"28 Şubat Süreci"ne İlişkin Haberler
BURSA - Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Kaplan, 28 Şubat sürecinde "irtica ile mücadele" adı altında devlet kurumlarına gönderilen tüm genelge, emir, talimat ve eylem planlarının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yazılı talimatıyla yürürlükten kaldırıldığına ilişkin haberlere ilişkin, "Vesayet sistemine darbe üstüne darbe vuruluyor" dedi.
Yüksek Askeri Şura kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden re'sen emekli edilen emekli askerlerin kurduğu ASDER'in genel başkan yardımcısı Abdullah Kaplan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye demokrasisinin günden güne daha da olgunlaştığını dile getirdi.
Kaplan, 1996'da kıdemli yüzbaşı rütbesinde iken "disiplinsizlik" TSK ile ilişiğinin kesildiğini anlattı.
-"Vesayet sistemini bertaraf için"
ASDER'in, kuruluşundan bu yana "vesayet sistemine son verecek yasal düzenlemelerin süratle gerçekleştirilmesi için" çalıştığını belirten Kaplan, vesayete sebep olan bütün kurumsal yapıların da normalleştirilmesi için sivil toplum kuruluşu olarak ciddi mücadeleler verdiklerini söyledi.
Toplumun tamamını ilgilendiren çözüm süreci gibi meselelere sivil toplum kuruluşu olarak destek verdiklerini dile getiren Kaplan, 28 Şubat sürecini acıtıcı yanlarıyla bütün toplumun yaşadığını belirtti.
Kaplan, "Bu toplum, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren dönem dönem bir vesayet sistemi altında. Ve bir zamanlar, bu vesayet sisteminin silahlı gücü olarak da TSK'nın kullanıldığı süreçler yaşadı. Darbe mantığını ve kavramını bertaraf edebilmek için vesayeti doğuran bütün sistematik yapıların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunu besleyen bütün yapıların da bertaraf edebilmesi gerekiyor" dedi.
-"Kebapçının bile fişlendiği dönemlerden geldik"
AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'den 2010 yılına kadar hem sivil hem de askeri anlamda vesayet sisteminin devam ettiğini öne süren Kaplan, şunları kaydetti:
"Bugün basına yansıyan haberlere göre Başbakan Erdoğan, 28 Şubat sürecinde 'irtica ile mücadele' adı altında devlet kurumlarına gönderilen ve dindar kitlelere baskı gerekçesi yapılan tüm genelgeleri, emirleri, talimatları ve eylem planlarını iptal etti. Erdoğan, Aralık 2010'da İçişleri Bakanlığına gönderdiği genelge ile 28 Şubat'ın izlerini silmek için Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'in başbakanlıkları dönemindeki birçok belge ve talimatı yürürlükten kaldırdı. Bu sevindirici bir gelişmedir. Vesayet sistemine darbe üstüne darbe vuruluyor"
Özellikle bazı TSK mensupları ve diğer kamu görevlilerin, söz konusu süreçlerin olumsuz sonuçlarını yaşadığını dile getiren Abdullah Kaplan, "Binlerce insan kıyıma uğradı. TSK'dan, yasal bir dayanağı ve mahkeme kararı olmadan binlerce insan tasfiye edildi, sokağa atıldı. Başörtüsü sebebiyle öğretmenlikleri ellerinden alınan görevine son verilen ya da sürgün edilen insanlar oldu. Kebapçının bile fişlendiği dönemlerden geldik ne yazık ki" diye konuştu.
Hem vesayet rejiminin yasal dayanağını teşkil eden sistematik yapının ve düzenlemelerin ortadan kaldırılması hem de milletin yetkilendirdiği iradenin bütün kurumsal yapılara hakim olması gerektiğini vurgulayan Kaplan, "Bu alanda çok ciddi bir mesafe katettiğimiz için de mutluyuz. Darbeye dayanak teşkil ettiği belirtilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin kaldırılması ve her modern toplumda olduğu gibi askerin dış tehdide yönelik görev tanımlanmasına kavuşmuş olması takdir topladı. Bu, vesayet sistemini besleyen yapıların zaman içinde tasfiye edilmesi de toplumun önünü açacak. Mesafe almaya karar vermiş toplumun rahat hareket etmesine de imkan tanıyacak" dedi.
