İhsan Özkes: Sarıgül'den hesabını sorardım
Hayri İnönü ile Mustafa Sarıgül arasındaki Şişli gerginliğinin kara kutusu sayılan İhsan Özkes, “Hayri İnönü defalarca kesinlikle tehdit yok dedikten sonra eşi tarafından yapılan açıklamaları görünce şok oldum. Eğer İnönü baştan açık konuşsaydı Sarıgül’e bunun hesabını çekinmeden sorardım” dedi.
Şişli kavgası giderek büyüdü ve geçen hafta duruma terör savcılığı el koydu. Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ifadesinde Mustafa Sarıgül'ün ailesini tehdit ettiğini ve kendisine zorla istifa mektubu yazdırdığını iddia etti. Arabuluculuk görevi üstlenen İhsan Özkes'in söz konusu mektubu yaktığını söyledi.
Tartışmalar devam ederken, arabuluculuk görevinden çekilen ama kavganın kara kutusu olarak görülen İhsan Özkes, Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu. Özkes, “Hayri İnönü defalarca kesinlikle tehdit yok dedikten sonra eşi tarafından yapılan açıklamaları görünce şok oldum. Eğer İnönü baştan açık konuşsaydı Sarıgül'e bunun hesabını çekinmeden sorardım” dedi.
Şişli konusunda olayı çözmeniz için bir ağabey olarak sizi seçtiler ama sonunda bezdirdiler galiba!
Şişli olayında bana öyle bir görevin verilmesi sıradan bir seçim değildi. Netice'de ben parti meclisine en yüksek oyu alarak seçildim. CHP'liler beni severler. Her tarafla görüştüm, bir araya getirdim. Konuştuk, uzlaşı sağladık. Daha sonra Sayın Genel Başkanımızın Meclis'teki makamında da bir araya gelip konuştuk. Orada da uzlaşıldı. Fakat daha sonra basında çıkan bir röportaj ile iplerin artık koptuğu anlaşıldı. Bunun üzerine ben Sayın Genel Başkan'a bu noktadan sonra yararlı olamayacağımı söyledim.
“Uzlaşmıştınız, şimdi ne oldu da bozdunuz, beni zor durumda bıraktınız” diye kızdınız mı?
Elbette şoka girdim. Benimle uzlaşı oldu, Sayın Genel Başkan'la uzlaşı oldu. Sonra birden o röportaj çıkınca doğrusu o kadar çabamızın, emeğimizin heder olmasına üzüldüm. Genel Başkana beni bu görevden affetmesini istedim. Bu noktadan sonra yararlı olamayacağımı söyledim. O da “haklısınız” dedi ve ayrıldım.
Hayri İnönü ve Sarıgül ile görüşmelerinizde neler konuşuldu?
Hayri İnönü, Sarıgül ve ben oturuyoruz. Sarıgül'e döndüm, “Basında bu tehditle alâkalı şeyler yazılıp çiziliyor. Bunlar nedir?” dedim. “Böyle bir şey olabilir mi Hocam? Bu mümkün mü? Benim şahsımdan böyle bir şey olmayacağı gibi, oğlum tarafından böyle bir şey olursa onun da ben gereğini yaparım” dedi. Hayri İnönü'ye döndüm, “Sayın Başkan, tehdit var mı yok mu?” dedim. “Yok” dedi. Tekrar sordum, “Sayın Başkan, yok mu?” dedim. “Asla yok öyle bir şey” dedi. Eğer o gün Hayri İnönü “tehdit var” deseydi, aldığım yetki ve görevim nedeniyle Sarıgül'e “Sen bunu nasıl yaparsın. Bunu yapamazsın. Bu yanlış. Buna müsaade etmeyiz” derdim. Bağışlayın, ben mütevazı emekli bir müftüyüm ama yeri geldiğinde aldığım görevi hiç kimsenin ummadığı şekilde de yaparım. Bunun hesabını kitabını hiç yapmadan, görevimin ve insanlığımın gereğini yaparım. Ama o gün “yok” dedi. “Madem yok, güzel” deyip sevindim. Bir sorunun olmadığını ortaya koymak için Emir Sarıgül ile bir araya gelin ve bir uzlaşı mesajı verin” dedim. Sayın Başkan “olmaz” demedi, tamam dedi…
“Belediyede 10 gün hiçbir görev değişikliği yapma” demişsiniz.
