Tahkikat Komisyonu Darbeyi Önlemek İçin Kurulmuş
Aksiyon dergisi son sayısında Menderes hükümetinin oluşturduğu Tahkikat Komisyonu’nun raporuna ulaştı.
180 sayfalık raporda, CHP ile basının halkı ve öğrencileri kışkırtarak darbeye zemin hazırladığı vurgulanıyor. CHP’nin orduyu darbe yapması için tahrik ettiği vurgulanan raporda, askerlerin siyasete bulaşmalarının doğru olmadığı kaydediliyor.
Merhum Başbakan Adnan Menderes’in avukatı Burhan Apaydın, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e mektup yazarak Tahkikat Komisyonu raporunun açıklamıştı. Gazeteci İdris Gürsoy'un ulaştığı raporda, 1946’dan itibaren CHP ve İsmet İnönü’nün muhalefet usulleri, detaylı bir şekilde anlatılıyor. CHP’nin Meclis’in meşruiyetini tartışmaya açtığı, hükümet otoritesini tahrip için çalıştığı belirtiliyor. 1957 seçimlerinden sonra anamuhalefet partisinin sandıksız iktidara gelme yolları aradığı vurgulanıyor. Zile, Geyikli, Ankara ve Uşak’ta yıkıcı usuller kullanılarak, halkın kanunları çiğnemeye, polisle çatışmaya zorlandığı ifade ediliyor. İsmet İnönü’nün daha 4 Aralık 1957’de ‘Bir memlekette ihtilal nasıl olur?’ diyerek darbe felsefesini propaganda sahasına sürdüğü belirtilen raporda, ‘CHP’nin iktidara gelmesinin yegâne çaresi memlekette bir karışıklık çıkmasıdır.’ deniyor.
İnönü’nün konuşmalarından örnekler verilerek orduyu darbeye teşvik ettiği öne sürülüyor. Rapor, ‘yüzlerce öğrenci öldürülüp gömüldü’ gibi yalan haber örnekleriyle ihtilal şartlarının oluşturulduğunu açıkça ortaya koyuyor. Raporda, 1957’den 27 Mayıs 1960’a kadar meydana gelen Gaziantep, Kayseri Yeşilhisar, Ankara ve İstanbul olaylarının perde arkası da anlatılıyor. CHP’lilerin halkı güvenlik güçlerine karşı kışkırttıkları öne sürülüyor, bunu teyit eder nitelikte tanık ifadelerine yer veriliyor. İstanbul ve Ankara’da öğrencilerin, bazı hocalar ve CHP’liler tarafından yönlendirildiği ifade ediliyor. Raporda aynı yalan haberlerle ve yöntemlerle Harp Okulu öğrencilerinin de sokağa döküldüğü ve gösterilerin, aynı yerlerde ve saatlerde yapılmasının dikkat çekici olduğu belirtiliyor.
Raporda şu ifadelere de yer veriliyor: “Tahkikatımızda ayaklanma hareketlerinin tertipçilerinin CHP idarecileri olduğunu gösteren delil ve emareler bulunmuştur. Bütün bu hareketler, hükümet darbesi ve siyasi suikast teşebbüsleridir. Bu teşebbüsler tam teşebbüs denilen irca-ı safhaya kadar getirilmiştir. CHP liderleri bir ihtilal çıkması için ellerinden geleni yapmışlar, her çareye başvurmuşlardır. İnönü, ‘şartlar tamam olunca ihtilalin vuku bulacağını’ Meclis kürsüsünden ilan etmiştir. Bildirilen neticenin istihsali için CHP Genel Merkezi ve teşkilatı, talebeyi, halkı ve orduyu tahrik suretiyle şartları hazırlamaya çalışmışlardır.”
15 kişiden oluşan komisyonun raporunun sonunda, darbenin önlenebilmesi için bazı öneriler ise şöyle sıralanıyor: “Ankara ve İstanbul’daki olaylar derhal durdurulmalıdır. Askerlerin siyasetle iştigali caiz değildir. Harp Okulu öğrencilerinin yürüyüşü tehlikeli bir teşebbüstür. Milli Emniyet Teşkilatı güçlendirilmeli, yalan haber yuvaları bulunup bertaraf edilmelidir. Zabıta kuvvetleri takviye edilmelidir. Yıkıcı neşriyatı takip için bir hukuk heyeti kurulmalıdır. Devlet ve amme müesseselerinin daha tesirli çalışması için tedbirler alınmalıdır. Basın yolu ile yalan haberlerin yayılması cezai müeyyide altına alınmalı, cezalar artırılmalıdır. TBMM dahili nizamnamesinde değişiklik yapılarak gündem dışı söz talebi sağlam esaslara bağlanmalıdır. Ordunun siyasete alet edilmesine delalet edecek neşriyat ve teşebbüsler ve hareketler sıkı müeyyide altına alınmalıdır.”