-"Valiler bile fişlendi"
Öğretmen Binbaşı iken 1996'da YAŞ kararıyla TSK ile ilişiği kesilen ASDER Genel Başkanı Yardımcısı Arif Çelenk de Türkiye'deki "normalleşme" çabalarının sevindirici olduğunu belirtti.
Çelenk, "Bugün gazetelere yansıyan ve 'bin yıl süreceğinden' bahsedilen 28 Şubat sürecinin, 2010'da Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla ortadan kaldırılmasının ne anlama geldiğini en iyi bilenlerden birisiyim. 28 Şubat sürecinde sadece ordudan subaylar, astsubaylar atılmıyordu. Üniversitelerden ve Milli Eğitimden uzaklaştırılanlar vardı" dedi.
Ordudan ilişiği kesildikten sonra bile emniyet ve askeri yetkililerin beklenmedik anda kapılarını çaldığını ve çevrelerindeki insanlardan bilgi aldığını dile getiren Çelenk, şöyle devam etti:
"Toplanan o bilgiler, valilikler aracılığıyla merkeze veya Genelkurmay Başkanlığına giderdi. Sadece ordudan atılanlar değil, 'gizli' ibareli emirlerle valiler de fişleniyordu, hem de AK Parti'nin iktidarda olduğu dönemde. Gazetelerin zaman zaman yayımladığı 'Hala fişlenme devam mı ediyor?' şeklindeki haberlerle ortaya çıkıyordu tüm olup bitenler."
Çelenk, 12 Eylül 2010'daki referandumun, "bu milletin Tanzimat'tan bu yana bir miladı" niteliğinde olduğunu belirterek, "Sayın Başbakanımız, milletten aldığı güçle bu genelgeyi yayımlayarak yürürlüğü koymuştur. O genelgeyi müteakip artık bizim kapımızı polisler çalmaz oldu. Artık çevremizdeki kişilerden bizim hakkımızda bilgi alınmaz oldu. Çok şükür Türkiye, demokratikleşme dediğimiz yolda hızlı adımlarla ilerliyor. Bundan sonra da ilermeye devam edecektir. Bu milli birlik ve beraberlik olduğu ölçüde kara günlere dönmeyeceğimizi umut ediyorum" diye konuştu.
Kaynak: AA
Kaplan, 1996'da kıdemli yüzbaşı rütbesinde iken "disiplinsizlik" TSK ile ilişiğinin kesildiğini anlattı.
-"Vesayet sistemini bertaraf için"
ASDER'in, kuruluşundan bu yana "vesayet sistemine son verecek yasal düzenlemelerin süratle gerçekleştirilmesi için" çalıştığını belirten Kaplan, vesayete sebep olan bütün kurumsal yapıların da normalleştirilmesi için sivil toplum kuruluşu olarak ciddi mücadeleler verdiklerini söyledi.
Toplumun tamamını ilgilendiren çözüm süreci gibi meselelere sivil toplum kuruluşu olarak destek verdiklerini dile getiren Kaplan, 28 Şubat sürecini acıtıcı yanlarıyla bütün toplumun yaşadığını belirtti.
Kaplan, "Bu toplum, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren dönem dönem bir vesayet sistemi altında. Ve bir zamanlar, bu vesayet sisteminin silahlı gücü olarak da TSK'nın kullanıldığı süreçler yaşadı. Darbe mantığını ve kavramını bertaraf edebilmek için vesayeti doğuran bütün sistematik yapıların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunu besleyen bütün yapıların da bertaraf edebilmesi gerekiyor" dedi.
