Ali Emre Şiirimizde 90'Ları Anlattı
Zeytinburnu Belediyesi’nin gerçekleştirdiği “Şiirimizde 90’lar” adlı seminere konuşmacı olarak katılan Şair Ali Emre, 90’lı yılların edebiyat ve şiir alanında ciddi kırılmalar ve değişimler içerdiğini, önemli dönemeçler eşliğinde karşımıza çıktığını söyledi.
Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği ve Şair Ali Emre’nin konuşmacı olarak katıldığı “Şiirimizde 90’lar” semineri Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Konuşmasına programın amacı ve içeriği hakkında bilgiler vererek başlayan Ali Emre, 90’lı yılların edebiyat ve şiir alanında da ciddi kırılma ve değişimleri içerdiğini, bunun önemli dönemeçler eşliğinde karşımıza çıktığını söyledi.
Bu yıllardaki edebiyat ve şiir alanında anlayışın ve aktörlerin geniş ölçekli bir paradigma değişimi yaşandığını vurgulayan yazarın tespitleri dikkat çekti.
“İNANÇLARIYLA ALAY EDİLEN İNSANLAR SÖZ SÖYLEMEYE BAŞLADI”
90’lı yıllarla birlikte siyasal ve sosyal alanda olduğu gibi edebiyat ve şiir alanında da çevrenin merkeze doğru yürüdüğünü söylememiz mümkün”diyen Emre, “Bu yürüyüş, daha önceki dönemlerle kıyaslanamayacak kadar etkili, güçlü ve çok yönlü olmuştur. Surda açılan gediklerin sayısı artmış ve statüko sarsılmıştır. Görmezden gelinen, küçümsenen, değerleri ve inançlarıyla alay edilen insanlar ve topluluklar, bütün eksiklerine ve yoksunluklarına rağmen bu dönemde öne çıkmaya, ses vermeye, söz almaya başlamıştır. Tarihin tekeri farklı ve daha sahici bir istikamette dönmeye başladı.
Özellikle de Müslüman özneler eliyle gerçekleşen bu değişim ve dönüşümde farklı kimlik ve aidiyetler de görünürlük kazandı. Bu durumda, şiirin hem anlam haritası hem de şahıslar kadrosunu yenilendi, dönüşüme uğradı” dedi.
90’lara kadarki edebiyatın ve şiirin göz ardı edilemeyecek ölçüde yabancılaşmaya, bunalıma, Batılılaşmaya koşullanmış bir boyutunun olduğunu belirten Ali Emre, yüz yılı aşkın bir süredir bir tür “oryantalizm’in şiire de bulaştığını ve şiiri asli yatağından uzak tutmaya çalıştığını dile getirdi.
Emre, halka ve öncülerine zorla giydirilmeye çalışılan deli gömleklerinin şairlere de bir şekilde dayatıldığını ise şu sözlerle anlattı: “Bu süreçte ya bu oryantalizme, kimliksizlik batağına boyun eğmeniz gerekiyordu ya da büyük bir cehd ile bunları elinin tersiyle itebilecek bir isim haline gelmeniz, bir Mehmed Âkif, bir Necip Fazıl, bir Nazım Hikmet, bir Sezai Karakoç, bir Ahmed Arif, bir Cahid Zarifoğlu ya da İsmet Özel olmanız gerekiyordu”
90’ların bu dayatmalarının bir yazgı olmadığını belirten Ali Emre, o zamana kadar parça doğrularla, parça güzelliklerle, az sayıda insanla ve sınırlı öbeklerle temsil edilen anlayış ve arayışların, çıkış çabalarının, sahici istikametlere yönelme isteğinin bu dönemde nicelik, nitelik ve etki bakımından ana gövde haline geldiğini kaydetti.
90’ların bu yönüyle günümüzde hala sürdüğünü söyleyen şair, ciddi emek ve gayretlerle, büyük bedellerle ve fedakarlıklarla oluşan bu birikimin ve çabalar bütününün bugün yeterince hatırlanmadığını, bu mirasın zaman zaman hoyratça tüketildiğini, basit çıkarlar ve kişisel hırslar adına zedelendiğini vurguladı.
“KENDİ VARLIKLARINI BAŞKALARININ YOKLUĞU ÜZERİNE KURMAYA ÇALIŞMALARI ÜZÜCÜ”
Ali Emre, 90’lar mirasını devralanları ise şu sözlerle eleştirdi: “Özellikle bu süreç içinde yer alan Müslüman şairlerin bugün daha çok birbirleriyle didişmeleri, herkesin gözü önünde kavgaya tutuşmaları, birbirlerine çelme takmaya ve kendi varlıklarını başkalarının yokluğu üzerine kurmaya çalışmaları üzücü ve utanç vericidir”
90’lar şiirinin devir-şahıs-eser üçgeni de dikkate alınarak okunmasının, değerlendirilmesinin bizi önemli ve farklı sonuçlara, yorumlara götürebileceğini belirten Ali Emre, bu bağlamda öncelikle “Dünyada 90’lar” ve “Türkiye’de 90’lar” başlıklarıyla tespitlerde bulundu ve hatırlatmalar yaptı. Dünyada ve Türkiye’de olup bitenlere kısa değinilerde bulunan, bu dönemin siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda önemli hadiselerine, yükseltilerine temas eden Ali Emre, ardından 90’lar şiirinin genel özelliklerini maddeler halinde sıralayarak konuşmasını sürdürdü. Seminer, 90’ların toplumsal, siyasal ve edebi panoramasını görseller eşliğinde özetleyen bir slayt gösterisiyle sona erdi.