Evet doğru. Hayri İnönü “tasarruf edeceğim, belediyede bazı değişiklilikler yapmam lazım” dedi. Çeşitli konular konuştuk. “Yap ama en azından şu uzlaşı sürecini yapıcı bir şekilde yürütebilmek için ani değişiklik yapma. 5-10 gün sabret, son ne yapmak istiyorsan yap” dedik. “Tamam” dedi. O şekilde mutlu ayrıldık. Daha sonraki günlerde Hayri İnönü Genel Başkan ile görüşmüş. Genel Başkan beni de davet etti. Benden sonra Emir Sarıgül de geldi. Sayın Genel Başkan'ın huzurunda üçümüz oturduk. Orada da tehdit konusu gündeme geldi. Emir Sarıgül, “benim Başkan'a karşı asla saygıdan başka bir davranışım olamaz. Saygısızlık, tehdit söz konusu değil. Başkanımı seviyorum ve sayıyorum. İstifamı cebimde getirdim. Arzu ediyorsa burada vereyim” dedi. O da “Yok, hayır, böyle bir şey yok” dedi. Genel Başkan “Nedir bu tehdit?” diye sordu. “Yok” dedi. Kalkıp tokalaştılar. Tekrar uzlaşı sağlandı. Bunlar yaşandıktan sonra hanımefendinin öyle bir röportaj vermesiyle ben görevimden ayrıldım.
Hayri İnönü biraz samimiyetsiz bir pozisyona mı düştü?
Hayri Bey'le ilgili bir yorum yapmam. En azından şu noktada yapmam. Sarıgül'le ilgili de yapmam. Etik olmaz.
Herkes konuşuyor, sizin susmanıza ne gerek var?
Parti bir aile gibidir. Aile içinde sorun olabilir. İdeal olan sorunun aile içinde çözülmesidir. Çözülemedi, yargıya intikal etti. Artık yargının sonucunu beklemek lazım. Ayrıca 17-25 Aralık rüşvet yolsuzluk operasyonunun yıl dönümün denk gelmesi büyük bir talihsizlik. Ülkede asıl konuşulması gereken oyken Şişli konuşuldu. Buna çok üzüldüm.
Ama ortada bir sıkıntı varsa konuşulmasın mı?
Sıkıntı var ama sıkıntının boyutu 17-25 Aralık operasyonlarının ve fezlekelerin yanında devede kıl bil değil. Kubbeyi bırakıp habbeyle uğraşmak partimiz açısından gerçekten büyük bir talihsizliktir. Bu gündem değiştirme, yolsuzlukların üstünü Şişli'yle örtme çabasıysa buna alet olmamak lazım.
Hayri İnönü, Sarıgül'ün ona zorla yazdırdığı istifa mektubunu yaktığınızı söyledi. Bu doğru mu?
Bakın Kübra Hanım, bu konu yargıya intikal etmiştir. Gerekirse o konuda yargıya konuşurum. CHP'nin parti meclisi üyesi olarak partili olmanın sorumluluğuyla Şişli konusunun daha fazla abartılmasını, daha fazla gündeme gelmesini istemem. Siz gazetecisiniz, saygı duyuyorum ama bu sorun asıl gündemi gölgelemek isteyenin değirmenine su taşımamalı. Ayrıca bu nevi sorunlar medya üzerinden çözülmez, artar. Uzlaşı sağlanamıyorsa en azından susarak katkı vermemiz lazım.
Bu mesele CHP'yi nasıl etkiledi. İkinci bir İSKİ skandalına dönüşür mü?
Şişli olayı bana göre aile içerisinde çözülebilecek bir konuydu, çözemedik yargıya gitti. Dikkat edin yargıya gitti. İSKİ olayı da yargıya gitmişti Bugün dört bakanla ilgili sorun yargıya gitmeme sorunudur. İşte sosyal demokratlık burada…
Yargıya gitse bile bu olay CHP'ye zarar vermez mi?
Sorun var ama abartıldığı kadar büyük değil…
İktidarın “Daha bir belediyeyi yönetemiyorlar ülkeyi nasıl yönetecekler” eleştirisinin haklılık payı yok mu?
Bu siyaseten söylenmiş bir söz. Tencere dibin kara… diye bir laf vardır. 17-25 Aralık ortada dururken, dört bakanla ilgili fezlekeler ortadayken bu eleştirinin kolaycı bir dille söylendiğini düşünüyorum.
CHP'li belediyelerin icraatta pek iyi olmadığına dair bir kanaat vardır. Şişli de bunun üstüne tuz biber olmadı mı?