-"Kebapçının bile fişlendiği dönemlerden geldik"
AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'den 2010 yılına kadar hem sivil hem de askeri anlamda vesayet sisteminin devam ettiğini öne süren Kaplan, şunları kaydetti:
"Bugün basına yansıyan haberlere göre Başbakan Erdoğan, 28 Şubat sürecinde 'irtica ile mücadele' adı altında devlet kurumlarına gönderilen ve dindar kitlelere baskı gerekçesi yapılan tüm genelgeleri, emirleri, talimatları ve eylem planlarını iptal etti. Erdoğan, Aralık 2010'da İçişleri Bakanlığına gönderdiği genelge ile 28 Şubat'ın izlerini silmek için Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'in başbakanlıkları dönemindeki birçok belge ve talimatı yürürlükten kaldırdı. Bu sevindirici bir gelişmedir. Vesayet sistemine darbe üstüne darbe vuruluyor"
Özellikle bazı TSK mensupları ve diğer kamu görevlilerin, söz konusu süreçlerin olumsuz sonuçlarını yaşadığını dile getiren Abdullah Kaplan, "Binlerce insan kıyıma uğradı. TSK'dan, yasal bir dayanağı ve mahkeme kararı olmadan binlerce insan tasfiye edildi, sokağa atıldı. Başörtüsü sebebiyle öğretmenlikleri ellerinden alınan görevine son verilen ya da sürgün edilen insanlar oldu. Kebapçının bile fişlendiği dönemlerden geldik ne yazık ki" diye konuştu.
Hem vesayet rejiminin yasal dayanağını teşkil eden sistematik yapının ve düzenlemelerin ortadan kaldırılması hem de milletin yetkilendirdiği iradenin bütün kurumsal yapılara hakim olması gerektiğini vurgulayan Kaplan, "Bu alanda çok ciddi bir mesafe katettiğimiz için de mutluyuz. Darbeye dayanak teşkil ettiği belirtilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin kaldırılması ve her modern toplumda olduğu gibi askerin dış tehdide yönelik görev tanımlanmasına kavuşmuş olması takdir topladı. Bu, vesayet sistemini besleyen yapıların zaman içinde tasfiye edilmesi de toplumun önünü açacak. Mesafe almaya karar vermiş toplumun rahat hareket etmesine de imkan tanıyacak" dedi.
-"Valiler bile fişlendi"
Öğretmen Binbaşı iken 1996'da YAŞ kararıyla TSK ile ilişiği kesilen ASDER Genel Başkanı Yardımcısı Arif Çelenk de Türkiye'deki "normalleşme" çabalarının sevindirici olduğunu belirtti.
Çelenk, "Bugün gazetelere yansıyan ve 'bin yıl süreceğinden' bahsedilen 28 Şubat sürecinin, 2010'da Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla ortadan kaldırılmasının ne anlama geldiğini en iyi bilenlerden birisiyim. 28 Şubat sürecinde sadece ordudan subaylar, astsubaylar atılmıyordu. Üniversitelerden ve Milli Eğitimden uzaklaştırılanlar vardı" dedi.
Ordudan ilişiği kesildikten sonra bile emniyet ve askeri yetkililerin beklenmedik anda kapılarını çaldığını ve çevrelerindeki insanlardan bilgi aldığını dile getiren Çelenk, şöyle devam etti:
"Toplanan o bilgiler, valilikler aracılığıyla merkeze veya Genelkurmay Başkanlığına giderdi. Sadece ordudan atılanlar değil, 'gizli' ibareli emirlerle valiler de fişleniyordu, hem de AK Parti'nin iktidarda olduğu dönemde. Gazetelerin zaman zaman yayımladığı 'Hala fişlenme devam mı ediyor?' şeklindeki haberlerle ortaya çıkıyordu tüm olup bitenler."
Çelenk, 12 Eylül 2010'daki referandumun, "bu milletin Tanzimat'tan bu yana bir miladı" niteliğinde olduğunu belirterek, "Sayın Başbakanımız, milletten aldığı güçle bu genelgeyi yayımlayarak yürürlüğü koymuştur. O genelgeyi müteakip artık bizim kapımızı polisler çalmaz oldu. Artık çevremizdeki kişilerden bizim hakkımızda bilgi alınmaz oldu. Çok şükür Türkiye, demokratikleşme dediğimiz yolda hızlı adımlarla ilerliyor. Bundan sonra da ilermeye devam edecektir. Bu milli birlik ve beraberlik olduğu ölçüde kara günlere dönmeyeceğimizi umut ediyorum" diye konuştu.