Merhum Başbakan Adnan Menderes’in avukatı Burhan Apaydın, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e mektup yazarak Tahkikat Komisyonu raporunun açıklamıştı. Gazeteci İdris Gürsoy'un ulaştığı raporda, 1946’dan itibaren CHP ve İsmet İnönü’nün muhalefet usulleri, detaylı bir şekilde anlatılıyor. CHP’nin Meclis’in meşruiyetini tartışmaya açtığı, hükümet otoritesini tahrip için çalıştığı belirtiliyor. 1957 seçimlerinden sonra anamuhalefet partisinin sandıksız iktidara gelme yolları aradığı vurgulanıyor. Zile, Geyikli, Ankara ve Uşak’ta yıkıcı usuller kullanılarak, halkın kanunları çiğnemeye, polisle çatışmaya zorlandığı ifade ediliyor. İsmet İnönü’nün daha 4 Aralık 1957’de ‘Bir memlekette ihtilal nasıl olur?’ diyerek darbe felsefesini propaganda sahasına sürdüğü belirtilen raporda, ‘CHP’nin iktidara gelmesinin yegâne çaresi memlekette bir karışıklık çıkmasıdır.’ deniyor.
İnönü’nün konuşmalarından örnekler verilerek orduyu darbeye teşvik ettiği öne sürülüyor. Rapor, ‘yüzlerce öğrenci öldürülüp gömüldü’ gibi yalan haber örnekleriyle ihtilal şartlarının oluşturulduğunu açıkça ortaya koyuyor. Raporda, 1957’den 27 Mayıs 1960’a kadar meydana gelen Gaziantep, Kayseri Yeşilhisar, Ankara ve İstanbul olaylarının perde arkası da anlatılıyor. CHP’lilerin halkı güvenlik güçlerine karşı kışkırttıkları öne sürülüyor, bunu teyit eder nitelikte tanık ifadelerine yer veriliyor. İstanbul ve Ankara’da öğrencilerin, bazı hocalar ve CHP’liler tarafından yönlendirildiği ifade ediliyor. Raporda aynı yalan haberlerle ve yöntemlerle Harp Okulu öğrencilerinin de sokağa döküldüğü ve gösterilerin, aynı yerlerde ve saatlerde yapılmasının dikkat çekici olduğu belirtiliyor.
Raporda şu ifadelere de yer veriliyor: “Tahkikatımızda ayaklanma hareketlerinin tertipçilerinin CHP idarecileri olduğunu gösteren delil ve emareler bulunmuştur. Bütün bu hareketler, hükümet darbesi ve siyasi suikast teşebbüsleridir. Bu teşebbüsler tam teşebbüs denilen irca-ı safhaya kadar getirilmiştir. CHP liderleri bir ihtilal çıkması için ellerinden geleni yapmışlar, her çareye başvurmuşlardır. İnönü, ‘şartlar tamam olunca ihtilalin vuku bulacağını’ Meclis kürsüsünden ilan etmiştir. Bildirilen neticenin istihsali için CHP Genel Merkezi ve teşkilatı, talebeyi, halkı ve orduyu tahrik suretiyle şartları hazırlamaya çalışmışlardır.”
15 kişiden oluşan komisyonun raporunun sonunda, darbenin önlenebilmesi için bazı öneriler ise şöyle sıralanıyor: “Ankara ve İstanbul’daki olaylar derhal durdurulmalıdır. Askerlerin siyasetle iştigali caiz değildir. Harp Okulu öğrencilerinin yürüyüşü tehlikeli bir teşebbüstür. Milli Emniyet Teşkilatı güçlendirilmeli, yalan haber yuvaları bulunup bertaraf edilmelidir. Zabıta kuvvetleri takviye edilmelidir. Yıkıcı neşriyatı takip için bir hukuk heyeti kurulmalıdır. Devlet ve amme müesseselerinin daha tesirli çalışması için tedbirler alınmalıdır. Basın yolu ile yalan haberlerin yayılması cezai müeyyide altına alınmalı, cezalar artırılmalıdır. TBMM dahili nizamnamesinde değişiklik yapılarak gündem dışı söz talebi sağlam esaslara bağlanmalıdır. Ordunun siyasete alet edilmesine delalet edecek neşriyat ve teşebbüsler ve hareketler sıkı müeyyide altına alınmalıdır.”