Allah aşkına bunu nasıl söylersiniz! Bugün İstanbul'daki 39 ilçe içinde en yaşanabilir, çağdaş, sosyal ilçeler sosyal demokrat belediyelerin olduğu ilçelerdir. Kadıköy marka bir ilçedir. Şişli, Beşiktaş, Bakırköy, Sarıyer, Kartal, Maltepe, Ataşehir… En iyi yönetilen ilçeler bunlar.
Tartışmalar devam ederken, arabuluculuk görevinden çekilen ama kavganın kara kutusu olarak görülen İhsan Özkes, Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu. Özkes, “Hayri İnönü defalarca kesinlikle tehdit yok dedikten sonra eşi tarafından yapılan açıklamaları görünce şok oldum. Eğer İnönü baştan açık konuşsaydı Sarıgül'e bunun hesabını çekinmeden sorardım” dedi.
Şişli konusunda olayı çözmeniz için bir ağabey olarak sizi seçtiler ama sonunda bezdirdiler galiba!
Şişli olayında bana öyle bir görevin verilmesi sıradan bir seçim değildi. Netice'de ben parti meclisine en yüksek oyu alarak seçildim. CHP'liler beni severler. Her tarafla görüştüm, bir araya getirdim. Konuştuk, uzlaşı sağladık. Daha sonra Sayın Genel Başkanımızın Meclis'teki makamında da bir araya gelip konuştuk. Orada da uzlaşıldı. Fakat daha sonra basında çıkan bir röportaj ile iplerin artık koptuğu anlaşıldı. Bunun üzerine ben Sayın Genel Başkan'a bu noktadan sonra yararlı olamayacağımı söyledim.
“Uzlaşmıştınız, şimdi ne oldu da bozdunuz, beni zor durumda bıraktınız” diye kızdınız mı?
Elbette şoka girdim. Benimle uzlaşı oldu, Sayın Genel Başkan'la uzlaşı oldu. Sonra birden o röportaj çıkınca doğrusu o kadar çabamızın, emeğimizin heder olmasına üzüldüm. Genel Başkana beni bu görevden affetmesini istedim. Bu noktadan sonra yararlı olamayacağımı söyledim. O da “haklısınız” dedi ve ayrıldım.
Hayri İnönü ve Sarıgül ile görüşmelerinizde neler konuşuldu?
Hayri İnönü, Sarıgül ve ben oturuyoruz. Sarıgül'e döndüm, “Basında bu tehditle alâkalı şeyler yazılıp çiziliyor. Bunlar nedir?” dedim. “Böyle bir şey olabilir mi Hocam? Bu mümkün mü? Benim şahsımdan böyle bir şey olmayacağı gibi, oğlum tarafından böyle bir şey olursa onun da ben gereğini yaparım” dedi. Hayri İnönü'ye döndüm, “Sayın Başkan, tehdit var mı yok mu?” dedim. “Yok” dedi. Tekrar sordum, “Sayın Başkan, yok mu?” dedim. “Asla yok öyle bir şey” dedi. Eğer o gün Hayri İnönü “tehdit var” deseydi, aldığım yetki ve görevim nedeniyle Sarıgül'e “Sen bunu nasıl yaparsın. Bunu yapamazsın. Bu yanlış. Buna müsaade etmeyiz” derdim. Bağışlayın, ben mütevazı emekli bir müftüyüm ama yeri geldiğinde aldığım görevi hiç kimsenin ummadığı şekilde de yaparım. Bunun hesabını kitabını hiç yapmadan, görevimin ve insanlığımın gereğini yaparım. Ama o gün “yok” dedi. “Madem yok, güzel” deyip sevindim. Bir sorunun olmadığını ortaya koymak için Emir Sarıgül ile bir araya gelin ve bir uzlaşı mesajı verin” dedim. Sayın Başkan “olmaz” demedi, tamam dedi…
“Belediyede 10 gün hiçbir görev değişikliği yapma” demişsiniz.
