapatacaktır. Kurul zaten asla hakimi mağdur etmeyecektir. Güvence tamdır, tam bir güvencesi içinde hakim görevini yapacaktır. Bu nedenle 2007'den beri özellikle Beşiktaş Adliyesi'nde kurulan tezgah bu şekilde işlemiştir.''

Dönemin hakimi olan Süleyman Karaçöl'ün dinlenme kararlarıyla ilgili bir gerekçe yazmadığı, Anayasa'ya göre mahkeme kararlarının gerekçeli olmak zorunda olduğu aktarılan iddianamede, hakimin yazabileceği bir gerekçesi olmadığını, polisin sadece bir takım telefon numaralarının dinlenilmesi gerektiğini rapor ettiğini, niye ettiğinin anlaşılmadığını, suçlamanın bulunmadığı belirtildi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu paralel yapı karşısında hiçbir güvencenin olmadığı ifade edilen iddianamede, ''İstedikleri kişiyi istedikleri dosyaya dahil edip dinleme yapabilmektedirler. Bu soruşturma hukuki değildir, elde edilen hiçbir delil kullanılamaz. Menekşe Uyar isimli hakim de başbakanın danışmanı Mustafa Varank ve Şenol Kazancı hakkında aynı yöntemle 22 Kasım 2013 tarihli kararıyla iletişimin tespitine dair karar vermiştir. Şahıslara atfedilen bir tek suç yoktur. Tutulan rapor sahtedir. Karar polis tarafından emniyette yazılarak getirilmiştir. Bir örgüte mensup ancak Türkiye Cumhuriyeti'nden maaş alan, bir  takım unvanlara sahip şüpheliler tarafından imzalanmış ama hukuki olmayan evraklar vardır'' denildi.

Paralel devletin asıl devlet görevlilerinden evrak ve bilgi kaçırdığı, soruşturmayla ilgili olarak bilgisayardaki kimi klasörlerin şifrelendiği, UYAP üzerindeki bazı evrakların soruşturmayı yapan savcılar tarafından şifrelendiği vurgulanan iddianamede, savcının ayrıca adliye sistemde böyle bir uygulama olmadığı halde, emniyet tarafından getirilmiş olan ve dosyaya ait ses kayıtlarının olduğu harddiskleri şifrelediği, dosyayı teslim ederken başsavcı vekiline şifreleri teslim etmediği, istenilmeden de şifreleri vermediği ve dosyanın sonradan yapılan incelemesinde daha önceki mevcut ses dosyalarının bir yedeği niteliğinde olduğunun anlaşıldığı bildirildi.

- "Fuat Avni"

İddianamede, yapılan her operasyon öncesi ''Fuat Avni'' ismi ile yazan bir Twitter adresinden soruşturmaların bütün bilgilerinin sızdırıldığı, bu durumun da yine kendi müzahir medyaları tarafından Twitter fenomeni ''Fuat Avni yine bildi'' diye yapılan casusluğu övdükleri, sırf bu hareket tarzının bile FETÖ örgütünün devlet içinde nasıl yapılandığının başlı başına bir delili olduğu kaydedildi.

(Bitti)

Kaynak: AA