Kaynak: İHA
Bu yıllardaki edebiyat ve şiir alanında anlayışın ve aktörlerin geniş ölçekli bir paradigma değişimi yaşandığını vurgulayan yazarın tespitleri dikkat çekti.
“İNANÇLARIYLA ALAY EDİLEN İNSANLAR SÖZ SÖYLEMEYE BAŞLADI”
90’lı yıllarla birlikte siyasal ve sosyal alanda olduğu gibi edebiyat ve şiir alanında da çevrenin merkeze doğru yürüdüğünü söylememiz mümkün”diyen Emre, “Bu yürüyüş, daha önceki dönemlerle kıyaslanamayacak kadar etkili, güçlü ve çok yönlü olmuştur. Surda açılan gediklerin sayısı artmış ve statüko sarsılmıştır. Görmezden gelinen, küçümsenen, değerleri ve inançlarıyla alay edilen insanlar ve topluluklar, bütün eksiklerine ve yoksunluklarına rağmen bu dönemde öne çıkmaya, ses vermeye, söz almaya başlamıştır. Tarihin tekeri farklı ve daha sahici bir istikamette dönmeye başladı.
Özellikle de Müslüman özneler eliyle gerçekleşen bu değişim ve dönüşümde farklı kimlik ve aidiyetler de görünürlük kazandı. Bu durumda, şiirin hem anlam haritası hem de şahıslar kadrosunu yenilendi, dönüşüme uğradı” dedi.
90’lara kadarki edebiyatın ve şiirin göz ardı edilemeyecek ölçüde yabancılaşmaya, bunalıma, Batılılaşmaya koşullanmış bir boyutunun olduğunu belirten Ali Emre, yüz yılı aşkın bir süredir bir tür “oryantalizm’in şiire de bulaştığını ve şiiri asli yatağından uzak tutmaya çalıştığını dile getirdi.
Emre, halka ve öncülerine zorla giydirilmeye çalışılan deli gömleklerinin şairlere de bir şekilde dayatıldığını ise şu sözlerle anlattı: “Bu süreçte ya bu oryantalizme, kimliksizlik batağına boyun eğmeniz gerekiyordu ya da büyük bir cehd ile bunları elinin tersiyle itebilecek bir isim haline gelmeniz, bir Mehmed Âkif, bir Necip Fazıl, bir Nazım Hikmet, bir Sezai Karakoç, bir Ahmed Arif, bir Cahid Zarifoğlu ya da İsmet Özel olmanız gerekiyordu”
90’ların bu dayatmalarının bir yazgı olmadığını belirten Ali Emre, o zamana kadar parça doğrularla, parça güzelliklerle, az sayıda insanla ve sınırlı öbeklerle temsil edilen anlayış ve arayışların, çıkış çabalarının, sahici istikametlere yönelme isteğinin bu dönemde nicelik, nitelik ve etki bakımından ana gövde haline geldiğini kaydetti.
90’ların bu yönüyle günümüzde hala sürdüğünü söyleyen şair, ciddi emek ve gayretlerle, büyük bedellerle ve fedakarlıklarla oluşan bu birikimin ve çabalar bütününün bugün yeterince hatırlanmadığını, bu mirasın zaman zaman hoyratça tüketildiğini, basit çıkarlar ve kişisel hırslar adına zedelendiğini vurguladı.
“KENDİ VARLIKLARINI BAŞKALARININ YOKLUĞU ÜZERİNE KURMAYA ÇALIŞMALARI ÜZÜCÜ”
Ali Emre, 90’lar mirasını devralanları ise şu sözlerle eleştirdi: “Özellikle bu süreç içinde yer alan Müslüman şairlerin bugün daha çok birbirleriyle didişmeleri, herkesin gözü önünde kavgaya tutuşmaları, birbirlerine çelme takmaya ve kendi varlıklarını başkalarının yokluğu üzerine kurmaya çalışmaları üzücü ve utanç vericidir”
90’lar şiirinin devir-şahıs-eser üçgeni de dikkate alınarak okunmasının, değerlendirilmesinin bizi önemli ve farklı sonuçlara, yorumlara götürebileceğini belirten Ali Emre, bu bağlamda öncelikle “Dünyada 90’lar” ve “Türkiye’de 90’lar” başlıklarıyla tespitlerde bulundu ve hatırlatmalar yaptı. Dünyada ve Türkiye’de olup bitenlere kısa değinilerde bulunan, bu dönemin siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda önemli hadiselerine, yükseltilerine temas eden Ali Emre, ardından 90’lar şiirinin genel özelliklerini maddeler halinde sıralayarak konuşmasını sürdürdü. Seminer, 90’ların toplumsal, siyasal ve edebi panoramasını görseller eşliğinde özetleyen bir slayt gösterisiyle sona erdi.