Evet doğru. Hayri İnönü “tasarruf edeceğim, belediyede bazı değişiklilikler yapmam lazım” dedi. Çeşitli konular konuştuk. “Yap ama en azından şu uzlaşı sürecini yapıcı bir şekilde yürütebilmek için ani değişiklik yapma. 5-10 gün sabret, son ne yapmak istiyorsan yap” dedik. “Tamam” dedi. O şekilde mutlu ayrıldık. Daha sonraki günlerde Hayri İnönü Genel Başkan ile görüşmüş. Genel Başkan beni de davet etti. Benden sonra Emir Sarıgül de geldi. Sayın Genel Başkan'ın huzurunda üçümüz oturduk. Orada da tehdit konusu gündeme geldi. Emir Sarıgül, “benim Başkan'a karşı asla saygıdan başka bir davranışım olamaz. Saygısızlık, tehdit söz konusu değil. Başkanımı seviyorum ve sayıyorum. İstifamı cebimde getirdim. Arzu ediyorsa burada vereyim” dedi. O da “Yok, hayır, böyle bir şey yok” dedi. Genel Başkan “Nedir bu tehdit?” diye sordu. “Yok” dedi. Kalkıp tokalaştılar. Tekrar uzlaşı sağlandı. Bunlar yaşandıktan sonra hanımefendinin öyle bir röportaj vermesiyle ben görevimden ayrıldım.
Hayri İnönü biraz samimiyetsiz bir pozisyona mı düştü?
Hayri Bey'le ilgili bir yorum yapmam. En azından şu noktada yapmam. Sarıgül'le ilgili de yapmam. Etik olmaz.
Herkes konuşuyor, sizin susmanıza ne gerek var?
Parti bir aile gibidir. Aile içinde sorun olabilir. İdeal olan sorunun aile içinde çözülmesidir. Çözülemedi, yargıya intikal etti. Artık yargının sonucunu beklemek lazım. Ayrıca 17-25 Aralık rüşvet yolsuzluk operasyonunun yıl dönümün denk gelmesi büyük bir talihsizlik. Ülkede asıl konuşulması gereken oyken Şişli konuşuldu. Buna çok üzüldüm.
Ama ortada bir sıkıntı varsa konuşulmasın mı?
Sıkıntı var ama sıkıntının boyutu 17-25 Aralık operasyonlarının ve fezlekelerin yanında devede kıl bil değil. Kubbeyi bırakıp habbeyle uğraşmak partimiz açısından gerçekten büyük bir talihsizliktir. Bu gündem değiştirme, yolsuzlukların üstünü Şişli'yle örtme çabasıysa buna alet olmamak lazım.
Hayri İnönü, Sarıgül'ün ona zorla yazdırdığı istifa mektubunu yaktığınızı söyledi. Bu doğru mu?
Bakın Kübra Hanım, bu konu yargıya intikal etmiştir. Gerekirse o konuda yargıya konuşurum. CHP'nin parti meclisi üyesi olarak partili olmanın sorumluluğuyla Şişli konusunun daha fazla abartılmasını, daha fazla gündeme gelmesini istemem. Siz gazetecisiniz, saygı duyuyorum ama bu sorun asıl gündemi gölgelemek isteyenin değirmenine su taşımamalı. Ayrıca bu nevi sorunlar medya üzerinden çözülmez, artar. Uzlaşı sağlanamıyorsa en azından susarak katkı vermemiz lazım.
Bu mesele CHP'yi nasıl etkiledi. İkinci bir İSKİ skandalına dönüşür mü?
Şişli olayı bana göre aile içerisinde çözülebilecek bir konuydu, çözemedik yargıya gitti. Dikkat edin yargıya gitti. İSKİ olayı da yargıya gitmişti Bugün dört bakanla ilgili sorun yargıya gitmeme sorunudur. İşte sosyal demokratlık burada…
Yargıya gitse bile bu olay CHP'ye zarar vermez mi?
Sorun var ama abartıldığı kadar büyük değil…
İktidarın “Daha bir belediyeyi yönetemiyorlar ülkeyi nasıl yönetecekler” eleştirisinin haklılık payı yok mu?
Bu siyaseten söylenmiş bir söz. Tencere dibin kara… diye bir laf vardır. 17-25 Aralık ortada dururken, dört bakanla ilgili fezlekeler ortadayken bu eleştirinin kolaycı bir dille söylendiğini düşünüyorum.
CHP'li belediyelerin icraatta pek iyi olmadığına dair bir kanaat vardır. Şişli de bunun üstüne tuz biber olmadı mı?
Allah aşkına bunu nasıl söylersiniz! Bugün İstanbul'daki 39 ilçe içinde en yaşanabilir, çağdaş, sosyal ilçeler sosyal demokrat belediyelerin olduğu ilçelerdir. Kadıköy marka bir ilçedir. Şişli, Beşiktaş, Bakırköy, Sarıyer, Kartal, Maltepe, Ataşehir… En iyi yönetilen ilçeler bunlar.