‘Eşim Beni Aldatıyor’ Düşüncesi Paranoya Başlangıcı Olabilir

Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Selma Polat Özdemir, paranoya hastalığının genetik bağlantısı olduğunu belirterek, "Ailenizde, kardeşinizde varsa sizde de görülme riski oldukça artıyor” dedi.

‘Eşim Beni Aldatıyor’ Düşüncesi Paranoya Başlangıcı Olabilir
Halk arasında “kuşkuculuk” olarak bilinen paranoya hastalığı ile ilgili açıklamalarda bulunan Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Selma Polat Özdemir, bu hastalığın her şekilde görülebileceğine dikkat çekerek, "Aslında herkeste bir paranoya olabilir. Ama bunlar bazen hastalık boyutuna ulaşır, bazen de kişilik özellikleri olarak görülebilir. Kişilik özellikleri olarak bakılacak olursa paranoid kişilik bozuklukları vardır. Başka hastalıklara da eşlik edebilir. Bunlar da psikotik hastalıklardır. Her zaman hastalık boyutunda olmayabilir. Önemli olan şey eğer paranoya hastanın hayatını ele geçiriyorsa, şüphe duyduğu şeyin varlığına gerçekten inanıyorsa o zaman artık bu bir hastalık boyutuna geçiyor. Bu da kişinin hayatına olumsuz olarak işler. Bu da bazı adli vakalara yol açabilir" dedi.

Bazı insanların yolda yürürken bile çevredekilerden kuşkulandığını belirten Dr. Özdemir, "Bu durum saplantı haline gelebiliyor. İnsanlar gerçekten izlenildiğine inanabiliyor. Eşlerinin kendilerini aldattığını düşünebiliyorlar. Kıskançlık evliliklerde, ilişkilerde var olan bir durum. Buna kıskançlık paranoyası diyoruz. Bu durum 'gerçekten beni aldatıyor', 'gerçekten var' kurgusu üzerine hayatını çeviriyorsa o zaman bu bir hastalık boyutuna gelmeye başlıyor. İşlerini yapamaz hale geliyorlar. Genellikle de bir kişi üzerinden değil, buna başkaları da eklenir. Örnek vermek gerekirse paranoya vakası okulda yaşanıyorsa okul çevresi bu duruma eklenir, iş yeriyse iş yeri ve çevresi bu duruma eklenir. Genelde bunlar psikotik bir süreç oluyor" şeklinde konuştu.

"ADLİ VAKALARA YOL AÇIYOR" Paranoya hastalığının pek çok adli vakaya sebebiyet verdiğini söyleyen Dr. Özdemir, "Bazıları kuşkucu olduğu için herkesi dava edebiliyor. Apartman yöneticisini, arabayı yanlış park edenleri, kendisine yüksek sesle bağırana kadar herkesi dava ediyorlar. En vahim olanları ise cinayetle sonuçlanıyor. Genelde psikoz hastalarında çok görülmeye başlar. Sanrı görmeye başlayan hastalarda bu vakalar çok görülür. Buna bağlı olarak da cinayetler olur. Eşlerinin kendilerini aldattığını düşünerek, annelerinin, babalarının kendilerinin düşmanları olduğunu, onları şeytan gibi gördüklerini bu yüzden gerçekle bağlantısı koparak cinayetle sonuçlanan vakalar var. Bizim hastanemizde de çok sık karşılaşıyoruz. Cezai ehliyetleri olmadıkları için yatırılarak tedavi altına alınıyorlar. Adli servisimiz 17 yataklı ve 17’si de dolu. Başka servislerimizde de bu tür adli vakalar nedeniyle yatan pek çok hastamız var. Bu hastalar her gün heyet tarafından inceleniyor. Kontrolleri yapılıyor" dedi.

"HASTALIĞIN GENETİK BAĞLANTISI VAR" Hastalığın görülmesinde genetik bağlantıların olduğuna dikkat çeken Dr. Özdemir, "Hastalığın genetik bağlantısı var. Bu ispatlanan bir şey. Ailenizde, kardeşinizde varsa sizde de görülme riski oldukça artıyor. Biraz daha geri kuşaklarda varsa, o risk biraz daha azalıyor. Hepimizin genetik yatkınlığı olabilir. Ama hepimiz hayatımızı bir şekilde devam ettiriyoruz. Ne zaman ki stresörlerle karşılaştık; bir travma yaşadığımızda, çok sevdiğimiz birini kaybettiğimizde yatkınlığınız varsa stresörler hastalığı ortaya çıkartıyor. Bunun yanında araştırmaları devam eden pek çok neden de var. Anne karnında maruz kalınan olumsuz etkilerin ileride psikoza yatkınlığı arttırabildiği ile ilgili araştırmalar var. Bir takım bağışıklık sisteminin zarar görmesi yine bu hastalığı tetikleyebilir. Bunların araştırmaları devam ediyor. Çevre faktörleri de bu hastalığın tetiklenmesinde önemli bir rol oynuyor. Bu tür hastalar evlendikleri zaman doktor raporu isteniyor. Evlilikleri varsa geçerli olup olmayacağına dair de doktor raporu gerekebilir" diye konuştu

"TEDAVİSİ KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİYOR" Hastalığın tedavisinin olduğunu söyleyen Dr. Özdemir, paranoid kişilik bozukluğu ile psikotik bozukluğun birbirinden ayrıt edilmesi gerektiğini vurguladı. Dr. Özdemir, "İkisi birbiriyle bağlantılı. Ama biri kişilik bozukluğu olarak vardır. Yani kişi eskiden beri hep kuşkucudur. Ancak bu durum 'gerçekten var' boyutuna hiç ulaşmamıştır. Eğer bu boyuta ulaştığı zaman tedavi olması gerekmekte. Genelde tedavilerde anti-psikotikler kullanılmaktadır. Çünkü var olan bir şeyi gerçek sandığı ve gerçek dünyadan uzaklaştığı için mecburen anti-psikotik tedavinin başlaması gerekiyor. Aslında bu bir kimyasal. Beynin kimyasal bir hastalığı oluyor. Tedavisi kişiye göre değişiyor. Bazıları tedavi sürecinde tedaviye cevap verebiliyor. Bazıları kısmen cevap veriyor. Bazıları ise ilaca başlasak da bu kuşkuları devam edebiliyor. Ortalama 2 yıl ilaç tedavisi kullanılması gerekiyor. Tam iyileşme koşuluyla doktor kontrolünde tedavilerinin yapılması gerekiyor" dedi

Toplumda paranoya hastalarına önyargıyla yaklaşıldığını da söyleyen Dr. Özdemir, "Sanılmasın ki şizofreni hastaları saldırgandır, suç işler. Böyle bir şey yok. Toplumda suç işleme oranlarına bakıldığı zaman sağlıklı insanların suç işleme oranları biraz daha fazla. Kişinin cinayet işlemesi için bir hastalığa neden olmayabiliyor. Fakat paranoid yapı insanlara suç işletebiliyor" dedi.

Kaynak: İHA